992. Ebu Said el-Hudri
İsmi Sad b. Malik b. Sinan b. Salebe b. el-Ebcerdir. el-Ebcerin adı Hudre b. Avf b. el-Haris b. el-Hazrectir. Bazı kişiler, “Hudrenin el- Ebcerin annesi olduğunu” iddia ettiler. Ebu Saidin annesi, Üneyse bt. Ebu Harisedir. Ebu Harise, Amr b. Kays b. Malik b. Adi b. Amr b. Ganm b. Adi b. en-Neccardır. Ebu Saidin Çocukları: 1-Abdullah 2-Hamza 3-Said 4-Abdurrahman Bunların annesi, Evs kabilesinin Beni Amr b. Avf kolunun Beni Muaviye sülalesinden Ümmü Abdullah bt. Abdullah b. el-Haris b. Kays b. Heyseme b. el-Haristir. 5-Ümmü Abdurrahman: Annesi ümmü veleddir. Muhammed b. Ömer dedi ki: Ebu Said Uhud savaşında savaşa katılmayacak kadar küçük bulundu ve geri çevrildi. Ebu Said dedi ki: Uhuddan dönüşünde Allah Resulünü karşılamak üzere çıktık. Kanat vadisinin ortasında onu karşıladık. Bana baktı ve Sad b. Malik! dedi. Ben “Evet, babam ve annem sana feda olsun!” dedim. Ona yaklaştım ve dizini öptüm. Buyurdu ki: “Babandan dolayı Allah sana ecrini versin! O şehit edildi.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana ed-Dahhak b. Osman anlattı. O Muhammed b. Yahya b. Hibbandan, o İbn Muhayriz ve Ebu Sarmeden, o da Ebu Said el-Hudriden şöyle dediğini rivayet etti: “Allah Resulü ile birlikte Beni Mustalık gazvesine çıktım.” Muhammed b. Ömer dedi ki: Ebu Said o zaman 15 yaşındaydı. Bu gazvenin yanı sıra Hendek ve ondan sonraki seferlere de katıldı. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Said b. Ebu Zeyd anlattı. O Rebih b. Abdurrahman b. Ebu Said el-Hudriden, o babasından, o da Ebu Said el-Hudriden şöyle dediğini rivayet etti: Uhud savaşına çıkacağı gün Peygambere götürülüp gösterildim. O vakit 13 yaşındaydım. Babam elimden tuttu ve “Ey Allahın Resulü! Kısa boylu olsa da (oğlum) iri kemiklidir.” dedi. Peygamber beni yukarıdan aşağı doğru süzdü ve akabinde “Onu geri çevirin!” dedi. Bunun üzerine beni geri çevirdiler. Bize Yahya b. Abbad haber verdi; dedi ki: Bize Şube anlattı; dedi ki: Bana Ebu Hamza anlattı; dedi ki: Hilal b. Hısnı duydum şöyle dedi: Ebu Said el-Hudrinin Medinedeki evine konuk oldum. Onunla birlikte bir meclise dahil olduk. Akabinde Ebu Said şunları anlattı: bir sabah kalktığımda baktım ki hiç yiyecek kalmamış, açlıktan karnıma taş bağladım. Eşim bana “Peygambere git ve ondan yiyecek iste! Falan kişi ona gitmişti, ona yiyecek vermişti, falan da gitmişti.” dedi. Ben “Hayır, ancak hiçbir şey bulamazsam o zaman giderim.” dedim. Yiyecek aradım ve hiçbir şey bulamadım. Bunun üzerine Peygambere vardım. O insanlara hitap ediyordu. Onun şu sözüne yetiştim: “Kim insanlara ihtiyacını arz etmezse Allah onun ihtiyacını giderir ve başkasına muhtaç etmez. Kim insanlardan bir şey istemezse Allah onu muhtaç olmaktan kurtarır. Kim bizden bir şey isterse ya ona bolca veririz; ya da bir şey vermeyerek onu üzeriz. İhtiyacını arz etmeyen kişiyi bir şey isteyenden daha fazla severiz.” Allah Resulünün bu sözünden sonra artık hiç kimseden bir şey istemedim. Allah bize rızık vermeye o kadar çok devam etti ki, Ensar içinde bizden daha zengin bir ev halkı bilmez olduk. Bize Abdülvehhab b. Ata haber verdi; dedi ki: Hişam b. Ebu Abdullah haber verdi. O Katadeden, o Mürre b. Ubadoğullarının kardeşi Hilal b. Hısndan, o da Ebu Said el-Hudriden şöyle dediğini rivayet etti: Bir keresinde fakir düştük. Ailem bana “Allah Resulüne gitsen de ondan bir şeyler istesen!” dedi. Ben de çıkıp gittim. Ama ilk yüzleştiğim şey Allah Resulünün şöyle buyurması idi: “Kim ihtiyacını insanlara arz etmezse Allah onun ihtiyacını giderir ve başkasına muhtaç etmez. Kim insanlardan birşey istemezse Allah onu muhtaç olmaktan kurtarır. Kim bizden bir şey isterse bulduğumuz hiçbir şeyi ondan saklamayız.” Kendi kendime dedim ki: “İnsanlara ihtiyacımı arz etmesem de Allah benim ihtiyacımı giderse olmaz mı? İnsanlardan bir şey istemesem de Allah beni muhtaç olmaktan kurtarsa olmaz mı?” Ondan sonra fakirlikten dolayı bir şey istemek üzere Allah Resulüne bir daha dönmedim. Akabinde dünya bize yöneldi ve Allahın koruması müstesna, bizi dağıttı. Bize Ubeydullah b. Cafer haber verdi. Dedi ki: Bize Ubeydullah b. Amr anlattı. O İbn Akilden, o Hamza b. Ebu Said el-Hudriden, o da Hamzanın babası Ebu Said el-Hudriden söyle dediğini anlattı: Bir zamanlar şiddetli bir şekilde muhtaç duruma düştüm. İhtiyacımı kendisine arz etmek ve elinde olan maldan bir şeyler istemek üzere Allah Resulüne vardım. Onu Mescidde buldum; insanlara vaaz veriyordu. Şöyle dediğini duydum: “Kim insanlardan bir şey istemezse Allah onu muhtaç olmaktan kurtarır. Kim ihtiyacını insanlara arz etmezse Allah onun ihtiyacını giderir.” Kendi kendime dedim ki, “Allah Resulü bu sözü sadece benim için söyledi.” Ondan bir şey istemeden döndüm. Nihayet tekrar ciddi şekilde muhtaç duruma düştüm. İhtiyacımı kendisine arz etmek ve elindeki maldan bir şeyler istemek üzere Allah Resulüne vardım. Onu Mescidde buldum. Beni gördüğünde “Kim insanlardan bir şey istemezse Allah onu muhtaç olmaktan kurtarır. Kim ihtiyacını insanlara arz etmezse Allah onun ihtiyacını giderir.” dedi. Yine