"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Muhammedin ahlakı

Allah, sevgili Peygamberine verdiği iyilikleri, ihsanları sayarak, Onun mübarek kalbini okşarken, kendisine güzel huylar verdiğini de saymakta, mealen; “Sen, güzel huylu olarak yaratıldın” buyurmaktadır. İkrime buyuruyor ki: “Abdullah ibni Abbasdan işittim: Bu ayet-i kerimede, “Huluk-ı azim” yani güzel huylar, Kuran-ı kerimin bildirdiği ahlaktır. ayet-i kerimede mealen; “Sen Huluk-ı azim üzeresin” (Kalem suresi: 4) buyuruldu. Huluk-ı azim; Allah ile sır, gizli şeyleri bulunmak, insanlar ile de güzel huylu olmak demektir. Çok kimselerin İslam dinine girmesine, Resulallahın güzel ahlakı sebeb oldu.

Sözleri gayet tatlı olup gönülleri alır, ruhları cezbederdi. Aklı o kadar çoktu ki, Arabistan yarımadasında, sert, inadçı insanlar arasında gelip, çok güzel idare ederek ve cefalarına sabrederek, onları yumuşaklığa ve itaata getirdi. Çoğu, dinlerini bırakıp müslüman oldu ve din-i İslam yolunda, babalarına ve oğullarına karşı harb etti. Onun uğrunda mallarını, yurtlarını feda edip, kanlarını akıttı. Halbuki böyle şeylere alışık değildiler. Güzel huyu, yumuşaklığı, affı, sabrı, ihsanı, ikramı o kadar çoktu ki, herkesi hayran bırakırdı. Görenler ve işitenler seve seve müslüman olurdu. Hiç bir hareketinde, hiç bir işinde, hiçbir sözünde, hiç bir zaman, hiç bir çirkinlik, hiç bir kusur görülmemiştir. Kendisi için kimseye gücenmediği halde, din düşmanlarına, dine dil ve el uzatanlara karşı sert ve şiddetli idi.

Muhammed ın binlerce mucizesi göründü, bunu; dost-düşman herkes söyledi. Bu mucizelerin en kıymetlisi, edebli ve güzel huylu olması idi. Ebu Said-i Hudri hazretleri buyurdu ki: “Resulallah , hayvana ot verirdi. Deveyi bağlardı. Evini süpürürdü. Koyunun sütünü sağardı. Ayakkabısının söküğünü diker, çamaşırını yamardı. Hizmetçisi ile birlikte yerdi. Hizmetçisi el değirmeni çekerken yorulunca, ona yardım ederdi. Pazardan öte-beri alıp, torba içinde eve getirirdi. Fakirle, zenginle, büyükle, küçükle karşılaşınca, önce selam verirdi. Bunlarla musafeha etmek için, mübarek elini önce uzatırdı. Köleyi, efendiyi, beyi, siyahı ve beyazı bir tutardı. Her kim olursa olsun, çağırılan yere giderdi. Önüne konulan şeyi, az olsa da, hafif, aşağı görmezdi. Akşamdan sabaha ve sabahtan akşama yemek bırakmazdı. Güzel huylu idi. İyilik etmesini sever, herkesle iyi geçinirdi. Güler yüzlü, tatlı sözlü olup, söylerken gülmezdi. Üzüntülü görünürdü. Fakat, çatık kaşlı değildi. Aşağı gönüllü idi. Fakat, alçak tabiatlı değildi. Heybetli olup, saygı ve korku hasıl ederdi. Fakat, kaba değildi. Nazik ve cömert idi. Fakat, israf etmez, faydasız yere bir şey vermez, herkese acırdı. Mübarek başı hep önüne eğik idi. Kimseden bir şey beklemezdi. Saadet, huzur isteyen, Onun gibi olmalıdır.”

Enes bin Malik buyuruyor ki: “Resulallaha on sene hizmet ettim, bir kere üf demedi. Şunu niçin böyle yaptın, bunu niçin yapmadın buyurmadı.”

Ebu Hüreyre ; “Bir gazada, kafirlerin yok olması için dua buyurmasını söyledik; “Ben, lanet etmek için, insanların azab çekmesi için gönderilmedim. Ben, herkese iyilik etmek ve insanların huzura kavuşması için gönderildim” buyurdu.” Allah, Enbiya suresinin 107. ayet-i kerimesinde mealen; “Seni, alemlere rahmet, iyilik için gönderdik” buyuruyor.

Ebu Said-i Hudri buyurdu ki: “Resulallahın hayası, bakire İslam kızlarının hayalarından daha çoktu.”

Enes bin Malik diyor ki: “Resulallah, bir kimse ile musafeha edince, o kimse elini çekmedikçe, mübarek elini ondan ayırmazdı. O kimse, yüzünü çevirmedikçe, mübarek yüzünü ondan çevirmezdi. Bir kimsenin yanında otururken, iki diz üzerinde oturur, ona saygı olmak için mübarek bacağını dikip oturmazdı.”

Cabir bin Sümre diyor ki: “Resulallah az konuşurdu. Lüzumlu olduğu zaman veya bir şey sorulunca söylerdi.” Bundan anlaşılıyor ki, her müslümanın malayani faydasız şey söylemeyip, susması lazımdır. Mübarek sözlerinde tertil ve tersil vardı. Yani, gayet açık ve düzenli konuşur ve kolay anlaşılırdı.

