Sonra Resulallahın Hendek gazvesi hicretin 5. yılında Zilkade ayında meydana geldi. Bu gazve, Ahzab gazvesidir. [Dediler ki:] Resulallah Beni en-Nadiri kovunca gidip Haybere yerleştiler. Onların ileri gelen reislerinden bir kısmı Mekkeye gittiler ve Kureyşlileri Peygambere karşı savaşmaya teşvik ettiler. Onlarla muahede yapıp Peygambere karşı savaşmak üzere onlarla birlik oldular ve harekete geçmek için bir tarih belirlediler. Sonra onların yanından ayrılıp Gatafan ve Süleym kabilelerine gittiler ve aynı sözleşme ve minval üzere onların yanından ayrıldılar. Kureyş hazırlandı. Ehabişlerini ve kendilerine tabi olan Arapları topladılar. Sayıları 4.000 kişiydi. Sancak kuşanmayı Darünnedvede yaptılar. Osman b. Talha b. Ebu Talha sancağı kaldırdı. Beraberlerinde 300 at ve 1500 deve vardı. Başlarında Ebu Süfyan b. Harb b. Ümeyye komutan olarak bulunuyordu. Beni Süleym Merrüzzahran denilen yerde onlara katıldı. 700 kişi idiler. Başlarında Harb b. Ümeyyenin anlaşmalısı Süfyan b. Abdüşems komutan olarak bulunuyordu. Bu adam Sıffin savaşında Muaviyenin yanında yer alan Ebül-Aver es-Süleminin babasıdır. Beni Esed de onlarla beraber çıktı. Başlarında komutan olarak Talha b. Huveylid el-Esedi bulunuyordu. Fezare kabilesi de savaşmaya çıkmıştı ve kalabalıktı. 1.000 develeri vardı. Uyeyne b. Hısn komutanlıklarını yapıyordu. Eşca kabilesi de 400 kişilik bir kuvvetle onlara katıldı. Başlarında Mesud b. Ruhayle bulunuyordu. Beni Mürre de el-Haris b. Avf komutasında 400 kişilik bir kuvvetle onlara katıldı. Onlara başka katılanlar da oldu. ez-Zührinin rivayetine göre el-Haris b. Avf, Beni Mürre ile geri döndü ve onlardan herhangi bir kimse Hendek savaşına katılmadı. Beni Mürre de böyle rivayet etti. Ancak ilk rivayet daha sağlamdır. el-Haris b. Avf ile beraber Hendeke katılmışlar ve Hassan b. Sabit tarafından hicvedilmişlerdir. Hendek savaşında Kureyşlilere katılan kabilelerin sayısı 10.000 kişidir. Bunlara el-Ahzab (gruplar) denir. Üç ordu halinde konumlanmışlardı. Başkomutanlık Ebu Süfyan b. Harbin elinde bulunuyordu. Mekkeden ayrılışlarını duyan Resulallah , etrafındaki insanları çağırarak onlara düşmanların durumunu bildirdi ve onlarla istişare etti. Selman el-Farisi Peygambere hendek kazılmasını teklif etti. Müslümanlar bu görüşü benimsedi ve Resulallah onları Sel dağı eteklerine konuşlandırdı. Sel dağını ordunun arkasına aldı. Müslümanlar, o gün 3.000 kişiydi. Medineye Abdullah b. Ümmü Mektumu bıraktı. Sonra Medine etrafına hendek kazmaya başladı. Müslümanlar hızlı çalışıyor ve düşman gelmeden işlerini bitirmeye gayret ediyorlardı. Resulallah Müslümanları teşvik için bizzat kendisi de çalıştı. Hendeğin her bir bölümüne belli bir topluluğu görevlendirdi. Muhacirler Raticden Zübaba kadar olan bölümü, Ensar ise Zübabdan Beni Ubeydeye kadar olan bölümü kazıyorlardı. Medinenin diğer tarafları kale gibi evlerle birbirlerine bağlıydı. Beni Abdüleşhel, Ratic tarafından hendek kazmaya başladılar. Hendeği mescidin arka tarafına gelinceye kadar kazdılar. Beni Dinar ise Curbadan, bugünkü İbn Ebül-Cenubun evi olarak bilinen yere kadar kazdılar. Altı günde hendek kazma işini sonlandırdılar. Müslümanlar çoluk çocuğu ve