kendi kendime “Ona bir şey söylemeden kesinlikle geri döneceğim.” dedim ve döndüm. Akabinde Allah hiç beklemediğim tarzda bana bol rızık verdi. Bize Abdullah b. Mesleme b. Kaneb el-Harisi haber verdi; dedi ki: Bize İbrahim b. Abdullah b. el-Haris anlattı. O Muhammed b. Yahya b. Hibbandan, o da Ebu Said e- Hudriden şunu rivayet etti: Ebu Said el-Hudri çok muhtaç bir duruma düşmüş. Eşi ona “Allah Resulüne git ve ondan bir şeyler iste!” demiş. O da gitmiş; Allah Resulünü Mescidde ayakta şunları söylerken bulmuş: “Kim ihtiyacını insanlara arz etmezse Allah onun ihtiyacını giderir. Kim insanlardan bir şey istemezse Allah onu muhtaç olmaktan kurtarır. Üstteki veren el, alttaki alan elden daha hayırlıdır. Bir kişi insanlardan mal isteme kapısını açarsa Allah da ona fakirlik kapısını açar.” Bize Amr b. Hakkam b. Ebül-Veddah haber verdi; dedi ki: Bize Şube anlattı. O Ali b. Zeyd b. Cüdandan, o Ebül-Mütevekkil en-Naciden, o da Ebu Said el-Hudriden şöyle dediğini rivayet etti: Bizans kralı Allah Resulüne bazı hediyeler gönderdi. O hediyeler arasında içinde Zencefil bulunan bir küp de vardı. Allah Resulü ondan herkese bir parça yedirdi. Bana da bir parça yedirdi. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize Ebül-Ahves anlattı. O Husayndan, o da Fudayldan şöyle dediğini rivayet etti: Önünden yemek kaldırıldığı zaman Ebu Said el-Hudri şöyle derdi: “Bizi yediren, içiren ve Müslüman olmayı nasip eden Allaha hamdolsun!” Bize Yakup b. İshak el-Hadrami ve Hişam Ebül-Velid et-Tayalisi haber verdiler; dediler ki: Bize İkrime b. Ammar anlattı; dedi ki: Bana Gaylan b. Şümeyh el-Gaylani anlattı; dedi ki: Medineye varıp Ebu Said el-Hudriye gittim ve onun huzuruna girdim. Bir de ne göreyim! Yaşlı bir ihtiyar, güneş tam tepeden batıya doğru meylettiği zamanda, yaprakları soyulmuş hurma dalına dayanarak namaz kılıyor; ayağa kalktığı zaman ona dayanıyor, rukua gittiği zaman onu kıble duvarına yaslıyor. Secde etmek istediğinde yaşlılıktan dolayı yine o dalına dayanıyor. Secde ettiği zaman dirsekleri ile iki yanının arası o kadar açılıyor ki koltuk altlarının beyazlığını görüyordum. Bize Müslim b. İbrahim haber verdi; dedi ki: Bize el-Müstemir b. er- Reyyan anlattı. O da Ebu Nadreden şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Said el-Hudriye “Senden duyduklarımızı yazalım mı?” dedik. O da şöyle cevap verdi: “O duyduklarınızı yazılmış sayfalar haline mi getirmek istiyorsunuz? Biz nasıl ezberlediysek siz de öyle ezberleyin!” Bize Müslim b. İbrahim haber verdi; dedi ki: Bize Mübarek anlattı. O da Ebu Harun el-Abdiden şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Said el-Hudriyi saçı ve sakalı ağarmış olarak gördüm. Bize Halid b. Mahled haber verdi; dedi ki: Bize Abdullah b. Ömer anlattı. O da Vehb b. Kaysandan şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Said el-Hudriyi ipek giymiş bir halde gördüm. Bize Veki b. el-Cerrah haber verdi. O da Musa b. Dihkandan şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Said el-Hudrinin baldırlarının yarısına kadar uzanan bir izar giydiğini gördüm. Bize Kabisa b. Ukbe haber verdi; dedi ki: Bize Süfyan anlattı. O Muhammed b. el-Aclandan, o da Osman b. Abdullah b. Ebu Rafiden şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Said el-Hudrinin bıyığını mümkün olduğu kadar kısalttığını gördüm. Bize Yahya b. Abbad haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Akil Beşir b. Ukbe anlattı. O da Yezid b. Abdullah b. eş-Şıhhirden şöyle dediğini rivayet etti: Medinenin yağmalanması mubah görüldüğü zaman -Harre savaşını kastediyor.- Ebu Said el-Hudri bir mağaraya girdi. Şamlı askerlerden biri ona “Çık!” dedi. Ebu Said “Çıkmıyorum! Eğer buraya girersen seni öldürürüm.” dese de adam onu dinlemedi ve içeri girdi. Bunun üzerine Ebu Said kılıcını yere bıraktı ve Ben senin, benim günahımla kendi günahını yüklenerek Cehennemliklerden olmanı diliyorum. İşte bu, zalimlerin cezasıdır. ayetini okudu. Adam “Sen Ebu Said misin?” diye sorunca o da “Evet!” dedi. Adam bu kez Benim için Allahtan af dile!” dedi! O da “Allah seni affetsin! diye karşılık verdi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Yakup b. Muhammed anlattı. O Hind bt. Said b. Ebu Saidden, o babasından, o da Ebu Said el-Hudriden şöyle dediğini rivayet etti: Harre gecelerinde evime kapandım, dışarı çıkmadım. Şam ordusundan bir asker bana geldi ve Ey İhtiyar! Yanındakini çıkar! dedi. Ben de “Vallahi yanımda hiç mal yok!” dedim. Bunun üzerine sakalımı yoldular ve beni iyice dövdüler. Sonra evime yöneldiler. Kendilerine hafif gelen eşyaları taşımaya başladılar. Hatta yastık ve yatağa yöneldiler; içlerindeki yünü boşaltıp kılıflarını aldılar. Hatta onlardan birini gördüm; evdeki bir çift güvercini aldı. Sonra onları götürdüler. Bize Affan b. Müslim ve Musa b. İsmail haber verdiler. Dediler ki: Bize Said b. Zeyd anlattı; dedi ki: Bize Ebu Abdullah eş-Şakari anlattı; dedi ki: Bana İsmail b. Reca b. Rebia, babasından şöyle dediğini rivayet etti: Vefat ettiği hastalığı sırasında Ebu Said el-Hudrinin