"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Ebu Bekire Biat Edilmesi

Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Bekir b. Abdullah b. Ebu Sebre, Mervan b. Ebu Said b. el-Muallanın şöyle dediğini haber verdi: Said b. el-Müseyyebi şöyle konuşurken duydum. Yine bize Musa b. Muhammed b. İbrahim, ona babası, ona Abdurrahman b. Sabiha et-Teymi, babasının şöyle dediğini haber verdi. Yine bize Abdurrahman b. Ömer, ona da Nafi, İbn Ömerin şöyle dediğini haber verdi. Yine bize Muhammed b. Abdullah, ona ez-Zühri, ona da Urve, Ayşenin şöyle dediğini haber verdi. Yine bize Ebu Kudame Osman b. Muhammed, ona da Ebu Vecze, babasının şöyle dediğini haber verdi. Bunların dışındaki bazı raviler de bana bu [gelecek rivayetin] bir kısmını anlattı. [Bu rivayette] ravilerin sözlerinin birbirine eklenmesiyle birlikte [ortak bir rivayet olarak] şöyle dediler: Ebu Bekire Allah Resulünün vefat ettiği gün -hicretin 11. senesi Rebiülevvel ayının 12sinde Pazartesi günü- biat edildi. Onun evi, el-Haris b. el-Hazrecoğullarından olan eşi Habibe bt. Harice b. Zeyd b. Ebu Züheyrin yanında es-Sünh denilen yerde idi. Kıldan yapılmış bir oda ona dar gelmişti. Ama Medinedeki evine taşınıncaya kadar buna bir ilave yapmadı. es-Sünh denilen yerdeki o odasında kendisine biat edildikten sonra altı ay daha oturdu. Medineye yürüyerek gidiyordu. Bazen de kendisine ait bir ata biniyordu. Üzerinde bir izar ile kırmızı çamurla boyanmış bir de rida vardı. Medineye geliyor, halka namaz kıldırıyordu. Yatsı namazını kıldırdıktan sonra es-Sünhtaki ailesine dönüyordu. [Medinede] olduğu zaman kendisi, olmadığı zaman da Ömer b. el-Hattab insanlara namaz kıldırıyordu. Cuma günü gündüzün başlangıcında es-Sünhta kalıyor, saçını ve sakalını boyuyordu. Sonra Cuma namazının kılınacağı mekana gidiyor ve halka Cuma namazını kıldırıyordu. O tüccar bir adamdı. Her gün çarşıya gidip alışveriş yapıyordu. Akşamları kendisine gelen şahsına ait bir koyun sürüsü vardı. Bazen kendisi sürüye giderdi. Bazen de ona yardım edilir ve sürü onun için otlatılırdı. Kabilenin koyunlarını sağardı. Kendisine halife olarak biat edilince kabileden genç bir kız “Artık bundan sonra evimizin bol süt veren koyunlarını bizim yerimize sağan olmaz.” dedi. Genç kızı duyan Ebu Bekir şöyle dedi: “Hayır, ömrüme yemin olsun ki, onları sizin için mutlaka sağacağım. İçine girdiğim makamın [daha önce] edindiğim huylarımı değiştirmeyeceğini ümit ediyorum.” Böylece onların koyunlarını sağmaya devam etti. Kabilenin söz konusu kızına bazen, “Kızım, [sütü sağarken] köpürtmemi mi, yoksa köpüksüz sade bırakmamı mı arzu edersin?” derdi. Kız da bazen “Köpürt!” bazen de “Köpürtme!” derdi. O da kız bunlardan hangisini söylerse onu yapardı. Bu minval üzere Sünhta altı ay kaldı. Sonra Medineye taşındı ve orada ikamet etti. Sonra içinde bulunduğu durumu düşündü ve şöyle dedi: “Hayır, vallahi halkı idare etmek, ticaretle beraber gitmiyor. Halkın idaresi sadece ona yoğunlaşarak ve onların işlerine