"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Uhud Savaşında Öldürülen Müslümanlar

O gün Hamza b. Abdülmuttalib (rh) öldürüldü. Onu Vahşi öldürdü. Abdullah b. Cahşı, Ebül-Hakem b. el-Ahnes b. Şerik öldürdü. Musab b. Umeyrı İbn Kamie öldürdü. Şemmas b. Osman b. Şerid el-Mahzumiyi, Übey b. Halef el-Cumahi öldürdü. Hübeyb b. Sad b. Leysin oğulları Abdullah ve Abdurrahman ile Vehb b. Kabus el-Müzeniyi yeğeni el-Haris b. Ukbe b. Kabus öldürdü. Ensardan ise yetmiş kişi öldürülmüştü. Aralarında Sad b. Muazın kardeşi amir b. Muaz, Huzeyfenin babası el-Yeman (Müslümanlar onu yanlışlıkla öldürdüler), Hanzale b. Ebu amir er-Rahib, Sad b. Haysemenin babası Hayseme, Ebu Bekirin kayınpederi Harice b. Zeyd b. Ebu Züheyr, Sad b. er-Rebi, Ebu Said el-Hudrinin babası Malik b. Sinan, el-Abbas b. Ubade b. Nadle, Mücezzerr b. Ziyad, Abdullah b. Amr b. Haram ve Amr b. el-Cemuh, Ensarın eşrafından öldürülenler arasındaydı. Müşriklerden ise yirmi üç kişi öldürüldü. Aralarında sancaktarları Abdullah b. Humeyd b. Züheyr b. el-Haris b. Esed b. Abdüluzza, Ebu Aziz b. Umeyr, Ebül-Hakem b. el-Ahnes b. Şerik es-Sekafi (onu Ali b. Ebu Talib öldürdü.) İbn Ümmü Enmar olarak bilinen Siba b. Abdüluzza el-Huzai (onu Hamza b. Abdülmuttalib öldürdü.), Hişam b. Ebu Ümeyye b. el-Muğire, el- Velid b. el-as b. Hişam, Ümeyye b. Ebu Huzeyfe b. el-Muğire, Halid b. el- Alem el-Ukayli, Übey b. Halef el-Cumahi (Resulallah onu kendi eliyle öldürdü), adı Amr b. Abdullah b. Umeyr b. Vehb b. Huzafe b. Cumah olan Ebu Azze el-Cumahi vardı. Ebu Azze, Bedir savaşında esir düşmüş ve Resulallah onu bağışlamıştı. Bunun üzerine, “Sana karşı olan bir toplulukta yer almayacağım.” diyerek söz vermişti. Sonra müşriklerle beraber Uhud günü savaşa çıktı. Resulallah onu esir aldı. Ondan başka esir alınan olmadı. Peygambere, “Beni bağışla Ey Muhammed!” dedi. Resulallah ona, “Mümin bir delikten iki kez ısırılmaz. Mekkeye dönüp övünerek Muhammedi iki kez aldattım. diyemeyeceksin.” dedi. Sonra onu asım b. Sabit b. Ebül-Aklaha teslim etti. O da onun kellesini vurdu. Müşrikler Uhuddan ayrıldıktan sonra, Müslümanlar şehitlerine yöneldiler. Peygambere Hamza getirildi, Resulallah Hamzayı ve diğer şehitleri de yıkamadı. “Onları yaralarıyla ve kanlarıyla kefenleyin. Ben onların durumuna şahidim. Onları oldukları gibi bırakın. Namazı ilk kılınan Hamzaydı. Resulallah ona dört tekbir getirerek namazını kıldı. Sonra şehitler toplandı ve getirilen şehitler birer birer Hamzanın yanına dizildi. Her getirilen şehide ve Hamzaya tekrar namaz kıldı. Böylece Hamzanın üzerine yetmiş kez namaz kılmış oldu. Resulallahın Uhud şehitleri üzerine cenaze namazı kılmadığını söyleyenleri duyduk. Resulallah , “Mezarları kazın, derinleştirip genişletin ve en fazla Kuran bilene öncelik verin.” dedi. Bildiğimize göre Abdullah b. Amr b. Haram ve Amr b. el-Cemuh; Harice b. Zeyd ve Sad b. er-Rebi; en-Numan b. Malik ve Abde b. el-Hashas aynı kabre gömüldüler. İnsanlar veya ekserisi kendi ölülerini Medineye taşıyıp şehrin çeşitli yerlerine gömdüler. Resulallahın münadisi, “Şehitleri şehit oldukları yere geri getirin!” diye seslendi. Münadi, ölüsünü defnetmemiş sadece birine yetişmişti. Şehit olduğu yere geri götürüldü. O da Şemmas b. Osman el-Mahzumi idi. Sonra Resulallah