"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Beni süleym b. Mansur b. İkrime b. Hasfe b. Kays b. Aylan b. Mudardan olanlar

819. Safvan b. el-Muattal
İbn Rahada b. Müemmil b. Huzai b. Muharibi b. Hilal b. Falic b. Zekvan b. Salebe b. Bühse b. Süleym. “Ebu Amr” olarak künyelendirilmiştir. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Yakup b. Yahya b. Abbad anlattı. O İsa b. Mamerden, o Abdullah b. Abbad b. ez- Zübeyrden, o da Ayşeden şöyle dediğini rivayet etti: Safvan b. Muattal, el-Müreysi gazvesinden önce Müslüman olmuş olup Resulallah  ile beraber bu gazvede hazır bulunmuştur. Bu gazve esnasında kendisi, gece hareket eden ordunun gerisinden seyretmekteydi. Derken kaybettiğim gerdanlığımı aradığım yere ulaştı. O sırada ordu hareket etmişti. Hicab ayeti gelmeden o beni görmüştü. Ben örtülü olduğum halde beni teşhis etti. Beni tanıyıp “istirca” etmesiyle “İnna lillah ve inna ileyhi raciun” demesiyle) uyandım. Bunun üzerine örtümle yüzümü kapattım. Yemin ederim ki, o, devesini ıhtırıncaya kadar benimle bir kelime bile konuşmadı. Daha sonra deve ayakları üzerine çökünce bana sırtını dönmüş olduğu halde devesine bindim. O da kuşluk vaktinde orduya arkadan yetişinceye kadar hep devesinin yularından tutarak çekti. Orduya yetiştiğimizde, halk durumumdan endişe duydu. Ancak iftiracılar, söyleyeceklerini söylemişlerdi. Özellikle de yaşını almış kişi olan Abdullah b. Übey b. Selul, bunların başında bulunuyordu. Ancak bu olup bitenlerden hiç haberim olmuyordu. Abdullah b. Übey, Safvan b. el-Muattal hakkında da yapmak istediği iftirayı yapmıştı. O, uydurduğu bu iftiraları, Cüayl b. Süraka ile Cehcaha da anlatmıştı. Bu iki zat Muhacirlerin fakirlerinden olan kimselerdi. O, “Biz Muhammedi Kinanenin zirvesine ve en değerli yerine yerleştirirken, (Cüayl ve Cehcahı kastederek) bunlar gibileri, kavmimin karşısında çok oldular.” dedi. O zamana kadar suskunluğu tercih ederek konuşmak istemeyen Cüayl da konuşmaya başlayınca Hassan b. Sabit de Übey b. Kab gibi konuşmaya başlayarak şöyle dedi: Dışarıdan gelenler, itibar görüp çoğaldılar, Füreyanın oğlu ise, tek başına kaldı. Ayşenin masumiyetiyle ilgili ayet inip de, Resulallah  minbere çıkarak önce Allaha hamd ve sena ederek onu halka okuduktan sonra, “Ailem konusunda beni rahatsız eden ve kendisinden hayırdan başka bir şey bilmediğime, ben olmadan evime gelmediğine yemin edebileceğim birisi hakkında dedikodu yapanları cezalandırmam konusunda artık kim beni haksız bulur?” dedi. Bunun üzerine Safvan b. Muattal, Cüayl b. Sürakanın yanına giderek, “Haydi seninle beraber gidip Hassanı vuralım. Yemin ederim ki o, bu sözleriyle benden ve senden başkasını kastetmemiştir. Yemin ederim ki, biz, ona göre Resulallaha daha yakınız.” dedi. Ancak Cüayl gitmekten imtina ederek, “Resulallah bana emretmeden böyle bir şey yapmam. Sen de Resulallaha danışmadan öyle yapma!” dedi. Ancak Safvan onu dinlemeden yalın kılıç Hassan b. Sabite giderek kendi kavmi arasında ona vurdu. Bunun üzerine Ensar onun üzerine atılarak onu yakalayıp bağladılar. Bunu ona en başta uygulayan