728. Halid b. el-Velid
Halid b. el-Velid b. el-Muğire b. Ömer b. Mahzumdur. Ebu Süleyman künyesiyle anılırdı. Onun annesi, Asmadır. O, Lübabe es-Suğra bt. el-Haris b. Hazn b. Büceyr b. el-Hüzem b. Rüveybe b. Abdullah b. Hilal b. amir b. Sasaa b. Kays Aylandır. O, el- Abbas b. Abdülmuttalibin çocuklarının annesi Ümmül-Fadl bt. el-Harisin kız kardeşidir. Halid b. el-Velidin Çocukları: 1. el-Muhacir, 2. Abdurrahman: Bu oğlunun vefatından sonra geride çocukları kalmamıştır. 3. Abdullah el-Ekber: Bu oğlu Irakta öldürülmüştür. Bunların annesi; Esma bt. Enes b. Müdrik el-Hasamidir. 4. Süleyman b. Halid: Halid b. el-Velid onunla künyelendirilmiştir. Annesi, Kebşe bt. Hevze b. Ebu Amr b. Adda b. Ümeyye b. Rizah b. Rebia b. Haram b. Danne b. Abd b. Kebir b. Uzre b. Kudaadır. 5. Abdullah el-Asğar: Annesi, Ümmü Temimdir. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Yahya b. el- Muğire b. Abdurrahman b. el-Haris b. Hişam anlattı; dedi ki: Babamın, konuşurken şunları söylediğini duydum: Halid b. el-Velid dedi ki: Allah bana hayır dileyerek kalbime İslam sevgisini bırakıp rüştümü tamamlayınca, dedim ki: “Ben bu savaşların tümünde hep Muhammedin karşısında bulunmuştum. Bunlardan katılıp da ayrıldığım hiçbir savaş yoktur ki, kendi kendime, Ben, tüm bunları boşuna yapmışım; Muhammed günün birinde mutlaka galip gelecektir. demiş olmayayım.” Kureyş onu Hudeybiye günü rahat bir şekilde (barışçıl bir şekilde) savdıktan sonra, kendi kendime, “Nereye gideyim?” diye düşündüm. “Önce, Hıraklın yanına çıkayım.” dedim. Daha sonra, “Dinimden çıkarak hristiyan veya Yahudi olayım da bu ayıbı üzerimde taşıyarak Arap olmayanlara mı uyacağım?” dedim. Resulallahın kaza umresi yapmak üzere Mekkeye girdiği yıl ortadan kayboldum. Kardeşim bana mektup yazarak, dedi ki: “Görüşünün İslamdan farklı bir yere sapması kadar, bana ilginç gelecek bir şey görmedim. Aklını başına al, aklını! İslam gibi bir dinden insan cahil kalabilir mi? Resulallah seni bana sorarak, Halid nerededir? dedi. Ben de, “Allah onu bir gün getirecektir.” dedim. O da, Halid gibi birisi İslamdan cahil kalamaz. Eğer o, sinirlenme ve öfke duygusunu Müslümanlarla beraber Müşriklere yöneltse, bu kendisi için daha hayırlı olacaktır. Biz de onu başkasına tercih ederiz. dedi. Kardeşim! Gel de, geçmişte yaptıklarını telafi et, sen birçok hayırlı olayları kaçırdın.” Kardeşimin bu mektubu bana ulaşınca, yola çıkmak üzere harekete geçtim; benim İslama karşı olan sevgim daha da arttı. Resulallahın söyledikleri de beni oldukça mutlu etmişti. Rüyada da, kendimi, dar, kurak bir memleketten, yeşillik ve geniş bir memlekete gittiğimi gördüm. Daha sonra bu rüyamı Ebu Bekir es-Sıddıka anlatınca, bana dedi ki: “Görmüş olduğun darlık şirktir.” Bunun üzerine Resulallaha gitmek üzere bana arkadaşlık yapacak birisini ararken Osman b. Talhaya rastladım ve ona ne yapmak istediğimi anlatarak bana yol arkadaşı olmasını teklif ettim. O da teklifimi hemen kabul etti. Böylece, hep birlikte çıkıp seher vaktine kadar yürüdük. el-Hede denilen mevkiye varınca orada Amr b. el-as ile karşılaştık. O, bize merhaba etti, biz de ona merhaba ettik. Daha sonra bize, “Nereye gitmek istiyorsunuz?” diye sordu. Biz de, nereye gitmek istediğimizi ve niçin gideceğimizi kendisine anlatınca o da, Müslüman olmak üzere, Resulallaha gitmek istediğini bize bildirdi. Böylece yol arkadaşlığı yaparak hicretin 8. yılının Safer ayının ilk gününde, birlikte Medineye varıp Resulallahın huzuruna çıktık. Resulallahı görünce ona nübüvvet selamıyla (“es-Selamü aleyke ya Nebiyyellah!” şeklinde) selam verdim; o da güleç bir yüzle selamımı aldı. Böylece, Müslüman olup Resulallahın hakkaniyetine şehadet getirdim. Bunun üzerine Resulallah ; “Ben zaten senin akıllı bir adam olduğunu biliyor ve bu aklının seni sadece hayra iletmesini diliyordum.” dedi. Daha sonra, Resulallaha biat edip, “İnsanları Allahın yolundan alıkoymakla manen uğradığım kaybımdan ötürü benim için Allahtan mağfiret dile!” dedim. Resulallah da, “İslam kendisinden önceki her şeyi tamamen siler.” dedi. Ben de, “Ey Allahın Resulü! İşte bu şekilde” dua etmenizi istiyordum. dedim. Bunun üzerine Resulallah ; “Ya Rabbi! Halid b. el-Velidin insanları senin yolundan alıkoymakla uğradığı tüm manevi kayıplarından dolayı mağfiret buyur!” diye dua etti. Halid dedi ki: “Bunun üzerine, Amr b. el-as ve Osman b. Talha da öne çıkarak İslamiyeti kabul etmekle Resulallaha biat ettiler. Yemin olsun ki Resulallah , Müslüman olduğum günden itibaren, zor durumlarında beni, ashabından hiçbirisiyle eşit tutmadı.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Muhammed b. Abdullah anlattı. O ez-Zühriden, o da Ubeydullah b. Abdullah b. Utbeden şöyle dediğini rivayet etti: Resulallah , Halid b. el-Velidin evine yakın bir miktar arazi verdi. Muhammed b. Ömer dedi ki: Resulallah , o “el-Menna” adındaki araziyi Hayberin fethinden ve Halid b. el-Velidin (Medineye) gelişinden sonra ona tahsis etmiştir. Burası da önce Harise b. en-Numanın babalarından miras yoluyla kalma bir evi iken onu Resulallaha hibe etmişti. Resulallah da buradan bir miktarını Halid b. el-Velid ile Ammar b. Yasire tahsis etti. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana İsmail b. Musab anlattı. O da İbrahim b. Yahya b. Zeyd b. Sabitten şöyle dediğini rivayet etti: Mute savaşında komutanlar bir bir şehit düşünce Sabit b. Akram, sancağı alarak “Ey Ensar!” diye bağırması üzerine halk ona doğru koşuştu. O da Halid b. el-Velide bakarak, “Ey Ebu Süleyman! Sancağı sen al!” dedi. Halid de; “Hayır alamam, sen ona benden daha layıksın. Benden yaşça büyük olduğun gibi Bedir savaşında da bulundun.” dedi. Sabit cevaben; “Behey adam, al şu sancağı! Bunu senin için almıştım.” diyerek halka yöneldi ve onlara, “Sancağı Halide vermemi siz de onaylıyor musunuz?” diye sorunca, halk hep bir ağızdan, “Evet!” dedi. Bunun üzerine, Halid sancağı bir süre taşıdı. Müslümanlar onun etrafında toplandılar. Müşrikleri, tereddüt içinde bırakacak şekilde savaşta sebat gösterdi. Bu sırada arkadaşlarıyla beraber düşman üzerine bir hamle yaparak onların askerlerinin bir kısmını dağıttıktan sonra, büyük bir insan kitlesi bir anda onun yanında yer aldı. Böylece Müslümanları bir araya toplayıp düşman çemberini yararak onların askerlerinin geri dönmelerini sağladı. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Abdullah b. el- Haris b. Fudayl anlattı. O da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Halid b. el-Velid, bu savaş esnasında komutanların bir bir şehit olmalarından sonra sancağı eline alınca, o sırada Medinede bulunan Resulallah ; “İşte şimdi savaş kızıştı!” dedi. Bize Veki b. el-Cerrah, Abdullah b. Nümeyr ve Ömer b. Ubeyd et- Tanafesi haber verdi. O İsmail b. Ebu Halidden, o da Kays b. Ebu Hazimden şöyle dediğini rivayet etti: Ben, Halid b. el-Velidin Hirede şöyle dediğini duydum: “Mute gününde elimde tam dokuz kılıç kırılmış, elimde sadece bir Yemen kılıcı kalabilmişti.” Bize Abdülmelik b. Amr Ebu amir el-akadi haber verdi; dedi ki: Bize el-Esved b. Şeyban anlattı. O Halid b. Sümeyrden, o da Abdullah b. Rebah el-Ensariden şöyle dediğini rivayet etti: Resulallahın atlısı Ebu Katade el-Ensari anlattı. O, Resulallahın Mute savaşı esnasında, kendisi Medinede olduğu halde Emirler (komutanlar) ordusundan bahsederken ve o komutanların bir bir şehit olduklarının haberini verip onlar için Allahtan mağfiret dilerken, ondan şunları duymuştur: “Daha sonra, Allahın kılıcı Halid, sancağı eline aldı.” Ravi dedi ki: Komutanlardan kimse kalmayınca, Resulallah , koltuk altları görünecek şekilde kollarını kaldırarak, “Allahım! O, senin kılıçlarından bir kılıçtır. Onunla İslam ordusunu muzaffer eyle!” dedi. İşte o günden itibaren, Halid b. el-Velid, “Allahın kılıcı” anlamında “Seyfullah” unvanıyla anılır oldu. Bize el-Velid b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bana Safvan b. Amr anlattı. O Abdurrahman b. Cübeyr b. Nüfeyrden, o babasından, o da Avf b. Malik el-Eşcaiden şöyle dediğini rivayet etti: Ben de, Zeyd b. Harise ile birlikte, Müslümanlarla beraber Mute savaşına katılmıştım. Bana Yemenli olan yardımcım da refakat etmişti. Fakat yanında kılıcından başka bir şey bulunmamaktaydı. Bu sırada Müslümanlardan birisi bir deve kesti. Bu Yemenli kişi, kendisinden, devenin derisinden bir miktarını isteyince o da, onu ona verdi. Yemenli onu kalkan haline getirdi. Yola devam ettikten sonra, Rumlardan bir grup insana rastladık. Onlar arasında, üzerinde yaldızlı eğeri bulunan alaca atına binmiş silahı da yaldızlı bir adam vardı. Bu Rum askeri, Müslümanlara aşırı derecede saldırgan bir vaziyet aldı. el-Mededi denilen Yemenli ise, bir kayanın arkasına saklanarak Ruminin, yanından geçmesinden sonra, arkadan onun atının diz arkası kirişlerini kesti. Adam atın üzerinden düşünce, onu kılıçla öldürdükten sonra at ve silahını aldı. Allah Müslümanlara zafer müyesser eyleyince Halid, Yemenliye haber göndererek savaşta ele geçirdiği bu silah ve eşyaları kendisine teslim etmesini isteyerek bu eşyaları elinden aldı. Avf dedi ki: Ben, kendisinin yanına vararak, “Ey Halid! Sen Resulallahın , savaşta ele geçirilen eşyaların, düşmanı öldüren kişiye ait olacağına hükmettiğini bilmiyor musun?” dedim. O da, “Evet, ancak bu eşyaları ona çok gördüm.” dedi. Ben de, “Ya onları ona verirsin veya ikinizin durumunu Resulallaha anlatırım.” dedim. Fakat kendisi, eşyaları adama vermekten imtina etti. Avf dedi ki: “Resulallahın yanında bir araya gelerek el-Mededinin hikayesini ve Halidin ona yaptıklarını anlattım. Resulallah, “Ey Halid, ne diye böyle yaptın?” dedi. O da, “Ey Allahın Resulü! Ben bu eşyaları kendisine çok gördüm.” dedi. Resulallah, “Ey Halid! Ondan aldıklarını ona geri ver!” dedi. Avf dedi ki: “Ben de, “Ey Halid! Haydi buyur al bakalım! Ben onları sana geri verdirtmedim mi?” dedim. Resulallah, “O ne demektir?” dedi. Ben de durumu anlatınca, Resulallah kızarak, “Komutanlarımın işlerinin en iyisinin sizin lehinize, sıkıntılısının da kendilerinin aleyhine olmak üzere, siz beni onlarla baş başa mı bırakmak istiyorsunuz?” dedikten sonra, “Ey Halid! O eşyaları geri verme!” dedi. el-Velid b. Müslim dedi ki: Bu hadisi, Sevr b. Yezide sordum. O, Halid b. Madandan, o Cübeyr b. Nüfeyrden, o da Avf b. Malik el-Eşcaiden bu şekilde rivayet ederek anlattı. Bize Abdullah b. Nümeyr haber verdi; dedi ki: Bize İsmail b. Ebu Halid anlattı. O da Kays b. Ebu Hazimden şöyle dediğini rivayet etti: Resulallah , “Halid, ancak Allahın kılıçlarından bir kılıçtır ki, Allah onu kafirlerin başına yağdırdı.” dedi. Bize Ubeydin iki oğlu olan Yala ile Muhammed haber verdiler; dediler ki: Bize İsmail b. Ebu Halid anlattı. O da Kays b. Ebu Hazimden şöyle dediğini rivayet etti: Resulallah , “Halidi rahatsız etmeyin! Zira o, Allahın kafirlerin üzerine yağdırdığı bir kılıcıdır.” dedi. Bize Muhammed b. Ubeyd haber verdi; dedi ki: Bize İsmail b. Ebu Halid anlattı. O da amir eş-Şabiden şöyle dediğini rivayet etti: Halid, “Ey Allahın Resulü! Bazıları, benim haysiyetime dokunacak öyle laflar ediyorlar ki, onlara aynısını iade etmeden edemiyorum.” dedi.” Bunun üzerine Resulallah, “Halidi rahatsız etmeyin! Zira o, Allahın, kendi düşmanlarının üzerine çektiği bir kılıcıdır.” dedi. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Mehdi b. Meymun anlattı; dedi ki: Bize Muhammed b. Abdullah b. Ebu Yakup anlattı; dedi ki: Bana el-Hasan b. Ali b. Ebu Talibin mevlası olan el-Hasan b. Sad anlattı. O, Resulallahtan rivayet ettiği hadisinde şöyle dedi: Resulallah, kendisi Medinede olduğu halde Zeyd b. Harisenin, Cafer b. Ebu Talibin ve Abdullah b. Revahanın peş peşe şehadet haberlerini halka duyurduğunda şöyle buyurdu: “Daha sonra Allahın kılıçlarından biri olan Halid b. el-Velid sancağı eline aldı ve Allah kendisine zafer müyesser etti.