Devs b. Udsan b. Abdullah b. Zehran b. Kab b. el-Haris b. Kab b. Abdullah b. Malik b. Nasr b. Ezd.
900. Ebu Hüreyre
Muhammed b. Ömer dedi ki: Onun Ebu Hüreyrenin adı, Abdüşems idi. İslam döneminde Abdullah olarak isimlendirildi. Başkaları da onun adının Abdünühm olduğunu söylemişlerdir. Ayrıca adının Abdüganem ve Sükeyn olduğu da söylenir. Hişam b. Muhammed b. es-Saib el-Kelbi dedi ki: Onun adı, Umeyr b. amir b. Abdüzişşera b. Tarif b. Gıyas b. Ebu Sab b. Hüneyye b. Sad b. Salebe b. Süleym b. Fehm b. Ganm b. Devstir. Onun annesi ise, Sufeyh b. el-Haris b. Şabi b. Ebu Sab b. Hüneyye b. Sad b. Salebe b. Süleym b. Fehm b. Ganm b. Devstir. Sad b. Sufeyh, Ebu Hüreyrenin dayısı olup, Devs kabilesinin en aşırılarındandı. Ebu Üzeyhir ed-Devsiden dolayı Kureyşten yakaladığını mutlaka öldürürdü. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize Süfyan b. Uyeyne anlattı. O da Osman b. Ebu Süleymandan şöyle dediğini rivayet etti: Ben, İrak b. Malikten duydum; o da dedi ki: Ben Ebu Hüreyrenin şöyle söylediğini duydum: Ben Medineye geldiğimde, Resulallah , Hayberde bulunmaktaydı: Gaffaroğullarından bir adamın Medinede Mescidde sabah namazında halka namaz kıldırdığını, ilk rekatında Meryem Suresini, ikinci rekatında ise, “ ”i, okuduğunu gördüm.” Bize Ebu Üsame Hammad b. Üsame haber verdi. O İsmail b. Ebu Halidden, o Kays b. Ebu Hazmdan o da Ebu Hüreyreden şöyle dediğini rivayet etti: Ben Nebinin yanına gelmekteyken yolda şöyle söyledim: Ey uzunluğu ve yoruculuğuyla beraber, Beni küfür diyarından kurtaran gece! Ebu Hüreyre dedi ki. “Yolda (gelirken) bir kölem kaçmıştı. Derken Nebiye geldiğimde ona biat ettim. Ben Resulallahın henüz yanındayken, o kölem de geliverdiğinde; Resulallah bana, “Ey Ebu Hüreyre! Bu senin kölendir.” dedi. Ben de, “O, Allah rızası için serbesttir.” diyerek onu azad ettim. Bize Yezid b. Harun ve Affan b. Müslim haber verdiler; dediler ki: Bize Süleym b. Hayyan haber verdi; dedi ki: Babamın şöyle dediğini işittim: Ebu Hüreyrenin şöyle dediğini işittim: Yetim olarak yetiştim ve yoksul olarak da hicret ettim. Daha önce Büsre bt. Gazvana karın tokluğuna, yolculuk esnasında sırayla deveye binmek üzere işçilik yapıyordum. Yolculuktan eve döndüklerinde onlara hizmet eder, bir yere gittiklerinde ise şarkılar söyleyerek develerini sürerdim. Daha sonra Allah, beni o hanımla evlendirdi. Dini, toplumun düzeni yapan ve Ebu Hüreyreyi de yönetici yapan Allaha hamdolsun. Bize Hevze b. Halife haber verdi; dedi ki: Bize İbn Avn haber verdi. O Muhammedden, o da Ebu Hüreyreden şöyle dediğini rivayet etti: Gazvanın kızına karın tokluğuna ve nöbetle deveye binmek şartıyla ücretle çalışıyordum. Bu hanım beni, bir yere gittiklerinde kendilerini uğurlamak üzere ayakta durmak, geldiklerinde kendilerini yalın ayak karşılamakla sorumlu tutmuştu. Daha sonra Allah, bana o hanımla evlenmeyi nasip edince, ben de onu, bir yere giderken beni ayakta durup uğurlamak, geldiğimde de, beni yalın ayak karşılamakla sorumlu tuttum. Bize Süleyman b. Harb haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Zeyd anlattı. O Eyyubtan, o Muhammedden, o da Ebu Hüreyreden onun söyle söylediğini anlattı: Ben İbn Affan ile Gazvanın kızına karın tokluğuna ve sırayla deveye binmek üzere kıt kanaat geçinerek çalışıyordum. Onlar bineklerine bindiklerinde develerini sürer, eve geldiklerinde de onlara hizmet ederdim. Bir gün, Gazvanın kızı, babası için bana, “Onu gittiğinde ayakta uğurlayacak, geldiğinde de yalın ayak koşarak karşılayacaksın!” dedi. Daha sonra Allah bana onunla evlenmeyi nasip etti. Ben de ona kendimi kastederek, “Onu, koşarak yalın ayak karşılayacak ve ayakta durarak onu uğurlayacaksın.” dedim. Bize arim b. el-Fadl haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Zeyd anlattı. O Eyyubtan, o da Muhammedden şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Hüreyre, üzerinde, ince keten kumaştan dikilmiş bir elbise olduğu halde aksırınca, o elbiseye sümkürdü. Dedi ki: “Aferin Ebu Hüreyreye! Ketene sümkürmektedir.” Ben en son kendimi, minber ile Ayşenin hücresi arasındaki bir yerde gördüm. Her gelip de beni gören, bende bir tuhaflık olduğuna inanırdı. Oysa bende, açlıktan başka hiçbir şey yoktu. Yine ben kendimi, İbn Affan ile Gazvanın kızına karın tokluğuna kıt kanaat çalışıyor buldum. Yolculukları esnasında develerini sürer, döndüklerinde de onlara hizmet ederdim. Gazvanın kızı bir gün bana, “Onu koşup yalın ayak karşılayacak ve onu ayakta durup uğurlayacaksın.” dedi. Daha sonra Allah onunla evlenmeyi nasip etti. Ben de kendisine, “Onu koşarak yalın ayak karşılayacak ve ayakta durup uğurlayacaksın.” dedim. Bize Ubeydullah b. Muhammed et-Temimi haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı. O Ali b. Zeydden, o da Ammar b. Ebu Ammardan, Ebu Hüreyrenin şöyle dediğini rivayet etti: Resulallah ile Hayber hariç hangi gazveye katılmış isem, mutlaka ondan bana bir pay vermiştir. Zira oranın ganimeti, sadece Hudeybiyede bulunanlara ayrılmıştı. Dedi ki: Ebu Hüreyre ile Ebu Musa, Hudeybiye antlaşması ile Hayberin fethi arasında gelmişlerdi hicret etmişlerdi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Abdülhamid b. Cafer anlattı. O da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Hüreyre, Nebi , 7 yılında Hayberde iken Medineye geldi. O da oraya Haybere giderek Nebi ile görüşüp onunla beraber oradan Medineye döndü. Bize Yezid b. Harun, Abdullah b. Nümeyr ve Yala b. Ubeyd haber verdiler; dediler ki: Bize İsmail b. Ebu Halid anlattı. O Kays b. Ebu Hazimden, o da Ebu Hüreyreden şöyle dediğini rivayet etti: Ben, Nebi ile üç sene arkadaşlık yaptım. Bu seneler zarfında Resulallahın söylediklerini korumak kadar bana daha makul ve daha hoş gelen bir şey olmamıştır. Bize Yakup b. İshak el-Hadrami ve Said b. Mansur haber verdiler; dediler ki: Bize Ebu Avane anlattı. O Davud b. Abdullah el-Evdiden, o da Humeyd b. Abdurrahmandan şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Hüreyre, Nebi ile dört yıl arkadaşlık yapmıştır. Bize Ahmed b. İshak el-Hadrami haber verdi; dedi ki: Bize Vüheyb anlattı. Yine bize Huseym b. İrak b. Malik anlattı. O babasından, o da kendi kavminden olan bir grup insandan şunu rivayet etti: Ebu Hüreyre, kendi kavminden bir heyet içinde Medineye geldiğinde, Resulallah Haybere çıkmış ve Gıfaroğullarından Siba b. Urfutayı yerine vekil bırakmıştı. Ebu Hüreyre der ki: “Medineye geldiğimizde bu zat, sabah namazının birinci rekatında, ı, ikinci rekatında ise, i, okudu.” Ebu Hüreyre dedi ki: Ben namazda, “Falanın babasına yazıklar olsun. Onun öyle ölçekleri var ki, alırken tamı tamına ölçerek alır, ancak satarken, eksik ölçerek verirdi.” Biz namazımızı bitirince, Sibaa gelerek bize bir miktar azık verdikten sora biz de Resulallahın yanına geldik. Bu sırada henüz Hayberi yeni fethetmişti. Müslümanlarla konuştu, onlar da, bizi paylarına ortak ettiler. Bize Yakup b. İshak el-Hadrami haber verdi; dedi ki: Bize İkrime b. Ammar anlattı; dedi ki: Bana Ebu Bekir el-Guberi anlattı. O da Ebu Hüreyreden şöyle dediğini rivayet etti: Allaha yemin olsun ki, beni duyan ne kadar Müslüman erkek ve kadın varsa hepsi beni severlerdi. “Bunu nasıl biliyorsun?” dedim. O da dedi ki: Sürekli annemi İslama davet etmeme rağmen, her seferinde beni reddederdi. Bir gün yine kendisini İslama davet ettiğimde Resulallah hakkında hoşlanmayacağım şeyler söyledi. Bunun üzerine ağlayarak Resulallahın yanına gittim ve kendisine, “Ey Allahın Resulü! Ben, kendi annesini kastederek Ebu Hüreyrenin annesini her seferinde İslama davet ettiğimde, beni hep reddederdi. Bu gün kendisini yine İslama davet ettiğimde hakkında hoşuma gitmeyecek şeyler söyledi. Onun Müslüman olması için dua et!” dedim. O da öyle yaptı. Eve geldiğimde, kapı kapalı olduğu halde içerden su şırıltısını duydum. Annem elbiselerini giydikten sonra, çabucak başörtüsünü taktı ve “Gir ya Ebu Hüreyre!” dedi. Girdiğimde, “Eşhedü en la ilahe illallah ve Eşhedü enne Muhammeden abduhu ve Resulüh” Allahtan başka ilah olmadığına, Muhammedin de Onun kulu ve elçisi olduğuna tanıklık ederim. dediğini duyduğumda, daha önce üzüntümden ağlamışken, bu sefer sevincimden ağlayarak koşa koşa Resulallaha geldim ve “Müjde ey Allahın Resulü! Allah, duanı kabul buyurmuş; Ebu Hüreyrenin annesine de hidayet vermiş.” dedim. Daha sonra, “Ey Allahın Resulü! Allaha dua et de beni ve annemi, erkek kadın bütün müminlere ve erkek kadın her bir mümine sevdirsin.” dedim. Daha sonra Resulallah , “Allahım! Bu kulunu inanmış her bir erkek ve kadına