kişi ise Sabit b. Kays b. Şemmas idi. Ona kötü bir esaret muamelesi yaptılar. Bir gün kendilerine uğrayan Umare b. Hazm onlara, “Siz ne yapıyorsunuz? Siz bunu Resulallahın emri ve rızasıyla mı, yoksa bildiğiniz başka bir şey üzerine mi yapıyorsunuz?” dedi. Onlar, “Resulallahın  bundan haberi yok.” dediler. Bunun üzerine Sabite “Sen cüretkar davranmışsın, onu serbest bırak gitsin!” dedi” dedi. Daha sonra onu ve Sabiti Resulallahın huzuruna götürmek isteyince Sabit gitmek istemedi. Ancak Umare bunu kabul etmeyerek onları Resulallahın huzuruna götürdü. Hassan b. Sabit dedi ki: “Ey Allahın Resulü! O bana kılıç çekerek kendi kavmim arasında beni yaraladı. Bu yaralardan dolayı muhakkak öleceğime inanıyordum” dedi. Resulallah bu sefer, Safvana yönelerek, “Ona niçin silah çekip vurdun?” diyerek kızdı. O da, “Ey Allahın Resulü! O beni (diliyle) rahatsız ederek hicvetti, beni küçük düşürdü ve Müslüman olmamı kıskandı.” dedi. Bu sefer Safvana yönelerek, “Sen de birilerini İslamiyetlerinden dolayı mı aşağıladın?” dedi. Sonra Safvanı hapsedin, eğer arkadaşınız ölürse, siz de onu (kısasen) öldürün!” dedi. Bunun üzerine Safvanı dışarı çıkardılar. Safvana yapılanlar Sad b. Ubadeye ulaşınca, çıkıp kavmi olan Hazrece gelerek, “Siz Resulallahın akrabalarından bir adama yönelerek şiirlerinizle onu rahatsız ediyorsunuz, hicvediyorsunuz ve küçük düşürmeye çalıyorsunuz.” diyerek ona söylenenlerden dolayı onlara kızdı ve sözlerine devam ederek, “Bir de Resulallah aranızdayken onun akrabasını en kötü şekilde esir alıyorsunuz!” dedi. Onlar da, “Bize Resulallah onu hapsetmemizi ve Hassan öldüğü takdirde, karşılığında onu da öldürmemizi emretti.” dediler. Sad dedi ki: “Resulallah için en sevimli davranış biçimi affetmektir. Ancak o, size hakça hükmetmiştir. Resulallah Safvanın serbest bırakılmasından memnun olacaktır. Siz onu serbest bırakıncaya kadar ben buradan ayrılmayacağım.” dedi. Hassan dedi ki: “Bana ait olan hakkımı ben sana bırakıyorum.” dedi. Ancak Sabit ile onun kavmi bunu kabul etmeyince, Kays b. Sabit son derece kızarak, “Hayret bir şeysiniz. Ben sizi hiç böyle görmemiştim. Hassan kendisi hakkını helal ederken size ne oluyor da buna razı olmuyorsunuz? Ben, Hazrec kabilesinden hiçbir kimsenin Sabitin babasını hoş gördüğü bir konuda onun reddedeceğini zannetmiyorum.” dedi. Bunun üzerine halk utanarak Safvanı serbest bıraktılar. Sad onu alarak evine götürüp ona bir hülle giydirdi. Daha sonra Safvan namaz kılmak üzere Mescide girdi. Resulallah  onu görünce, “Safvan?” deyince, o da “Evet ey Allahın Resulü!” dedi. Resulallah “O hülleyi sana kim giydirdi?” deyince, “Ona Sad b. Ubade giydirdi.” dediler. Resulallah, “Allah da ona bir Cennet elbisesi giydirsin!” dedi. Daha sonda Sad b. Ubade, Hassan ile konuşarak, “Sen eğer, Resulallaha giderek ona, Ben Safvandan yana bütün hakkımı size bağışladım ey Allahın Resulü! demeyinceye kadar seninle hiç konuşmayacağım.” dedi. Hassan da akrabalarıyla beraber, Resulallaha  giderek, “Ey Allahın Resulü! Ben Safvan b. Muattaldan yana tüm haklarımı sana bağışladım.” dedi. Resulallah