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Ebu Bekir b. Abdullah b. Ebu Sebre anlattı. O da İshak b. Abdullahtan şöyle dediğini rivayet etti: Bana kendi kabilemden Mute savaşına katılan gruptan bir kişi anlattı. Ayrıca bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Davud b. Sinan anlattı. O da Salebe b. Ebu Malikten rivayet etti. Muhammed b. Ömer, dedi ki: Ayrıca bana Halid b. İlyas da anlattı. O Salih b. Ebu Sinandan, o Ubeyd b. Huneynden, o da Ebu Said el-Hudriden rivayet etti. Yine bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Nafi b. Sabit anlattı. O Yahya b. Abbaddan, o babasından, o da Beni Mürreden olup Mute ordusuna katılan bir adamdan rivayet etti. Bunların tümü şöyle dedi: Halid b. el-Velid, sancağı kaldırdığında o gün halk hezimete uğramaktan kurtuldu. Ebu Said el-Hudri dedi ki: “Medine halkı, Mute ordusunun dönmekte olduğunu duyduğunda onları, el-Cürf” denilen yerde karşıladı ve onların yüzüne toprak serperek, “Ey firarlar! Siz Allahın yolunda savaşmaktan firar mı ettiniz?” dediler. Resulallah da, “Onlar firar etmiş değil, inşaallah geri çekilip tekrar düşman üzerine hamle yapacaklardır.” dedi. Muhammed b. Ömer dedi ki: “Resulallah Mekkenin fethi günü, Halid b. el-Velide el-Lit denilen yerden Mekkeye girmesini emretti. O da, oradan girmek istediği sırada orada Kureyşten bir topluluk ile kendilerine “Ehabiş” denilen bağlı bir grupla karşılaştı. Bunlar arasında Safvan b. Ümeyye, İkrime b. Ebu Cehil ve Süheyl b. Amr da vardı. Bunlar Halid b. el-Velidin oradan girmesine engel olmak üzere kılıca sarılıp ok atmaya başlayarak, “Buradan zorla hiçbir zaman giremezsin!” dediler. Bunun üzerine Halid, arkadaşlarına seslenip bunlarla savaşarak onlardan yirmi beş kişi öldürdü. Bunlardan yirmisi, Kureyşli, diğer dördü ise, Hüzeyl kabilesindendi. Bu şekilde onlar, çok kötü bir hezimete uğradılar. Çünkü el- Hazvereye varıncaya kadar hep öldürülüyorlardı. Sonunda çareyi oraya buraya kaçmakta buldular. Resulallah, Ezahir tepelerinin üstüne çıktığı sırada oradan kılıç parıltılarını görünce, “Bu kılıç parıltısı nedir, ben savaşmayı yasaklamamış mıydım?” dedi. Bunun üzerine, “Ey Allahın Resulü! Halid b. el-Velidin Mekkeye girmesine silahla engel olarak ona karşı savaşılınca o da, karşı koymak durumunda kaldı. Böyle olmasaydı o, savaşmayacaktı.” dediler. Resulallah , “Allahın hükmü, hayırlıdır.” dedi. Ravi dedi ki: Halid b. el-Velid o gün kendisiyle çarpışmakta olduğu Harice b. Huveylid el-Kabiyi şu beyitlerle tasvir etti: Resulallah aramızdayken, sen bizi, Görmüş olursun engin bir deniz olarak, O denizin rıhtımında bir hareketlenme olmuş. Hele biz ok kuşanıp, üzerinden de mızrak, Artık o deniz gürültüsü, sağırlara bile ulaşır. Biz silah kuşanıp, Muhammede yardımcı olunca, O deniz misali ordu, daha da güç kazanır. Onun yardımcısı da düşmana galip gelir. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Abdullah b. Yezid el-Hüzeli anlattı. O da Said b. Amr el-Hüzeliden şöyle dediğini rivayet etti: Resulallah Mekkeyi fethettiğinde, seriyyeleri görevlendirerek değişik yerlere gitmek üzere yaydı. Bu arada, Halid b. el-Velidi de, el-Uzza putunu yıkmak üzere gönderdi. Halid b. el-Velid de otuz kişilik bir arkadaş grubu içerisinde yola çıktı. O puta varıp kılıcını çekince, oradan (Uzza putunun içinden) siyah tenli, saçları dağınık çıplak bir kadın çıktı. Halid dedi ki: “O anda sırtımdaki tüyler ürpermeye başladı. O sırada, putun hizmetlisi o puttan çıkan kadına seslenerek şöyle dedi: Uzzacığım, yalancı çıkmayacağın şekilde Halide bir hamle yap! Artık maskeyi çıkar ve paçaları sıva! Uzzacığım, Halid denilen adamı eğer öldüremezsen, O zaman erken bir günahtan geri dön veya hristiyan ol. Ravi dedi ki: Halid o sırada, elindeki kılıcıyla Uzzanın karşısına çıkarak şöyle dedi: Ey Uzza, seni inkar ediyor ve seni tenzih etmiyorum. Allahın seni, küçük düşürüp basitleştirmiş olduğunu gördüm. İndirdiği bir kılıç darbesiyle onu iki parçaya böldü. Daha sonra Resulallaha dönerek kendisine durumu anlattı. Resulallah , “Evet Uzza, artık memleketinizde, tapılmaktan ebediyyen umudunu kesmiştir.” dedi. Bize Abdullah b. Nümeyr haber verdi. O el-Eclahtan, o da Abdullah b. Ebül-Hüzeylden rivayet etti. Yine bize Müslim b. İbrahim haber verdi; dedi ki: Bize Muhammed b. Halid b. Mesleme el-Mahzumi Ebu Abdurrahman anlattı; dedi ki: Bana babam anlattı. Yine bize Ubeydullah b. Musa anlattı. O İsrailden, o Ebu İshaktan, o da Abdullah b. Ebül-Hüzeylden şunu rivayet etti: Nebi , Halid b. el-Velidi, el-Uzza putunu kırmak üzere gönderdiğinde, ona vurmaya başlayarak şöyle diyordu: “Ey Uzza! Ben seni inkar ediyor ve seni tenzih etmiyorum. Allahın seni, önemsizleştirmiş olduğunu gördüm.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Abdurrahman b. Abdülaziz anlattı. O Hakim b. Hakim b. Abbad b. Huneyften, o da Ebu Caferden şöyle dediğini rivayet etti: Halid, el-Uzzayı yıkıp, henüz Mekkede bulunan Resulallaha döndüğünde, Resulallah onu Beni Kinane kabilesinden olan el- Cezimeoğullarına gönderdi. Onlar da Mekkenin aşağısında, bir gecelik mesafede bulunan Yelemleme en yakın bir çevrede el-Gumeysa diye adlandırılan bir yerde bulunuyorlardı. Resulallah onu, bir savaşçı olarak değil de, İslama bir davetçi olarak göndermişti. Halid b. el-Velid de; Ensar, Muhacirun ve Beni Süleymden oluşan 350 kişilik bir kuvvetin başında olarak onlara gittiğinde, “Biz Müslümansız, Muhammede iman etmiş, namazını kılan, mescidimizi inşa edip onda ezanını okuyan kimseleriz.” dediler. Bunun üzerine Halid b. el-Velid, “O zaman bu silahların üzerinizde ne işi var?” dedi. Onlar da, “Bizimle bir Arap topluluğu arasında bir düşmanlık var. Sizin onlar olmanızdan endişe ederek silahlandık.” dediler. Halid, “O zaman silahlarınızı bırakın!” dedi. Ravi dedi ki: Onlar silahlarını bırakınca Halid onlara saldırdı. Bu haber Resulallaha ulaşınca, Ali b. Ebu Talibi oraya gönderdi. O da Halidin onlardan öldürdüklerinin diyetini ödedi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Yusuf b. Yakup b. Utbe anlattı. O Osman b. Muhammedden, o da Abdülmelik b. Ebu Bekir b. Abdurrahman b. el-Haris b. Hişamdan şöyle dediğini rivayet etti: Resulallah , Halidi Cezimeoğullarına yaptıklarından ötürü, kınamadı. Zira onlar, kendilerine karşı silaha sarıldıktan sonra Müslüman olduklarını ileri sürmüşlerdi. Resulallah vefat edinceye kadar, Halid onun katında hep öndeydi. Resulallah , Mekke fethinin akabinde onun öncü kuvvetiyle Huneyne, ardından da Tebuke gitti. Resulallah , Tebukten sonra onu, Dumetülcendeldeki Ükeydire gönderdi. O da onlarla savaşıp onlardan çok sayıda esir aldıktan sonra, kendileriyle anlaşma yaptı. Daha sonra, hicretin 10. yılının Rebiülevvel ayında onu, Necranda bulunan el-Haris b. Kaboğullarına emir ve davetçi olarak gönderdi. O da, 400 kişilik bir kuvvetle oraya giderek onları İslama davet etti. Onlar da savaşmadan İslamı kabul ettiler. Halid, bu durumu Bilal b. el- Haris el-Müzeni vasıtasıyla gönderdiği bir mektupla Resulallaha bildirdi. Resulallah da, Halidin Beni el-Haris b. el-Kabdan bir heyetle beraber, yanına gelmesini istedi. Halid de onlardan bir heyetle kendisine gelince, Resulallah onları kendi evinde