Uhuddan ayrıldı ve akşam namazını Medinede kıldı. İbn Übey ile münafıklar, Resulallahın şahsına ve ashabının başına gelen bu olaya sevindiler. Bunun üzerine Resulallah “Rüknü selamlayana kadar bize karşı böyle bir kötülük yapamayacaklardır.” dedi. Ensar ölülerine ağladı. Resulallah bunu duyduğunda, “Ama Hamzanın ağlayanları yok!” dedi. Bunun üzerine Ensarın kadınları Resulallahın kapısına geldiler ve Hamza için ağladılar. Resulallah onlar için dua etti ve gitmelerini emretti. O günden bugüne dek Ensardan birileri öldüğünde Ensar kadınları önce Hamzaya sonra kendi ölülerine ağlarlar. Bize Cerir b. Abdülhamid haber verdi. O Ata b. es-Saibden, o eşŞabiden rivayet etti; dedi ki: Peygamber, müşriklere karşı Uhud günü bir plan (mekr) yaptı. O gün plan yaptığı ilk gündü. Bize Hüşeym b. Beşir haber verdi; dedi ki: Bize Humeyd et-Tavil haber verdi. O Enes b. Malikin şöyle dediğini rivayet etti: Uhud savaşında Resulallahın azı dişi kırılmış, yüzüne kan akacak şekilde alnı yarılmıştı (Allahın salatı rahmeti ve bereketi onun üzerine olsun.) Allah Resulü şöyle dedi: “Onları Rablerine çağırın peygamberlerine bunu yapan bir kavim nasıl iflah olur?” Bunun üzerin şu ayet indi: “Bu işte senin yapacağın bir şey yoktur. Allah, ya tövbelerini kabul edip onları affeder, ya da zalim olduklarından dolayı onlara azap eder.” Bize Ebu Üsame Hammad b. Üsame haber verdi. O Hişam b. Urveden, o babasından, o da Ayşeden şöyle dediğini rivayet etti: Uhud savaşı olduğunda müşrikler yenilmişti. Bunun üzerine şeytan şöyle seslendi: “Ey Allahın kulları! Arkanıza bakınız.” Böylece ilk safları son saflarıyla çarpışmıştı. Bu arada Huzeyfe babasını fark etmiş ve “Ey Allahın kulları! Babam! Babam!” diye bağırdı. (Ayşe dedi ki:) Vallahi onu öldürmeden durumun farkına varamadılar. Bunun üzerine Huzeyfe onlara, “Allah sizi bağışlasın.” dedi. (Urve dedi ki:) Vallahi, Huzeyfe Allaha kavuşana dek bundan geriye kalan bir hayır onunla birlikteydi. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme haber verdi. O Ebüz-Zübeyrden, o da Cabir b. Abdullahtan Peygamberin şöyle dediğini rivayet etti: “Rüyada kendimi sağlam bir zırh içinde gördüm. Yine boğazlanmış inekler gördüm. Zırhı Medine, inekleri ise şahıslar olarak tevil ettim. Dilerseniz Medinede kalalım, yanımıza gelirlerse içeride onlarla savaşırız.” Bunun üzerine Müslümanlar, “Vallahi, düşman Cahiliye Döneminde Medineye giremedi, Müslüman olduktan sonra da giremeyecektir.” dediler. Resulallah onlara, “Siz bilirsiniz!” dedi. Onlar da çekip gittiler. Resulallah zırhını giydi. Bunun üzerine Müslümanlar kendi aralarında, “Ne yaptık? Resulallahın önerisini reddettik.” deyip hemen Peygamberin yanına geldiler ve ona, “Ey Allahın Resulü! Dilediğin gibi yap.” dediler. Peygamber onlara, “Şimdi artık bir Peygamber için zırhını giydikten sonra savaşmadan onu çıkarması uygun olmaz.” buyurdu. Bize Muhammed b. Humeyd el-Abdi haber verdi. O Mamerden, o Katadeden rivayet etti; dedi ki: Resulallahın azı dişleri Uhud savaşında kırılmıştı. Anlını yaran ve dişlerini kıran Utbe b. Ebu Vakkastı. Ebu Huzeyfenin mevlası Salim, Resulallahın üzerindeki kanı yıkıyordu ve Resulallah şöyle diyordu: “Onları Rablerine çağırdığı halde kendi peygamberine bunu yapan bir kavim nasıl iflah olur?” Allah