sevdir!” dedi. Bunun üzerine beni duyup da sevmeyen hiçbir mümin ve mümine kalmadı. Bize Abdullah b. Mesleme b. Kaneb haber verdi; dedi ki: Bize Muhammed b. Hilal anlattı. O babasından, o da Ebu Hüreyreden şöyle dediğini rivayet etti: Bir gün sadece açlık dolayısıyla evden çıkarak Mescide geldim. Orada Resulallahın arkadaşlarından birkaç kişiyle karşılaştım. Bana, “Ey Ebu Hüreyre! Bu saatte dışarı çıkmanın nedeni nedir?” dediler. Ben de, “Açlıktan başka bir şey değildir.” dedim. Onlar, “Allaha yemin olsun ki, bizim de çıkmamızın sebebi, açlıktan başka bir şey değildir.” dediler. Böylece kalkarak Resulallahın huzuruna çıktık. O, “Bu saatte sizi buraya getiren sebep nedir (neden geldiniz)?” dedi. Biz de, “Bizi buraya getiren açlıktır.” dedik. Bunun üzerine, Resulallah içinde hurma bulunan bir tabak getirtti ve ondan her birimize ikişer hurma vererek, “Bu hurmaları yedikten sonra üzerinden bir su için, bunlar bu günlük size yetecektir.” dedi. Ebu Hüreyre dedi ki: Bu hurmalardan bir tanesini kendim yedim, diğerini de koynuma koydum. Bunun üzerine Resulallah, “Diğer hurmayı niçin kaldırdın?” dedi. Ben, “Onu da anneme götüreceğim.” dedim. “Onu da ye! Onun için sana iki hurma daha vereceğiz.” dedi. Ben onu da yeyince bana, annem için de iki hurma verdi. Bize Ebu Bekir b. Abdullah haber verdi; dedi ki: Bize Süleyman b. Bilal anlattı. O Yunus b. Yezidden, o da İbn Şihabdan: Ebu Hüreyrenin annesine bakmasından ötürü, onun vefatına kadar hac etmediğini rivayet etti. Bize Ravh b. Ubade haber verdi; dedi ki: Bize Üsame b. Zeyd anlattı. O da Abdullah b. Rafiden şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Hüreyreye, “Sana niçin Ebu Hüreyre künyesini verdiler?” diye sordum. O da, “Sen benden vazgeçmeyecek misin?” dedi. Ben de “Evet, Allaha yemin ederim ki, ben sana saygılı olacağım.” dedim. Bunun üzerine dedi ki: “Ben akrabalarımın koyunlarını otlatırken, bir kediciğim vardı. Gece olunca, onu ağacın üzerine bırakır, sabah olunca da onu oradan alarak onunla oynardım. Bunun üzerine bana, Ebu Hüreyre Kediciğin babası künyesini verdiler.” dedi. Bize Muhammed b. İsmail b. Ebu Füdeyk haber verdi. O İbn Ebu Zibden, o el-Makburiden, o da Ebu Hüreyreden şöyle dediğini rivayet etti: Resulallaha, “Senden birçok sözler dinledim, ama onları hep unuttum.” dedim. Bunun üzerine, “Abanı yere ser!” dedi. Ben de onu yere serdim. O da bir şeyler avuçlayarak üzerine bırakır gibi yaptı. Sonra da, “Onu vücuduna bastır!” dedi. Ben de onu alarak üzerime bastırdım, bundan sonra hiçbir şeyi unutmadım. Bize Enes b. Iyad el-Leysi haber verdi; dedi ki: Bana Abdullah b. Abdülaziz el-Leysi anlattı. O Amr b. Mirdas b. Abdurrahman el- Cündeiden, o da Ebu Hüreyreden şöyle dediğini rivayet etti: Resulallah bana, “Elbiseni ser!” dedi. Ben de abamı serdim. Sonra Resulallah o gün, gün boyunca benimle konuştu. Daha sonra onu alarak karnımın üzerine bastırdım. Bunun üzerine, o (gün) bana söylediklerinden hiçbir şey unutmadım. Bize Abdullah b. Mesleme b. Kaneb el-Harisi haber verdi; dedi ki: Bize Abdülaziz b. Muhammed anlattı. O Amr b. Ebu Amrdan, o Said b. Ebu Saidden, o da Ebu Hüreyreden şöyle dediğini rivayet etti: Resulallaha, “Ey Allahın Resulü! Kıyamet gününde şefaatinle daha çok mutlu olacak olanlar kimlerdir?” dedim. Resulallah, “Ey Ebu Hüreyre! Hadislere olan hırsını (titizliğini) gördüğüm için, senden önce, bir kimsenin bana bu soruyu sormayacağını zaten zannetmiştim. Kıyamet gününde şefaatimle mutlu olacak olanlar, gönülden, La ilahe illallah diyenlerdir.” dedi. Bize Muhammed b. Humeyd, el-Abdi haber verdi. O Mamerden, o da ez-Zühriden rivayet Allahın, “İndirdiğimiz açık delilleri, hidayet rehberi olan ayetleri, biz insanlara kitapta açıkladıktan sonra gizleyenler var ya, muhakkak ki Allah onlara lanet eder. Lanet edebilecek olanlar da lanet eder.” sözü hakkında Ebu Hüreyrenin şöyle dediğini rivayet etti: Siz, “Ebu Hüreyre, Nebiden çok hadis rivayet ediyor.” diyorsunuz. Varış Allahadır. Yine diyorlar ki, “Muhacirlere ne oluyor da, bu hadisleri onlar rivayet etmiyorlar?” Halbuki muhacir kardeşlerimin çarşı, pazardaki ticaret işleri kendilerini meşgul ediyor, Ensar kardeşlerimi ise, arazileri ile çifti çubuğu meşgul ediyordu. Ben ise yoksul bir kişi olup Resulallah ile oturup, onun daha fazla sohbetinde bulunma imkanına sahip oluyordum. Onlar buradan zaman zaman ayrılırken, ben burada kalmaya devam ediyordum. Onlar, Resulallahtan duyduklarını bazen unuturlarken, ben hep ezberlemeye çalışıyordum. Nebi bir gün bize, “Kim bir elbisesini yere sermek ister de, ona hadisimi boşaltayım. Ta ki, benden duyduklarını ebediyen unutmasın.” dedi. Bunun üzerine elbisemi, ravi dedi ki: “veya abamı” yaydım. Resulallah, ardından benimle konuştu. Konuşmasını bitirdikten sonra onu eline alarak bana verdi. Onu giydikten sonra Allaha yemin olsun ki, bundan sonra ondan duyduklarımdan hiçbir şey unutmadım. Allaha yemin olsun ki, Allahın kitabındaki şu bir ayet olmasaydı, ben hiç birinize hiçbir şey söylemezdim.” Sonra da, “İndirdiğimiz açık delilleri, hidayet rehberi olan ayetleri, biz insanlara kitapta açıkladıktan sonra gizleyenler var ya, muhakkak ki Allah onlara lanet eder. Lanet edebilecek olanlar da lanet eder.” ayetini okudu. Muhammed b. Humeyd dedi ki: Mamer şöyle dedi: Bana Ata b. Ebu Rebahtan ulaştığına göre, o da Ebu Hüreyreden şöyle dediğini rivayet etti: Kim, kendisine bir bilgi sorulur da o da onu saklarsa, Kıyamet gününde Allahın huzuruna, ateşten bir gemle gemlenmiş olarak getirilir. Bize Abdülvehhab b. Ata haber verdi; dedi ki: Bize Muhammed b. Ömer b. Alkame haber verdi. O Ebu Selemeden, o da Ebu Hüreyreden şöyle dediğini rivayet etti: Eğer Bakara suresindeki, “İndirdiğimiz açık delilleri, hidayet rehberi olan ayetleri, biz insanlara kitapta açıkladıktan sonra gizleyenler var ya, muhakkak ki Allah onlara lanet eder. Lanet edebilecek olanlar da lanet eder.” ayeti olmasaydı, hiçbir zaman size bir şey söylemezdim. Varış Allahadır. Bize Abdullah b. Yunus haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Şihab haber verdi. O Leysten, o Atadan, o da Ebu Hüreyreden şöyle dediğini rivayet etti: Kim faydalanılabilir bir bilgiyi insanlardan saklarsa, Kıyamet gününde, ateşten bir gemle gemlenir. Bize Muhammed b. İsmail b. Ebu Füdeyk haber verdi. O İbn Ebu Zibden, o da Said b. Ebu Said el-Makburiden, o da Ebu Hüreyreden şöyle söylemekte olduğunu rivayet etti: Resulallahtan iki şey ezberledim: Bunlardan birisini halk arasında yaydım. Eğer diğerini de yaymış olsaydım, şu gırtlak kesilecekti. Bize Muhammed b. İsmail b. Füdeyk, İsmail b. Ebu Abdullah b. Ebu Üveys ve Halid b. Mahled el-Beceli haber verdiler; dediler ki: Bize Muhammed b. Hilal anlattı. O babasından, o da Ebu Hüreyreden şöyle söylemekte olduğunu rivayet etti: Eğer bildiğim her şeyi size bildirmiş olsaydım, halk bana çanak çömlek fırlatır ve “Ebu Hüreyre delirmiş.” derlerdi. Bize Süleyman b. Harb haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Hilal anlattı; dedi ki: el-Hasan, Ebu Hüreyrenin şöyle dediğini söyledi: Eğer içimdeki her şeyi size anlatmış olsaydım; bana deve tezeğini atardınız. el-Hasan, “Allaha yemin olsun ki, o, doğru söylemiştir. Eğer Allahın evi yıkılacak veya yakılacak, deseydi; halk ona inanmayacaktı.” dedi. Bize Kesir b. Hişam haber verdi, dedi ki: Bize Cafer b. Bürkan anlattı; dedi ki: Ben, Yezid b. Asamdan Ebu Hüreyrenin şöyle dediğini işittim: Bana, “Ey Ebu Hüreyre! Sen çok hadis rivayet ettin” diyorlar. Nefsim kudret elinde olan Allaha yemin ederim ki, eğer Resulallahtan duyduklarımın hepsini size anlatmış olsaydım, bana tezek atar, sonra da yüzüme bile bakmazdınız. Bize Ravh b. Ubade haber verdi; dedi ki: Bize Kehmes anlattı. O Abdullah b. Şakikden şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Hüreyre, kendisini tanımadığı halde Kabın yanına gelerek Kab kendisi kavmi arasındayken onu Kabı, bizzat kendisine sorunca Kab ona, “Ondan ne istiyorsun?” dedi. Ebu Hüreyre de, “Allahın Resulünün arkadaşları arasında kendisi kadar onun hadislerini benden daha çok ezberlemiş birisini bilemiyorum.” dedi. Kab da ona, “Sen, bir kimsenin herhangi bir şeyi arzulayıp da, günün birinde ona kavuşunca, mutlaka ona doyacağını göreceksin, ancak ilim veya dünyayı talep edenlerden hiç birinin bunlara doyduğunu göremeyeceksin!” dedi. Bunun üzerine Ebu Hüreyre ona, “Yoksa sen Kabın kendisi misin?” dedi. O da, “Evet Kab, benim.” dedi. Bunun üzerine Ebu Hüreyre, “İşte bu gibi şeyler için seni aramıştım.” dedi. Bize Affan