da , “İyi ettin; ben de kabul ettim.” dedi. Daha sonra Resulallah  da hakkından vazgeçmesine karşılık olarak ona geniş bir arazi parçası verdi. Bu da, “Beyraha” adı verilen tarla idi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Bekir b. Abdullah b. Ebu Sebre anlattı; dedi ki: Bana Süleyman b. Sühaym haber verdi. O da Nafi b. Cübeyr b. Mutimden şunu rivayet etti: Hassan b. Sabit, Safvanı hapsetti. Hassan iyileşince, Resulallah onu çağırarak kendisine, “Ey Hassan! Başına gelenlerden dolayı iyilikle karşılık ver!” dedi. Resulallah da  buna karşılık ona Beyreha denilen yer ile Sirin adlı cariyeyi verdi. Muhammed b. Ömer dedi ki: Safvan, Resulallah  ile beraber Hendek ve diğer savaşların tümünde hazır bulundu. O, Resulallahın  Zülcedr denilen yerde bulunan süt develerini, kaçırıp çobanını da çeşitli işkencelerle öldüren Iranileri yakalamak üzere de, Kürz b. Cabir el-Fihri ile beraber bulundu. Safvan b. Muattal, 60 yılında Sümeysatta vefat etti. Bize Vehb b. Cerir haber verdi; dedi ki: Bize babam anlattı; dedi ki: el-Hasandan şöyle dediğini duydum: Hassan b. Sabit, Ayşe hakkında söylediklerini söyleyince; Safvan, Allah kendisinin bu konuyla ilgili suçsuz olduğuna ilişkin eğer bir ayet indirirse, Hassana iyi bir kılıç darbesi indireceğine ilişkin yemin etmişti. Allah Teala da onun suçsuzluğuna dair ayet indirince, Hassanın avucuna bir kılıç darbesi indirince Hassanın akrabaları onu yakalayarak kendisiyle Hassanı Resulallahın huzuruna getirdiler. Resulallah da  kendisine kısas uygulamaları için Safvanı onlara teslim etti. Dönüp onu götürdükleri sırada Resulallah  ona ağladı. Onlara, “İşte Resulallah  Safvana ağlamaktadır, onu iade edin!” denilince, onu salıverdiler. Hassan da Resulallahın  hatırı için onu serbest bıraktı. Resulallah  bunun üzerine, “Safvanı bırakın. Zira o, Allahı ve Resulünü sevmektedir.” dedi. Bize Yahya b. Hammad haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Avane anlattı. O da Süleymandan şöyle rivayet etti; dedi ki: Bize Ebu Salih anlattı. O da Ebu Said el-Hudriden şöyle dediğini rivayet etti: Safvan b. el-Muattalın hanımı Resulallaha gelerek Kuran okuyup namaz kıldığı için Safvanın kendisini dövdüğünü ve oruçlu olduğu halde kendisine oruç bozdurduğunu, kendisinin de sabah namazını güneş doğduktan sonra kıldığını ona şikayet etti. Bunun üzerine Resulallah kendisini çağırttı ve “Bu kadın ne diyor? Kuran okuyor ve namaz kılıyor diye senin kendisini dövdüğünü söylüyor.” dedi. O da, “Ey Allahın Resulü! Benden söz eden sureyi okuyor.” dedi. Resulallah, “Eğer herkes onu okusaydı onlara kafi gelirdi.” dedi. “Sonra o, oruçlu iken senin kendisine oruç bozdurduğunu söylüyor.” buyurunca o, “Ey Allahın Resulü! Ben genç bir adamım. O, oruçlu iken ben dayanamıyorum.” deyince, Resulallah kadınlara, “Kocanızın izni olmadan nafile oruç tutmayın!” dedi. Daha sonra, “Senin sabah namazını güneş doğduktan sonra kıldığından da şikayet etmektedir.” buyurunca, “Biz uykucu bir toplumuz. Bundan başka yapamıyorum.” dedi. Resulallah bunun üzerine, “O zaman uyandığında kıl!” dedi.