kabul ederek ağırladı. Halid, Resulallah ile beraber Veda Haccında bulundu. Resulallah orada başını tıraş edince, kakülünden kestiğini ona verdi; o da o saçları hiçbir yere atmayarak giydiği başlığının altında hep korudu. Bundan sonra karşılaştığı her bir muarızı yener oldu. Yermuk günü, savaş esnasında o başlığı düşünce, “Başlığım, başlığım!” diyerek ısrarla onun bulunmasını istedi. Kendisine, “Sen savaş hengamesindeyken, “Başlığım, başlığım!” diyerek ısrarla onu istemen hayret verici bir şeydir.” denildiğinde, “Onda Resulallahın kakülü vardır.” dedi. Vefat edinceye kadar, Resulallahın kestiği kakülünün bulunduğu o başlığı hiçbir zaman yere koymadı. Halid, Allah yolunda mücahede ederken vefat etti. Onun kabri ise, Hıms şehrinin bir köyünde bulunmaktadır. Cenazesini yıkayan ve bu esnada, vücuduna bakan kişi bizzat bana, “Onun vücudunda orada kılıç darbesinin, mızrak veya ok yarasının izinin bulunmadığı sağlam bir yer yoktu.” diye haber verdi. Bize Said b. Mansur haber verdi; dedi ki: Bize Hüşeym anlattı; dedi ki: Bize Abdülhamid b. Cafer el-Ensari haber verdi. O da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Yermuk savaşında Halid, kendisine ait olan bir başlığı düşürdüğünde askerlerine, “Onu arayın, bulun!” dedi. İlkin arayıp da bulamayınca, “Tekrar arayın!” dedi. Bu sefer arayıp bulduklarında onun kirlenmiş bir başlık olduğunu gördüler. Bunun üzerine dedi ki: “Resulallah umre yapıp da saçını kestirdiğinde, halk kesilen saçından almak üzere ona doğru koşuştu. Ben de, koşarak onların önüne geçip, saçından bir miktarını almak istedim; kakülünden kestiği saçlarından alarak onu bu başlığın içine koydum. Beraberimdeyken katıldığım hiç bir savaş yoktur ki, Allah onda bana zafer ihsan etmiş olmasın.” dedi. Bize İsmail b. Abdullah b. Ebu Üveys haber verdi; dedi ki: Bana Beni Zührenin mevlası olan Süleyman b. Müslim b. Cemmaz el-Kari anlattı. O Kays b. Muhammed b. Abdülaziz b. Kaystan, o da el-Abbas b. Abdullah b. Mabedden, Resulallahtan merfu olarak şunları rivayet etti: Halid Mekkeye gitmek üzere Resulallahtan , Bekiroğullarından birisiyle yola çıkma konusunda izin istedi. Resulallah da, “Onunla beraber çıkabilirsin, zira o senin kardeşin Bikridir, ancak ona güvenme!” dedi. Ravi dedi ki: Halid onunla yola çıktı, ancak yolda kendisine karşı hep teyakkuz halinde kaldı. Halid, bir anda onun kılıcını çekmiş kendisini öldürmeye davrandığını görünce, Halid b. el-Velid, bu nedenle onu öldürdü. Bize Yezid b. Harun, Muhammed b. Ubeyd ve Muhammed b. Abdullah el-Esedi haber verdiler; dediler ki: Bize Misar anlattı. O Alkame b. Mersedden, o da Abdurrahman b. Sabitten şöyle dediğini rivayet etti: Halide bir uykusuzluk hali arız olmuştu. Resulallah , ona “Okuduğun takdirde uyuyabileceğin bazı kelimeleri sana söyleyeyim mi?” buyurarak şöyle dedi: “Ey yedi kat göğün ve o göklerin gölgelediği her şeyin Rabbi olan Allahım! Ey yerin ve o yerin yüklenip de gezdirdiği her şeyin Rabbi olan Allahım! Ey şeytanların ve onların saptırdıklarının Rabbi olan Allahım! Şerli olan bütün mahlukatından herhangi birinin, bana saldırmasına ve haddini aşarak bana zarar vermesine karşı, sen benim koruyucum ol! Senin koruman yüce olup, senden başka ilah yoktur.” Bize Muhammed b. Abdullah el-Ensari haber verdi; dedi ki: Bize Humeyd et-Tavil anlattı; dedi ki: Bize Bekir b. Abdullah el-Müzeni anlattı. O da Ebül-aliyenin şunları naklettiğini anlattı: Halid b. el-Velid Resulallaha , şikayette bulunarak, “Ben, geceleyin rüyada korkmaktayım.” dedi. Resulallah da kendisine, “Cebrailin bana öğrettiği birkaç kelimeyi sana öğreteyim mi? Cebrail bana dedi ki: Cinnilerden bir ifrit sana tuzak kurmaktadır, sen de şöyle de: “Ne iyilerin, ne de kötülerin aşamayacağı Allahın tam olan sözleriyle gökten inen ve göklere yükselen şeylerin şerrinden Allaha sığınırım. Yine Allahın yeryüzünde yarattıklarından ve yerden çıkardıklarından Allaha sığınırım. Yine gecenin ve gündüzün fitnelerinden ve hayırla sabahlayanların dışında, sabahlayan her şeyin şerrinden sana sığınırım, ya Rahman!” Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı; dedi ki: Bize Ali b. Zeyd haber verdi. O da Yahya b. Cadeden şunu rivayet etti: Halid b. el-Velid, rüyada gördüğü korkutucu şeylerden dolayı Resulallaha şikayette bulundu. Sonra da, Humeyd et-Tavilin Bekirden rivayet ettiği hadisin benzerini zikretti. Bize Yahya b. Hammad haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Avane anlattı. O da asım b. Küleybten şöyle dediğini rivayet etti: Ben, Halid b. el-Velidden duyan ve Mescitte bulunan iki yaşlı zattan duydum, bunlardan birisi arkadaşına, “Subattetül-Hire”de “el-Kümme (takke) günü”nde karşılaştıklarımızı hatırlıyor musun?” dedi. O da, “Evet! O günkü kadar daha zor bir şeyle karşılaşmamıştık. O gün Halid b. el- Velidin takkesi düşmüş olduğundan o da kızarak, “Onu muhakkak arayıp bulun!” diye sıkı bir emir vermişti. Biz de uzun aramadan sonra o takkeyi bulunca onu hemen alıp başına koydu ve daha sonra, bizden özür dileyerek dedi ki: “Beni kınamayın, zira Allahın Nebisi saç tıraşı olduğunda, biz onun saçını kapışırken kakülünden kesilen bir kısım saçı elime geçti. Ben de onu bu bez parçası içinde kendime kakül yaptım, o esnada onu düşürmüş olmak çok zoruma gitmişti.” dedi. Bize Muhammed b. Ubeyd haber verdi. O İsmail b. Ebu Hilalden, o da Ziyaddan şöyle dediğini rivayet etti: Halid b. el-Velid vefat edeceği sırada dedi ki: “Yeryüzünde bana en sevimli gelen şey; Muhacirler arasında bir seriyyedeyken, dondurucu soğuğun hüküm sürdüğü bir gecede arkadaşlarıma, “Haydi cihada!” diye seslenerek sabaha karşı düşman üzerine birlikte akın etmiş olmamızdı.” Bize Abdullah b. Nümeyr haber verdi; dedi ki: Bana İsmail anlattı. O da Kaystan şöyle dediğini rivayet etti: Halid b. el-Velidin şöyle dediğini duydum: “Allah yolunda cihad etmek, çoğu kez beni Kuran okumaktan alıkoyuyordu.” Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bana el-Velid b. Abdullah Cümey anlattı; dedi ki: Bana güvendiğim bir adam anlattı: O, Halid b. el-Velidin el-Hirede namaz kıldırırken, farklı surelerden okuduktan sonra halka dönerek, “Cihad, beni Kuran okuma taliminden alıkoydu.” dediğini söyledi. Bize Ebu Muaviye ed-Darir haber verdi; dedi ki: Bana Hişam b. Urve anlattı. O da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Beni Süleym kabilesi arasında ridde (dinden dönme) olayı meydana gelmişti. Bunun üzerine Ebu Bekir de Halid b. el-Velidi onların üzerine gönderdi. Halid onların bazılarını ağıllarda toplayarak ateşe verdi. Ömer, Ebu Bekire gelerek, “Allahın azabıyla insanları cezalandıran şu adamı azlet!” dedi. Ebu Bekir de, “Hayır vallahi! Allahın çekilmiş olan bir kılıcını, kendiliğinden kınına girmedikçe, ben tekrar onu kınına koyamam.” dedi. Ravi dedi ki: Daha sonra Ebu Bekirin kendisine verdiği emir ile Halid, derhal Müseylimenin üzerine yürüdü. Bize Abdullah b. Nümeyr haber verdi; dedi ki: Bize Hişam b. Urve anlattı; dedi ki: Bana babam şöyle haber verdi: Ömer, Ebu Bekire, “Halid b. el-Velidi azlet! Zira o, Allahın azabıyla insanlara işkence yapmıştır.” dedi. Ebu Bekir de, “Ben Allahın kafirler üzerine çekilmiş olan bir kılıcını, kendisi kınına girmedikçe kınına sokamam.” dedi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Utbe b. Cebire anlattı. O da asım b. Ömer b. Katadeden şöyle dediğini rivayet etti. Ayrıca bana Muhammed b. Abdullah anlattı. O da ez-Zühriden şöyle dediğini rivayet etti. Ayrıca bana Üsame b. Zeyd el-Leysi anlattı. O ez- Zühriden, o da Hanzale b. Ali el-Eslemiden şöyle dediğini rivayet etti. Yine bana Mesleme b. Abdullah b. Urve anlattı. O da babasından şöyle dediğini rivayet etti: -Hadisleri birbirlerine girdi. Hadisleri, birbirine karıştı – Araplardan irtidat edip, zekat vermeyi reddedenler çıkınca, Ebu Bekir onlarla savaşma konusunda arkadaşlarıyla istişarede bulundu. Onlara bir taraftan heyetler gönderdiği gibi, kendisi de, onların üzerinde daha etkili olmak üzere başka bir kanaldan askeri karargah kurup bizzat kendisinin de onların üzerine yürüyeceğini onlara açıkça duyurmuş oldu. Ebu Bekir, muhacirlerden oluşan 100 kişilik bir kuvvetle kanaldan geçerken Halid b. el-Velid de Ebu Bekirin sancağını taşıyarak Baka denilen yere vardı. Burası yolların kesişme noktası olması hasebiyle, halkın burada kendisine iltihak etmesini istedi. İslam ordusu, burada daha seri bir şekilde çıkış imkanını buldu. Birlikler birbirlerine kavuşunca Ebu Bekir, Halid b. el- Velidi onların başına komutan tayin etti ve ehl-i riddeye şu beş hususun teklif edilmesini, kabul etmedikleri takdirde, onların üzerine yürümesini emretti: 1) Allahtan başka ilah olmadığına tanıklık yapmaları, 2) Muhammedin de onun kulu ve Resulü olduğuna tanıklık yapmaları, 3) Namaz kılmaları, 4) Zekat vermeleri, 5) Ramazan orucunu tutmalarıdır. Ebu Bekir Medineye döndü. Halid b. el-Velid ise, beraberindeki Ensar ve Muhacirundan olan ilk Müslümanlarla beraber el-Bitah denilen yerde ehl-i riddeden olan Beni Temime hücum ederek Malik b. Nüveyreyi öldürdü. Sonra yine ehl-i riddeden olan Büzaha halkına saldırarak, bunlardan, Nebiye sövdüklerine ve mürtedliklerine devam edeceklerine dair kötü duyumlar alınca onları ateşe verdi. Halid, daha sonra el-Yemameye giderek orada Müseylime ile Hanifeoğullarının üzerine yürüdü. Müseylimeyi öldürerek Yemame halkıyla, büyükbaş, küçükbaş hayvanlar, silah ve teçhizat, atlar ve esirlere iyi davranma gibi konularda antlaşma yaptı. Daha sonra Ebu Bekire mektup yazarak şöyle dedi: “Kendileriyle daha da güçlendiğim kişiler öldürülmeden, atlar zayıflayıp develer ve Müslüman askerler de ölüm ve yaralanmalarla bitkin hale gelmeden onlarla antlaşma yapmadım.” dedi. Daha sonra Halid b. el-Velid; aralarında Müccaa b. Mürare ve kardeşlerinin de bulunduğu Beni Hanife kabilesinden olan on yedi kişilik bir heyetle, Yemameden Medineye döndü. Medineye döndüğünde, kılıç taşımaktan dolayı üzerinde demir pası izlerinin bulunduğu bir elbise, kılıç kuşanmış ve sarık bezinin arasına bazı okları takmış bir pozisyonla Mescide girdi. Orada evvela Ömer ile karşılaştı. Ömer kendisiyle hiç konuşmazken, Ebu Bekirden beklediği her türlü hoş iltifatı gördü. Halid, bu şekilde Mescitten Mescid-i Nebeviden sevinçli bir şekilde ayrıldı. Ömer, Ebu Bekirin kendisini çok memnun etmiş olduğunu görünce, susarak bir şey söylemek istemedi. Çünkü Ömer, Halidin Malik b. Nüveyreyi öldürüp karısını nikahlamasından ve ondan önce de Beni Cezimeye yapmış olduklarından dolayı, gönlünde bir rahatsızlık duymuştu. Muhammed b. Ömer dedi ki: Halid b. el-Velidin Yemameden Medineye döndüğü şeklindeki bu rivayet bizim katımızda en sağlam rivayettir. İlim ehlinden bazı kişiler, Halid b. el-Velidin Yemamedeki görevini tamamlayınca, Ebu Bekirin kendisine mektup yazarak Iraka yürümesini emrettiğini, kendisinin de bu emri yerine getirdiğini rivayet etmişlerdir. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Şeyban b. Abdurrahman anlattı. O Cabirden, o amirden, o da el-Bera b. azibten rivayet etti. Ayrıca bana Talha b. Muhammed b. Said anlattı. O babasından, o da Said b. el-Müseyyebten rivayet etti. İkisi şöyle dediler: Ebu Bekir es-Sıddık, Halid b. el-Velide mektup yazarak, Yemamedeki işini bitirdikten sonra Iraka yürümesini emretti. Halid de oraya yürüdü. el- Hireye varınca, Haffan denilen yerde konakladı. O sırada da el- Merzüban da Kisranın el-Hiredeki bir hükümdarı olarak bulunuyordu ki, en-Numan b. el-Münzirin ölümünden sonra onu oraya tayin etmişti. Burada, Kabisaoğulları ve Salebeoğulları ile Abdülmesih b. Hayyan b. Bukayle kendisini karşıladılar. el-Hireden es-Sevada çekilme karşılığında kendisine 100.000 dinar cizye vermek üzere Halid ile bir anlaşma yapmayı önerdiler. Kendisi de bunu kabul ederek oraya çekildi. Bu şekilde onlarla bir barış protokolü imzaladı. Bu da İslamdaki ilk cizye olmuş oldu. Halid daha sonra Aynüttemr denilen yere yürüyerek oradaki insanları İslama davet etti. Ancak onlar bunu reddedince onlarla şiddetli bir çatışmaya girdi. Allah onu orada muzaffer kıldı. Onlardan birçok insan öldürdüğü gibi, birçoğunu da esir aldıktan sonra bunların bir kısmını Ebu Bekire gönderdi. Ondan sonra da, Ülleys halkını kuşattı. Burası Fıratın aşağısında bulunan bir yerdir. Burada, Hani b. Cabir et-Tainin arabuluculuğuyla 80.000 dirhem (cizye) üzerinden bir antlaşma yaptı. Oradan da, Fıratın kıyısında bulunan Banikyaya indi. Buradakilerle sabaha kadar savaştıktan sonra onlardan gelen teklif üzerine onlarla da bir barış protokolü imzaladı. Konağı Fırat kıyısında bulunan Saluba b. Basbehra ile de 1.000 dirhem cizye karşılığında bir antlaşma yaptı. Daha sonra Ebu Bekir ona bir mektup yazıp, Şama