yanındaydık. Durumu ağırlaşmıştı. Derken bayıldı. Ayıldığı zaman Namaz! Ey Ebu Said! dedik. O da “Bana yeter!” dedi. “Kıldığım namaz bana yeter! demek istemişti. Bize Veki b. el-Cerrah haber verdi. O İbrahim b. İsmail b. Mücemmi b. Hariseden, o halası Ümmün-Numan bt. Mücemmiden, o da Ebu Said el-Hudrinin kızından şunu rivayet etti: Ebu Said el-Hudrinin ölümü yaklaşınca Allah Resulünün sahabilerinden oluşan bir grubu çağırdı. Grubun içinde İbn Abbas, İbn Ömer, Enes b. Malik ve Cabir b. Abdullah vardı. Onlara dedi ki: “Ebu Saidin oğlu asla size galip gelmesin! Öldüğüm zaman namaz kılarken ve Allahı zikrederken giydiğim elbiselerle beni kefenleyin! Evde bir kubtiyye -ya da kıtriyye- vardır. Beni onunla kefenleyin! Bir ukıyyelik tütsü ağacıyla cenazemi tütsüleyin! Kabrimin üstüne türbe yapmayın! Tabutuma erguvanlarla boyanmış kırmızı kadife koyun! Cenazemin arkasından ateşle yürümeyin! Cenazemi evimden çıkardığınız zaman hiçbir ağlayan kadın cenazemi takip etmesin!” Onlar Ebu Saidin emrettiği şeyleri aynen yerine getirdiler. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi. O Abdülaziz b. Ukbeden, o da İyas b. Selemeden şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Said el-Hudri, 74 yılında vefat etti. Onun zürriyeti vardır. Muhammed b. Ömer dedi ki: Ebu Said, Ebu Bekir, Ömer, Osman, Zeyd b. Sabit ve Abdullah b. Selamdan rivayette bulundu. Allah Resulünün peygamber olarak gönderilmesinden önce, onun vasıflarının anlatıldığı bir rivayeti Yahudilerden duyan babasından rivayet etmiştir. Ebu Said bu rivayeti Allah Resulü Medineye hicret ettiğinde ona aktarmıştı. Babası Malik b. Sinan, Uhud savaşında şehit edilmişti.
993. Ebu Şeybe el-Hudri
Bu şahsın ismini bize söyleyen olmadı. Adını ve nesebini Ensarın adlarının yazılı olduğu kitapta bulamadık. Allah Resulünden hadis rivayet etmiştir. Bize ed-Dahhak b. Mahled Ebu asım eş-Şeybani en-Nebil haber verdi. O da Yunus b. el-Haristen şöyle dediğini rivayet etti: Bana Mişres, babasından şöyle dediğini rivayet etti: Ben Ebu Şeybe el-Hudriyim. Allah Resulünün şöyle dediğini duydum: “Kim kalbinden ihlas ile la ilahe illallah Allahtan başka ilah yoktur. derse Cennete girer. Ebu Şeybe öldüğünde onu Rum diyarında defnettik.
994. Ebu Said el-Hudrinin Bir Mevlası
Bu şahsın ismini bize söyleyen olmadı. Allah Resulünden hadis rivayet etmiştir. Bize Veki b. el-Cerrah haber verdi. O Ubeydullah b. Abdurrahman b. Mevhebten, o da Ebu Said el-Hudrinin bir mevlasından şunu rivayet etti: Kendisi Ebu Said ile birlikte Allah Resulünün yanında imiş. Peygamber Mescide girmiş; Mescidin ortasında parmaklarını birbirine kenetlemiş bir vaziyette oturan ve kendi kendine konuşan bir adam görmüş. Allah Resulü onu uyarmak maksadıyla ona işaret etmiş; ama adam anlamamış. Bunun üzerine Allah Resulü Ebu Saide dönüp şöyle buyurmuş, “Biriniz namaz kıldığı zaman parmaklarını birbirine kenetlemesin! Zira bu kenetleme davranışı şeytandandır. Sizden biriniz, mescitte bulunduğu müddetçe, çıkıncaya kadar namazda sayılır.”
995. Zeyd b. Erkam
Zeyd b. Erkam b. Zeyd b. Kays b. en-Numan b. Malik b. el-Ağar b. Salebe b. Kab b. el-Hazrec b. el-Haris b. el-Hazrec. Onun annesinin adını bilmiyoruz. Zeyd b. Erkamın Çocukları: 1- Kays 2- Süveyd Bunların annesi Hind bt. Yezid b. Amr b. Şürahbil b. en-Numan b. Nümeyre b. Muaviye b. el-Haris b. Zeyd b. Malik b. Muaviye b. Sevr b. Kindedir. Kays b. en-Numanın çocukları ölmüş ve bu yüzden nesilleri devam etmemiştir. Bize Ubeydullah b. Musa ve el-Fadl b. Dükeyn haber verdiler; dediler ki: Bize İsrail anlattı. O da Ebu İshaktan şöyle dediğini rivayet etti: Bir Ramazan bayramı gününde benim yanımdayken Zeyd b. Erkama, “Allah Resulü ile beraber kaç gazveye katıldın?” dedim. “On yedi gazveye!” diye cevap verdi. “Peki, Allah Resulü kaç gazveye çıktı?” diye sorduğumda “On dokuz gazveye!” diye cevap verdi. Bize Said b. Mansur haber verdi; dedi ki: Bize Hudeyc b. Muaviye anlattı. O da Ebu İshaktan şöyle dediğini rivayet etti: Zeyd b. Erkamın, “Allah Resulü ile beraber on yedi gazveye katıldım.” dediğini duydum. Bize el-Fadl b. Dükeyn ve el-Hasan b. Musa haber verdiler; dediler ki: Bize Züheyr anlattı. O da Ebu İshaktan şöyle dediğini rivayet etti: Zeyd b. Erkama “Allah Resulü ile beraber kaç gazveye katıldın?” diye sordum. “On yedi gazveye!” diye cevap verdi. Zeyd b. Erkamın “Allah Resulü on dokuz gazveye çıktı.” dediğini duydum. Bize Hişam Ebül-Velid et-Tayalisi haber verdi; dedi ki: Bize Şube anlattı; dedi ki: Bana Ebu İshak haber verdi; dedi ki: İnsanlar yağmur duasına çıktılar. Zeyd b. Erkam da onların arasındaydı. Onunla benim aramda sadece bir kişi vardı. Ona “Allah Resulü kaç gazveye çıktı?” diye sordum. “On dokuz!” diye cevap verdi. “Sen onunla beraber kaç gazveye katıldın?” diye sorduğumda “On yedi!” diye cevap verdi. Bu kez “Allah Resulünün ilk çıktığı gazve hangisidir?” diye sordum. Buna cevap olarak da “Zül-Aşira” ya da “Zül-Aşir” dedi. Derken Abdullah b. Zeyd insanlara iki rekat namaz kıldırdı. Muhammed b. Ömer dedi ki: Bana Abdullah b. Cafer ez-Zühriden naklen