820. el-Haccac b. Ilat
el-Haccac b. Ilat b. Halid b. Süveyre b. Cübeyr b. Hilal b. Îd b. Zafer b. Sad b. Amr b. Behz b. İmruülkays b. Bühse b. Süleym. O, Cahiliye döneminde birçok baskınlar düzenlemiştir. Kendisi yine bir baskın esnasında iken, kendisine Resulallahın Hayberde olduğu söylenince Müslüman olup Resulallah  ile beraber Hayber savaşına katıldı. Süleymoğulları yurdunda onun büyük miktarda altın madeni bulunmaktaydı. Kendisi, “Ey Allahın Resulü! Bana izin ver de eşimin yanında bulunan malımı alayım. Zira benim Müslüman olduğumu anlarsa ondan hiçbir şey alamam.” dedi. Onun hanımı Ümmü Şeybe bt. Amr b. Haşim olup Musab b. Umeyr el-Abderinin kız kardeşidir. Resulallah da  ona izin verdi. Bu sefer, “Ey Allahın Resulü! Söylemek istediğimi ona söylemeliyim.” deyince, Resulallah, “Ona istediğini söyleyebilirsin!” dedi. Bu şekilde el-Haccac Mekkede bulunan ailesinin yanına gitti. Bu sırada Mekke halkı, istihbarat yaparken, onlara Resulallahın Haybere yürüdüğü haberi ulaştı. “Ey Haccac, neler oluyor?” dediler. el-Haccac da, “Yanımda sizi sevinderecek bazı haberler var; Muhammed ve adamları bugüne kadar kaleler halkı gibi iyi savaşan bir toplulukla karşılaşmamışlardı. Şimdiye kadar benzeri duyulmamış bir yenilgiye uğradılar, Muhammed de kesin bir şekilde esir alındı. Hayberliler, “Onu (Muhammedi) Mekkelilere göndermeden öldürmeyeceğiz.” demişler. el-Haccac dedi ki: Bunu duyanlar, “Size bir haber var, size bir haber!” diyerek (haberi duyurmak üzere) Mekkede (sokaklarda) bağırmaya başladılar.” Ben de, “Alacaklılarımdan malımı toplamada bana yardımcı olun! Zira tüccarlar oraya varmadan gidip de Muhammed ve arkadaşlarının (geride bıraktıkları) ganimetlerinden (satın alarak) yararlanmak istiyorum.” dedim. Bunun üzerine malımı topladılar, ben de eşimin yanına gittim. Onun yanında bir miktar malım vardı. Ona, “Ben ne duruyorum? Tüccarlar Haybere varmadan oraya gidip (ganimet) eşyası satın almalıyım.” dedim. Abbas b. Abdülmuttalib bunu duyunca beli tutuldu. Ayağa kalkamaz oldu. Bunun üzerine Ebu Zebibe adındaki bir kölesini çağırarak, “Haccaca git ve kendisine de ki; Abbas sana şöyle söylüyor: “Allah, haber verdiğin şeyin doğru meydana gelmiş olmasından daha yüce ve daha büyüktür.” Köle giderek Abbasın dediklerini söyleyince, Haccac dedi ki: “Ebül-Fadla söyle, ben öğleyin gelinceye kadar, evinin bir tarafını bana ayırsın, hoşlanacağı bazı şeyler söyleyeceğim; ancak onları sır olarak saklaması gerekir.” Daha sonra öğleyin gelerek, üç güne kadar kendisiyle ilgili kimseye