gitmesini emretti. Mektubunda, “Ben seni askerlerinin üzerinde bir komutan olarak tayin ettim, aynı zamanda sana bir talimat yazdım. Onu okuyarak gereğini yerine getirmeni istiyorum. Şimdi Şama git, ta ki mektubumun gereğini yerine getirmiş olasın.” diyordu. Halid ise, “Bu, Ömerin işidir. O, Irakın benim elimle fetholunmasını kıskanmıştır.” dedi. Daha sonra, yerine el-Müsenna b. Harise eş-Şeybaniyi vekil bırakarak kılavuzlar eşliğinde Dumetülcendel denilen yere geldi, böylece Ebu Bekirin mektubu ve onun Şerik b. Abede el-Aclani ile ilgili olan talimatının gereğini yerine getirmiş oldu. Halid, Ebu Bekirin hilafeti döneminde Şama tayin edilen emirlerden birisi idi. O civarda birçok fetihler gerçekleştirmişti. Dımaşk Barış Antlaşmasını gerçekleştirip o çevre halkının gereğini yerine getirmeleri için bir protokol düzenleyen kişiydi. Ebu Bekir vefat ederek yerine Ömer halife olunca, Halidi üzerinde bulunduğu ordu komutanlığından azlederek yerine Ebu Ubeyde b. el- Cerrahı tayin etti. Halid, Ebu Ubeyde ile beraber cihad etmeye devam etti. Bu, kendisi için Allah yolunda verdiği bir imtihanın, bu yoldaki yeterliliğinin ve girişkenliğinin ifadesi idi. Hicri 11. yılda Hımsta vefat edinceye kadar bu tutumunu sürdürdü. Vasiyetini Ömer b. el-Hattaba yaptı, vefat edince de Hımsa bir mil mesafede bulunan bir köye defnedildi. Muhammed b. Ömer dedi ki: Ben bu köyün durumunu sorduğumda onun, harap olduğunu söylemişlerdi. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı. O asım b. Behdeleden, o da Ebu Vailden Halid b. el-Velidin şöyle mektup yazdığını rivayet etti: Bismillahirrahmanirrahim Halid b. el-Velidden, Rüstem, Mehran ve Farisin varlıklı eşrafına. Hidayete uyanlara selam olsun! Ben kendisinden başka hiçbir ilahın olmadığı Allaha olan hamdimi size iletirim. Bundan sonra; size İslamı kabul etmenizi teklif ediyorum. Eğer onu kabul ederseniz; İslam ehli için geçerli olan her şey, sizin için de geçerli olacaktır. Eğer bunu kabul etmezseniz size cizyeyi teklif ediyorum. Bunu kabul ettiğiniz takdirde, cizye ehlinin sahip olduğu tüm haklara siz de sahip olur ve sorumlu oldukları her şeyden siz de sorumlu olacaksınız. Eğer bunu da kabul etmezseniz, biliniz ki benim yanımda Faris halkının şarabı sevdiği kadar, Allah yolunda cihad etmeyi seven yiğitler vardır. Bize Abdullah b. ez-Zübeyr el-Humeydi haber verdi; dedi ki: Bize Süfyan b. Uyeyne anlattı. O İsmail b. Ebu Halidden, o da Kays b. Ebu Hazimden şöyle dediğini rivayet etti: Ben, Halid b. el-Velide bir miktar zehir getirildiğinde, “Bu nedir?” diye sorduğunu, kendisine, “O, zehirdir.” dediklerinde ise; (Süfyan ağzına işaret ederek), Halidin “Bismillahi” diyerek onu içtiğini gördüm.” Abdullah b. ez-Zübeyr, bu olayın el-Hirede gerçekleştiğini söylemiştir. Bize el-Fadl b. Dükeyn ile Muhammed b. Abdullah el-Esedi haber verdiler; dediler ki: Bize Yunus b. Ebu İshak anlattı; dedi ki: Bize Ebüs-Sefer anlattı; dedi ki: Halid b. el-Velid, el-Hireye inince, Ümmül-Merazibeoğullarının konuğu oldu. Onlar kendisine, “Acemlerin, sana zehir içirmelerinden sakın!” dediler. O da, “Bana bir miktar zehir getirin!” dedi. Kendisine zehir getirdiklerinde onu avucuna alıp ağzına atarak yutuverdi ve Allahın izniyle ona hiçbir zarar vermedi. Bize Hişam b. el-Velid et-Tayalisi haber verdi; dedi ki: Bize Şube anlattı. O el-Hakemden, o da Kays b. Ebu Hazimden şöyle dediğini rivayet etti: Halid b. el-Velid, Yermuk gününde, üzerinde iki tarafı birbirinden farklı tek bir elbise bulunduğu ve arkasında da Resulallahın ashabı bulunduğu halde bize imamlık yaptı. Bize Süleyman b. Harb haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı. O Ata b. es-Saibden, o da Muharib b. Disardan şöyle dediğini rivayet etti: Halid b. el-Velide, “Senin askerlerin arasında içki içen vardır.” denildiğinde, atına binerek askerlerinin arasına geldiğinde, atının boynuna içki kırbasının asılı bulunduğu bir adamla karşılaştı. Ona, “Bu nedir?” dedi. O da, “Sirkedir.” dedi. Halid ise, “Ya Rabbi! Onu sirkeye dönüştür.” dedi. Adam arkadaşlarının yanına gelerek, “Ben size Arapların hiç içmedikleri bir şarap getirdim.” dedi. Onlar da o kırbayı açtıklarında içindekinin sirke olduğunu gördüler. Bunun üzerine arkadaşları kendisine, “Yazıklar olsun sana! Sen bize şarap yerine sirke getirmişsin.” dediler. O da, “Bu Halidin duasının eseridir” dedi. Bize Müslim b. İbrahim haber verdi; dedi ki: Bize Cüveyriye b. Esma anlattı O da Nafiden şöyle dediğini rivayet etti: Halid Şamdan döndüğünde, sarık bezinin arasında koymuş olduğu bazı kanlı oklar bulunmaktaydı. Ömer kendisini Mescidde karşıladığında, onun sarığının arasındaki o okları çıkarıp kendisine, “Beraberinde kanlı oklar bulunduğu halde nasıl Resulallahın Mescidine girebiliyorsun? Biliyorum, sen cihad ettin, Allah yolunda savaştın; ama senden önce de Müslümanlar cihad etmiş ve Allah yolunda savaşmışlardı; fakat onların hiç biri böyle yapmamıştı.” dedi. Bize el-Fadl b. Dükeyn ve Muhammed b. Abdullah el-Esedi haber verdiler; dediler ki: Bize Yunus b. Ebu İshak anlattı. O el-Ayzar b. Hureysten şöyle dediğini rivayet etti: Halid b. el-Velid dedi ki: “İki günümden hangisiyle Allaha sığınacağımı bilemiyorum. Allahın bana şehadet nasip edeceği gün ile mi, yoksa Allahın bana bir keramet ihsan edeceği gün ile mi?” Bize el-Fadl b. Dükeyn ve Muhammed b. Abdullah el-Esedi haber verdiler; dediler ki: Bize Yunus b. Ebu İshak anlattı. O Ebüs-Seferden şöyle dediğini rivayet etti: Halid b. el-Velid Şamda hastalandığında, can çekişirken yanında bazı insanlar hazır bulundu. Bazılarının, “O can çekişiyor.” dediklerini duyduğunda, “Evet öyledir, ben bundan dolayı Allahtan yardım diliyorum.” dedi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Abdurrahman b. Ebüz-Zinad ile diğerleri anlattılar; dediler ki: Halid b. el-Velid, Ömer b. el-Hattab tarafından azledildikten sonra, umre yaparak döndüğünde, Medineye uğrayarak Ömer ile görüştü. Daha sonra Şama dönerek Hımsa gitti. Hicri 21. yılında vefat edinceye kadar hep orada kaldı. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Amr b. Abdullah b. Anbese anlattı; dedi ki: Muhammed b. Abdullah b. Amr b. Osmandan şöyle dediğini duydum: Halid b. el-Velid, Ubeyde b. el-Cerrah ile bir ordu komutanı olarak vefat edinceye kadar, hep beraber oldu. Onun vefatının ardından yerine geçen Iyad b. Ganm el-Fihri ile beraber kalmaya da devam etti. Halid, Hıms geçidine çekilerek orada elindeki at ve silahlarla hastalanıncaya kadar oranın muhafızlığını yaptı. Ebüd-Derda, hastalığı esnasında onun ziyaretine geldiğinde, Halid dedi ki: “Körfezde muhafaza ettiğim şu atlarımı ve silahlarımı, Allah yolunda cihada hazırlık ve onların sırtında cihad edilecek bir kuvvet olmak üzere tahsis etmiş bulunmaktayım. Bunların yem ve bakım giderlerinin kendi malımdan karşılanmak üzere, Medinedeki evimi de Allah yolunda bir sadaka olarak satılmamak ve miras bırakılmamak kaydıyla vakfediyorum. Buna dair de, el-Cabiyeye geldiği sırada bir araya geldiğimiz gecelerde, böyle yapmamı tavsiye eden Ömer b. el-Hattabı da buna şahit gösterdim. O, ne iyi bir İslam yardımcısıdır! Vallahi Ey Ebüd-Derda! Eğer Ömer vefat ederse, kesinlikle hiç hoşlanamayacağın şeylerin meydana geleceğini göreceksin.” Ebüd- Derda da, “Vallahi ben de aynı şeyi düşünüyorum.” dedi. Halid dedi dedi ki: “Ben bu hastalığım esnasında Ömer ile ilgili olarak kendi kendime bir şeyler düşünürken, Ebüd-Derdayı kastederek Allahtan düşüncelerimi kendisiyle paylaşabileceğim birisi hazır bulundu. Ömerin, her işinde hep Allahın emrini gözettiğini anladım. Bir nal tekini kendisi alacağı, bir nal tekini de benim alacağım şekilde, malımı (ortadan ikiye) bölecek bir elçi bana gönderdiğinde içimden kendisine biraz gücenmiştim. Oysa kendisinin, benden öncekilere de Bedire katılanlara da aynı muameleyi yaptığını anladım. Akrabası olarak bilinmeme rağmen, bu muamele bana ağır geldiği gibi, aynı şekilde başkasına da ağır gelmişti. Ancak onun, akrabalığa bakmadan ve Allahtan başka kınayıcıların kınamasından korkmadan sadece Onun emrini yerine getirmeye çalıştığını gördüm. İşte kendisine karşı küskünlüğümü ortadan kaldıran husus da budur. O benimle olan yakınlığını kendi katında sadece överek nazari bir şekilde çokça dile getirirdi. Ben savaş ve düşman komplolarıyla karşı karşıya bulunduğum sıralarda; bu yüzden bir gelir, bir giderdim. Buna mukabil bana bir şey verilmesine, o hep karşı çıkardı. Ben, geride bırakacağım eşimi ona emanet ediyor, vasiyetimin ve sözleşmelerimin yerine getirilmesini ona bırakıyorum.” Ravi dedi ki: Halidin bu vasiyeti Ömere iletildi. O da onu kabul ederek ona Allahtan rahmet diledi ve vasiyetnamesindeki maddeleri yerine getirdi. Ömer daha sonra onun geri de kalan eşini nikahladı. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Ömer b. Abdullah b. Rebah anlattı. O da Ebu Rebah Halid b. Rebahtan şöyle dediğini rivayet etti: Salebe b. Ebu Malikin şöyle dediğini işittim: Ömer b. el-Hattabı Kubada Ensar ve Muhacirlerden oluşan bir grupla beraber Cumartesi günü gördüm. O sırada Şam halkından hacca gitmek üzere Mescidde namaz kılan bir takım insanlar vardı. Ömer, “Bu topluluk kimlerdir?” dedi. “Bunlar Yemenlidir.” dediler. Ömer, “Şam bölgesinin hangi şehirlerinde konakladınız?” dedi. Onlar da, “Hımsta.” dediler. Ömer, “Oradan yeni bir haber var mı?” diye sordu. Onlar, “Hımstan yola çıktığımız gün Halid b. el- Velid vefat etmişti.” dediler. Bunun üzerine Ömer, birkaç kere “İnna lillah ve inna ileyhi raciun” diyerek sustu ve ona bol bol rahmet dileyerek dedi ki: “Allaha yemin ederim ki, o, Allah düşmanlarının yapmak istedikleri birçok katliamlarını durdurdu. O uğurlu, bereketli bir karaktere sahipti.” Bunun üzerine Ali b. Ebu Talib, “O halde niçin kendisini azlettin?” dedi. “Ben onu, malını şerefli ve sadık insanlara dağıtmak üzere azlettim.” dedi. Ali, “Yani sen onu malını israf etmekten alıkoymak ve askerlerine bırakmak üzere mi azletmiş oldun?” dedi. Ömer, “O buna razı olmazdı.” dedi. Ali ise, “Keşke onu denemiş olsaydın.” dedi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Yezid b. Abdülmelik anlattı. O el-Haris b. el-Hakem ed-Damriden, o da Gıfaroğullarından olan yaşlı bir kişiden şöyle dediğini rivayet etti: Halid b. el-Velidin vefatından sonra Ömer b. el-Hattabın Kudeyd ile Usfan denilen iki yer arasındayken Halidi hatırlayarak, “Halidin vefatıyla İslamda hiç kapanamayacak bir gedik açılmıştır.” dediğini duydum. Ravi dedi ki: Ben de Ömere, “Ey Emirül-Müminin! Halid hayattayken onunla ilgili görüşün böyle değildi.” dedim. Ömer de, “Ona karşı yaptıklarımdan dolayı pişmanım.” dedi. Muhammed b. Ömer dedi ki: Bana Yezid b. Abdülmelikten başkası da şöyle anlattı: Ömer haccederken beraberinde, Zübeyd b. es-Salt da vardı. Ömer onunla birçok kere yol arkadaşlığı yapmıştı. Zübeyd dedi ki: “Biz geceleyin bir müddet yol yürüdükten sonra, istirahat için Gazal tepesinin kıyısına çekildik. Bu sırada Şamdan gelen hurma tüccarları Halidi anarken onlardan olan bir şair, recez türünden şöyle bir şiir söyledi: Halidi gördüğünde, onu kurumuş bir ağaç gibi bulursun, O, Acemler arasında insaflı birisi olarak bilinirdi. Kuzey rüzgarı da onun vefatıyla soğuk, soğuk esmektedir. Bunu duyan Ömer, sık sık ona rahmet diledi. Zübeyd ona dedi ki: “Ben senin ona karşı olan tavrını, ancak şairin dediği gibi görmekteyim. Şair şöyle demişti: Hayattayken bana hiç bir katkıda bulunmadığın halde, Ölümümden sonra iyiliklerimi saymanın bana ne faydası var?” Ömer dedi ki: “Öyle söyleme! Allaha yemin ederim ki, ona, mal verme dışında kendisine karşı hiçbir tavrım yoktu. Allaha yemin ederim ki, el- Cemmada taş üstünde taş kalıncaya kadar, onun hep hayatta kalmasını dilerdim.” Bize Abdullah b. ez-Zübeyr el-Humeydi haber verdi; dedi ki: Bize Süfyan b. Uyeyne anlattı; dedi ki: Bize İsmail b. Ebu Halid anlattı; dedi ki: Kays b. Ebu Hazimın şöyle dediğini duydum: Halid b. el-Velid vefat edince, Ömer (r), “Allah Ebu Süleymana rahmet eylesin! Onunla ilgili bazı durumları, olduğundan farklı biliyorduk.” dedi. Bize Müslim b. İbrahim haber verdi; dedi ki: Bize Cüveyriye b. Esma anlattı. O da Nafiden şöyle dediğini rivayet etti: Halid vefat ettiğinde at, silah ve kölesinden başka bir şey bırakmamıştı. Bu durum Ömer b. el-Hattaba ulaşınca, “Allah Ebu Süleymana rahmet eylesin. O, zannettiğimizden farklıymış.” dedi. Bize Kesir b. Hişam haber verdi; dedi ki: Bize Cafer b. Bürkan anlattı; dedi ki: Bize Yezid b. el-Asam anlattı; dedi ki: Halid b. el-Velid vefat edip, Halidin annesi, üzerine ağladığında, Ömer dedi ki: “Ey Ümmü Halid! Sen Halide ve onun kazandığı bütün mükafatlara zarar mı vermek istiyorsun? Koyulaşacak