Teala “Bu işte senin yapacağın bir şey yoktur. Allah, ya tövbelerini kabul edip onları affeder, ya da zalim olduklarından dolayı onlara azap eder.” ayetini indirdi. Bize Muhammed b. Humeyd haber verdi. O Mamerden, o da ez- Zühriden rivayet etti; dedi ki: Uhud gününde şeytan, “Muhammed öldürüldü.” diye bağırdı. Kab b. Malik dedi ki: Peygamberi ilk tanıyan bendim. Miğferin altından gözlerini tanıdım. Avazım çıktığı kadar: “Bu, Allahın Resulüdür.” diye bağırdım. Bana susmam için işaret etti. Allah Teala, “Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz?” ayetini indirdi. Bize Kuteybe b. Said el-Belhi haber verdi; dedi ki: Bize Leys b. Sad haber verdi. O Abdurrahman b. Halidden, o İbn Şihabdan, o Said b. el-Müseyyebden şöyle rivayet etti: Übey b. Halef el-Cumahi Bedir savaşında esir düşmüştü. Fidye karşılığında Resulallahtan alındığında ona, “Bir atım var. Seni o ata binerek öldürmek için onu hergün bir farak mısırla besliyorum.” dedi. Resulallah ona, “İnşaallah ben seni onun üzerinde öldüreceğim.” dedi. Uhud savaşı olunca Übey b. Halef bahsettiği atını mahmuzlayarak Peygambere yaklaştı. Müslümanlardan bazıları önüne geçip onu öldürmek istediler. Resulallah onlara “Çekilin çekilin!” dedi. Resulallah elindeki mızrakla ayağa kalkarak ona mızrağı fırlattı. Mızrak Übeyin kaburgalarından birini kırdı. Ağır yaralı olarak arkadaşlarına döndü. Arkadaşları onu alıp kaçırdılar ve ona, “Bir şeyin yok.” demeye başladılar. Übey onlara, “Muhammed bana, İnşaallah ben seni öldüreceğim. demiyor muydu?” dedi. Arkadaşları onu taşıyıp geri dönerken yolda öldü ve onu gömdüler. Said b. el-Müseyyeb dedi ki: Allah Teala (c) onun hakkında şu ayeti indirdi: “Attığın zaman da sen atmadın, fakat Allahattı.” Bize Attab b. Ziyad haber verdi, dedi ki: Bize Abdullah b. el-Mübarek haber verdi. O Süfyan b. Uyeyneden, o Yezid b. Husayfeden, o es- Saib b. Yezidden veya başkasından rivayet ederek şöyle dedi: Uhud savaşında Peygamberin üzerinde iki zırh vardı. Bize Attab b. Ziyad haber verdi, dedi ki: Bize İbnül-Mübarek haber verdi, dedi ki: Bize Süfyan b. Uyeyne haber verip dedi ki: Uhud savaşında otuza yakın yaralı Resulallahın yanına gelerek diz çökmüş veya önünde durarak ona, “Yüzüm yüzüne, canım canına feda olsun! Allahın sonsuz selamı sana olsun.” dediler. Bize el-Hasan b. Musa el-Eşyeb ve Amr b. Halid el-Mısri haber verdiler; dediler ki: Bize Züheyr b. Muaviye haber verdi; dedi ki: Bize bu İshak haber verdi. O da el-Bera b. azibden rivayet etti; dedi ki: Uhud savaşı olduğunda Resulallah , elli kişi olan okçuların başına Abdullah b. Cübeyri görevlendirip onları mevzilerine yerleştirerek onlara, “Kuşların cesetlerimizi kaçırdığını görseniz dahi size haber salmadıkça sakın yerlerinizi terk etmeyin. Düşmanları yendiğimizi, onlara galip geldiğimizi ve onları çiğnedimizi görseniz de size haber göndermedikçe yerlerinizi terk etmeyin.” dedi. [Dedi ki:] Resulallah onları yendi. Vallahi, kadınların dağa tırmanmaya başladıklarını, tırmanırken ayaklarının ve halhallarının göründüğünü ve eteklerini kaldırdıklarını gördüm. Abdullah b. Cübeyrin arkadaşları, “Ganimet! Ey Arkadaşlar! Ganimete koşalım. Arkadaşlarınız galip geldi. Daha ne duruyorsunuz?” dediler. Bunun üzerine Abdullah b. Cübeyr onlara, “Resulallahın sizlere