Fahr-i kainat efendimiz buyurdular ki: “Kim vefatımdan sonra beni ziyaret ederse, beni hayatta iken ziyaret etmiş gibidir.” “Mirat-i Medine” kitabında bildirilen bir hadiste; “Kabrimi ziyaret edene şefaatim vacib oldu” buyurdu. Bu Hadis-i şerifi, İbn-i Huzeyme ve Bezzar ve Dare-Kutni ve Taberani haber vermektedir. Bezzar hazretlerinin bildirdiği başka bir hadiste; “Kabrimi ziyaret edene şefaatim helal oldu” buyruldu. Müslim-i şerifde ve Ebu Bekir bin Mekkarinin Mucem kitabında bildirilen hadiste; “Bir kimse beni ziyaret etmek için gelse ve başka bir şey için niyeti olmasa, kıyamet günü, ona şefaat etmemi hak etmiş olur” buyruldu. Bu Hadis-i şerif, Resulallah in kendisini ziyaret etmek için Medine-i münevvereye gelenlere, şefaat edeceğini haber vermektedir.
Dare-Kutninin haber verdiği başka bir hadiste; “Hac edip de beni ziyaret etmeyen kimse, beni incitmiş olur” buyruldu. Resulallah in ziyaret olunmak istemeleri, ümmetinin, bu yoldan da sevab kazanmaları içindir.
Bunun için, fıkıh alimlerimiz, hac vazifesini yaptıktan sonra, Medine-i münevvereye gelerek, Mescid-i şerifte namaz kılarlardı. Sonra “Ravda-i mutahhera” ile Minber-i müniri ve Arş-ı aladan efdal olan kabr-i şerifi, sonra oturdukları, yürüdükleri, dayandıkları yerleri, vahiy geldiği zaman dayandıkları direği ve mescid yapılırken ve tamir edilirken çalışan ve para vermekle şereflenen Eshab-ı kiramın ve Tabiinin geçtikleri yerleri ziyaret ederler, görmekle bereketlenirlerdi. Onlardan sonra gelen alimler ve salihler de, hacdan sonra Medineye gelirler, fıkıh alimlerimiz gibi yaparlardı. Dün olduğu gibi bugün de hacılar, buna bağlı kalarak Medine-i münevverede ziyaretlerde bulunuyorlar.
Şiir:
Sakın terk-i edebden, kuy-i mahdub-i Hudadır bu,
Nazargahı ilahidir, makam-ı Mustafadır bu!
Muraat-ı edeb şartıyle gir Nabi bu dergaha,
Metaf-ı kudsiyandır, busegah-ı enbiyadır bu!
İslam alimlerinin güneşi Ebu Hanife hazretleri; “Müstehabların en üstünlerinden olan kabr-i seadetin ziyareti, vacib derecesine yakın bir ibadettir” buyurdu.
Resulallah efendimizin kabr-i şeriflerini ziyarete giden kimsenin, çok salevat-ı şerife getirmesi lazımdır. Okunan bu salat ve selamların Peygamber efendimize ulaştığı, hadiste bildirilmiştir.