b. Müslim ve Yahya b. Abbad haber verdiler; dediler ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı; dedi ki: Bana Yala b. Ata, el-Velid b. Abdurrahmandan şunu rivayet etti: Ebu Hüreyre, Resulallahın şöyle dediğinden bahsetti: “Kim bir cenaze üzerinde namaz kılarsa, ona bir kırat Uhud Dağı kadar sevap vardır, kim üzerinde namaz kıldıktan sonra, onun ardından defnetmeye de giderse, ona iki kırat Uhud Dağı kadar sevap vardır.” Bunun üzerine Abdullah b. Ömer, “Bak sen neler söylüyorsun!? Sen Nebiden çok hadis rivayet ediyorsun!” deyince, onun elinden tutup kendisini Ayşeye götürerek ona bu hadisi sordu. O da, “Ebu Hüreyre doğru söylüyor.” dedi. Sonra “Ey Ebu Abdurrahman! Allaha yemin ederim ki, pazarlardaki bir alış veriş, beni Resulallahın sohbetinden alıkoyacak değildi. Beni ilgilendiren, sadece Resulallahın bana öğreteceği bir kelime veya onun bana yedireceği bir lokmadan ibaret idi. Yahya b. Abbad, “Veya ağzımıza koyacağı bir lokma demiş olabilir.” demiştir. Bize Yahya b. Abbad haber verdi; dedi ki: Bize Hüşeym anlattı. O Yala b. Atadan, o el-Velid b. Abdurrahmandan, o Ebu Hüreyreden, o da Nebiden bunun benzerini rivayet etmiştir. Ancak o, “Ebu Hüreyre şöyle demiştir:” dedi: “Beni, Nebinin sohbetinden meşgul edecek ne bir hurma fidanı dikimi, ne de pazarların alış verişi vardı.” Bunun üzerine İbn Ömer, “Ey Ebu Hüreyre! Sen Resulallahı daha iyi bilenimiz ve onun hadislerini daha çok ezberleyenimizsin.” dedi. Bize Man b. İsa haber verdi; dedi ki: Bize Malik b. Enes anlattı. O İbn Şihabtan, o el-Arecten, o da Ebu Hüreyreden şöyle dediğini rivayet etti: İnsanlar, “Ebu Hüreyre çok hadis rivayet ediyor.” diyorlar. Yemin ederim ki, eğer Allahın Kitabındaki şu iki ayet olmasaydı, ben, hiçbir şey anlatmazdım.” dedi sonra da, “İndirdiğimiz apaçık delilleri ve hidayeti Kitapta açıklamamızdan sonra, onları gizleyenler varya!” ayetinden başlayarak, “Ben onların tövbelerini kabul ederim; zira ben tövbeleri çok kabul eden ve çok merhamet edenim.” ayetini sonuna kadar okudu. Bunların ardından bize şunları söyledi: “Muhacirlerden olan kardeşlerimizi pazarlardaki ticaretleri, Ensardan olan kardeşlerimizi de mal ve mülklerindeki işleri meşgul ediyordu. Ebu Hüreyre de karın tokluğuna sürekli Resulallahın yanında bulunurdu. Bu nedenle, onların duymadıklarını duyar ve ezberleyemediklerini ezberlerdi.” Bize Muhammed b. İsmail b. Ebu Füdeyk haber verdi. O İbn Ebu Zibden, o el-Makburiden, o da Ebu Hüreyreden şöyle dediğini rivayet etti: İnsanlar, “Ebu Hüreyre çok hadis rivayet etti.” dediler; oysa ben, karın tokluğuna sürekli Resulallahın yanında bulunurdum. Ne mayalanmış bir hamur ekmeği yerdim, ne süslü çizgili bir aba giyerdim. Bana ne falan köle ve ne de falanca cariye hizmet ederdi. Açlıktan karnıma taş bağlar ve yanımdaki insanlara beni eve götürür de bir yemek yedirir diye Kuran okuturdum. Yoksullar için insanların en hayırlısı, Cafer b. Ebu Talib idi. Bizi eve götürür ve evinde ne varsa onu bize yedirirdi; o kadar ki bazen boş yağ kırbasını çıkarır getirir, biz de onu parçalar ve etrafındaki yağları silerek yerdik. Bize Muhammed b. İsmail b. Füdeyk haber verdi. O İbn Ebu Zibden, o el-Makburiden, o da Ebu Hüreyreden şöyle dediğini rivayet etti: İnsanlar, “Ebu Hüreyre, Resulallahtan çok hadis rivayet etti.” demişlerdir. Bir gün ben bir adama rastlayarak kendisine, “Resulallah , dün yatsı namazında hangi sureleri okudu?” dedim. O da, “Bilmiyorum.” dedi. Kendisine, “Sen namazda yok muydun?” dedim. O da, “Evet, vardım.” dedi. Ben kendisine, “Ben biliyorum ve şu, şu ayetleri okudu.” dedim. Bize -ikisi de Mekkeli olan- el-Velid b. Ata b. el-Ağar ve Ahmed b. Muhammed b. el-Velid el-Ezraki haber verdiler; dediler ki: Bize Amr b. Yahya b. Said es-Said el-Ümevi anlattı. O da dedesinden rivayet ettiğine göre: Ayşe, Ebu Hüreyreye, “Sen Resulallahtan hiç duymadığım hadisler rivayet ediyorsun!” dedi. Ebu Hüreyre de ona, “Anneciğim! Ben onları kendisinden öğrenirken, sizi sürmeniz ve aynanız, onları öğrenmekten meşgul ediyordu. Oysa beni bu gibi bir şey meşgul etmiyordu.” dedi. Bize el-Velid b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Said b. Abdülaziz anlattı. O da Mekhulden şöyle dediğini rivayet etti: İnsanlar, Muaviyenin el-Cabiyede bulunan kubbelerinden birisinde iken birbirleriyle sözleşerek bir araya geldiler. Bu sırada, Ebu Hüreyre, onların arasından ayağa kalkarak sabaha kadar onlara hadis anlattı. Bize Kesir b. Hişam haber verdi; dedi ki: Bize Cafer b. Burkan anlattı; dedi ki: Bize el-Velid b. Zervan anlattı; dedi ki: Bana Abdülvehhab el-Medeni anlattı; dedi ki: Medineye uğradığımda, Ebu Hüreyrenin Mescidde oturmakta olduğunu gördüm. Etrafında bir sohbet halkası olduğu halde “Bana dostum, Allahın Nebisi, Ebül-Kasım anlattı.” dedi ve gözyaşları dökerek ağlamaya başladı. Sonra tekrar, “Bana dostum, Allahın Nebisi, Ebül-Kasım anlattı.” dedi ve tekrar gözyaşları dökerek ağlamaya başladı. Ancak bir şey anlatamadan ayağa kalktı. Bize Malik b. İsmail haber verdi; dedi ki: Bize Züheyr b. Muaviye anlattı. O da el-Ameşten Ebu Hüreyrenin şöyle dediğini rivayet etti: “Ali, benim Allahın Resulü hakkında yalan söylediğimi iddia ediyor.” Ravi dedi ki: Ebu Hüreyre daha sonra dazlak kafasına vurarak “Ben onları hep Resulallahtan duydum.” dedi. Bize arim b. el-Fadl haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Zeyd anlattı. O Ebu Bekrenin mevlası olan Ebu Mahledden, o Ebülal iyeden, o da Ebu Hüreyreden şöyle dediğini rivayet etti: Resulallaha birkaç hurma götürdüm. O da onların bereketlenmesi için dua ederek buyurdu ki: “Onları, dağarcığına koy, onlardan almak istediğinde, elini içine sokarak çıkar ve onları yayma!” Ebu Hüreyre dedi ki: “Ben de onları dağarcığıma koyarak ve belime bağlı olduğu halde yolculara yöneldim. Allah yolunda hem onlara yedirir, hem de kendim yerdim. Bu durum, Osmanın öldürülmesine kadar devam etti, daha sonra da o bereket gitti. Bize arim b. el-Fadl ve Süleyman b. el-Harb haber verdiler; dediler ki: Bize Hammad b. Zeyd anlattı. O Abbas el-Cüreyriden, o Ebu Osman en-Nehdiden, o da Ebu Hüreyreden şöyle dediğini rivayet etti: Bir gün Resulallah , arkadaşları arasında hurma paylaştırarak, herkese yedişer, yedişer verdi. Bana da yedi tane verdi; ancak bunlardan bir tanesi bozuk idi. Bu hurmalar arasında bana onun kadar hoş gelen başka bir hurma bulunmamaktaydı; Zira o, diğerlerine göre çiğnenmesi en çok hoşuma gideni idi. Bize Ahmed b. Abdullah b. Yunus haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Şihab anlattı. O Yunustan, o el-Hasandan, o da Ebu Hüreyreden şöyle dediğini rivayet etti: Dostum bana üç şey tavsiye etti. Kendisine ulaşıncaya kadar onları terk edecek değilim. Bunlar; uykudan önce vitir, her aydan üç gün oruç tutmak ve her Cuma banyo yapmaktır. Bize Musa b. İsmail haber verdi; dedi ki: Bize Abdülmümin es-Sedusi anlattı; dedi ki: Ebu Yezid el-Medeninin şöyle dediğini duydum: Ebu Hüreyre, Resulallahın minberine çıkarak, bir basamak farkıyla onun durduğu yerin dışındaki bir yerde durdu, sonra da şöyle dedi: “Ebu Hüreyreyi İslama hidayet eden Allaha hamdolsun; Ebu Hüreyreye Kuranı öğreten Allaha hamdolsun; Ebu Hüreyreye, Muhammed ile görüşmeyi lütfeden Allaha hamdolsun; bana mayalı ekmek yediren ve süslü elbise giydiren Allaha hamdolsun; daha önce karın tokluğuna ve nöbetle deveye binmek üzere kendisine işçilik yaptığım Gazvanın kızıyla evlenmeyi ve binmem için bana binek devesi verdiği gibi, kendisine binmesi için binek devesi vermemi nasip eden Allaha hamdolsun.” el-Hasan b. Musa söyledi. O İbn Lehiadan, o Ebu Yunustan, o da Ebu Hüreyreden onun şöyle dediğini rivayet etti: Benim işçiliğim, sadece kuru bir parça ekmek veya karanlık bir gecede nöbetle deveye binmek karşılığında idi. Bize Müslim b. İbrahim haber verdi; dedi ki: Bize Selam b. Miskin anlattı; dedi ki: Bize Ebu Tahir anlattı. O da Ebu Hüreyreden şunu rivayet etti: Nebi ona, “Ey Ebu Hüreyre, takva sahibi ol ki, insanların en çok ibadet edeni olasın. Allahın sana verdiğine razı ol ki, insanların en zengini olasın. Kendine ve ailene hoş gördüğünü mümin ve Müslümanlar için de hoş gör. Kendine ve ailene hoş görmediğini onlar için de hoş görme ki, mümin olabilesin. Komşuna güzel davran ki, Müslüman olasın! Çok gülmekten sakın, zira çok gülmek, kalbin bozulmasıdır.” Bize Kabisa b. Ukbe haber verdi; dedi ki: Bize Süfyan anlattı. O asım b. Ubeydullah b. asımdan, o Ziyad b. Süveybten, o da Ebu Hüreyreden şöyle dediğini rivayet etti: Ben hastayken Resulallah bana