kadınları kalelere çıkardılar. Resulallah Zilkade ayının sekizinde, Pazartesi günü yola çıkmıştı. Muhacirlerin sancağı olan sancağını Zeyd b. Harise taşıyordu. Ensarın sancağını ise Sad b. Ubade taşıyordu, Ebu Süfyan, Resulallah ile yaptıkları antlaşmayı bozmaları ve kendilerine katılmaları için Huyey b. Ahtabı Beni Kurayzaya gönderdi. Önce bundan imtina ettiler; ancak sonra bu davete icabet ettiler. Peygamber bundan haberdar oldu ve “Hasbünallahu ve nimel-vekil” (Allah bize yeter! O ne güzel yardımcıdır!) dedi. Bu arada münafıklık ortaya çıktı. İnsanlar ümitsizliğe kapıldı. İmtihan büyüdü ve korku arttı. Kadın ve çocukların başına bir şey geleceğinden korkuldu. Allah Tealanın onları vasfettiği durumdaydılar: “Hani onlar size hem üst tarafınızdan, hem alt tarafınızdan gelmişlerdi. Hani gözler kaymış ve yürekler ağızlara gelmişti. Siz de Allaha karşı çeşitli zanlarda bulunuyordunuz” Resulallah ve arkadaşları sarsılmadan düşmana karşı duruyor; hendeklerini gözetliyor ve koruyorlardı. Resulallah Seleme b. Eslemi 200 adamla, Zeyd b. Hariseyi 300 adamla Medineyi korumak için göndermişti. Açıktan tekbirler getiriyorlardı. Resulallah arkasında bıraktığı kadın ve çocuklar için Beni Kurayzanın ihanetinden korkuyordu. Abbad b. Bişr, Ensardan başka adamlarla birlikte Resulallahın çadırını koruyan askerlerin başındaydı. Onu geceleri koruyorlardı. Müşrikler de nöbetleşe görev yapıyorlardı. Bir gün Ebu Süfyan b. Harb, başka bir gün Halid b. el-Velid, başka bir gün Amr b. el-as, başka bir gün Hübeyre b. Ebu Vehb, başka bir gün ise Dırar b. el-Hattab el-Fihri görev yapıyorlardı. Bu minval üzere atlarıyla sağa sola koşturup duruyorlardı. Bazen bir araya gelip toplanıyorlar; bazen dağılıyorlardı. Resulallahın ashabıyla karşı karşıya geliyorlar ve okçularını öne sürüp ok atıyorlardı. Hibban b. Arika, Sad b. Muaza ok attı. Ok, Sadın omuzuna isabet etti. Hibban oku atarken “Al! Ben İbnül-Arikayım!” dedi. Bunun üzerine Resulallah ona, “Allah senin yüzünü Cehennemde terletsin!” dedi. Onu okla vuranın Ebu Üsame el-Cüşemi olduğu da söylenmektedir. Sonra Ahzabın liderleri toplanarak birlikte harekete geçmeye karar verdiler. Liderleri de beraberlerinde oldukları halde topluca Peygambere saldırabilecekleri hendekte dar bir geçit aradılar. Geçit bulamayınca, “Bu, Arapların yapmadığı bir hiledir.” Onlara “Onunla birlikte Farisi biri var, bunu ona o önerdi.” dendi. Müşrikler, “O zaman buradan gireceğiz öyle ise…” dediler. Müslümanların ihmal ettikleri hendeğin dar bir bölgesine geldiler. İkrime b. Ebu Cehil, Nevfel b. Abdullah, Dırar b. el-Hattab, Hübeyre b. Ebu Vehb ve Amr b. Abdüvüdd hendeği aşıp karşıya geçtiler. Amr b. Abdüvüdd, Müslümanları mübarezeye davet ederek şöyle dedi: Topluluklarına seslenmekten yoruldum İçlerinde mübareze eden yok mu? Kendisi doksan yaşındaydı. Ali b. Ebu Talib, “Ben onunla mübareze ederim ey Allahın Resulü!” dedi. Bunun üzerine Resulallah ona kendi kılıcını verip sarığını kendi eliyle sardı ve ona şöyle dua etti: “Allahım! Ona karşı Aliye yardım et”. Sonra Ali karşısına çıktı. Birbirlerine saldırdılar. Ortalık toz duman oldu. Ali ona bir darbe indirerek onu öldürdü ve tekbir getirdi. Böylece Alinin