"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Muhammede salevat-ı şerife getirmenin önemi

Peygamber efendimizin ismi söylenip işitildiği ve yazıldığı zaman saygı ve hürmet ifadesi olarak Ona salevat-ı şerife okumak, en önemli vazifelerimizdendir. Kuran-ı kerimde Ahzab suresinin 56. ayet-i kerimesinde mealen; “Gerçekten Allah ve melekleri, Peygambere salat ederler (şeref ve şanını yüceltirler). Ey iman edenler! Siz de Ona salat edin (Allahümme salli ala Muhammed deyin) ve Ona gönülden teslim olun” buyrulmuştur.

Tefsir alimleri bu ayet-i kerimede zikredilen salat kelimesinin; Allahtan rahmet, meleklerden istiğfar ve müminlerden dua manalarına geldiğini bildirmişlerdir. Bütün İslam alimleri, Peygamber efendimizin mübarek isimlerinden biri işitildiği, yazıldığı ve söylendiği zaman; salevat-ı şerife yazmak ve söylemenin birincisinde vacib, tekrarında ise müsteab olduğunu söz birliğiyle bildirdiler. Allahtan bir şey isteyen kimse, önce Allaha hamd ve sena ettikten sonra, Resulallah efendimize salat okumalıdır. Böyle bir dua kabule pek layıktır. İki salat ile (duanın başında sonunda olmak üzere) yapılan dua geri çevrilmez.

Hadis-i şeriflerde; “Kim bana bir kere salat ederse, Allah ona on kere salat (rahmet) eder, onun on günahını bağışlar ve derecesini on kat yükseltir.”

“Kıyamet günü bana en yakın olan, benim şefaatime en layık olan, bana en çok salat ü selam getiren kimsedir.”

“Kim bir kitapda bana salat ü selam getirirse (yazarsa), benim ismim o kitapda bulunduğu müddetçe, melekler onun için istiğfar ederler.”

“Kim bana bir kere salat ü selam getirirse, melekler ona da salat ü selam getirirler. Kul, salat ü selamı ister az getirsin, isterse çok” buyruldu.

Ebu Talha anlatır: “Resulallahın huzuruna girmiştim. Kendisinde daha önce hiç görmediğim bir sevinç ve hoşnudluk içinde olduğunu gördüm. Sebebini sorduğumda; “Nasıl sevinmeyeyim? Biraz önce Cebrail müjde getirdi. Allah buyurdu ki: “Ümmetinden biri sana, bir salevat söyleyince Allah, ona karşılık olarak on salevat eder dedi” buyurdu.”

Bu konuda bazı hadis-i şerifler şöyledir: “Kim bana salat ü selam getirirse o kimse bir köle azad etmiş gibi sevab alır.”

“Cuma günü bana çok salat ü selam getirin. Okunan salevatlar bana bildirilir. Kıyamette bana en yakın olanlarınız, dünyada bana en çok salevat-ı şerife getirenlerdir.”

“Bana öyle kavimler gelirler ki, ben onları ancak bana getirdikleri salat ü selamın çokluğu sebebiyle tanırım.”

“Yanında ismim anılıp da bana salat ü selam getirmeyen kişinin burnu yerde sürtülsün. Ramazan ayı girip de, günahlarını affettirmeden Ramazan ayı çıkıp giden kimsenin de burnu yerde sürtülsün. Anne ve babasının ihtiyarlıklarına ulaşıp da, onların rızasını kazanıp Cennete giremeyen kimsenin de burnu yere sürtülsün” ve “Yanında ismim zikredilip, bana salat ü selam getirmeyen kimse, cimrilerin en cimrisidir” ve “Kim ki yanında ismim anılır da salat ü selam getirmezse, o kimse Cennetin yolunu bulamaz” ve “Herhangi bir kavim (topluluk) bir yerde toplanarak oturur, Allahı zikr etmeden ve bana salat ü selam getirmeden dağılırsa, Allah onlara noksanlık verir. Allah onları dilerse af, dilerse azab eder.”

Ebu Humeyd es-Saidi haber verdi; “Sahabe-i kiramdan bazıları, Resulallah efendimize sordular ve dediler ki: “Ya Resulallah! Sana nasıl salat ü selam getirelim?” Resulallah efendimiz buyurdular ki: “Allahümme salli ala Muhammedin ve ezvacihi ve zürriyyetihi kema salleyte ala İbrahime ve barik ala Muhammedin ve ezvacihi ve zürriyyetihi kema barekte ala İbrahime inneke hamidün mecid” deyiniz.”

Bazı salevat-ı şerifeler şöyledir: ” “, “”, “Allahümme salli ala seyyidina Muhammed”, “Esselatü vesselamü aleyke ya Resulallah”, “Allahümme salli ala Muhammedin ve ala ali Muhammed, kema salleyte ala İbrahime ve ala ali İbrahim…”, “Allahümme salli ala Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmain”, “Aleyhisselatü vesselamü vettehiyye”, “Aleyhi ve ala cemii minessalevati etemmüha ve minettehiyyati eymenüha.”

Bir salevat-ı şerife de şöyledir:

“Allahümme salli ve sellim ve barik verham ala seyyidina Muhammedin hüve seyyid-ül-Arabi vel Acem. Ve İmami Mekket-el-mükerremeti vel Medinet-il-münevvereti vel harem. Allem-el-insane malem yalem.

Aslühu nurun ve neslühu adem. Basühu müahharun ve halkuhu mukaddem.

İsmih-üş-şerifü mektubün alel Levh-il-mahfuzi biyakut-il-Kalem.

Ve cismüh-üş-şerifü medfunün fil Medinet-il-münevvereti vel Harem.

Ya leyte ektehilü türabellezi taht-el-kadem.

Fetuba sümme tuba limen dea ve tebiahu ve limen esleme Sahib-eş-şefaati lil alemin.

Kailen ya Rabbi! Sellim ümmeti, ümmeti va ümmeta ya zel lutfi vel kerem.

Feyünad-il-münadi min kıbel-ir-Rahman.

Kabiltü şefaateke ya Nebiyy-el-muhterem.

Üdhulül-Cennete, la havlün aleyküm vela huznün vela elem.

Sümme radıyAllah an Ebi Bekrin ve Ömera ve Osmane ve Aliyyin zil kerem.

Ve sallallahü ala seyyidina Muhammedin vel hamdü leke ya Rabb-el-alemin.

Ve bihürmeti Seyyid-il-mürselin”

Bir kimse şöyle anlattı: “Arkadaşlarımdan biri gönderdiği bir mektupta, Resulallahın mübarek isminin geçtiği her yere ” teslimen kesiren kesira” diye yazmış. Görüp sebebini sorduğumda; “Gençligimde hadis kitapları yazdım. Resulallahın mübarek ismini yazdıkça, salevatı yazmazdım. Rüyada alemlerin efendisini görüp, yanlarına vardım. Mübarek yüzünü benden döndürdüler. Öbür yanlarına geçtim, yine döndürdüler. Karşılarına varıp; “Ya Resulallah! Niçin benden yüzünüzü döndürürsünüz?” diye arz ettim. Buyurdular ki: “Çünkü sen kitabında, benim ismimi yazınca, bana salat vermedin!” O zamandan beri ism-i şeriflerini, hep salat ile birlikte yazarım” dedi.”