İsrailin bizim “Zeyd b. Erkamın Allah Resulü ile beraber gazveye çıktığına” dair zikrettiğimiz rivayetle ilgili hadisi anlatıldı. Bu rivayeti O İsrail, Ebu İshaktan, o da Zeyd b. Erkamdan nakletmişti. Bu rivayetteki sened zinciri Iraklılara aittir. Onlar böyle söylüyorlar. Bizim ve bizim dışımızdakilerin, hem yöre halkından hem de Siyer ilmine vakıf alimlerden naklettiği rivayet ise şöyledir: Zeyd b. Erkamın, ergenlik çağına erdiğinde Allah Resulü ile beraber katıldığı ilk gazve el-Müreysi gazvesidir. Orada, Cehcah b. Saidin “Ey Kureyşliler!” çağrısına öfkelenen Abdullah b. Übey b. Selulun sözlerine şahit olmuştu. Abdullah, Muhacirleri kastederek şöyle demişti: “Bize düşman oldular, bizim memleketimizde çoğalarak bize üstünlük sağladılar. İyiliğimize karşı nankörlük ettiler.” Sonra kendi kavminden orada hazır olanlara döndü ve şöyle dedi: “İşte bu, kendi yaptığınızın sonucudur. Onları beldelerinize soktunuz. Evlerinize konuk oldular. Mallarınıza ortak ettiniz. Canlarınızı ölüme hedef tahtası yaptınız. Onun uğrunda öldürüldünüz; çocuklarınızı yetim bıraktınız. Siz azaldınız, onlar çoğaldı. Vallahi, Cehcahın çığlığını duymadan öleceğimi zannetmiştim. Vallahi, eğer Medineye dönersek, şerefli olanlar mutlaka alçakları oradan çıkaracaktır.” Onun o gün böyle devam eden pek çok konuşması mevcuttur. Zeyd b. Erkam, bu sözün tamamını alıp Allah Resulüne gitti ve ona bir bir anlattı. Allah Resulü onun anlattıklarından hoşlanmadı ve yüzünün mütebessim hali değişti. “Delikanlı! Galiba sen ona öfkelendin!” dedi. Zeyd, “Hayır, vallahi bunu ondan duydum.” deyince “Galiba yanlış duydun!” dedi. Zeyd, yine “Hayır, vallahi ey Allahın Peygamberi!” dedi. Allah Resulü “Belki onun sözleri sana karışık gelmiştir.” buyurunca Zeyd, “Hayır, vallahi bunu ondan duydum, ey Allahın Resulü!” dedi. Haber asker arasında yayıldı. Ensardan bir grup Zeydi azarlayarak kınamaya başladılar. Ona şöyle diyorlardı: “Onun söylemediğini söylemek suretiyle kavminin efendisine haksızlık ediyorsun; zulmediyorsun ve akrabalık hukukunu çiğniyorsun.” Bunun üzerine Zeyd yine “Vallahi bunu ondan duydum. Vallahi babamın Hazrec kabilesi içinde Abdullah b. Übeyden daha fazla sevdiği bir kişi yoktur. Vallahi ben bu sözleri babamdan bile duysaydım yine Allah Resulüne aktarırdım. Allahın benim sözümü tasdik eden bir vahyi Peygamberine mutlaka indireceğini ümit ediyorum.” dedi. Akabinde Zeyd, “Ey Allahım! Peygamberine benim sözümü tasdik eden bir vahiy indir!” diye dua etmeye başladı. Bu arada İbn Übey de Allah Resulüne geldi ve “Zeydin anlattıklarını ben söylemedim ve öyle konuşmadım.” diye Allaha yemin edip durdu. O, kavminin ileri gelenlerinden biriydi. Dolayısıyla bir grup onun doğru söylediğini tahmin ediyor; diğer bir grup ise onun görüşünü ve münafıklığını bildikleri için onun hakkında en kötü tahminde bulunuyordu. O andan itibaren Allah Resulü hemen Medineye dönmek üzere yola çıktı. Zeyd, yürüyüş sırasında yüzünü ona gösterecek şekilde Allah Resulünün hizasında gidiyordu. Ansızın Allah Resulüne vahiy indi. Allah Resulü gelen vahye sevindi. Zeyd b. Erkam bineğinin üzerinde iken Allah Resulü onun kulağından tutup yerinden oynatıncaya kadar çekti ve yukarı doğru kaldırdı. Bir yandan da şöyle buyurdu: “Ey delikanlı! Kulağın vefalı çıktı. Allah senin sözünü tasdik etti.” Zira İbn Übey hakkında “Münafıklar sana geldiği zaman…” diye başlayan surenin tamamı indirilmişti. Bize Ubeydullah b. Musa haber verdi; dedi ki: Bize İsrail haber verdi. O Ebu İshaktan, o da Zeyd b. Erkamdan şöyle dediğini rivayet etti: Amcamla beraberdim. Abdullah b. Übey b. Selulun arkadaşlarına şöyle dediğini duydum: “Allah Resulünün etrafındaki kimselere infakta bulunmayın ki, dağılsınlar! Eğer Medineye dönersek, şerefli olanlar, alçakları oradan mutlaka çıkaracaktır.” Bunu amcama söyledim. O da Peygambere söyledi. Bunun üzerine Allah Resulü beni çağırdı. Ben de ona o sözleri anlattım. Ardından Allah Resulü , Abdullah b. Übey ile arkadaşlarına haber gönderip çağırdı. Onlar bu sözleri söylemediklerine dair yemin ettiler. Allah Resulü benim yalan söylediğime; onun ise doğru söylediği sonucuna vardı. Bu nedenle daha önce hiç yaşamadığım bir üzüntü aldı beni. Evde oturup kalakaldım. Amcam bana onları tasdik edercesine “Allah Resulünün seni yalanlamasına ve sana buğzetmesine sebep olmakla ne yapmaya çalıştın?” dedi. Hemen akabinde Allah “Münafıklar sana geldiği zaman…” diye başlayan sureyi indirdi. Allah Resulü bana haber gönderip çağırdı ve o ayeti bana okuduktan sonra, “Gerçekten Allah seni tasdik etti.” dedi. Bize Ubeydullah b. Musa haber verdi; dedi ki: Bize İsrail anlattı. O es-Süddiden, o da Ebu Said el-Ezdiden şöyle dediğini rivayet etti: Bize Zeyd b. Erkam anlattı; dedi ki: Allah Resulü ile beraber savaştık. Bizimle beraber bedevi Arap kabilelerinden insanlar vardı. Biz suya koşuyorduk. Bedeviler bizi geride bırakıyorlardı. Bedevi arkadaşlarını geçiyor, havuzu dolduruyor ve etrafına taş koyuyordu. Havuzun üzerini de daha arkadaşları yetişip gelmeden deriden bir örtü ile kapatıyordu. Derken