gelerek şöyle buyurdu: “Cebrailin beni efsunladığı gibi efsunlayayım mı?” veya “Cebrailin beni nasıl efsunladığını sana öğreteyim mi?” dedikten sonra, “Şöyle diyeceksin!” buyurdu: /Allahın adıyla seni efsunluyorum, Allah sana gelecek bütün hastalıklardan, düğümlere üfüren üfürükçülerin şerrinden ve haset ettiği zaman hasetçinin şerrinden şifa versin. Bu şekilde üç sefer bu duayı okursun.” dedi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Abdullah b. Yezid anlattı. O da Beni Nasrın mevlası Salimden şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Hüreyrenin şöyle dediğini duydum: Resulallah beni el-Ala b. el-Hadrami ile gönderirken, kendisine bana iyi davranmasını tavsiye etti. Biz ayrıldıktan sonra el-Ala bana dedi ki: “Resulallah sana iyi davranmamı tavsiye etti. Bak bakalım ne seversin ne istersin?” Ben de, “Beni müezzin tayin etmeni ve benden önce amin dememeni isterim.” dedim. Ravi dedi ki: O da onun dediğini yaptı. Muhammed b. Ömer dedi ki: “Resulallah , el-Ala b. el-Hadramiyi, Bahreynde bulunan el-Münzir b. Savaya göndermişti.” Bize Süleyman b. Abdurrahman ed-Dımaşki haber verdi; dedi ki: Bize el-Velid b. Müslim anlattı; dedi ki: Bize İbn Lehia anlattı. O el-Hasan b. Sevbandan, o da Musa b. Verdandan Ebu Hüreyrenin şöyle dediğini rivayet etti: Resulallah beni uğurlarken, “Seni, emanetlerini kaybetmeyen Allaha emanet ederim.” dedi. Bize Said b. Mansur haber verdi; dedi ki: Bize Hüşeym anlattı; dedi ki: Bize Seyyar haber verdi. O Cebr b. Abideden, o da Ebu Hüreyreden şöyle dediğini rivayet etti: Bize Resulallah Hindistan gazasını vaat etti. Ben de ona yetiştiğim takdirde mal ve canımı (Allah yolunda) feda edeceğimi vaat ettim. “Eğer öldürülürsem, şehitlerin en üstünü olacağım, şayet sağ dönersem, kendisini Allaha vakfetmiş bir Ebu Hüreyre olacağım.” diye arzulardım. Bize Kesir b. Hişam haber verdi; dedi ki: Bize Cafer b. Burkan anlattı; dedi ki: Bize Yezid (yani İbnül-Asam) ve Sabit b. el-Haccac anlattılar; dediler ki: Resulallah şöyle buyurdu: “İsa b. Meryem Kıyamet gününden önce inerek haçı kıracak, domuzu öldürecek ve cizyeyi koyacaktır.” Ebu Hüreyre dedi ki: “Siz benim yaşlandığımı ve neredeyse iki kaburgamın yaşlılıktan birbirine kavuştuğunu görmez misiniz? Ancak Allaha yemin ederim ki, ben Meryem oğlu İsayla karşılaşmadan ölmeyi arzulamıyorum; ta ki, ona Allahın Nebisinden bahsedeyim de o da onun tasdik etsin! Eğer ben ona yetişemeden ölür de siz onunla buluşursanız benden ona selam söyleyin!” Bize Said b. Muhammed es-Sekafi haber verdi. O da İsmail b. Rafiden şöyle dediğini rivayet etti: Said b. Ebu Said el-Makburiden şöyle dediğin işittim: Ebu Hüreyreden bir veya iki kere şöyle dediğini işittim: Ben kardeşim İsayla buluşmayı arzulardım; sizden kim onunla görüşürse ona, “Kardeşin Ebu Hüreyre sana selam söyledi” desin. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize Şüreyk anlattı. O el- Ameşten, o Ebu Salihten, o da Ebu Hüreyreden şöyle dediğini rivayet etti: Ben, Meryem oğlu İsa ile işte şu parmaklarımla yemek yemek isterdim. Bize Yakup b. İshak el-Hadrami haber verdi; dedi ki: Bana Cemil b. Ubeyd haber verdi; dedi ki: Bana Kudame b. Yezid anlattı; dedi ki: Ebu Hüreyrenin şöyle dedi: “Eğer sen Meryem oğlu İsa ile karşılaşırsan, benden ona selam söyle!” Bize Yakup b. İshak el-Hadrami haber verdi; dedi ki: Bana Hammad b. Seleme anlattı. O Ebül-Mühezzimden, o da Ebu Hüreyreden şöyle dediğini rivayet etti: Ben kılıcımı on beş yıldan beri, el-Mesihüd-Deccal için bilemekteyim. Meryem oğlu İsa da kesinlikle yeryüzüne inecektir. Kim ona kavuşursa, benden ona selam söylesin! Bize Müslim b. İbrahim haber verdi; dedi ki: Bize Habib b. Hacer el- Kaysi anlattı; dedi ki: Bize Ebül-Mühezzim anlattı. O da Ebu Hüreyreden şöyle dediğini rivayet etti: Ben Deccal için on beş yıldan beri kılıcımı bilemekteyim. Bize Ebu Bekir b. Abdullah b. Ebu Üveys el-Medeni haber verdi; dedi ki: Bize Süleyman b. Bilal anlattı. O Kesir b. Zeydden, o el-Velid b. Rebahtan, o da Ebu Hüreyreden şöyle dediğini rivayet etti: Ben neredeyse, Ayşe ile Ümmü Selemenin odaları arasındayken açlıktan bayılacaktım. Bize Hafs b. Ömer el-Havdi haber verdi; dedi ki: Bize Yezid b. İbrahim anlattı; dedi ki: Muhammedden şöyle dediğini duydum: Ebu Hüreyre elbisesine sümkürünce, dedi ki: “Aferin Ebu Hüreyreye ketene sümkürmektedir!” Ben kendimi, Ayşe ile Minber arasındaki bir yerde açlıktan bayılarak yere düştüğümü gördüm. Beni o halde görenler de, “Zavallı delirmiş.” dediler. Oysa açlıktan başka bir şeyim yoktu. Bize el-Hasan b. Musa haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Hilal anlattı; dedi ki: Bize Muhammed b. Sirin anlattı. O da Ebu Hüreyreden şöyle dediğini rivayet etti: Ben, Resulallahın Minberi ile Ayşenin odası arasında kendimi açlıktan bayılarak yere düşmüş gördüm. Bu durumda bana, “Zavallı delirmiş.” deniliyordu. Oysa açıktan başka bir sıkıntım yoktu. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Şube anlattı. O Davud b. Ferahicten, o da Ebu Hüreyreden şöyle dediğini rivayet etti: Resulallah döneminde, hurma ve su demek olan iki esmerden başka yiyecek ve içecek bir şeyimiz yoktu. Bize Ravh b. Ubade haber verdi; dedi ki: Bize Ammar b. Umare anlattı; dedi ki: Bana Müslim el-Mekki, Ebu Hüreyrenin kendisine şunu anlattığını anlattı: Oruçlu olarak üzerinden üç gün, üç gece geçtiği halde yiyecek bir şey bulamayınca şöyle demiştir: “Ben, Ebu Bekirin arkasından gidince bana, Nasılsın ya Ebu Hüreyre? diyerek gitti. Böylece yanında bir şeyin olmadığını anladım. Daha sonra akşam Ömerin arkasından gittim; o da bana, Nasılsın ya Ebu Hüreyre? diyerek gitti. Böylece onun yanında da bir şeyin olmadığını anladım. Daha sonra akşam namazından sonra Alinin ardından yürüdüm. Bana, Gir ya Ebu Hüreyre! dedi. Ben de nasıl sevinmiştim ama! Ali eşi Fatımaya, Ey Resulallahın kızı! Bu gece açlığını gizle! Zira misafirimiz var. Ebu Hüreyre dedi ki: Ali kalkarak şöyle iki ekmek getirdi ve lambayı düzeltecekmiş gibi kalktı, fakat lambayı söndürerek bir şey yemedikleri halde yiyorlarmış gibi yaptılar. Daha sonra, Ey Resulallahın kızı! Evde yiyecek bir şey yok mu? dedi. O da dizinin altından bir azık torbası çıkardı. Ali, tüm avucuyla işaret edince, içinde bulunan bir avuçtan ibaret olan kavrulmuş arpa ununu çıkarıp getirdi. Daha sonra (Ali) avucunun yarısıyla işaret edince, Fatıma, beş veya altı hurma çıkarıp getirdi. Ebu Hüreyre dedi ki: “Onları yedim; ama bende herhangi bir şeyin yerini tutmadı.” Bize Ravh b. Ubade haber verdi, dedi ki: Bize Ebu Avn anlattı. O Abdurrahman b. Abddan, o da Ebu Hüreyreden şöyle dediğini rivayet etti: “Bir adamın peşine düşüp de ondan Allahın Kitabından bir şey soracak olsam, hem ondan, hem de onun aşiretinden o ayeti daha iyi bilirim. Ben sadece açlığımı gidermem için bana bir avuç hurma yedirmesi veya birazcık kavrulmuş arpa veya un vermesi için bir kişinin peşine düşebilirim.” Ebu Hüreyre dedi ki: “Günün birinde, Ömer b. el-Hattab ile beraber yürürken, evinin kapısına varıncaya kadar kendisine hadis anlattım. Ömer sırtını kapıya, yüzünü de bana dönerek eli kapının üzerinde olduğu halde, ben bir hadisi bitirdikten sonra, başka bir hadis anlatıyordum. Sonunda bir şey göremeyince, dönüp gittim.” Ömer, daha sonra benimle karşılaştığında, “Ebu Hir! Şayet evde bir şey olsaydı, muhakkak sana yedirirdik.” dedi. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme haber verdi; dedi ki: Bize Sabit anlattı. O da Ebu Rafiden, Ebu Hüreyrenin şöyle dediğini rivayet etti: Bana birisi bir şeyi hediye verdiği takdirde onun hediyesini kabul ederdim; ancak istemeye gelince, kimseden bir şey isteyecek değildim. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize Züheyr anlattı. O Leysten, o Atadan, o da Ebu Hüreyreden rivayet etti. Ayrıca bize Affan haber verdi; dedi ki: Bize Mutemir anlattı. O Leysten, o Atadan, o da Ebu Hüreyreden şöyle dediğini rivayet etti: Fuzuli sözde, hayır yoktur. Bize Muhammed b. Abdullah el-Ensari haber verdi; dedi ki: Bize Muhammed b. Amr anlattı; dedi ki: Bana Muaviye b. Bedir anlattı; dedi ki: Ebu Hüreyrenin yanına girdiğimde, kendisinin küçük bir kızı sırtının üzerine sıçramaktaydı. O da, “Kızcağızım, ben sana altın takmayacağım, zira ben onun senin aleyhine alevli ateş olmasından korkarım.” diyordu. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize İbn Uyeyne anlattı. O Tavustan, o da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Hüreyreden kızına şöyle dediğini şu tekerlemeyi söylediğini işittim: “Babam, benim için alevli bir ateş olmasına neden olur korkusuyla bana altın takmaktan endişe duydu.” Bize el-Fadl b. Dükeyn ve Muhammed b. Abdullah el-Esedi haber verdiler; dedi ki: Bize Süfyan anlattı. O Eyyubdan, o Muhammed b. Sirinden, o da Ebu Hüreyreden kızına şöyle dediğini şu beyti okuduğunu rivayet etti: Altın takma, zira onun sana ateş olmasından korkarım. Bize Muhammed b. Abdullah el-Esedi haber verdi; dedi ki: Bize Ömer b. Said anlattı; dedi ki: Ben Abdurrahman b. Sabit ve Ebüz- Zübeyrden şöyle dediklerini duydum: Ebu Hüreyrenin bir kızı yanına gelerek kendisine, “Kızlar beni eleştirerek, Senin baban sana altın takmıyormuş. diyorlar. O da ona dedi ki: Git onlara şöyle söyle: “Benim babam, altının aleyhimde alevli ateşin ısısı olmasından korktuğu için bana altın takmamaktadır!” Bize Hevze b. Halife haber verdi; dedi ki: Bize İbn Avn anlattı. O Muhammedden, o da Ebu Hüreyreden şunu rivayet etti: O, bir kızının üzerinde altın görünce, ona şöyle dedi: “Yavrucuğum! Altın takma! Zira ben onun senin hakkında alevli ateş olmasından endişe ediyorum.” Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Maşer anlattı. O Saidden, o da Ebu Hüreyreden şöyle dediğini rivayet etti: “Medinede bulunduğum halde Cumaya gitmemek yerine, yetmiş yük devemin olmasını arzulamam. Namazımı Haremde kılmam, benim için savsaklamaktan daha iyidir.” Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize Hafs b. Gıyas anlattı. O Hişam b. Urveden, o da Ebu Hüreyreden duyan kişiden şöyle dediğini rivayet etti: -Ebu Hüreyre alnını silercesine- benim bundan bir dirhem tasadduk etmem, başkalarının malından yüz binlerce defa daha hayırlıdır. Bize Muhammed b. Abdullah el-Esedi ve Kabisa b. Ukbe haber verdiler; dediler ki: Bize Süfyan anlattı. O Leysten, o bir şeyhten, o da Ebu Hüreyreden şöyle dediğini rivayet etti: (Alacaklılarımdan) 400 dirhem tutarındaki alacağımdan vazgeçmem, 400 dirhem ayni yardımda bulunmaktan daha hayırlıdır. Bize Süleyman b. Harb haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı. O Ali b. Zeydden, o Mervanın katibi olan Ebüz- Zuayziadan şunu rivayet etti: Mervan kendisiyle Ebu Hüreyreye 100 dirhem gönderdi. Ertesi gün olunca, Mervan kendisine katibine şöyle dedi: “Ebu Hüreyreye git ve kendisine, Ben o parayı yanlışlıkla sana getirdim; aslında Mervan onu sana göndermemişti. de!” Mervan bu şekilde, Ebu Hüreyrenin o paraları alıkoyduğunu mu, yoksa dağıttığını mı öğrenmek istemişti. Mervanın katibi dedi ki: “Yanına gidip durumu anlatınca Ebu Hüreyre, Benim yanımda ondan bir şey kalmadı. Yalnız alacaklarımı tahsil ettiğimde, o paraları gelip alabilirsiniz. dedi.” Bize Kesir b. Hişam haber verdi; dedi ki: Bize Cafer b. Burkan anlattı. O da Mamer b. Raşidden şöyle dediğini rivayet etti: Bana ulaştığına göre Ebu Hüreyre, bir adama uğrayarak ona selam verdi. Sonra o adamın bir Yahudi olduğu kendisine söylenince, adama tekrar dönerek, “Bana selamımı iade et, ben de dua edeyim.” dedi. O da, “Sana iade ettim.” deyince Ebu Hüreyre, “Allahım, onun malını ve çocuklarını çoğalt!” dedi. Bize Kesir b. Hişam haber verdi; dedi ki: Bize Cafer b. Burkan anlattı; dedi ki: Bize Galib b. Abdurrahman anlattı. O da Ebu Hüreyreden şunu şöylediğini rivayet etti: O, Osman ve Aliyi hatırladığında her birisi için, “O, ölü ve sağ olan herkes için, hayırdan başka bir şey söylemezdi.” derdi. Bize Kesir b. Hişam haber verdi; dedi ki: Bize Cafer b. Burkan anlattı; dedi ki: Bize ez-Zühri anlattı. O da Ebu Hüreyreden şunu rivayet etti: O, ölü üzerinde namaz kıldığı zaman şöyle derdi: “Allahım! Eğer bu kişinin nefsi temiz bir nefis ise onu temiz kıl; eğer hatalı ise, onu bağışla!” Bize Kesir b. Hişam ve arim b. el-Fadl haber verdiler; dediler ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı. O Ebül-Mühezzimden şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Hüreyre bir adamın bir bineğe binmiş olduğunu, bir kölenin de onun arkasında yürümekte olduğunu görünce ona, “Ey Allahın kulu! Şu adamı da bindirsene! O, senin kardeşin ve onun canı da senin canı gibidir!” dedi. Bize Musa b. İsmail haber verdi; dedi ki: Bize Abser anlattı; dedi ki: Bana Husayn b. Urfuta el-Yerbui anlattı; dedi ki: Ebu Hüreyrenin bir hanımı vardı. Uzun bir müddet yanında kaldığı halde hiçbir rahatsızlık geçirmedi. Ebu Hüreyre onu boşamak isteyince, rahatsızlandı. Bunun üzerine Ebu Hüreyre dedi ki: “Bu, rahatsızlanmakla kendisini boşamamıza engel oldu.” Bize Mesleme b. Kaneb el-Harisi haber verdi; dedi ki: Bize el-Hakem b. es-Salt anlattı. O babasından, o da Ebu Hüreyreden şöyle dediğini rivayet etti: Eğer hac, umre ve gaza gibi farizalar olmasaydı, bir köle olmak isterdim. Çünkü köle Allahın farizasını yerine getirip efendilerine nasihatta bulunduğu takdirde, ona iki mükafat varken hür kişinin bir tek mükafatı vardır. Bize Muhammed b. Selim el-Abdi haber verdi; dedi ki: Bize İsmail b. Ayyaş anlattı. O Ebu Bekir b. Ebu Meryemden, o da bir şeyhinden şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Hüreyreye mürüvveti sordum, o da şöyle cevap verdi: “Kişinin kendi evinde bulunması, evinde öğlen ve akşam yemeklerini vermesi, malını zekatını vermekle temizlemesi, dostlarına yardımcı olması ve onları müdafaa etmesidir.” Bize Said b. Mansur haber verdi; dedi ki: Bize Abdurrahman b. Ebüz-Zinad anlattı. O babasından, o da Ebu Menbuzeden şunu rivayet etti: Ebu Hüreyrenin at ve develeri bulunup Medineden beş mil uzaklıktaki bir yerde ikamet etmekte olduğundan bazen Medineye Cumaya gelemezdi. Bize Müslim b. İbrahim haber verdi; dedi ki: Bana İshak b. Osman el- Kureşi anlattı; dedi ki: Bize Ebu Eyyub anlattı; dedi ki: Ebu Hüreyrenin yatak odasında, oturma odasında ve evinin giriş kapısında birer mescidi bulunmaktaydı. Eve geldiğinde tüm bunlarda namaz kıldığı gibi, evden çıktığında da bunlarda namaz kılardı. Bize Kesir b. Hişam haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı. O da Ebül-Mühezzimden şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Hüreyrenin, içinde hurma çekirdeklerinin bulunduğu bir tası vardı, onların tanesiyle tesbih çekerdi. Bize Muhammed b. Abdullah el-Ensari haber verdi; dedi ki: Bize Mekke halkından yaşlı bir adam şunu anlattı: Ebu Hüreyre, benekli hurma taneleriyle tesbih çekerdi. Bize el-Mualla b. Esed haber verdi; dedi ki: Bize Abdülaziz b. el- Muhtar anlattı. O Halidden, o da İkrimeden şunu rivayet etti: Ebu Hüreyre günde 12.000 tesbih çeker ve “Diyetim kadar tesbih çekiyorum.” derdi. Bize Muhammed b. Abdullah el-Ensari haber verdi; dedi ki: Bize Said b. Ebu Arube anlattı; dedi ki: Bize Ebu Maşer anlattı. O da en- Nehaiden şunu rivayet etti: Ebu Hüreyre, hamama girerken, “La ilahe illallah” dedi. Bize Ravh b. Ubade haber verdi; dedi ki: Bize İmran b. Hudayr anlattı. O da Ebu Miclezden şöyle dediğini rivayet etti: Beşir b. Nehik dedi ki: Ben, Ebu Hüreyreden duyduklarımı yazar, kendisinden ayrılacağım zaman ise, yazdıklarımı getirerek kendisine okur ve “Bunlar senden duyduklarımdır.” derdim; o da, “Evet!” derdi. Bize Muhammed b. Musab el-Karkasani haber verdi; dedi ki: Bize el-da anlattı. O Ebu Kesir el-Guberiden şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Hüreyreden şöyle dediğini duydum: Ebu Hüreyre, bildiklerini ne saklar, ne de onları yazar. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı. O Muhammed b. Vasiden, o da Muaviye el-Müzeniden şunu rivayet etti: Ebu Hüreyre dedi ki: Ne yönetici, ne tahsildar, ne uzman ve ne de lider olun! Bize arim b. el-Fadl haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Zeyd anlattı. O da el-Abbas el-Cüreyriden şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Osman en-Nehdiden şöyle dediğini duydum: Ebu Hüreyreye yedi defa misafir oldum, onlar geceyi üçe bölerek geçiriyorlardı. Üçte birini kendisi, üçte birini hanımları ve üçte birini de hizmetçileri beklerdi ihya ederdi. Dedi ki: Ebu Hüreyreye, “Ey Ebu Hüreyre! Nasıl oruç tutuyorsun?” dedim. O da, “Ben her aydan üç gün oruç tutarım, orucu bozmamı gerektiren bir durum meydana geldiğinde ise onu kaza ederdim.” dedi. Bize Yahya b. Abbad haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı. O Hişam b. Sad b. Zeyd b. Ebu Zeyd el-Ensariden, o da Şürahilden şunu rivayet etti: Ebu Hüreyre, Pazartesi ve Perşembe günleri nafile olarak oruç tutar ve bu iki günün, amellerin Allaha yükseldiği günler olduğunu söylerdi Bize Yahya b. Abbad haber verdi; dedi ki: Bize Felih b. Süleyman anlattı; dedi ki: Bize Ebu Hüreyrenin mevlası olan Sabit b. Mişhal anlattı; dedi ki: Ebu Hüreyre ile birlikte onun bineği üzerinde terkisinde bulunmaktaydım. O sırada rüzgar onun sakalındaki misk kokusunu bana ulaştırmaktaydı. Bunun üzerine başımı kendisine yaklaştırarak, “Sanki sen, güzel kokuyu – veya misk kokusunu- seviyorsun!” dedi. Ben de, “Evet!” deyince, gülmeye başladı. Bize Haşim b. el-Kasım el-Kinani haber verdi; dedi ki: Bize Süleyman b. el-Muğire anlattı. O da Yunus b. Ubeydden şöyle dediğini rivayet etti: Bize Süleyman b. Süleyman anlattı. O da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Hüreyre, şeytana benzeyen zenci bir kadın gördüğünde, “Ey Ebu Süleyman! Bana bu zenci kadını satın al!” dedi. Ben de gidip onu satın aldım. O sırada Ebu Hüreyre beraberindeki bir oğluyla bir merkebin üzerinde iken oğluna dedi ki: “O kadını benim terkime al!” deyince oğlunun hoşuna gitmedi. Oğlu hayvanı sürerek pazardan çıkarmak istedi. Ebu Hüreyre, “Yazıklar olsun sana! Onu terkime bindirsene! Yemin ederim ki, arkamda bir ateş parçasının ona dokunmuş olduğunu görmem, onu arkama bindirmekten vazgeçmiş olmamdan daha hayırlıdır. “Eğer ben nesebimi sayarsam, o da nesebini sayarsa, fazla gitmeden bir araya gelmiş oluruz. O halde, onu arkama bindir.” deyince oğlu, onu Ebu Hüreyrenin terkisine bindirdi. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme haber verdi; dedi ki: Bize Said el-Cüveyri haber verdi. O da Ebu Attaftan şunu rivayet etti: Ebu Hüreyre şöyle derdi: “Ya Rabbi! Ben zina etmeyeceğim, hırsızlık yapmayacağım, inkarcılık yapmayacağım.” dediği zaman kendisine, “Böyle bir şey yapacağından korkuyor musun yoksa?” denilince; üç kere, “Ben kalpleri eğip büken (Allaha) inanıyorum.” dedi. Bize Affan b. Müslim ve Haccac b. Muhammed haber verdiler; dediler ki: Bize Şube anlattı. O Simak b. Harbtan şöyle dediğini rivayet etti: Ben Ebür-Rebiden duydum. O, Ebu Hüreyreden şöyle dediğini duyduğunu söyledi: Şu çöplük hem dünyanız, hem ahiretiniz açısından helak edicidir. Bize Affan b. Müslim ve Yahya b. Hammad haber verdiler; dediler ki: Bize Şube anlattı. O Süleyman el-Ameşten, o da Zekvandan şunu rivayet etti: Ebu Hüreyre gömlek giymezdi. -ben ona görünürdüm- o sağ tarafından bürünerek bir elbise giyerdi. Bize Müslim b. İbrahim haber verdi; dedi ki: Bize Selam b. Miskin haber verdi; dedi ki: Bize İmran ile Malik b. Dinar, Ebu Hüreyrenin ipekli elbise giydiğini anlattı. Bize Kesir b. Hişam ve Yahya b. Abbad haber verdiler; dediler ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı; dedi ki: Bize Ammar b. Ebu Ammar şunu haber verdi: Mervan b. el-Hakeme bazı ipekli şallar geldi. O da onları Resulallahın arkadaşlarına giydirdi. Bunlardan toz rengi olan bir tanesini de Ebu Hüreyreye giydirince, ona bu iyiliğinden ötürü üç defa teşekkür etti. Daha sonra o abaya bir şeyler oldu güve vs. yedi o da oraları güzelce ördü ve başkalarının katladığı gibi katlamadı. Ben sanki o abanın ibrişimden olan kenarlarını görür gibiyim. Bize Halid b. Mahled haber verdi; dedi ki: Bize Abdullah b. Ömer anlattı. O da Vehb b. Keysandan şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Hüreyrenin ipekli kumaş giydiğini gördüm. Bize Halid b. Mahled haber verdi; dedi ki: Bana Beni Esedin mevlası olan Yahya b. Umeyr anlattı; dedi ki: Ben, el-Makburinin, “Ebu Hüreyrenin ipekli kumaş giydiğini gördüm.” dediğini duydum. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize Şube anlattı. O da Muhammed b. Ziyaddan şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Hüreyreyi üzerinde ipekli bir elbise olduğu halde gördüm. Bize Amr b. asım el-Kilabi haber verdi; dedi ki: Bize Hemmam b. Yahya anlattı; dedi ki: Bize Katade, Ebu Hüreyrenin ipekli kumaş giydiğini anlattı. Bize Yahya b. Abbad haber verdi; dedi ki: Bize Füleyh anlattı; dedi ki: Ebu Hüreyrenin üzerinde ipek-yün karışımı püsküllü bir cübbenin bulunduğunu gördüm. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize Kays b. er-Rebi anlattı. O Ebül-Husayndan, o da Habbab b. Urveden şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Hüreyreyi başında siyah bir sarık bulunduğu halde görmüştüm. Bize Yezid b. Harun haber verdi; dedi ki: Bize asım el-Ahvel anlattı. O da Muhammed b. Sirinden şunu rivayet etti: Ebu Hüreyre, kızıl renk bir elbise giymekteydi. Bize Muaz b. Muaz haber verdi; dedi ki: Bize İbn Avn anlattı. O da Umeyr b. İshaktan şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Hüreyrenin kıyafet biçimi, koltuk altı idi. Sağ koltuk altından sol omuz üzerine gelecek şekildeydi. Bize Abdülvehhab b. Ata, Abdülmelik b. Amr ve Müslim b. İbrahim haber verdiler; dediler ki: Bize Kurre b. Halid anlattı; dedi ki: Muhammed b. Sirine, “Ebu Hüreyre haşin sert mizaçlı mıydı?” diye sordum. O da, “Hayır, bilakis o yumuşak huyluydu.” diye cevap verdi. Sonra, “Onun rengi nasıldı?” diye sordum. O da, “Beyaz tenliydi.” dedi. Bu sefer, “O kına yakar mıydı?” diye sordum. O da, “Evet, gördüğün gibi benim kına yaktığım gibi.” dedi. Ravi dedi ki: “Muhammed elini sakalına atınca sakalının kırmızı olduğu görüldü.” Daha sonra, “Onun elbisesi nasıldı?” diye sordum. O da, “Gördüğün gibi benimki gibi kızıl renk keten elbise giyerdi.” dedi. Muhammed dedi ki: “Ebu Hüreyre bir gün keten kumaşa sümkürdü ve Aferin! Ebu Hüreyreye! O, ketene sümkürmektedir. dedi.” Bize Ravh b. Ubade haber verdi; dedi ki: Bize Habib b. eş-Şehid anlattı O da Muhammed b. Sirinden, onun kına yaktığını rivayet ederek şöyle dedi: Bir gün kına yakmış olduğu halde sakalını tutarak, “Sanki kınam, Ebu Hüreyreninki gibi olmuş; sakallarım, onun sakalları gibi olmuş, saçlarım da, onun saçları gibi olmuş. -Üzerinde, kırmızı renkli iki elbise bulunduğu halde- elbisem de onunki gibidir.” Bize Bekkar b. Muhammed b. Abdullah b. Muhammed b. Sirin haber verdi; dedi ki: Bize İbn Avn anlattı. O da Muhammedden şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Hüreyre ketenden olan elbisesine sümkürdüğünde, “Aferin, Ebu Hüreyre ketene sümkürdü!” dedi. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Hilal anlattı; dedi ki: Medine halkından olduğunu sandığım ihtiyar bir adam, bize anlattı; dedi ki: Ebu Hüreyre, iki şakağındaki saçlarını inceltir, onlardan biraz keserdi. Aynı zamanda onun sakallarının sarı olduğunu gördüm. Bize Amr b. asım haber verdi; dedi ki: Bize Hemmam b. Yahya anlattı; dedi ki: Bize Yahya b. Ebu Kesir, Ebu Hüreyrenin ayakta ayakkabı giymekten ve gömleğinin üzerinden izar giymekten hoşlanmadığını anlattı. Bize Ahmed b. Abdullah b. Yunus ve Said b. Mansur haber verdiler; dediler ki: Bize Davud b. Abdurrahman el-Attar anlattı; dedi ki: Bize Abdullah b. Osman b. el-Huseym anlattı. O Abdurrahman b. Lübeybe et-Taifiden şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Hüreyreyi Mesciddeyken gördüm. İbn Huseym, “Onu bana anlatır mısın?” dedi. O da, “O Ebu Hüreyre, beyaz tenli, geniş omuzlu, iki örüklü, iki ön dişleri ayrık bir adamdı.” dedi. Bize Hişam Ebül-Velid et-Tayalisi haber verdi; dedi ki: Bize İkrime b. Ammar anlattı; dedi ki: Bana Damdam b. Cevs haber verdi; dedi ki: Resulallahın Mescidine girdiğimde, saçı örüklü, ön dişleri parlak yaşlı bir adamla karşılaştım ve kendisine, “Allah sana rahmet eylesin! Sen kimsin?” dedim. O da, “Ben, Ebu Hüreyreyim.” dedi. Bize Amr b. el-Heysem haber verdi, O, İbn Ebu Zibden, o da Osman b. Ubeydullahtan şöyle dediğini rivayet etti: Biz küttabtayken sıbyan mektebindeyken, Ebu Hüreyreyi sakallarını sarıya boyamış olarak görmüştüm. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi. O da Kurre b. Halidden şöyle dediğini rivayet etti: Muhammed b. Sirine, “Ebu Hüreyre kına yakar mıydı?” diye sordum. O da, -kendisi o gün kına yakmış olduğu halde-, evet benim şu anda kına yaktığım gibi kına yakardı.” dedi. Bize Amr b. el-Heysem haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Hilal anlattı. O Muhammed b. Sirinden, o da Ebu Hüreyreden şöyle dediğini rivayet etti: Ben, Bahreynde Vali iken Ömer b. el-Hattabın yanına çıktığımda bana, “Ey Allahın ve İslamın düşmanı -veya Allahın ve Kitabının- düşmanı! Sen Allahın malından çalmışsın!” dedi. Ben de, “Hayır, ben ancak onlara düşmanlık edenlerin düşmanıyım. Benim üremiş atlarım ve birikmiş kendi payım malım vardır.” dedim. Ancak o, yine de benden 12.000 dirhem aldı. Sonra da bana haber göndererek, yeniden vali olmak isteyip istemediğimi sordu. Ben de, “Hayır!” dedim. O da, “Niçin, Yusuf da valilik yapmadı mı?” diye sorunca ben, “Yusuf peygamber oğlu peygamberdi. Ben ise, sizin iki veya üç davranışınızdan endişe ediyorum.” dedim. O ise, “Beş demeyecek misin?” dedi. Ben de, “Hayır, itibarımı kötülemelerinden, malımı elimden almalarından ve sırtıma vurmalarından, ayrıca, kendi açımdan yumuşak söz söylememekten ve bilgisiz hüküm vermekten de korkarım.” dedim. Bize Hevze b. Halife, Abdülvehhab b. Ata, Yahya b. Huleyf b. Ukbe ve Bekkar b. Muhammed haber verdiler; dediler ki; Bize İbn Avn anlattı, O Muhammed b. Sirinden, o da Ebu Hüreyreden şöyle dediğini rivayet etti: Ömer bana, “Ey Allahın ve Kitabının düşmanı! Sen Allahın malından çalmışsın!” dedi. Ben de, “Ben ne Allahın, ne de Kitabının düşmanıyım. Ben, ancak bu ikisine düşmanlık edenlerin düşmanıyım. Allahın malını da çalmadım.” dedim. Bunun üzerine, “O zaman 10.000 dirhemi nereden getirdin?” dedi. Ben de, “Ey Müminlerin Emiri! Benim atlarım üredi, payım birikti, Allahın bana olan iyilikleri de ardarda geldi.” dedim. Ravi dedi ki: Emirül-Müminin, yine de emrederek bu malları Ebu Hüreyreden alındı.” Ravi dedi ki: Bunun üzerine Ebu Hüreyre de, “Allahım, sen Emirül- Müminini bağışla!” diyordu. Bize Amr b. asım el-Kilabi haber verdi; dedi ki: Bize Hemmam b. Yahya anlattı; dedi ki: Bize İshak b. Abdullah anlattı; dedi ki: Ömer b. el-Hattab, Ebu Hüreyreye, “Yöneticiliği nasıl buldun ey Ebu Hüreyre?” dedi. O da, “Sen yönetici olarak beni gönderdiğinde hoşuma gitmemişti; ama şimdi ondan hoşlanmaktayken beni görevden aldın.” dedi. Ebu Hüreyre, Bahreynden, kendisine 400.000 dirhem getirince ona, “Sen birilerine zulüm mü ettin?” dedi. O da, “Hayır!” dedi. “O zaman hakkın olmayan bir şey mi aldın?” dedi. O, “Hayır!” dedi. “Peki, kendin için ne getirdin?” deyince, O “20.000 (dirhem) getirdim” dedi. Ömer, “Bunları nereden buldun?” dedi. O, “Ticaret yapıyordum.” dedi. Ömer dedi ki: “Anaparanı ve nafakanı al. Gerisini de beytülmale koy!” dedi. Bize Yahya b. Abbad haber verdi; dedi ki: Bize Füleyh b. Süleyman anlattı. O da Said b. el-Haristen şöyle dediğini rivayet etti: Mervan, Hacca veya başka bir yere gittiğinde Ebu Hüreyreyi kendi yerine vekil bırakırdı. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize Ebu İsrail anlattı. O el-Hakemden, o da Ebu Caferden şöyle dediğini rivayet etti: Mervan Medinede bulunuyordu. Oradan çıktığında Ebu Hüreyreyi kendisine vekil bırakırdı. Bize Abdullah b. Mesleme b. Kaneb haber verdi; dedi ki: Bize Süleyman b. Bilal anlattı. O Cafer b. Muhammedden, o babasından, o da Abdullah b. Ebu Rafiden şöyle dediğini rivayet etti: Mervan, Ebu Hüreyreyi kendisine vekil bırakarak Medineden Mekkeye çıkardı. Bize Affan b. Müslim ve arim b. el-Fadl haber verdiler; dediler ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı. O Sabitten, o da Ebu Rafiden şöyle dediğini rivayet etti: Mervan ara sıra Ebu Hüreyreyi Medinede vekil bırakırdı. O da kendisi için hazırlanmış olan bir merkebe binerdi. Affan dedi ki: “Eğerlenmiş bir merkebe binerdi.” arim ise, “O, üstüne semer bağlanmış bir merkebe binerdi.” dedi. Daha sonra başında liften yapılmış bir başlık olduğu halde, yürür ve insanlara rastladığında, “Yol verin, emir geldi.” derdi. Bazen de çocuklar geceleyin karga oyununu oynadıklarında, onlar farkına varmadan aralarına katılır, ayaklarını yere vurduğunda, çocuklar ondan korkar ve kaçarlardı. Ravi dedi ki: Bazen beni akşam yemeğine çağırır, yemek esnasında “Eti alınmış kemikleri Emire bırak!” derdi. Sonra baktığımda – onun etli yemek değil de-, zeytinyağlı tirit olduğunu görürdüm. Bize Amr b. asım el-Kilabi haber verdi; dedi ki: Bize İyas b. Ebu Temime anlattı; dedi ki: Bize Ata b. Ebu Rebah anlattı. O da Ebu Hüreyreden şöyle dediğini rivayet etti: Benim en çok hoşuma giden acı, hummadan çektiğim acıdır. Çünkü o, her bir eklemde kendisini hissettirir. Allah da, bu nedenle her bir eklemin mükafattan olan hissesini verir. Bize Ebu Bekir b. Abdullah b. Ebu Üveys haber verdi. O Süleyman b. Bilalden, o Amr b. Ebu Amrdan, o Ata b. Ebu Mervan el-Eslemiden, o da Ebu Hüreyreden şunu duyduğunu rivayet etti: Ebu Hüreyre, Eslem meclisindeydi. Onların meclislerinin ise, minbere yakındı. Ebu Hüreyre de minberde hutbe verdiği sırada, onlara yönelerek şöyle dedi: “Ey Eslem kabilesinin ileri gelenleri, -üç kere tekrarlayarak- ey Eslem topluluğu, ölünüz! Ebu Hüreyre de ölsün!” Bize Ravh b. Ubade haber verdi; dedi ki: Bize İbn Avn anlattı. O da Ubeyd b. Babdan şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Hüreyre abdest alırken ben eline su döktüğüm sırada kendisine uğrayan bir adama, “Nereye gidiyorsun?” dedi. O da, “Pazara.” dedi. Ebu Hüreyre, “Eğer henüz pazardan dönmeden, oradan ölüm satın alabilirsen al getir!” dedi. Ebu Hüreyre, devamla, “Ben, Allahın kaderden çabuklaştırmasını istediği bazı şeylerden dolayı Allahtan korktum.” dedi. Bize Ravh b. Ubade haber verdi; dedi ki: Bize er-Rebi b. Sabih anlattı; dedi ki: Bize Hubeyb b. Ebu Fedale şunu haber verdi: Ebu Hüreyre, arzularcasına ölümden bahsedince, bazı arkadaşları kendisine, “Resulallahın , İster iyi bir insan, ister günahkar bir insan olsun, kimsenin ölümü arzulamasına hakkı yoktur. Zira iyi bir insan ise, iyiliklerini artırır, günahkar ise de ondan pişmanlık duyar. şeklindeki hadisinden sonra nasıl olur da ölümü arzularsın?” dediler. Ebu Hüreyre de, “Günahın umursanmaması, yöneticilerin sefihlerden olması, ilmin satılması, dost ve akraba ilişkisinin kesilmesi, kıyamet alametlerinin çoğalması, içki sarhoşluğu iptilası ve Kuranı şarkı haline getiren bir neslin ortaya çıkması olmak üzere altı şeyin beni yakalamasından endişe ettiğim bir zamanda nasıl ölümü arzulamam?” dedi. Bize Muaz b. Hani el-Behrani el-Basri haber verdi; dedi ki: Bize Harb b. Şeddad anlattı; dedi ki: Bize Yahya b. Ebu Kesir anlattı; dedi ki: Bize Ebu Seleme b. Abdurrahman şunu anlattı: Ebu Hüreyre hastayken kendisinin ziyaretine geldiğinde, “Allahım, Sen Ebu Hüreyreye şifa ver!” dedi. Ebu Hüreyre de; -iki kere tekrarlayarak- “Allahım, beni sağlığıma geri döndürme!” dedi. Daha sonra Ebu Hüreyre devamla, “Ey Ebu Seleme! Eğer ölebiliyorsan öl! Ebu Hüreyrenin nefsinin kudret elinde olduğu Allaha yemin ederim ki, alimlerin başına öyle bir zaman gelecek ki, o zamanda neredeyse, onlar ölümü kızıl altına değişmeyeceklerdir. Yahut insanların başına öyle bir zaman gelecek ki, o zamanda, insanlar bir Müslümanın kabrinin başına geldiğinde, keşke bu kabrin sahibi ben olsaydım.” diye temenni edeceklerdir. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Zeyd anlattı; dedi ki: Bize Eyyub b. Yahya b. Ebu Kesir anlattı. O da Ebu Seleme b. Abdurrahmandan şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Hüreyre hastalandığında yanına gittim ve “Allahım, Ebu Hüreyreye şifa ver!” dedim. O da, “Allahım, onu şifayı bana geri getirme!” dedi ve şunları söyledi: “Öyle bir zamanın insanların başına gelmesinden korkulur ki, o zamanda ölüm neredeyse, kişiye kızıl altından daha sevimli gelir. Ey Ebu Seleme! Eğer sağ kalırsan, yakın bir zamanda kişi, birisinin kabrinin başına gelir de, “Keşke onun yerine ben olsaydım!” veya “Senin yerine ben olsaydım!” diye temenni edecektir. Bize Affan b. Müslim ve Kesir b. Hişam haber verdiler; dediler ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı. O Ebül-Mühezzimden, o da Ebu Hüreyreden şunu rivayet etti: Kendisinin önünden bir cenazenin geçtiğini görünce, “Sen git de, ben de peşinden geleyim.” dedi. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Maşer anlattı. O da Saidden şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Hüreyre ölüm döşeğinde iken, şu vasiyette bulundu: “Kabrimin üzerine çadır kurmayın, ateş yakarak cenazemin ardından gelmeyin, cenazemi kaldırınca acele edin. Eğer salih bir insan isem, beni çabuk Rabbime kavuşturmuş olursunuz. Eğer bundan başka bir şey isem, beni başınızdan atmış olursunuz.” Bize Yezid b. Harun, Muhammed b. İsmail b. Ebu Füdeyk ve Man b. İsa haber verdiler; dediler ki: Bize İbn Ebu Zib anlattı. O el- Makburiden, o da Ebu Hüreyrenin mevlası olan Abdurrahman b. Mihrandan şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Hüreyre vefatından önce dedi ki: Kabrimin üzerine çadır kurmayın, ateş yakarak cenazemin arkasından gelmeyin ve beni kaldırınca acele edin! Zira ben Resulallahın şöyle dediğini işittim: “Salih veya mümin bir kişi, sedyesine konulduğu zaman, Beni bir an önce götürün! der. Kafir kişi sedyeye konulduğunda ise, Eyvah beni nereye götürüyorsunuz? der.” Bize Man b. İsa ve Muhammed b. İsmail b. Ebu Füdeyk haber verdiler; dediler Bize İbn Ebu Zib anlattı. O el-Makburiden, o da Abdurrahman b. Mihrandan şunu rivayet etti: Mervan, Ebu Hüreyre hastalığında kendisini ziyaret etmeye geldiğinde onu baygın halde görünce, “Allah sana afiyet versin!” dedi. Bunun üzerine, Ebu Hüreyre başını kaldırarak şöyle “Allahım, şiddetlendir ve yenile!” dedi. Bundan sonra Mervan yanından çıkıp arkadaşlarıyla yavaş yavaş yürürken arkasından bir kişi kendisine yetişerek Ebu Hüreyrenin vefat ettiğini söyledi. Bize Man b. İsa haber verdi; dedi ki: Bize Malik b. Enes anlattı. O el-Makburiden, o da Ebu Hüreyreden şunu rivayet etti: Mervan, Ebu Hüreyrenin vefatına neden olan hastalığı esnasında kendisini ziyarete geldiğinde, “Allah, şifanı versin, ey Ebu Hüreyre!” dedi. Ebu Hüreyre de, “Allahım, ben Sana kavuşmayı arzuluyorum. Sen de, benim Sana kavuşmamı hoş gör!” dedi. Bize Said b. Mansur haber verdi; dedi ki: Bize Abdullah b. el- Mübarek anlattı. O Abdülvehhab b. Verdden, o da Selm b. Beşir b. Hacldan rivayet etti; dedi ki: Ebu Hüreyre hastalığı esnasında ağlayınca kendisine, “Ey Ebu Hüreyre, seni ağlatan nedir?” diye soruldu. O da, “Ben şu dünyanıza ağlamıyorum, sadece şu yolculuğumun uzaklığına ve azığımın azlığına ağlıyorum. Ben Cennet ve Cehenneme bakan bir tepede bulunmaktayım. Ancak bunlardan hangisine götürüleceğimi bilemiyorum.” dedi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Musa b. Muhammed b. İbrahim et-Teymi anlattı. O babasından, o da Ebu Selemeden şöyle dediğini rivayet etti: Ölmek üzereyken Ebu Hüreyrenin yanına geldiğim sırada ailesine, “Resulallaha yapıldığı gibi, başıma sarık sarmayın ve bana gömlek giydirmeyin!” dedi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Sabit b. Kays anlattı. O da Sabit b. Mişhaldan şöyle dediğini rivayet etti: el-Avaliden bazı insanlar, Ebu Hüreyrenin yanına geldiklerinde o sırada el-Velid b. Utbe de Medine valisi olarak bulunmaktaydı. Onlara haber göndererek, “Bana bildirmeden onu defnetmeyin!” diye talimat verdi. Öğleden sonra biraz uyudu. Orada bulunan İbn Ömer ile Ebu Said el- Hudri, “Onu dışarı çıkarın!” dediler. Oradakiler de Ebu Hüreyrenin cenazesini öğleden sonra dışarı çıkarıp, cenazelerin yıkandığı yere götürdüler. Bu durumda ikindi vakti de yaklaşmıştı. Halk, “Namazını kıldırın!” dediğinde el-Velidin elçisi, “Emir gelinceye kadar kimse kıldırmasın!” dedi. el-Velid ise, ikindi vaktinde çıkageldi. İkindi namazını kıldırdıktan sonra, ardından cenaze namazını da kıldırdı. O cemaatin içinde İbn Ömer ile Ebu Said el-Hudri de bulunmaktaydı. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Yahya b. Abdullah b. Ebu Ferve anlattı. O da Abdullah b. Ebu Bekir b. Muhammed b. Amr b. Hazmdan rivayet etti; dedi ki: Velid b. Utbe, Medine valisiyken onun Ebu Hüreyrenin cenaze namazını kıldırdı. Mervan b. el-Hakem de Ebu Hüreyrenin cenazesine katıldı. O sırada Medine valiliğinden azledilmişti. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Muhammed b. Hilal anlattı. O da babasından rivayet etti; dedi ki: Ebu Hüreyrenin, cenaze namazında hazır bulundum. O sırada Ebu Said el-Hudri ile Mervan da, cenazenin önünde yürüyorlardı. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Abdullah b. Nafi anlattı. O da babasından şöyle dediğini rivayet etti: İbn Ömer ile beraber Ebu Hüreyrenin cenazesinde hazır bulundum. O, cenazenin önünde yürüyerek daha çok rahmet dileğinde bulunuyor ve şöyle diyordu: “O, Resulallahın hadislerini ezberleyerek Müslümanlara nakledenlerdendi.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Amr b. Abdullah b. Anbese anlattı. O da Muhammed b. Abdullah b. Amr b. Osman b. Affandan şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Hüreyre vefat ettiğinde, Osmanın oğulları, onun Osman hakkındaki görüşünün hatırasına, onu Cennetülbakie kadar taşıdılar. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Sabit b. Kays anlattı. O da Sabit b. Mişhaldan şöyle dediğini rivayet etti: el-Velid b. Utbe, Muaviyeye mektup yazarak Ebu Hüreyrenin vefat ettiğini bildirdi. O da ona yazdığı cevabi mektupta şöyle dedi: “Onun varislerine bak, onlara 10.000 dirhem ver. Onun yakınlarına iyilikte bulun ve onlara iyi davran! Zira o, Osmana yardım eden ve onunla beraber aynı evde bulunan bir zat idi. Allah ona rahmet eylesin.” Muhammed b. Ömer dedi ki: Ebu Hüreyre, Zülhuleyfeye iner, orada bir müddet konaklardı. Ayrıca Medinede de bir evi vardı. Kendisi o evi, mevalilerine tasadduk etti. Onlar da daha sonra Ömer b. Bezie sattılar. Ebu Hüreyre, Ebu Bekir ve Ömerden hadis rivayet emiştir. Muaviye b. Ebu Süfyanın hilafetinin son dönemlerinde, 59 yılında vefat etti. Vefat ettiği gün, yetmiş sekiz yaşındaydı. O, 58 yılı Ramazan ayında, Peygamberin hanımı Ayşenin cenaze namazını kıldırdı. Yine 59 yılı Şevval ayında Resulallahın hanımı Ümmü Selemenin cenaze namazını da kıldırdı. O sırada Medine valisi olan el-Velid b. Utbe elGabeye ormana gitmiş ve Ebu Hüreyreye cenaze namazını kıldırmasını emretmişti. Ebu Hüreyre Şevval ayında Ümmü Selemenin cenaze namazını kıldırdı. Bundan bir süre sonra aynı yıl içinde kendisi de vefat etti.
901. Ezd Kabilesinden Ebu Erva ed-Devsi
Bu zat, el-Ezd kabilesinin yurdu olan Zülhuleyfeye inerek orada bir süre konaklardı. Osmanın taraftarlarındandı. O, Ebu Bekir es-Sıddıkten hadis rivayet etmiştir. Muaviye b. Ebu Süfyanın vefatından önce vefat etmiştir.
902. Sad b. Ebu Zübab ed-Devsi
Bize Enes b. Iyad ve Safvan b. İsa haber verdiler; dediler ki: Bize el- Haris b. Abdurrahman b. Ebu Zübab ed-Devsi anlattı. O babasından, o da Sad b. Ebu Zübabtan şöyle dediğini rivayet etti: Resulallahın huzuruna çıkarak Müslüman oldum. Sonra, “Ey Allahın Resulü! Kavmimin ödemek üzere Müslüman oldukları malları zekatı al!” dedim. O da kabul edip beni görevlendirdi. Ondan sonra Ebu Bekir, sonra da Ömer beni bu işle görevlendirdi. Sad, es-Serat halkındandı. Dedi ki: Kavmimle, bal konusunda konuştum ve onlara, “Onun da zekatını verin, zira zekatı verilmeyen bir üründen hayır gelmez.” dedim. Bunun üzerine Safvan, “Zekatı olmayan zekata tabi olmayan bir maldan mı?” diye sordu. Halk bana, “Ne kadar olduğunu düşünüyorsun?” diye sorunca ben, “Onda birdir.” dedim. Böylece ben balın öşrünü alıp Ömer b. el-Hattaba götürerek, durumu kendisine bildirdim. Dedi ki: Ömer onu teslim alıp sonra da sattı. Enes b. Iyad, rivayet ettiği hadisinde, “Daha sonra Ömer, o balın parasını Müslümanların zekatlarının arasına koydu.” dedi.
903. Abdullah b. Buhayne
“Buhayne” aslında, bu sahabinin annesinin adı olup, el-Eretin kızıdır. O ise, el-Haris b. el-Muttalib b. Abdümenaf b. Kusaydır. Abdullahın babası ise, Malik b. el-Kışbdir. O ise, Cündüb b. Nadle b. Abdullah b. Rafi b. Mihdab b. Mübeşşir b. Sab b. Dühman b. Nasr b. Zehran b. Kab b. el- Haris b. Kab b. Abdullah b. Nasr b. el-Ezddir. Bu zat, kavmi Beni Mihdaba bir konuda küserek onlarla artık bir araya gelmemeye yemin etmiştir. Daha sonra Mekkeye gelerek el-Muttalib b. Abdümenaf ile antlaşmıştır. Böylece Buhayne bt. el-Haris b. el-Muttalib ile evlenmiştir. Abdullah adlı çocuğunu dünyaya getirmiştir. “Ebu Muhammed” künyesiyle anılırdı İlk Müslümanlardan olup Nebi ile arkadaşlık yapmıştır. Bu sahabi, ibadete düşkün, faziletli bir zat olup yılın her gününü oruçla geçirirdi. Medineye 30 mil uzaklıkta bulunan Batnü Reym denilen yere yerleşip orada vefat etmiştir. Muaviye b. Ebu Süfyanın halifeliği döneminde ve Mervan b. el-Hakemin son Medine valiliği döneminde aynı yerde vefat etmiştir.
904. Öz Kardeşi Cübeyr b. Malik
Annesi, Buhayne bt. el-Haris b. Abdülmuttalibdir. Ebu Bekir es- Sıddıkin hilafeti döneminde, 12 yılında Yemamede şehid düşerek vefat etmiştir.
905. Beni Lihbten Biri Olan el-Haris b. Umeyr el-Ezdi
Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Rebia b. Osman haber verdi. O da Ömer b. el-Hakemden şöyle dediğini rivayet etti: Resulallah , Busra Melikine ile el-Haris b. Umeyr el-Ezdi bir mektup gönderdi. Muteye geldiği zaman, ona Şürahbil b. Amr el-Gassani rast gelerek kendisine, “Nereye gitmek istiyorsun?” dedi. O da “Şama gitmek istiyorum.” deyince, “Herhalde sen Muhammedin elçilerindensin.” dedi. O da, “Evet ben Allah Resulünün elçisiyim.” dedi. Bunun üzerine onun bağlanmasını emretti ve bizzat kendisi gelerek onun boynunu vurdu. Bundan önce, Resulallahın hiç bir elçisi öldürülmemişti. Bu olay Peygambere ulaşınca olaydan son derece üzüntü duydu. Halk da onun üzerine ağladı. Peygamber halka el-Haris b. Umeyrin öldürülmüş olduğunu ve kim tarafından öldürüldüğüne ilişkin görüşme yapmak üzere haber gönderince, halk derhal toplandı. İşte bu olay, İslam ordusunun Mute gazvesine çıkmasının nedeni oldu.