bakarak düzgün yapılabilir. Ailem için halka uygun olanı [yapmam] gerekir.” Böylelikle o ticareti bıraktı. Gün be gün kendisinin ve ailesinin durumuna uygun olacak; hac ve umre yapmasını temin edecek bir meblağı Müslümanların malından [hazineden] nafaka olarak istedi. Ona takdir ettikleri maaş, senelik 6000 dirhem idi. Vefatı yaklaştığında şunları söyledi: “Müslümanların malından yanımızda kalanı geri iade edin! Ben kesinlikle bu maldan bir şey almam. Falan falan yerdeki arazim, kendilerinin mallarıyla aldığım için Müslümanlara aittir. Bu arazi, süt veren bir deve, kılıç yapıp parlatan bir köle ile beş dirhem değerinde bir kumaş Ömere teslim edildi. Bunun üzerine Ömer, “O, gerçekten kendinden sonrakini zora soktu.” dedi. [Dediler ki:] Ebu Bekir hicri 11. yılda hac için Ömer b. el-Hattabı görevlendirdi. Sonra kendisi 12. senenin Receb ayında umre yaptı. Kuşluk vaktinde Mekkeye girdi ve evine geldi. Ebu Kuhafe yanında iki gençle beraber evin kapısında oturuyordu. Kendisine, “Bu senin oğlundur.” denilinceye kadar onlara bazı olayları anlatıyordu. [Bu sözü duyunca] ayağa kalkarak dikildi. Ebu Bekir bineğini çöktürmek için acele etti; ama daha çökmeden ayakta iken ondan indi ve “Babacığım! Sen ayağa kalkma!” dedi. Sonra onu kucaklayıp sarıldı. Ebu Kuhafenin iki kaşının ortasını öptü. İhtiyar, onun gelişine sevincinden dolayı ağladı. Attab b. Esid, Süheyl b. Amr, İkrime b. Ebu Cehil ile el-Haris b. Hişam Mekkeye geldiler ve “Ey Allah Resulünün halifesi! Selam olsun sana!” diyerek onu selamladılar. Sonra da Ebu Kuhafeye selam verdiler. Ebu Kuhafe, Ebu Bekire, “Ey Atik [Cehennemden azat edilmiş], Bunlar eşraftandır. Onlarla iyi arkadaşlık et!” deyince o da şöyle dedi: “Babacığım! La havle ve la kuvvete illa billah [Allahtan başka hiçbir güç ve kuvvet yoktur]! Allahın yardımından başka kendisine dair hiçbir gücümün olmadığı ve iki elin [yetmediği] büyük bir iş, başıma sarıldı.” Ebu Bekir sonra içeri girdi, yıkandı ve çıktı. Arkadaşları onun ardına düştü. Onları bir köşeye çekip “Acele etmeyin, yavaş yürüyün!” dedi. İnsanlar onu karşılıyor, ona doğru yürüyor ve Peygamber için ona taziyede bulunuyorlardı. O ise ağlıyordu. Nihayet Kabeye vardı. Ridasının ortasını sağ koltuğunun altına aldı, iki ucunu sol omzunun üzerinden göğsüne ve sırtına salıverdi. Sonra Rükn-i Yemaniyi selamladı. Akabinde yedi defa tavaf yapıp iki rekat namaz kıldı. Sonra evine gitti. Öğlen vakti olunca dışarı çıktı ve aynı şekilde tekrar Kabeyi tavaf etti. Daha sonra Darünnedveye yakın bir yere oturdu ve şöyle dedi: “Bir zulümden şikayetçi olan veya bir hak talebinde bulunan biri var mı?” Hiçbir kimse [bu husus için] ona gelmedi. Halk halifelerini iyi bir insan diye övdü. Sonra ikindi namazını kıldırıp oturdu. İnsanlar ona veda edip ayrıldıktan sonra Medineye dönmek üzere yola çıktı. Hicri 12. senede hac vakti gelince Ebu Bekir, o sene kendisine vekil olarak Medinede Osman b. Affanı bıraktı ve ifrad haccı yaparak insanlarla beraber haccı eda etti.