Sevgili Peygamberimizi ziyaret etme adabı şöyle bildirildi: Medine-i münevvere şehri uzaktan görününce, salat ve selam getirilir. Sonra; “Allahümme haza haremü Nebiyyike, fecalhü vikayeten li min-en-nar ve emanen min-el-azab ve su-il-hisab” denir. Mümkünse şehre veya mescide girmeden önce gusl abdesti alınır. Güzel koku (esans) sürünülür. Yeni, temiz elbise giyilir. Çünkü bunlar, tazim ve hürmet ifade ederler. Medine-i münevvereye mütevazi, vekarlı ve sükunet hali ile girilir. “Bismillahi ve ala milleti Resulallah” dedikten sonra, İsra suresinin 80. ayet-i kerimesini okumalıdır. Onun akabinden; “Allahümme salli ala Muhammedin ve ala ali Muhammed. Vagfir li zünubi veftah li ebvabe rahmetike ve fadlike” diyerek, Mescid-i Nebeviye girilir. Sonra Resulallah efendimizin minberinin yanında iki rekat tahıyyet-ül-mescit namazı kılmalı, minberin direği, sağ omuzuna gelecek şekilde durmalıdır. Sevgili Peygamberimiz, burada namaz kılardı. Burası, Peygamber efendimizin kabri ile minberi arasıdır. hadiste; “Kabrim ile minberim arası, Cennet bahçelerinden bir bahçedir. Minberim, havzım üzerindedir” buyrulmuştur. Sonra, ziyaret eden kimse Allaha, Resulallahın mübarek kabrini ziyaret etmeyi kendisine nasib ettiğinden dolayı secdeye varmalıdır. Duadan sonra kalkıp, Peygamber efendimizin kabr-i şerifine, hücre-i seadete gelmeli, arkasını kıbleye vererek Resulallahın mübarek yüzüne karşı iki metre kadar uzakta edeble durmalıdır. Daha fazla yaklaşılmaz. Huşu ve hudu üzere olmalı, Allahın Kuran-ı kerimde emrettiği şekilde, Resulallah efendimize, hayatta imiş de yüksek huzurlarında bulunuyormuş gibi edeb üzere bulunmalıdır, Sekinet ve vekarı terketmemelidir. Elini, kabr-i şerifin duvarlarına koymayıp uzakta edeble durmak, hürmete daha muvafıktır. Namazda gibi durmalıdır. Resulallah efendimizin mübarek, latif suretini hayaline getirmeli, kendisini bildiğini, sözünü, selamını ve dualarını işittiğini düşünmeli ve cevap verdiğini, amin dediğini düşünmelidir. Nitekim Resulallah efendimiz; “Kim bana kabrimde salat okursa, onu işitirim” buyurdu. Yine hadiste, Resulallah efendimizin kabr-i şeriflerinde bir melek vekil bırakıldığı, o meleğin, ümmetinden selam edenlerin selamını kendisine ulaştırdığı bildirildi. Sonra; “Esselamü aleyke ya seyyidi ya Resulallah! Esselamü aleyke ya Nebiyyallah! Esselamü aleyke ya Safiyyallah! Esselamü aleyke ya Habiballah! Esselamü aleyke ya Nebiyyerrahmeti! Esselamü aleyke ya Şefi-al ümmeti! Esselamü aleyke ya Seyyid-el-mürselin! Esselamü aleyke ya Hatemennebiyyin! Allah sana en yüksek mükafat ve karşılık ihsan eylesin. Ben şehadet ederim ki, sen peygamberlik vazifeni yaptın. Emaneti eda ettin. Ümmetine nasihat eyledin. Yakin (ölüm) sana gelinceye kadar, Allahın yolunda cihad eyledin. Allah sana kıyamet gününe kadar, salat ve selam eylesin. Ya Resulallah! Bizler sana çok uzak yerlerden geldik. Senin kabr-i şerifini ziyaret etmek, senin hakkını ödemek, senin yaptıklarını yerinde görmek, seni ziyaret ile bereketlenmek, senin Allahın katında bize şefaatçi olmanı istemek için geldik. Çünkü hatalarımız bellerimizi büktü. Günahlarımız omuzlarımıza ağır geldi. Ya Resulallah! Sen, hem şefaat eden ve hem de şefaati kabul olunansın. Makam-ı Mahmud senin için vad edilmiştir. Hem, Allah da Kuran-ı kerimde (Nisa suresinin 64. ayet-i kerimesinde mealen); “Biz, her peygamberi, ancak Allahın emri ile (gönderildiği kavmi tarafından) kendisine itaat olunması için gönderdik. Onlar, nefslerine zulüm ettikten sonra, gelirler, Allahtan af dilerler. Resulüm de onlar için istiğfar ederse, Allahı elbette tevbeleri kabul ve merhamet edici bulurlar” buyurmaktadır. Bizler, senin huzuruna geldik. Fakat bizler, nefslerimize zulmettik. Günahlarımızın bağışlanmasını diliyoruz. Ya Resulallah! Allahın katında bize şefaat eyle. Ya Resulallah! Allahtan, bizim ruhumuzu, sünnetin üzere almasını, yarın kıyamet gününde, senin ile beraber mahşer yerine gelenler arasına katmasını, senin havzına gelip, orada senin havzından içmeyi nasib etmesini dile. Ya Resulallah! Senin şefaatini istiyoruz” diye dua edilmeli ve “… Ey Rabbimiz! Bizi ve iman ile bizden evvel geçmiş olan kardeşlerimizi bağışla! Îman etmiş olanlar için kalblerimizde bir kin bırakma! Ey Rabbimiz! Muhakkak ki sen, şefkat ve merhamet sahibisin!” mealindeki Haşr suresinin 10. ayet-i kerimesini okumalıdır.