söylediğini unuttunuz mu?” dedi. Ona, “Biz insanlara katılacak ve ganimetten payımızı alacağız.” dediler. [Dedi ki:] Okçular yerlerini terk edince, hezimet tersine döndü ve yenilerek kaçışmaya başladılar. İşte Resulallahın , arkalarından seslendiği husus bu idi. Peygamberin yanında sadece on iki kişi kalmıştı. Bizden yetmiş kişi ölmüştü. Resulallah ve ashabı Bedir savaşında yetmişi esir, yetmişi de ölü olmak üzere 140 kişiyi etkisiz hale getirmişlerdi. Uhud savaşında, Ebu Süfyan Müslümanlara, “Aranızda Muhammed var mı?” diye üç kez seslendi. Resulallah ashabına ona cevap vermemelerini emretti. Sonra Ebu Süfyan, “Aranızda İbn Ebu Kuhafe var mı? Aranızda İbn Ebu Kuhafe var mı? Aranızda İbn Ebu Kuhafe var mı? Aranızda İbnül-Hattab var mı? Aranızda İbnül-Hattab var mı? Aranızda İbnül-Hattab var mı?” diye seslendi. [Ebu İshak, “Hangisi?” dedi. Ravi el- Hasan b. Musa, “Bunlardan daha üstün olanı yoktur, anlamındadır.” dedi.] Sonra Ebu Süfyan arkadaşlarına, “Bunlar öldürüldü. Onlardan kurtuldunuz.” dedi. Bunun üzerine Ömer kendini tutamadı ve “Ey Allahın düşmanı! Yalan söyledin vallahi! Saydığın kişilerın hepsi sağ. Sana kalan kötülükten başka bir şey değil!” dedi. Ebu Süfyan, “Bu, Bedir gününe karşılıktır! Savaş bazen yenerek, bazen de yenilerek sonuçlanır. Ölülerinize müsle yapıldığını göreceksiniz. Böyle yapılmasını emretmedim. Ancak olana da üzülmedim.” dedi. Sonra, “Yücel Hübel! Yücel Hübel!” diye bağırmaya başladı. Resulallah ashabına, “Ona cevap vermeyecek misiniz?” diye sordu. Ashab, “Ey Allahın Resulü! Ona ne diyerek cevap verelim?” dediler. “Onlara, Allah daha büyük ve daha yücedir. diye cevap verin.” dedi. Bunun üzerine Ebu Süfyan “Bizim Uzzamız var, sizin Uzzanız yok!” diye bağırdı. Resulallah ashabına, “Ona cevap vermeyecek misiniz?” dedi. Ashab, “Ey Allahın Resulü! Ona nasıl cevap verelim?” dediler. Resulallah , “Onlara, Allah mevlamızdır! Sizin mevlanız yok deyin.” dedi. Bize Halid b. Hıdaş haber verdi; dedi ki: Bize Abdülaziz b. Ebu Hazim haber verdi; dedi ki: Bana babam Sehl b. Saddan rivayet ederek anlattı: Uhud savaşında Peygamberin azı dişleri kırılmış, yüzü yaralanmış ve miğferi başındayken parçalanmıştı. Fatıma (r) onun yarasını yıkıyor, Ali ise kalkanla su döküyordu. Fatıma, suyun kanı artırmaktan başka bir şeye yaramadığını görünce, bir parça hasır alarak yaktı ve yaraya bastı. Böylece kanı durdurdu. Bize Halid b. Hıdaş haber verdi; dedi ki: Bize el-Fadl b. Musa es- Sinani haber verdi. O, Muhammed b. Amrdan, o Sad b Münzirden, o Ebu Humeyd es-Saididen rivayet ederek dedi ki: Resulallah Uhud günü Veda tepesini (Seniyyetülveda) geçinceye kadar yürümüştü ki, aniden kalabalık bir grupla karşılaştı. “Bunlar kimdir?” diye sordu. “Abdullah b. Übey b. Selul, Kaynuka Yahudilerden olan 600 müttefikiyle birlikteler.” dediler. Bunlar Abdullah b. Selamın yakınlarıydı. Peygamber, “Bunlar Müslüman oldular mı?” diye sordu. “Hayır, ey Allahın Resulü! Müslüman olmadılar.” dediler. Bunun üzerine Peygamber, “Onlara geri dönmelerini söyleyin. Müşriklere karşı müşriklerden yardım almayız.” dedi. Bize Ebül-Münzir el-Bezzaz haber verdi; dedi ki: Bize Süfyan es- Sevri haber verdi. O Husayndan, o da Ebu Malikten şöyle rivayet etti: Peygamber Uhud şehitleri üzerine cenaze namazı kıldı.