bir şey söylememesine ilişkin Allaha yemin ettirdi. Abbas da buna ilişkin kendisine güven verdi. Bunun üzerine kendisine, “Ben Müslüman oldum. Eşimin yanında malım olduğu gibi, bazı kimselerde de alacaklarım var. Eğer borçlularım, Müslüman olduğumu öğrenirlerse, bana alacaklarımı ödemezler. Ben geldiğimde Resulallah  Hayberi fethetmiş ve orada Allah ve Resulünün okları adeta akmıştı. Oradan geldiğim sırada, Resulallah, Huyey b. el-Ahtabın kızıyla da evlenmiş, Ebül-Hukaykın iki oğlu da öldürülmüştü.” Abbas, belirlenen süre geçtikten sonra, üzerinde zaferana boyanmış bir hülle, elinde bir çubuk olduğu halde Haccac b. Ilatın evine gidip, “Haccac nerede?” diyerek elindeki çubukla Haccacın kapısını tıkladı. Hanımı çıkarak, “Muhammed ve arkadaşlarının ganimetlerini satın almak üzere gitti.” deyince Abbas ona, “Sen adamın (eşinin) dinine uymadıkça onunla evli kalamazsın. Çünkü o Müslüman olmuş ve Resulallah  ile Hayberin fethine de katılmıştır.” dedi. Daha sonra Abbas, Mescide (Mescid-i Harama) gittiğinde Kureyş, el-Haccac b. Ilatın durumundan bahsediyordu. Abbas, “Hayır! Sizin yemin ettiklerinize yemin olsun ki, Resulallah  Hayberi fethetmiş ve Huyey b. Ahtabın kızıyla evlenmiş olarak orasını terk etmiştir. Sizin, Hayber ve Yesribde Nadiroğullarının reisleri olarak bildiğiniz etli, beyaz tenli Ebül-Hukaykoğullarının boynunu vurmuştur. el-Haccac da karısının yanındaki malını alarak kaçmış bulunmaktadır.” dediğinde, “Bunları sana kim bildirdi?” diye sordular. “Kalbimde sadık, gönlümde güvenli olan el-Haccacın kendisi söyledi.” dedi. Bunun üzerine (konuyu araştırmak üzere) el-Haccacın evine adam gönderdiler. el-Haccacın malını alarak gitmiş olduğunu ve Abbasın kendilerine anlatmış olduğu şeylerin hepsinin doğru olduğunu anladılar. Bunun üzerine müşrikler üzüntüye, Müslümanlar ise, sevince boğuldular. Zaten beş günden fazla kalmadan, Kureyşe de bu şekilde haber geldi. Tüm bunlar, Muhammed b. Ömerin, ricalinden rivayet etmiş olduğu hadisidir. el-Vakıdi dedi ki: Bize Muhammed b. Ömer haber verdi, dedi ki: Bana Said b. Ata b. Ebu Mervan anlattı. O babasından, o da dedesinden şunu rivayet etti: Resulallah  Mekke gazvesine çıkmak istediğinde, Haccac b. Ilat ve Irbad b. Sariye es-Sülemiye haber göndererek onlara, Medineye gelmelerini emretti. Muhammed b. Ömer dedi ki: el-Haccac b. Ilat Medineye hicret ettiğinde orada Beni Ümeyye b. Zeyd yurduna yerleşerek orada bir ev ve kendi adıyla bilinen bir mescit inşa etti. O, Ebu Nasr b. Haccac olup, rivayet ettiği hadisler vardır.