Sonra selam gönderenlerin selamını iletip; “Esselamü aleyke ya Resulallah! Şu kimse, senin Allahın katında kendisine şefaatçi olmanı istiyor. Ona ve bütün müslümanlara şefaat eyle” demeli ve dilediği kadar salevat okumalıdır. Sonra yarım metre sağa, Ebu Bekr-i Sıddık hazretlerinin mübarek başı hizasına gelip; “Esselamü aleyke ya halifete Resulallah! Esselamü aleyke ya refikahu fil-esfar! Esselamü aleyke ya eminehu alel-esrar! Allah, bu ümmetinin imamı olarak sana en yüksek mükafat ve karşılığı lutfetsin. Sen, Resulallaha en güzel şekilde halife oldun. En iyi şekilde Onun yüce sünnetini takib ettin. Mürtedlerle (dinden dönenlerle) ve doğru yoldan ayrılmış olanlarla, muharebe ettin. Daima hakkı söyledin. Vefat edinceye kadar, hak yolda olanlara yardımcı oldun. Allahın selamı, rahmeti ve bereketi üzerine olsun! Allahım! Rahmetinle, onun sevgisi üzere ruhumuzu al. Onu ziyaretimizi boşa çıkarma!” diye dua etmelidir.
Sonra yine yarım metre sağa, Ömerin kabrinin hizasına gelmeli ve; “Esselamü aleyke ya Emir-el-müminin! Esselamü aleyke ya Müzhir-el-İslam! Esselamü aleyke ya Müksir-el-esnam! Allah sana en yüksek karşılık ve mükafat versin. Hayatta iken de, ölümünde de İslama ve müslümanlara yardım ettin. Yetimlere kefil oldun. Akrabaya iyilik yaptın. Müslümanlara; onların razı oldukları, hem hidayet üzere bulunan ve hem de insanları doğru yola ileten bir rehber oldun. Onların işlerini derleyip topladın. Fakirlerini zengin yaptın, yaralarını sardın. Allahın selamı, rahmeti ve bereketi senin üzerine olsun!” demelidir.
Sonra Ebu Bekir ve Ömere hitaben; “Esselamü aleyküma ya daciay-Resulallah ve refikayhi ve vezireyhi ve müşireyhi vel-muavineyni lehu alel-kıyami fid-dini vel-kaimeyni badehu bi-mesalih-il-müslimin! Allah, size en güzel karşılığı versin. Resulallahın bize şefaat etmesini Allahtan, bizim sayimizi kabul etmesini, bizi İslam dini üzere öldürüp, yine İslam dini üzere diriltmesini, kıyamet gününde Resulallaha yakın olanlar arasında haşretmesini dilemesi için, sizi Resulallahın yanında vesile ediniyoruz” demelidir.