derecede ellerine kına yakmadan, sizde misafir olarak kalmayacağıma karar verdim.” Bize Veki bi el-Cerrah, Ebu Muaviye ed-Darir ve Abdullah b. Nümeyr haber verdiler; dediler ki: Bize el-Ameş anlattı. O da Şakik b. Selemeden şöyle dediğini rivayet etti: Halid b. el-Velid vefat ettiğinde Beni el-Muğire kadınları, Halidin evinde bir araya gelerek ağladıklarında; durum Ömere şöyle iletildi: “Onlar Halidin evinde toplanarak ağlamakla hoşlanmadığın bazı şeyleri sana duyurabilirler. Onlara haber gönder de, onları bundan sakındır!” denildi. Ömer de, “Onların, yüzlerini yırtmadan ve bağırmadan Ebu Süleymana gözyaşları dökmelerinde bir sakınca bulunmamaktadır.” dedi. Bize Hişam b. el-Velid et-Tayalisi haber verdi; dedi ki: Bize Şerik anlattı. O asım b. Behdeleden, o da Ebu Vailden şöyle dediğini rivayet etti: Halid b. el-Velid vefat ettiğinde, Ömer dedi ki, “Beni el-Muğire kadınlarının, sinelerini yırtmadan ve bağırmadan Ebu Süleymana gözyaşı dökmelerinde bir sakınca yoktur.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Bekir b. Abdullah b. Ebu Sebre anlattı. O da Abdullah b. İkrimeden şöyle dediğini rivayet etti: “Ömer insanları, ölüye sesli ağlamaktan sakındırmıştır.” şeklindeki halkın laflarına hayret ediyorum. Oysa Medine ve Mekkede Beni el-Muğire kadınları, yakalarını yırtarak ve yüzlerine vurarak bir taraftan Halide, ağlıyorlar, bir taraftan da gelen misafirlere yemek ikram ediyorlardı da, Ömer de bundan dolayı onlara müdahale etmiyordu. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Abdurrahman b. Ebüz-Zinad anlattı; dedi ki: Halid b. el-Velid, Ömere benzemekteydi. Yani onun hem fiziki, hem de nitelikleri itibariyle ona benzerdi. Alkame b. Ulase ise, bir seher vakti, benzeşmesinden dolayı, Ömer ile konuşurken onu Halid b. el-Velid sanmıştı.
729. Abdullah b. Ebu Ümeyye
Abdullah b. Ebu Ümeyye b. el-Muğire b. Abdullah b. Ömer b. Mahzum. Onun annesi, atike bt. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf b. Kusaydır. Abdullah b. el-Muğirenin esas adı, Süheyldir. Ona, (“kafilenin yol azığı” anlamında) “Zadür-Rekb” denilirdi. Çünkü ona, bir topluluğun kendisine refakat etmesi durumunda onlara harcamalarda bulunurdu. Abdullah b. Ümeyyenin Çocukları: 1. Abdullah, 2. Süleyman. Küçük yaşta öldü. Bunların annesi, Ümmü Abdullah bt. Tarık b. amir b. Sad b. Rebia b. Yerbu b. Vaile b. Nasr b. Muaviyedir. 3. Hatice: Annesi, Rayta bt. Hişam b. el-Muğire b. Abdullah b. Ömer b. Mahzumdur. 4. Abdullah b. Ümeyye b. el-Muğire, Kureyş arasında Resulallaha karşı aşırı derece düşmanlık besleyenlerdendi ve onun Allah katından getirdiğini en açık şekilde reddedenlerdendi. O, aynı zamanda Resulallaha eziyet verirdi. O toplu bir şekilde Müslümanlara böyle eziyet verdiğinden dolayı hakkında bazı ayetler gelmiş bir kimsedir. Kureyşin Resulallah ile savaşmak üzere yola çıktıklarında, hep onlarla beraber hareket ederdi. Resulallah kaza umresini eda etmek üzere Mekkeye girdiğinde o, Mekkeden on mil ileride bulunan Alyda konakladı. Resulallah Mekkeden ayrılıncaya kadar hep orada kaldı. Orada kendisine uğrayan herkesten Resulallah ve beraberindekiler hakkında hep istihbarat toplamaya çalışıyordu. Kendisine uğrayan herkes, Müslümanların durumunu hep kınıyor ve küçümsüyordu. Sonunda Bekir b. Hevazinoğullarından bir adam uğradığında, kendisine “Ey Ebu Muhammed! Sana doğru veya yalandan hangisi daha hoş gelir?” diye sordu. O da, “Tabii ki doğrusu. Yalanda hiçbir hayır yoktur.” dedi. Bunun üzerine, Resulallah ile beraberindekilerin güçlerini, sağlamlıklarını, topluluklarını ve durumlarının yüceliğini olduğu gibi anlatınca dedi ki: “Ben o adamın dediklerini tam anlamıyla anladığım gibi onun sözleri beni oldukça da etkiledi. Şimdi daha önce yaptıklarıma da pişman olup, kalbime İslam sevgisi girdi. Ancak Muhammedin Müslümanlığımı kabul edeceğini sanmıyorum.” dedim. Daha sonra, çıkıp ona varma tutkusu içime girdi. Bu arada Ebu Süfyan b. el-Haris ile karşılaştığımda onun da benimle aynı görüşte olduğunu anlayınca, beraberce Resulallaha varmak üzere Medineye gittik. es-Sükya ile el-Arc arasındaki Nikul-Ukkab denilen yerde kendisiyle karşılaştık. Bu sırada Onun Mekke fethine çıkmak istediğinin farkında değildik. Çünkü bu bilgi Mekke halkından saklanmıştı. Biz, huzuruna çıkmak istediğimizi kendisine bildirince, önce bunu kabul etmedi. Daha sonra Ümmü Seleme kendisiyle konuşarak, “Ey Allahın Resulü! (Ebu Süfyan b. el-Haris b. Abdülmuttalibi kastederek) o, senin kayınpederin, amcanın ve halanın oğlu ve senin sütkardeşindir. Allah onları Müslüman olarak buraya getirmiştir. Onlar sana insanların en kötüsü olamazlar.” dedi. Resulallah da, “Benim onlara ihtiyacım yok. Kardeşine gelince o, Mekkede bana diyeceklerini dedi.” dedi. Ümmü Seleme dedi ki: “Sana olan hep kendi kavminden olmuştur. Kureyşten her yanlış şey konuşan kimseler hakkında ayet nazil olduğu halde sen suçu bundan daha büyük olanları bile affettin. Suçundan ötürü onu affetmeye en layık olan kişi de sensin.” dedi. Bunun üzerine Abdullah b. Ebu Ümeyye dedi ki: “Ben seni tasdik etmeye, sana iman etmeye geldim; benim seninle akrabalık ve sıhriyet bağım var.” Bu arada Ümmü Seleme de bir taraftan Resulallah ile konuşarak onun, onlara yumuşak davranmasına çalışıyordu. Sonuçta Resulallah da onlara kibar davranınca, onlar İslama girdiler ve iyi birer Müslüman haline geldiler. Her ikisi de Resulallah ile beraber Mekkenin fethi, Huneyn savaşı ve Taifin fethine katıldılar. Abdullah b. Ebu Ümeyyeye Taifin kalesinden atılan bir ok isabet edince orada şehit olarak vefat etti.
730. Said b. Hureys
Said b. Hureys b. Amr b. Osman b. Abdullah b. Ömer b. Mahzum. Annesi, Amre bt. Hişam b. Hizyem b. Said b. Riyab b. Sehmdir. Said b. el-Hureysin Fatıma adında bir kızı olup, Ammar b. Yasir ile evlenmiş ve ondan çocuğu olmuştur. Onun annesi, bir ümmü veleddir. Said b. el- Hureysten sonra arkasında kalan çocuğu kalmamıştır. Kendisi Amr b. el- Hureysin kardeşidir. Ancak Amrdan daha yaşlı idi. O, Mekkenin fethinden önce Müslüman olup, fetih gününde İbn Hatalı öldüren kişidir. Resulallah , Beytullahta bulduğu eşyayı taksim edip ondan bir miktarını kendisine vermiştir. Said b. Hureys, kardeşi Amr b. el-Hureys ile beraber Kufeye yönelerek oraya yerleşmişlerdir. Daha sonra Horasana ordular gönderilince onlar da bu orduya katılmışlardır.