821. el-Abbas b. Mirdas
el-Abbas b. Mirdas b. Ebu amir b. Haris b. Abd b. İsa b. Rifaa b. el- Haris b. Bühse b. Süleym. Mekkenin fethinden önce Müslüman olmuştur. Kendi toplumundan 900 kişilik bir grupla; at, süngü ve zırhlarla Resulallah  ile beraber Mekke fethine katılmak üzere Resulallahın huzurunda hazır bulundular. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana İkrime b. Ferruh es-Sülemi anlattı. O da Muaviye b. Cahime b. Abbas b. Mirdastan şöyle dediğini rivayet etti:. Abbas b. Mirdas dedi ki: Ben, Resulallah  ile el-Müşellel adlı tepeden inip yürürken karşılaştım. Biz bu sırada harp araç gereçlerini sırtlanmış, atlar kişnemeleriyle de bize karşılık veriyordu. Bu sırada sıraya girmiştik. Resulallah , yanında Ebu Bekir ve Ömer olduğu halde dedi ki: “Ey Uyeyne! Bunlar gördüğün gibi, Süleymoğulları olup, teçhizat ve adamlarıyla hazır bulunmaktadırlar.” O da dedi ki: “Ey Allahın Resulü! Elçiniz onlara geldiği halde, bize uğramadı. Yemin ederim ki, kavmim de at ve silah konusunda hazır bulunmaktadır. Onlar iyi ata biner, iyi savaşır ve iyi ok atarlar.” Abbas b. Mirdas da dedi ki: “Kes behey adam! Sen bilirsin ki, bizler senden de, senin kavminden de daha iyi ata biner ve daha iyi mızrak ve kılıç kullanırız.” Uyeyne, “Sen yalan söyledin ve hıyanet ettin! Biz, senin bu anlattığın durumlarda daha ileriyiz. Arapların tümü de bunu bilir.” dedi. Bunun üzerine Resulallah  ikisine de eliyle işaret edince her ikisi de sustu. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Abdurrahman b. Ebüz-Zinad anlattı; dedi ki: Resulallah  müellefe-i kuluba geçimlik verirken, el-Abbas b. Mirdasa da dört deve verdi. Bunun üzerine Mirdas, söylediği şu şiirinde Nebiyi  şöyle eleştirdi: Bir ganimet ki, hak ettiğimden bana verildi. Halbuki kumsalda halkın üzerine yapılan hamle benim hamlem idi. Askerleri teşvik edişim, sabaha karşı baskın yapmak üzere geceleyin yürümeleri içindi. Millet o sırada uyuklarken, ben hiç uyumamıştım. Bununla beraber, Uyeyne ile el-Akra arasında, Benimle Ubeyd adlı atımın hissesi, Sadece onun ayak sayısı kadar dört tane küçük deveden ibaret oldu. Ne Bedir, ne de Habis, hiçbir zaman, Toplum içinde Mirdasın üstüne çıkamadılar. Harpte güçlü bir savunucu iken, Bana ganimetten doğru dürüst bir şey verilmediği gibi, Tamamen mahrum da bırakılmadım. O ikisinden (Bedir ile el-Akradan) hiç geri kalmadım, Bu gün düşürdüğün bir kimse ise, hiçbir zaman yükselemez. Ebu Bekir, onun bu beyitlerini Resulallaha  iletti. Resulallah  da Abbasa, “Sen, Uyeyne ile el-Akra arasında benimle Ubeyd adlı atımın ganimetten hissesi şeklindeki sözünü gördün mü?” buyurunca, Ebu Bekir, “Anam babam sana feda olsun ey Allahın Resulü! O öyle değildir.” deyince, Resulallah, “Peki nasıldı?” dedi. Ebu Bekir ise o beyti daha önce Abbasın okuduğu gibi aynen okuyunca, Nebi , “Akra veya Uyeyneden hangisiyle başlasam, sana ne zarar verir?” dedi. Bunun üzerine Ebu Bekir, “Babam sana feda olsun (Ey Allahın Resulü!) Sen ne bir şair ve ne de şiir ravisisin. Zaten sana şairlik de yakışmaz.” dedi. Resululah , “Bunun dilini benden kesin!” buyurunca, bazı insanlar korkuya kapılarak, “Abbasa müsle uygulanması (dilinin kesilmesi) emredildi.” dediler. Oysa Resulallah, kendisine 100 deve verilmesini