Enes bin Malik buyuruyor ki: “Resul hasta ziyaretinde bulunur, cenaze arkasında yürür, çağrılan yere giderdi. Eşeğe de binerdi. Resul ı Hayber gazasında gördüm. Yuları bir ip olan eşek üzerinde idi. Resul , sabah namazından çıkınca, Medine çocukları ve işçileri su dolu kablarını önüne getirirler, mübarek parmağını içine sokmasını isterler, kış ve soğuk su olsa da, isteklerini geri çevirmez, gönüllerini hoş ederdi.” Yine Enes diyor ki: “Bir küçük kız, Resul ın elini tutup bir iş için götürseydi, birlikte gider, müşkülünü hallederdi.”

Cabir diyor ki: “Resul dan bir şey istenip de yok dediği işitilmedi.”

Enes bin Malik buyuruyor ki: “Resul ile birlikte gidiyordum. Üzerinde bürd-i Necrani vardı. Yani Yemen kumaşından bir palto vardı. Arkadan bir köylü gelip, yakasından öyle çekti ki, paltonun yakası mübarek boynunu çizdi ve izi kaldı. Resul , adamın bu haline güldü ve ona bir şey verilmesi için emir buyurdu.”

Resul ın komşusu, bir ihtiyar kadın vardı. Kızını, Resul a gönderdi. “Namaz kılmak için örtünecek bir elbisem yok. Bana, namazda örtünecek bir elbise gönder” diye yalvardı. Resul ın o anda başka elbisesi yoktu. Mübarek arkasındaki antariyi çıkarıp, o kadına gönderdi. Namaz vakti gelince, elbisesiz mescide gidemedi. Eshab-ı kiram, bu hali işitince, Resul o kadar cömertlik yapıyor ki, gömleksiz kalıp, mescide cemaate gelemiyor. Biz de her şeyimizi fakirlere dağıtalım dediler. Allah, hemen İsra suresinin 29. ayet-i kerimesini gönderdi. Önce Habibine; “Hasislik etme, birsey vermemezlik yapma” buyurup, sonra da; “Sıkıntıya düşecek ve namazı kaçırarak, üzülecek kadar da dağıtma! Sadakada vasat davran” buyurdu. O gün, namazdan sonra, Ali, Resulallahın yanına gelip; “Ya Resulallah! Bugün, çoluk-çocuğuma nafaka yapmak için sekiz dirhem gümüş ödünç almıştım. Bunun yarısını size vereyim. Kendinize antari (elbise) alınız” dedi. Resul çarşıya çıkıp, iki dirhem ile bir antari satın aldı. Geri kalan iki dirhem ile yiyecek almaya giderken bir amanın oturduğunu gördü; “Allah rızası için ve Cennet elbiselerine kavuşmak için, bana kim bir gömlek verir?” diyordu. Almış olduğu antariyi, ona verdi. ama, antariyi eline alınca, misk gibi güzel koku duydu. Bunun, Resul ın mübarek elinden geldiğini anladı. Çünkü Resul ın bir kere giydiği her şey, eskiyip dağılsa bile, her parçası misk gibi güzel kokardı. ama dua ederek; “Ya Rabbi! Bu gömlek hürmetine, benim gözlerimi aç” dedi, iki gözü hemen açıldı ve Resul ın ayaklarına kapandı. Resul oradan ayrıldı. Bir dirhem ile bir antari satın aldı. Bir dirhem ile yiyecek almaya giderken, bir hizmetçi kızın ağladığını görüp; “Kızım, niçin böyle ağlıyorsun?” buyurdu. “Bir yahudinin hizetçisiyim. Bana bir dirhem verdi. Yarım dirhem ile bir şişe ve yarım dirhem ile de yağ satın al dedi. Bunları alıp gidiyordum. Elimden düştü. Hem şişe, hem de yağ gitti. Şimdi ne yapacağımı şaşırdım” dedi. Resul , son dirhemini kıza verdi. “Bununla şişe ve yağ al, evine götür” buyurdu. Kızcağız; “Eve geç kaldığım için yahudinin beni döğeceğinden korkuyorum” deyince; “Korkma! Seninle birlikte gelir, sana bir şey yapmamasını söylerim” buyurdu. Eve gelip kapıyı çaldılar. Yahudi kapıyı açıp, Resulallah i görünce, şaşırıp kaldı. Yahudiye, olan biteni anlatıp, kıza bir şey yapmaması için şefaat buyurdu. Yahudi, Resulallahın ayaklarına kapanıp; “Binlerce insanın baş tacı olan, binlerce aslanın, emrini yapmak için beklediği ey büyük Peygamber! Bir hizmetçi kız için, benim gibi bir miskinin kapısını şereflendirdin. Ya Resulallah! Bu kızı senin şerefine azad ettim. Bana imanı, İslamı öğret. Huzurunda müslüman olayım” dedi. Resul , ona müslümanlığı öğretti. Müslüman oldu. Evine girdi. Çoluğuna-çocuğuna anlattı. Hepsi müslüman oldu. Bunlar, hep Resulallahın güzel huylarının bereketi ile oldu. Resul ın güzel huyları pek çoktur. Her müslümanın bunları öğrenmesi ve bunlar gibi ahlaklanması lazımdır. Böylece, dünyada ve ahirette felaketlerden, sıkıntılardan kurtulmak ve o iki cihan efendisinin şefaatine kavuşmak nasib olur.