Ensardan bir adam Bedevinin yanına geldi. Devesinin yularını su içsin diye ağzından çıkarıp salıverdi. Bedevi devenin su içmesine izin vermeyince Ensardan olan adam havuzun etrafındaki bir taşı yerinden çıkardı. Böylece su taştı. Bunun üzerine öfkelenen Bedevi bir odun aldı; adamın kafasına vurdu ve kafasını yardı. Akabinde bu adam münafıkların başı Abdullah b. Übeye geldi ve olanları anlattı. Onun arkadaşlarından biriydi. Abdullah b. Übey bu duruma öfkelendi ve Bedevileri kastederek “Allah Resulünün etrafındakilere infakta bulunmayın ki dağılsınlar!” dedi. Bedeviler yemek esnasında Allah Resulünün yanında oluyorlardı. Abdullah arkadaşlarına, “Onlar Muhammedin yanından kalkıp dağıldıklarında Muhammede yemek götürün! O ve yanındakiler yesin!” Sonra arkadaşlarına yaptığı tavsiyelerine şunu ekledi: “Medineye döndüğünüz zaman, şerefli olanınız alçak olanı oradan çıkarsın!” Ben amcamın terkisindeyim. Abdullahı duydum. Biz onun dayılarıydık. Onun sözlerini amcama anlattım. O da gitti ve Allah Resulüne anlattı. Bunun üzerine Allah Resulü haber gönderip onu çağırdı. Abdullah yeminle sözlerini inkar etti. Allah Resulü onun doğru, benim yalan söylediğim sonucuna vardı. Akabinde amcam bana geldi ve “Allah Resulünün sana buğzetmesine, Müslümanların da seni yalanlamasına sebep olmakla ne yapmaya çalıştın?” dedi. Bunların neticesinde asla hiç kimsenin başına gelmemiş bir üzüntü sardı beni. Yolculuk sırasında Allah Resulü ile birlikte yürürken üzüntüden dolayı başımı öne eğmiştim. Birden Allah Resulü yanıma geldi; kulağımdan tutup okşadı ve yüzüme güldü. Ebediyet -ya da Dünya dedi- beni o kadar sevindirmemişti. Ardından Ebu Bekir bana yetişti ve “Allah Resulü sana ne dedi?” diye sordu. Ben de “Bana hiçbir şey söylemedi. Sadece kulağımı okşadı ve yüzüme güldü.” dedim. Bu sözümün üzerine Ebu Bekir, “Müjdeler olsun sana!” dedi. Biraz sonra Ömer bana yetişti. Ona da Ebu Bekire söylediğim sözü söyledim. Sabahladığımızda Allah Resulü Münafikun suresini okudu. Bize el-Hasan b. Musa ve Amr b. Halid el-Mısri haber verdiler; dediler ki: Bize Züheyr anlattı; dedi ki: Bize Ebu İshak, Zeyd b. Erkamı, şu sözleri söylerken duyduğunu anlattı: Allah Resulü ile beraber bir sefere çıktık. İnsanlar o seferde zorluk ve sıkıntıya düştü. Abdullah b. Übey arkadaşlarına, “Allah Resulünün etrafındakilere infakta bulunmayın ki, çevresinden dağılsınlar!” dedi.- ez- Züheyr dedi ki: Bu Abdullahın okuyuşunda min havlihi diye lam harfinin kesresiyledir.-Şayet Medineye dönersek şerefli olan, alçak olanı oradan mutlaka çıkaracaktır. “Akabinde ben Peygambere vardım ve bunu anlattım. Allah Resulü Abdullah b. Übeye haber gönderip çağırdı ve ona bu sözleri söyleyip söylemediğini sordu. Abdullah b. Übey onları söylemediğine dair var gücüyle yemin etti. İnsanlar “Zeyd, Allah Resulüne yalan söyledi.” dediler. Onların bu sözlerinden dolayı gönlüme bir sıkıntı çöktü. Nihayet Allah “Münafıklar sana geldiği zaman…” ayetiyle beni tasdik ettiğini bildirdi. Peygamber , kendileri için Allahtan af dilemek üzere onları çağırdı. Onlar ise başlarını çevirdiler. Bize Muhammed b. Ubeyd haber verdi; dedi ki: Bize Süfyan es-Sevri anlattı. O da Cabir b. Hantemeden şöyle dediğini rivayet etti: Zeyd b. Erkamın bir ya da iki gözü rahatsızlandı. Peygamber hasta ziyareti niyetiyle ona geldi ve şöyle dedi: “Söyler misin bana, gözün gitseydi ne yapardın?” Zeyd, “O zaman sabreder ve yokluğuyla yetinirdim.” deyince Allah Resulü de “O zaman hiçbir günahın olmaksızın Allaha kavuşursun.” dedi. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize Şerik anlattı. O Cabirden, o Ebu Nasrdan, o da Enesten şöyle dediğini rivayet etti: Allah Resulü ile beraber Zeyd b. Erkamın yanına vardım. Onun gözü rahatsızdı. Allah Resulü , “Ey Zeyd! Gözündeki rahatsızlık devam ederse ne yaparsın?” diye sordu. O da “Sabrederdim ve yokluğuyla yetinirdim” deyince Allah Resulü şöyle buyurdu: “Şayet sabreder ve yokluğuyla yetinirsen Allaha mutlaka hiçbir günahın olmadan kavuşursun.” Bize Amr b. el-Heysem Ebu Katan haber verdi. O Yunus b. Amr b. Abdullahtan, o babasından, o da Zeyd b. Erkamdan şöyle dediğini rivayet etti: Gözlerim iltihaplanmıştı. Allah Resulü beni ziyaret etti. Hastalığım iyileşince bana, “Ey Zeyd! Gözlerinin rahatsızlığı devam etseydi ne yapardın? -veya nasıl yapardın?-” dedi. Ben de “Yokluğuna sabrederdim.” deyince “O zaman hiçbir günahın olmadan Allaha kavuşurdun.” dedi. Bize Affan b. Müslim ve Hişam Ebül-Velid et-Tayalisi haber verdiler; dediler ki: Bize Şube anlattı. O da Amr b. Mürreden şöyle dediğini rivayet etti: Abdurrahman b. Ebu Leylanın şöyle dediğini duydum: Zeyd b. Erkama “Bize hadis naklet!” dediğimiz zaman “Yaşlandık ve unuttuk. -Affan dedi ki: Allah Resulüne ait hadis nakletmek zor bir iştir. Ebül-Velid dedi ki: Allah Resulünden hadis nakletmek zor bir iştir.- Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Zeyd b. Erkamın künyesi “Ebu Said” idi. Onun dışındakiler dediler ki künyesi “Ebu Üneyse” idi. Zeyd, Kufede el-Muhtar b. Ebu Ubeydin zamanında 68 yılında vefat etti.