onu öldürdüğünü anladık. Arkadaşları ise dönüp kaçtılar. Atları onları ölümden kurtardı. Zübeyr b. el-Avvam, Nevfel b. Abdullaha saldırdı ve onu kılıçla iki parçaya böldü. Sonra müşrikler kendi aralarında ertesi gün tekrar toplu olarak saldırmayı kararlaştırarak gecelediler. Kendi aralarında birbirlerini teşvik ederek Halid b. el-Velid komutasında kuvvetli bir birlik hazırlayarak Peygambere karşı saldılar. Müslümanlar onlarla gün boyu savaştılar ve yerlerinden kımıldayamadılar. O gün Allah o düşmanları def edene dek ne Resulallah ne de ashab, ne öğlen, ne ikindi, ne akşam ne de yatsı namazını kılabildiler. Böylece konakladıkları yerlere ve karargahlarına dağılmış bir vaziyette geri döndüler. Müslümanlar da Resulallahın çadırına yöneldiler. Üseyd b. el-Hudayr 200 kişiyle hendekte kaldı. Bu arada Halid b. el-Velid Müslümanlara saldırabileceği bir boşluk bulmak ümidiyle geri döndü. Bir süre savaştılar. Müşrikler arasında Vahşi de bulunuyordu. Beni Selemeden et-Tufeyl b. en-Numana mızrağıyla saldırarak onu öldürdü. Düşman geriledi. Resulallah çadırına giderek Bilale ezan okuması emrini verdi. Bilal ezan okudu. Ardından öğlen namazı için kamet getirdi. Resulallah öğlen namazını kıldı. Sonra her namazın ardından, yeni bir kametle kendisi ve ashabı kaçırmış oldukları namazları kıldılar. Peygamber, ikindi namazını kastederek, “Allah, onların içlerini ve kabirlerini ateşle doldursun. Bizi orta namazdan alıkoydular.” dedi. Müşriklerin bundan sonra toplu olarak herhangi bir saldırıları olmadı. Ancak geceleri Müslümanların bir boşluğunu yakalama ümidiyle gözcüler gönderdiler. Resulallah ve ashabı, her birinde ayrı bir sıkıntı oluşuncaya kadar, yaklaşık on beş gün muhasara altında kaldılar. Resulallah Gatafan ile Medine hurma gelirinin üçte biri karşılığında müşriklerden ayrılmaları ve kendisiyle savaşmamaları şartıyla antlaşmak istedi. Ensar bunu reddetti. Resulallah da yapmak istediğinden vazgeçti. Nuaym b. Mesud el-Eşcai Müslüman olmuş ve Müslümanlığı güzel olmuştu. Kureyş, Gatafan ve Kurayzanın arasına girerek buradan oraya oradan buraya sözler getirip götürdü ve her birine dost görünerek nasihat ettiğini gösterdi. Her bir grup, onu Resulallaha saldırmaktan alıkoymak için söylediklerine kandı ve birbirlerinden soğumaya ve şüphelenmeye başladılar. Kurayza çıkıp yanlarında savaşmak için Kureyşten rehin istedi. Kureyş bu isteği reddederek onlara yönelik ithamlarda bulundular. Kurayza da Sebt (Cumartesi) gününü bahane ederek, “Biz Sebt günü savaşmayız. Bizden bir kısım insanlar Sebt günü çalışmaya çıktı. Allah da onları maymun ve domuza çevirdi.” dediler. Bunun üzerine Ebu Süfyan, “Domuz ve maymunların kardeşlerinden yardım beklediğim düşünülmez!” dedi. Allah Cumartesi gecesi şiddetli bir fırtına göndermişti. Müşriklerin ne dikili bir çadırı, ne de oturtulmuş bir kazanları kalmıştı. Resulallah Huzeyfe b. el-Yemanı müşriklerin haberlerini getirmek için görevlendirdi. Resulallah o gece kalkıp namaz kıldı. Ebu Süfyan b. Harb, “Ey Kureyşliler! Bu yerde kalıcı değilsiniz. Develerimiz ve atlarımız perişan oldu. Azığımız azaldı ve Beni Kurayza bize ihanet etti. Şu rüzgardan neler çektiğimizi görüyorsunuz. Haydi, dönün! Ben