Sonra kendisine, ana-babasına, dua isteyenlere ve bütün müslümanlara dua etmelidir. Bundan sonra Resulallah efendimizin mübarek yüzüne karşı durup; “Ey Allahım! “Biz her peygamberi, ancak Allahın emri ile (gönderildiği kavmi tarafından) kendisine itaat olunması için gönderdik. Onlar nefslerine zulüm ettikten sonra, gelirler, Allahtan af dilerler. Resulüm de onlar için istiğfar ederse, Allahı elbette tevbeleri kabul ve merhamet edici bulurlar” buyuruyorsun. (Nisa suresi: 64) Ya Rabbi! Senin yüce kelamına uyarak, emrine itaat ederek, sevgili Peygamberinin senin huzurunda bize şefaat etmesini diliyoruz” diye dua ettikten sonra daha önce okuduğu; “Ey Rabbimiz! Bizi ve iman ile bizden evvel geçmiş olan kardeşlerimizi bağışla. Îman etmiş olanlar için kalblerimizde bir kin bırakma! Ey Rabbimiz! Muhakkak ki sen, çok şefkat ve merhamet sahibisin!” mealindeki Haşr suresinin 10. ayet-i kerimesi ile; “Rabbenagfir lena ve li-aba-ina ve li-ümmehatina ve li-ihvaninel-lezine sebekune bil-imani” “Rabbena atina…” ve “Sübhane rabbike…” ayet-i kerimelerini okuyarak Hücre-i seadet ziyaretini tamamlar.
Sonra Resulallahın kabri ile minberi arasında bulunan ve Ebu Lübabe hazretlerinin kendini bağlayarak tevbe etmiş olduğu direğe gelir. Burada iki rekat namaz kılar ve Allaha tevbe ve istiğfarda bulunur. Dilediği duaları yapar. Sonra Ravda-i mutahheraya gelir. Burası kare şeklinde bir yerdir. Burada istediği kadar namaz kılar. Dua eder. Tesbihler okur. Allaha hamd ü senalarda bulunur. Sonra minbere gelir. Resulallahın bereketinin kendisine ulaşması niyetiyle, Peygamber efendimizin hutbe okurlarken mübarek elini üzerine koymuş oldukları yere elini kor. Burada iki rekat namaz kılar. Allahtan dilediklerini ister. Allahın gadabından, rahmetine sığınır. Sonra Hannane direğine gelir. Bu direk, Resulallah efendimizin hutbe okumak için minbere geçeğinden dolayı, kendisini terkettiği için inleyip, sonra Resulallahın inip, kendisini kucaklaması üzerine sükun bulan direktir. Burada kaldığı müddet içerisinde, gecelerini Kuran-ı kerim okumakla, Allahı zikretmek, minber ile kabrin yanında, gizli ve açıktan dua yapmakla ve rabıta yapmakla meşgul olmalıdır.
Resulallah efendimizi ziyaretten sonra Baki kabristanına gitmek, orayı da ziyaret etmek müsteabdır. Sonra diğer kabirleri, bilhassa Seyyid-üş-şüheda (şehitlerin efendisi) Hamzanın kabrini ziyaret etmelidir. Yine Bakide Abbası ve orada bulunan Hasen bin Aliyi, Zeynelabidini, oğlu Muhammed Bakır ve oğlu Cafer-i Sadık, Emir-ül-müminin Osmanı, Resulallah efendimizin oğlu İbrahimi, Resulallah efendimizin orada bulunan zevce-i mutahheralarını, halası Safiyyeyi ve daha birçok Sahabe ve Tabiinden olan büyükleri ziyaret etmelidir. Bakideki Fatıma Mescidinde namaz kılmalıdır. Perşembe günü Uhud şehidlerini ziyaret etmek müsteabdır. Orada; “Selamün aleyküm bima sabertüm. Fenime ukbeddar. Selamün aleyküm ya ehle dar-il-kavm-il-müminin ve inna inşaallahü an karibin biküm lahikun” demelidir. Sonra ayet-el-kürsi ve İhlas suresini okumalıdır.