emrederek dilinin kendisinden yakınmaktan kesilmesini emretmişti. Ona elli devenin verilmesini emrettiği de söylenir. Bize arim b. el-Fadl haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı. O Hişam b. Urveden, o da Urveden şunu rivayet etti: Abbas b. Mirdas, Huneyn günü Resulallah, Ebu Süfyan, Uyeyne ve el- Akra b. Habise ganimetten verdiği kadar ona da verince, (şiir diliyle sitem etti) şöyle demiştir: Benimle Ubeyd adlı atımın payını, Uyeyne ve el-Akra arasında onların payı kadar mı yaptın? Oysa kavmim arasında servet sahibiydim, Şimdi ise, bana ne doğru dürüst şey verildi, ne de mahrum bırakıldım. Bunun üzerine Resulallah, “Kesinlikle senin dilini keseceğim.” buyurduktan sonra, Bilale de, “Sana, Onun dilini kes! dediğim zaman ona bir hulle ver!” diyerek tembihte bulundu. Daha sonra, “Ey Bilal, onu götür de dilini kes!” dedi. Bunun üzerine, Bilal onu götürmek üzere elinden tutup çekerken, “Ey Allahın Resulü! (Bu adam) dilimi mi kesecek? Ey muhacirler topluluğu! (Bu adam) dilimi mi kesecek? Muhacirler! Dilim mi kesilecek?” şeklinde söylenmeye başladı. Bilal onun çok paniklediğini görünce, “Sana bir hulle giydirmek suretiyle dilini keseceğim.” dedi. Böylece onu götürüp ona bir hulle verdi. Muhammed b. Ömer dedi ki: Abbas b. Mirdas ne Mekkede, ne de Medinede ikamet etmedi. O Resulallah  ile gazvelere katılır, sonra kavminin bulunduğu yere giderdi. Basra vadisinde konaklar, çoğu zaman Basraya giderdi. Bu nedenle Basralılar kendisinden rivayette bulunurlardı. Çocuklarının kalanları Basra çölünde ikamet ettikleri gibi, onların kavminden bazıları Basraya yerleştiler.

822. Cahime b. Abbas b. Mirdas
Müslüman olup Nebi  ile arkadaşlık yaptı. Ondan bazı hadisler rivayet etmiştir. Bize Haccac b. Muhammed haber verdi. O da İbn Cüreycden şöyle dediğini rivayet etti: Bana Muhammed b. Talha b. Abdullah b. Abdurrahman, Ebu Talha haber verdi. O da Muaviye b. Cahime es- Sülemiden şunu rivayet etti: Cahime, Nebiye  gelerek, “Ey Allahın Resulü! Ben gazvelere katılmak için istişarede bulunmak üzere geldim.” dedi. Nebi  de, “Annen var mı?” diye sordu. O da “Evet!” dedi. Bunun üzerine, “Ona bak! Zira Cennet onların ayağı altındadır.” dedi. Bunu veya benzerini, değişik yerlerde, ikinci ve üçüncü kez tekrarladı.

823. Yezid b. el-Ahnes b.Habib
Yezid b. el-Ahnes b. Habib b. Cürre b. Zağb b. Malik b. Hufaf b. İmruülkays b. Bühse b. Süleym. O, Ebu Man b. Yezid es-Sülemidir ki, Ebu Cüveyriye onun şöyle dediğini rivayet etti: “Ben, babam ve dedem, Resulallaha biat ettik. Bir ara, ben ona bir anlaşmazlığımızı ilettiğimde, O beni haklı bularak lehime hükmetmişti.” Resulallah  Mekkenin fethi gününde, Süleymoğullarını temsilen tayin ettiği dört sancaktan birini Yezid b. Ahnese vermişti. Bundan sonra Yezid ve oğlu Kufeye yerleştiler. Man b. Yezid, Mercü Rahit olayında hazır bulundu.

824. ed-Dahhak b. Süfyan el-Haris
ed-Dahhak b. Süfyan el-Haris b. Zaide b. Abdullah b. Habib b. Malik b. Hufaf b. İmruülkays b. Bühse b. Süleym. Müslüman olup Nebi ile  arkadaşlık etti. Nebi  Mekkenin fethi gününde ona da bir sancak tahsis etti.

825. Utbe b. Ferkad
Utbe b. Ferkad b. Yerbu b. Habib b. Malik b. Esad b. Rifaa b. Rebia b. Rifaa b. el-Haris b. Bühse b. Süleym. O, Kufede Ferakidenin ileri geleni idi.