dönüyorum!” dedi ve yerinden kalkarak ıhlamış olan devesine bindi. Sonra devesine vurarak kaldırdı. Deve, ayak bağını çözmeden üç ayak üzerine kalktı. Kalktıktan sonra devenin ayak bağını çözdü. Müşrikler eşyalarını toplayıp dönüş hazırlığı yapmaya başladılar. Ebu Süfyan ise karargahta birkaç kişi kalıncaya kadar devesinde bekledi. Ebu Süfyan, Resulallahın arkalarından geleceği korkusuyla Amr b. el-ası ve Halid b. el-Velidi, 200 kişilik bir kuvvetle ordunun himayesi için geride bıraktı. Huzeyfe, Resulallahın yanına geri döndü ve gördüğünü ona haber verdi. Sabah olduğunda Resulallahın karşısında hiçbir müşrik askeri yoktu. Kendi yurtlarına geri dönmüşlerdi. Bunun üzerine Resulallah evlerine dönmek için Müslümanlara izin verdi. Sevinerek evlerine geri döndüler. Hendek günü öldürülenler arasında Halid b. e-Velid tarafından öldürülen Beni Abdüleşhelden Enes b. Evs b. Atik, Abdullah b. Sehl el- Eşheli, Hübeyre b. Ebu Vehb tarafından öldürülen Salebe b. Ganeme b. Adi b. Nabi, Dırar b. el-Hattab tarafından öldürülen Beni Dinardan Kab b. Zeyd vardı. Müşriklerden de Beni Abdüddar b. Kusaydan Osman b. Münebbih b. Ubeyd b. es-Sebbak öldürülmüştü. Müşrikler Müslümanları on beş gün muhasara ettiler. Resulallah hicretin 5. yılında Zilkadenin bitimine yedi gece kala Çarşamba günü geri döndü. Bize Abdülvahab b. Ata haber verdi; dedi ki: bize Humeyd et-Tavil haber verdi. O da Enes b. Malikten rivayet etti; dedi ki: Muhacir ve Ensar soğuk bir gecenin sabahında hendeği kazmaya başladılar. Resulallah şöyle dua da bulunuyordu: “Allahım, şüphesiz hayır, ahiret hayrıdır. Ensar ve Muhacirleri affet.” Onlar da şöyle cevap veriyorlardı: “Biz, hayatta kaldığımız sürece Muhammede, Ebedi olarak cihad etmek üzere biat edenleriz.” Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme haber verdi; dedi ki: Bize Sabit, Enes b. Malikten rivayet ederek haber verdi; dedi ki: Resulallahın ashabı hendeği kazarken şöyle diyorlardı: “Biz, hayatta kaldığımız sürece Muhammede, Ebedi olarak cihad etmek üzere biat edenleriz.” Resulallah ise onlara, “Allahım! İyilik ahiret iyiliğidir, Muhacir ve Ensara mağfiret eyle.” diyordu. Peygambere üzerinde mis kokulu iç yağı sürülmüş arpa ekmeği getirildi, ondan yediler. İşte bu sırada Peygamber , “Gerçek iyilik, ahiret iyiliğidir.” dedi. Bize Abdullah b. Mesleme b. Kaneb haber verdi; dedi ki: Bize Abdülaziz b. Ebu Hazim haber verdi. O babasından, o Sehl b. Saddan rivayet etti; dedi ki: Biz hendeği kazıp omuzlarımızda toprak taşırken Resulallah yanımıza geldi ve “Gerçek hayat ahiret hayatıdır. Allahım! Muhacir ve Ensara mağfiret eyle.” dedi. Bize Abdülvehhab b. Ata haber verdi; dedi ki: Bize Şube haber verdi. O Ebu İshak el-Hemdaniden, o el-Bera b. azibden rivayet etti; dedi ki: Resulallah Ahzab savaşında bizimle toprak taşıyordu. Toprak onun karnının beyazlığını örtmüştü. Şöyle diyordu: Allahım! Sen olmasaydın doğru yolu bulmazdık. Ne sadaka verir ne namaz kılardık. Sükunet ver bize. Düşmanla karşılaştığımızda, bizi sabit kıl. Düşman topluluğu zulmetti bize. Fitneye düşürmek isteseler reddederiz. Resulallah “ ” (reddederiz) derken sesini yükseltiyordu. Bize Ebül-Velid et-Tayalisi haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Avane haber verdi. O Ebu Bişrden, o Said b. Cübeyrden rivayet etti; dedi ki: Hendek savaşı sırasında Medinedeydi. Şöyle dedi: Ebu Süfyan b. Harb ve Kureyş ve Kinaneden ona tabi olanlar; Uyeyne b. Hısn ve Gatafandan ona tabi olanlar; Tuleyha ve Beni Esedden ona tabi olanlar, Ebül-Aver ve Beni Süleymden ve Kurayzadan ona tabi olanlar bir araya geldiler. Kurayzalılarla, Resulallah arasında bir antlaşma vardı. Antlaşmayı bozdular ve müşriklere arka çıktılar. Bu nedenle Allah Teala onlar hakkında, “Allah kitap ehlinden olup müşriklere yardım edenleri kalelerinden indirdi ve kalplerine büyük bir korku saldı. Siz onların bir kısmını öldürüyor, bir kısmını da esir ediyordunuz.” ayetini indirdi. Bu sırada Cebrail beraberinde fırtına ile geldi. Resulallah Cibrili görünce üç kere: “Müjdeler olsun!” diye haykırdı. Bunu üç kez tekrarladı. Allah onlara rüzgarı musallat etti. Çadırlarını kırıp geçirdi, kazanlarını devirdi, eşyalarını kuma gömdü, çadırların iplerini kopardı, kazıkları yerinden söktü. Böylelikle, geriye dönüp bakmadan gittiler. Bunun üzerine Allah Teala şu ayeti indirdi: “Hani (düşman) ordular üzerinize gelmişti de biz onların üzerine bir rüzgar ve göremediğiniz ordular göndermiştik.” Resulallah geri döndü. Ebu Bişr dedi ki: Bana ulaşan habere göre Resulallah evine dönünce başının sağ tarafını yıkamış; sol tarafı kalmıştı. Cebrail ona dedi ki: “Başını yıkadığını görüyorum. Vallahi biz daha inmedik. Haydi kalk!” Bunun üzerine Resulallah , ashabına Beni Kurayzaya karşı harekete geçmeleri talimatını verdi. Bize Muhammed b. Abdullah el-Ensari haber verdi; dedi ki: Bana Hişam b. Hassan anlattı, dedi ki: Bize Muhammed b. Sirin haber verdi; dedi ki: Bize Ubeyde haber verdi; dedi ki: Bize Ali b. Ebu Talib haber verdi; dedi ki: Peygamber , Hendek günü, “Bizi güneş batana kadar orta namazdan alıkoydukları için Allah onların evlerini ve kabirlerini ateşle doldursun.” dedi. Bize Amr b. asım el-Kilabi haber verdi; dedi ki: Bize Hemmam b. Yahya haber verdi. O Katadeden, o Ebu Hassandan, o Ubeydeden, o da Ali b. Ebu Talibden (r) haber verip dedi ki: Ahzab günü güneş batana kadar ikindi namazını kılamadılar. Peygamber , “Allahım! Bizi güneş batana kadar orta namazdan alıkoydukları için evlerini ateşle doldur.” Böylece orta namazın ikindi namazı olduğunu anladık. Bize arim b. el-Fadl haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Zeyd haber verdi. O asımdan, o Zir b. Hubeyşten, o da Aliden şöyle dediğini rivayet etti: Hendek günü Resulallah şöyle dedi: “Onlara ne oluyor? Bizi orta namazdan alıkoydular. Allah kabirlerini ateşle doldursun.” Orta namaz ikindi namazıdır. Bize Muhammed b. Muaviye en-Nisaburi haber verdi; dedi ki: Bize İbn Lehia haber verdi. O Yezid b. Ebu Habibden, o Muhammed b. Abdullah b. Avf tan, o -Peygambere yetişmiş olan- Ebu Cumadan rivayet etti; dedi ki: Resulallah Ahzab yılında akşam namazını kıldı. Bitirdiğinde dedi ki: “İkindi namazını kıldığımı bilen var mı?” diye sordu. “Ey Allahın Resulü! Sana Allahın salatı olsun. Hayır biz ikindi namazı olarak kılmadık.” dediler. Bunun üzerine müezzine emretti, kamet getirildi. Önce ikindi namazını kıldı. Sonra akşam namazını iade etti. Bize el-Hasan b. Musa haber verdi; dedi ki: Bize Züheyr haber verdi; dedi ki: Bize Ebu İshak haber verdi. O da el-Mühelleb b. Ebu Sufreden şöyle dediğini rivayet etti: Resulallah hendek kazılırken Ebu Süfyanın ona gece saldıracağından korkmuş ve şöyle dua etmişti: “Eğer kötülük düşünüyorsanız size bedduamız, “ ” Ha mim. La yunsarundur.” Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi. O Şerikten, o Ebu İshaktan, o el-Mühelleb b. Ebu Sufreden rivayet etti; dedi ki: Bana, Resulallahın ashabından biri söyledi: Resulallah Hendek gecesi dedi ki: “Bu gece düşmanlarınızın saldıracaklarını zannediyorum. Sizin parolanız, Ha mim. La yunsarundur.” Bize arim b. el-Fadl haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Zeyd haber verdi. Yahya b. Saidden rivayet etti; dedi ki: Said b. el-Müseyyeb, “Müşrikler, Peygamberi yirmi dört gece muhasara ettiler.” dedi. Bize Muhammed b. Humeyd el-Abdi haber verdi. O Mamerden, o ez-Zühriden, o Ebül-Müseyyebden rivayet etti, dedi ki: Ahzab savaşında Resulallah ve ashabı on beş küsur gece muhasara altına alındılar. Her biri ayrı ayrı sıkıntılar çekecek şekilde muhasara devam etti. Hatta Resulallah şöyle dua etti: “Allahım! Ahdini ve vaadini talep ediyorum. Allahım! Eğer dilersen mağlup olmazsın!” Onlar bu durumdayken Resulallah Uyeyne b. Hısn b. Bedre “Eğer, size Ensarın hurma gelirinin üçte birini verirsem seninle beraber gelen Gatafanlıları geri çekip bu grupları terk eder misin?” diye haber gönderdi. Uyeyne ona, “Eğer yarısını verirsen kabul ederim.” diye cevap gönderdi. Bunun üzerine Resulallah Sad b. Ubade ve Sad b. Muaza haber saldı ve onlarla durumu görüştü. Onlar da, ona, “Eğer bir şeyle emrolunduysan Allahın emrini yerine getir.” dediler. Resulallah onlara, “Eğer bir şeyle emrolunmuş olsaydım, sizi çağırıp danışmazdım. Bu, benim size sunduğum teklifimdir.” dedi. Onlar, “Onlara kılıçlarımızdan başka bir şey vermeme görüşündeyiz.” dediler. Muhammed b. Humeyd dedi ki: Mamer, İbn Ebu Necihten rivayet ederek dedi ki: Onlar bu durumdayken yanlarına Nuaym b. Mesud el-Eşcai geldi. İki taraf da ona güveniyordu. Ahzab arasında bir dedikodu fitnesi çıkardı. Böylelikle Ahzab ehli savaşmadan geri döndüler. İşte bu Allahın, “Allah, savaşta müminlere kafi geldi.” sözünün tahakkuku idi. Bize Ubeydullah b. Abdülmecid el-Hanefi el-Basri haber verdi; dedi ki: Bize Kesir b. Zeyd haber verdi; dedi ki: Abdurrahman b. Kab b. Malikin şöyle dediğini işittim; dedi ki: Cabir b. Abdullahın şöyle dediğini duydum: Resulallah Ahzab mescidinde Pazartesi, Salı ve Çarşamba günleri dua etti. Çarşamba günü ikindi ile öğlen arası duası kabul edildi. Müjdeyi yüzünden okuduk. [Cabir dedi ki:] Başıma ağır bir iş gelmez ise, o günün o anını fırsat olarak kollar, duamı yapar ve kabul edildiğini anlarım. Bize Attab b. Ziyad haber verdi; dedi ki: Bize Abdullah b. el-Mübarek haber verdi; dedi ki: Bize İsmail b. Ebu Halid, Abdullah b. Ebu Avfadan şöyle dediğini işittiğini haber verdi: Resulallah Ahzab günü, müşriklere şöyle beddua etti: “Ey kitabı indiren, hesabı hızlı gören Allahım! Ahzabı hezimete uğrat. Allahım! Onları hezimete uğrat ve sars.” dedi.