Bize Haccac b. Muhammed haber verdi. O İbn Cüreycden rivayet etti; dedi ki: Bana Ebu Harb b. Ebül-Esved anlattı. O da Ebül- Esvedden şöyle dediğini rivayet etti: İbn Cüreyc ve bir adam Zazanın şöyle dediğini rivayet ettiler: Aliye (r) Ebu Zer soruldu. Ali, “O aciz kaldığı bir ilim kavradı. Cimri ve hırslıydı. Dini için cimri, ilim için hırslıydı. Ona çok soru sorulur; bazen ilmi verir, bazen de vermezdi. O ilimle kabı dolana kadar kendisine ilim verilendir.” dedi. Alinin “O, aciz kaldığı ilimle doldu.” sözünün ne anlama geldiğini bilemediler. O ilmi keşfetmekte mi aciz kaldı, yoksa yanında bulunan ilimden mi? Yahut Peygamberden talep edilen ilme varmaktan mı aciz kaldı? Bize Süleyman b. Abdurrahman ed-Dımaşki haber verdi; dedi ki: Bize el-Velid b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Amr (yani el- Evzai) haber verdi; dedi ki: Bana Mersed veya İbn Mersed anlattı. O da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Zer el-Gıfarinin yanında oturdum. Başında bir adam duruyordu. Ona, “Emirül-Müminin seni fetva vermekten men etmedi mi?” dedi. Bunun üzerine Ebu Zer boğazına işaret ederek, “Vallahi, eğer keskin kılıcı buraya koyarak benden Peygamberden duyduğum bir kelimeyi terketmemi isterseniz beni öldürmeden onu söylerim.” dedi. Bize Veki b. el-Cerrah haber verdi. O Fıtr b. Halifeden, o Münzir es- Sevriden, o da Ebu Zerden şöyle dediğini rivayet etti: Resulallah gökyüzünde kanat çırpan kuş hakkında bize ilim vermeden bizi terk etmedi.