826. Hufaf b. Umeyr b. el-Haris
Hufaf b. Umeyr b. el-Haris b. eş-Şerid -Adı Amrdır.- b. Rebah b. Yakaza b. Usayye b. Hufaf b. İmruülkays b. Bühse b. Süleym. Şair bir kişi olup, kendisine Hufaf b. Nedbe denirdi. Nedbe ise, onun annesi olup, kendisi onunla tanınırdı. Bu kadın, Şeytan b. Kannanın kızı olup el-Haris b. Kaboğullarından bir esir idi. Nedbenin, esmer bir cariye olduğu da söylenir. Hufaf, Mekke fethinde Resulallah  ile beraber bulundu. Beni Süleymin diğer sancağı ona teslim edilmişti.

827. İbn Ebül-Avca es-Sülemi
Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Muhammed b. Abdullah anlattı. O da ez-Zühriden şöyle dediğini rivayet etti: Resulallah  İbn Ebül-Avca es-Sülemiyi, 7. yılın Zilhicce ayında, elli kişilik bir seriyyenin başında Beni Süleyme gönderdi. Karşılarına çok sayıda kişi çıkıp onlarla çarpışmaları sonucunda oradaki Müslümanların tümü şehit olurken, İbn Ebül-Avca, arkadaşları arasında yaralı olarak Medineye getirildi. Bu olayın haberi, Resulallaha  8. yılın Safer ayının başlarında ulaştı.

828. el-Verd b. Halid b. Huzeyfe
el-Verd b. Halid b. Huzeyfe b. Amr b. Halef b. Mazin b. Malik b. Salebe b. Bühse b. Süleym. Müslüman olup, Nebi  ile arkadaşlık yapmıştır. Mekkenin fethi gününde Peygamberin sağ tarafında bulunuyordu.

829. Hevze b. el-Haris b. Ucre
Hevze b. el-Haris b. Ucre b. Abdullah b. Yakaza b. Usayye b. Hufaf b. İmruülkays b. Bühse b. Süleym. Müslüman olarak Mekke fethinde bulunmuştur. Sancağın taşınması konusunda bir amcası oğluyla tartışan ve (bir beyit halinde) Ömer b. el-Hattaba hitaben, “Bu iş, döne dolaşa, ehli olmayana düştü; Ey yönetici! Bak, bakalım nereye gidiyorsun?” diyen kişidir.

830. el-Irbad b. Sariye es-Sülemi
“Ebu Necih” künyesiyle bilinirdi. Muhammed b. Sad dedi ki: Ben, Ebu Muğire el-Hımsiden şöyle dediğini haber aldım: Bize Ebu Bekir b. Abdullah b. Ebu Meryem anlattı. dedi ki: Bana Hubeyb b. Abdullah anlattı; dedi ki: el-Irbad b. Sariye, kendisini kastederek şöyle dedi: Keşke halk “Ebu Necih şöyle yaptı, Ebu Necih böyle yaptı” deseydi!

831. Ebu Husayn es-Sülemi
Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Abdullah b. Ebu Yahya el-Eslemi anlattı. O Ömer b. el-Hakem b. Sevbandan, o da Cabir b. Abdullahtan şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Husayn es-Sülemi, kendisine ait altın madeninden bir parçayla geldi. Onunla Resulallahın  kendisine kefil olduğu bir borcunu ödedi. Güvercin yumurtası büyüklüğünde bir altın parçası kadar bir miktar artınca, onu Resulallaha  götürerek, “Ey Allahın Resulü! Bunu Allahın senin için uygun gördüğü veya kendin uygun gördüğün bir yere sadaka olarak ver.” dedi. Ravi dedi ki: O, Resulallahın sağ tarafından geldi Resulallah  ondan yüz çevirdi; soldan geldi, yine yüz çevirdi. Bu sefer Resulallahın önüne gelerek aynı şeyi tekrarlayınca Resulallah  başını önüne eğdi. Bu dediklerini çok tekrarlayınca altını elinden alarak öyle bir fırlattı ki, eğer ona değseydi, kafasını kırardı. Sonra Resulallah  ona dönerek, “Biriniz, malına yönelerek ondan sadaka verir, sonra da oturur, insanlardan dilenmeye başlar. Sadaka vermek zenginliğe bağlıdır. Sen önce geçimini üstlendiğin kimselerin geçimini sağlamakla işe başla!” dedi.