996. es-Saib b. Hallad
es-Saib b. Hallad b. Süveyd b. Salebe b. Amr b. Harise b. İmruülkays b. Malik el-Ağar b. Salebe b. Kab b. el-Hazrec b. el-Haris b. el-Hazrec. Annesi, Sad b. Ubadenin kız kardeşi Leyla bt. Ubade b. Düleymdir. Babası Beni Kurayza savaşında üzerine değirmen taşı bırakılarak öldürülen Hallad b. Süveyddir. Ömer b. el-Hattab, es-Saib b. Halladı Yemene vali tayin etmişti. es-Saib b. Halladın Çocukları: 1- Hallad: Kendisinden hadis rivayet edilmiştir. 2- Abdullah 3- Emetüllah Bunların annesi Üneyse bt. Salebe b. Zeyd b. Kays b. en-Numan b. Maliktir. 4-Mendus: Annesi Ümmü Hakimdir ki ismi Suda bt. Süraka b. Kab b. Abdüluzza b. Gaziyye b. Amr b. Abd b. Avf b. Ganm b. Malik b. en- Neccardır. es-Saib b. Hallad, Peygamberden birçok hadis rivayet etmiştir. Bize Enes b. Iyad Ebu Damre el-Leysi haber verdi; dedi ki: Bana Yezid b. Husayfe anlattı. O Abdullah b. Abdurrahman b. Ebu Sasaadan, o Ata b. Yesardan, o da es-Saib b. Halladdan şunu rivayet etti: Kim haksız yere Medine halkını korkutursa, Allah da onu korkutsun! Allahın, meleklerin ve bütün insanların laneti onun üzerine olsun! Kıyamet gününde Allah onun farz ve nafile ibadetini kabul etmesin! Bize Abdullah b. Ebu Üveys el-Medeni haber verdi; dedi ki: Bana Süleyman b. Bilal anlattı. O Yezid b. el-Haddan, o Ebu Bekir b. el- Münkedirden, o Ata b. Yesardan, o da Peygamberin sahabisi es-Saib b. Halladdan şunu rivayet etti: Kendisi Peygamberi , şunu söylerken duymuş: “Kim Medine halkını korkutursa, Allah da onu korkutsun! Allahın, Meleklerin ve bütün insanların laneti onun üzerine olsun!” Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı. O Yahya b. Saidden, o Müslim b. Ebu Meryemden, o Ata b. Yesardan, o da es-Saib b. Halladdan Peygamberin şöyle buyurduğunu anlattı: “Kim Medine halkını korkutursa, Allah da onu korkutsun! Allahın, Meleklerin ve bütün insanların laneti onun üzerine olsun! Kıyamet gününde Allah onun farz ve nafile ibadetini kabul etmesin!”
997. en-Numan b. Beşir
en-Numan b. Beşir b. Sad b. Salebe b. Hallas b. Zeyd b. Malik el- Ağar b. Salebe b. Kab b. el-Hazrec b. el-Haris b. el-Hazrec. Annesi, Amre bt. Revahadır ki, bu kadın Abdullah b. Revaha b. Salebe b. İmruülkays b. Malik el-Ağar b. Salebe b. Kab b. el-Hazrec b. el-Haris b. el-Hazrecin kız kardeşidir. en-Numan b. Beşirin Çocukları: 1- Abdullah: Künyesini Ebu Abdullah bu oğlundan almıştır. Küçük yaşta ölmüştür. 2- Muhammed 3- Emetüllah 4- Habibe Bunların annesi, el-Haris b. el-Hazrecoğullarından Ümmü Abdullah bt. Amr b. Cervedir. 5- Yezid 6- Eban 7- Ümmü Eban: Haccac b. Yusuf bununla evlenmiştir. Son üçünün annesi, Naile bt. Beşir b. Umare b. Hassan b. Cebbar b. Kurttur ki, bu kadın Kelb kabilesinin Beni Maviye boyunun Beni Cebbar koluna mensuptur. 8- el-Velid 9- Yahya 10- Beşir Son üçünün annesi, ümmü veleddir. 11-Ümmü Muhammed: Adı Humeyde olan bu kızla Ravh b. Zinba el- Cüzami evlenmiştir. Annesi Leyla bt. Hani b. el-Esveddir ki, bu kadın önce Kindenin Beni el-Haris boyuna mensuptur. 12-Amre: el-Muhtar b. Ebu Ubeyd es-Sekafi ile evlenmiştir. Musab b. ez-Zübeyrin öldürdüğü kadındır. Annesi Leyla bt. Hani el-Kindidir. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Muhammed b. Salih anlattı. O asım b. Ömer b. Katadeden, o Yezid b. en-Numan b. Beşirden, o da Yezidin babasından şöyle dediğini rivayet etti: Ben, Allah Resulünün Medineye hicretinden sonra Ensarın dünyaya gelen çocuklarının ilkiyim. Abdullah b. Revahanın kız kardeşi olan annem Amre bt. Revaha, beni Allah Resulüne götürmüş. O da kuru bir hurmayı çiğneyip üst damağıma sürmüş. Ben de o hurmanın tadını bulmak için dilimi ağzımda döndürüp durmuşum. Bunun üzerine Allah Resulü , “Ensar hurmayı sever!” buyurmuş. Muhammed b. Salih dedi ki: Amre, onu Peygambere doğduktan yedi gün sonra götürmüş. Kafasında ana rahminde bitmiş saç varmış. Allah Resulü , o saçın çocuğun kafasında kalmasını istememiş ve “Ana rahminde biten saçını tıraş edin!” buyurmuş. Bu emre binaen onun başı tıraş edilmiş. Akabinde Allah Resulü ona bereketle dua etmiş ve “Akika kurbanı olarak bir koyun kesin!” buyurmuş. Bu olay, hicretin on dördüncü ayının başlangıcına tekabül eden Rebiülahir ayında vuku bulmuştur. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Abdurrahman b. Abdülaziz haber verdi. O da Abdullah b. Ebu Bekir b. Muhammed b. Amr b. Hazmdan şöyle dediğini rivayet etti: Biz Abdullahın yanında oturuyorduk. Allah Resulünün Medineye gelişinden sonra Ensar arasında ilk doğan çocuktan söz ettik. Abdullah bu hususta şöyle dedi: en-Numan b. Beşir, Allah Resulünün Medineye gelişinden bir sene ya da bir seneden az bir süre sonra doğdu.” Bunu Abdullah b. Ebu Talhaya aktardıklarında dedi ki: “Ümmü Süleym Huneyn savaşının vuku bulduğu günlerde ona hamileydi. Kendisi Medineye geldikten sonra onu doğurdu.” Bize Abdülmelik b. Amr Ebu amir el-Akadi haber verdi; dedi ki: Bize Muhammed b. Salih anlattı: dedi ki: Bize asım b. Ömer b. Katade anlattı; dedi ki: Amre bt. Revaha, oğlu en-Numan b. Beşiri hurma dalları içinde taşıyarak Allah Resulüne götürdü. Allah Resulü kuru bir hurma istedi; onu çiğneyip bebeğin üst damağına sürdü. Amre “Ey Allahın Resulü! Onun malının ve çocuklarının çok olması için Allaha dua et!” dedi. Bunun üzerine Allah Resulü şöyle buyurdu: “Dayısının yaşadığı gibi yaşamasına gönlün razı olmaz mı? Dayısı övülen birisi olarak yaşadı; şehit edildi ve Cennete girdi.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Muhammed b. Yahya b. Sehl b. Ebu Hasme anlattı. O babasından, o da dedesinin şöyle dediğini rivayet etti: Ensarın çocukları arasında ilk doğan, doğumu hicretten on dört ay sonrasına tekabül eden en-Numan b. Beşirdir. en-Numan b. Beşir sekiz yaşında ya da biraz daha fazla bir yaşta iken Allah Resulü vefat etti. Allah Resulünün en son çıktığı gazve 9 yılındaki Tebuk gazvesidir. en-Numan o sırada yedi yaşındaydı. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Abdullah b. Cafer anlattı. O da, Ebu Avndan şöyle dediğini rivayet etti: Cabir b. Abdullahın şöyle dediğini duydum: O, en-Numan b. Beşirden söz ediyor ve onun, “Allah Resulünden hadis dinledim.” dediğini naklediyordu. Bunun üzerine ben “Ey Ebu Abdullah! Hanginiz daha yaşlısınız?” diye sordum. Cevabı şu oldu: “Ben ondan yirmi yaş civarında daha yaşlıyım. Allah Resulü ile birlikte Bedir gazvesine çıkmak için çabaladım. Babam o gün buna yanaşmadı ve kızlarının başında onlara göz kulak olmam için beni alıkoydu. en-Numan ise Bedir savaşından sadece üç ya da dört ay önce doğdu.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Musab b. Sabit, anlattı. O daEbül-Esvedden şöyle dediğini rivayet etti: en-Numan b. Beşir, İbnüz-Zübeyrin yanında anıldı. İbnüz-Zübeyr “O, benden altı ay büyüktür.” dedi. Ebül-Esved dedi ki: İbnüz-Zübeyr, Allah Resulünün hicretinin 20. ayının başında doğdu. en-Numan b. Beşir ise hicretin 14. ayının başlangıcına tekabül eden Rebiülahir ayında doğdu. Ebül-Esved dedi ki: Ben en-Numanı “Allah Resulünden duydum” dediğini değil de “Allah Resulü dedi ki…” dediğini görüyorum. Musab b. Sabit ile İbnüz-Zübeyr dedi ki: “O, Peygamber ile beraber gazveye çıkmadı ve Allah Resulünü duydum demezdi.” Muhammed b. Sad dedi ki: Bana Ebül-Yeman el-Hımsiden haber verildi. O İsmail b. Ayyaştan, o Yezid b. Saidden, o da Abdülmelik b. Umeyrden şunu rivayet etti: Beşir b. Sad, en-Numan b. Beşiri Peygambere götürdü ve “Ey Allahın Resulü! Benim bu oğluma dua et!” dedi. Bunun üzerine Allah Resulü ona şöyle dedi: “Senin ulaştığın mertebeye onun da ulaşmasına gönlün razı olmaz mı?” Daha sonra en-Numan, Şama gider ve orada Şamlı bir münafık tarafından öldürülür. Muhammed b. Sad dedi ki: Bana Ebül-Yeman el- Hımsiden haber verildi. O İsmail b. Ayyaştan, o Safvan b. Amrdan, o Ebüs-Salt el- Makrai, Ebül-Müsenna ve Şüreyh b. Ubeydden şunu rivayet etti: Kab şöyle diyordu: Hıms ordusunun başına gözbebeklerinin siyahı kırmızıya çalan, burnunun ucu sivri, gür sakallı, tatlı dilli, acı kalpli birisi komutan olacaktır. Mutlaka onun başına bir bela indireceklerdir. Bu vasıflara uyan kişi olarak en- Numan b. Beşiri zikrettiler. Muhammed b. Ömer dedi ki: İşte bunlar bizim arkadaşlarımızın en- Numan b. Beşirin doğumu hakkında rivayet ettikleridir. Kufe ekolüne gelince onlar bu konuda birçok rivayet naklettiler. O rivayetlerin birinde onun “Allah Resulünden duydum” dediği nakledilir ki, bu söz onun Medine ekolünün rivayet ettiği yaştan daha büyük olduğuna delalet etmektedir. O rivayetlerden birisini bize es-Sevri anlattı. O Mansurdan, o Zer, o Yüsey, o da en-Numan b. Beşirden şöyle dediğini rivayet etti: “Allah Resulünün En faziletli ibadet duadır. dediğini duydum.” Bunun yanı sıra en-Numan b. Beşir, Allah Resulünden yaptığı birçok nakilde “Allah Resulünü duydum.” demektedir. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: en-Numan b. Beşir, Osman b. Affana yardım edenlerdendi. Onun öldürülmesiyle birlikte Şama gitti. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Ebu Bekir b. Abdullah b. Ebu Sebre anlattı. O da Abdülmecid b. Süheyl b. Abdurrahman b. Avftan şöyle dediğini rivayet etti: Osman öldürüldüğü zaman Naile bt. Furafisa, olayın nasıl cereyan ettiğini anlatan bir mektupla birlikte öldürüldüğü anda üzerinde bulunan kanlı gömleği en-Numan b. Beşir vasıtasıyla Muaviye ve Şam halkına gönderdi. en-Numan,Şama geldi ve bunları Muaviyeye teslim etti. Muhammed b. Ömer dedi ki: en-Numan b. Beşir ve çocukları Muaviye zamanında Şama yerleştiler. Sonra hepsi Medine ve Bağdata döndüler. Onlardan kalan eserler ve nesiller şu anda orada mevcuttur. Bize Ali b. Muhammed haber verdi. O Yakup b. Davud es-Sekafi, Mesleme b. Muharib ve başkalarından şöyle dediklerini rivayet etti: ed-Dahhak b. Kays “Mercürahit” denilen yerde öldürüldüğü zaman – ki takvim 64 senesinin Zilhicce ayını gösteriyordu ve Mervan el-Hakemin hilafet dönemiydi- en-Numan b. Beşir, valisi olduğu Hımstan kaçmak istedi. Çünkü siyasi otorite ile ayrılığa düşmüş ve insanları İbnüz-Zübeyre biat etmeye çağırmıştı. Hıms halkından bazıları onu arayıp buldular ve öldürdüler. Başını gövdesinden ayırdılar. en-Numanın Kelb kabilesine mensup olan eşi, “Onun başını benim kucağıma atın! Çünkü buna en layık olan kişi benim!” dedi. -Bu kadın daha önce Muaviye ile evliydi.- Muaviye eşi Meysun Ümmü Yezide veya Bint Karazaya “Git, o kadına bir bak bakalım!” dedi. O da gidip baktı ve döndü. Akabinde şöyle dedi: “Vallahi o kadının bir benzerini görmedim. Onun göbeğinin altında bir ben gördüm. Kucağına, tam da o benin altına kocasının kafasını koymuş.” Daha önce Muaviye ile evli olan bu kadını Muaviye boşayınca Habib b. Mesleme ile, o da boşayınca en-Numan b. Beşir ile evlenmişti. Bu kadın, en-Numan öldürüldüğünde onun başını kucağına koymuştu.
998. Hişam b. amir
el-Haris b. el-Hazrecoğullarındandır. Babası Uhud savaşına katılmış ve o gün şehit edilmiştir. Hişam, Allah Resulünün sohbetinde bulunmuş ve ondan hadis rivayet etmiştir. Basralı Müslümanların yerleştiği yere yerleşmiştir. Onun orada nesli mevcuttur.
999. Zeyd b. Harice
Zeyd b. Harice b. Zeyd b. Ebu Züheyr b. Malik b. İmruülkays b. Malik el-Ağar b. Salebe b. Kab b. el-Hazrec b. el-Haris b. el-Hazrec. Annesi Hüzeyle bt. Utbe b. Amr b. Hadic b. amir b. Cüşem b. el-Haris b. el- Hazrectir. Zeyd, Sad b. er-Rebiin anne bir kardeşidir. Zeyd b. Harice, Osman b. Affanın hilafeti döneminde öldükten sonra konuşması işitilen şahıstır. Mervan b. Muaviye el-Fezari, Osman b. Hakim- Halid b. Seleme- Musa b. Talha tarikiyle, el-Haris b. el-Hazrecoğullarının kardeşi Zeyd b. Haricenin Allah Resulünden naklettiği bir hadisi rivayet etmiştir. Bu rivayete göre Zeyd şöyle der: Allah Resulüne , “Ey Allahın Resulü! Sana nasıl selat getirelim?” diye sordum. Bunun üzerine şöyle buyurdu: “Bana selat getirin ve şöyle deyin: Allahım, Muhammed ve ailesini, İbrahimi mübarek kıldığın gibi mübarek kıl! Sen Hamidsin, Mecidsin.”
1000. Eymen b. Ubeyd
Eymen b. Ubeyd b. Zeyd b. Amr b. Bilal b. Ebül-Cerba b. Kays. el- Haris b. el-Hazrecoğullarındandır. Annesi Allah Resulünün dadısı ve mevlası Ümmü Eymendir. Üsame b. Zeyd b. Harise, Eymenin anne bir kardeşidir. Eymen, Huneyn gazvesinde Allah Resulünün ev halkı ve sahabilerinden harbin başındaki zor anda onunla beraber sebat edenlerdendir. Huneyn savaşında şehit olmuştur.
1001. Ebu Zeyd
İsmi Sabit b. Kays b. Zeyd b. en-Numan b. Malik el-Ağar b. Salebe b. Kab b. el-Hazrec b. el-Haris b. el-Hazrectir. Ebu Zeydin Çocukları: 1- Beşir: Harre savaşında öldürülmüştür. 2- Evs 3- Zeyd: Küçükken vefat etmiştir. Bize Ebu Zeyd el-Ensari el-Basri en-Nahvi -ki bu şahsın ismi Said b. Evs b. Sabit b. Beşir b. Ebu Zeyddir.- haber verdi; dedi ki: “Ebu Zeyd el- Ensari, dedesinin dedesi olduğunu kastederek benim atamdır.” Ebu Zeyd, Allah Resulü hayatta iken Kuranı cem eden altı kişiden biridir. Ömer b. el-Hattabın hilafet döneminde Medinede vefat etmiştir. Ömer onun kabrinin başında durmuş ve şöyle demiştir: “Ey Ebu Zeyd! Allah sana rahmet eylesin! Bugün dünya sakinleri içerisinde en büyük emaneti taşıyan kimse toprağa verildi.”
1002. Bişr b. Abdullah
el-Haris b. el-Hazrecoğullarındandır. 12 yılında Yemame savaşında şehit edildi. Ensarın isimlerinin yazılı olduğu defterde onun nesebini bulamadık.