İslamın beş şartından biri olan Hac da, hicretin dokuzuncu yılında farz kılındı. Nazil olan ayet-i kerimede buyruluyordu ki: “Orada (Kabede) apaçık alametler, İbrahimin makamı vardır. Kim oraya girerse, taarruzdan emin olur. Ona bir yol bulabilenlerin (gücü yetenlerin) o Beyti hac (ve ziyaret) etmesi, Allahın insanlar üzerinde bir hakkıdır, farzdır. Kim bu farzı inkar ederse, şüphesiz ki, Allah bütün alemlerden müstağnidir.” (al-i İmran suresi: 97)
Fahr-i alem efendimiz, Allahın bu emrini Eshabına bildirdi. O sene Ebu Bekri üçyüz kişilik bir kafileye hac emiri tayin etti. Bu kafilede bulunan Eshab-ı kiram, Ebu Bekrin emirliğinde Mekkeye gitti. Bu sırada “Berae” suresinin ilk ayet-i kerimeleri nazil oldu. Burada muahede hakkındaki bazı hükümler bildirildi. Sevgili Peygamberimiz bunu bildirmek üzere Aliyi de Mekkeye gönderdi.
O zaman Arablar arasında yaygın olan bir geleneğe göre, bir andlaşma yapılır veya yapılmış olan bir andlaşma bozulursa, bunu bizzat yapan veya onun tayin ettiği bir akrabası ilan ederdi. Peygamber efendimiz, bu iş için Aliyi Hac kafilesinin arkasından Mekkeye gönderdi. Ali kafileye yetişip, birlikte Mekkeye girdiler.
Hazret-i Ebu Bekir bir hutbe okudu ve hac ibadetini anlattı. Eshab-ı kiram (aleyhimürrıdvan), öğretilen esaslara göre hac yaptılar. Hac ibadeti eda edilirken, Ali de Minada “Cemre-i Akabe” denilen yerde bir hutbe okudu. Bu hutbesinde;
“Ey insanlar! Beni size Resulallah gönderdi” diyerek söze başladı ve Berae suresinin ilk ayet-i kerimesini okudu. Bundan sonra; “Ben, size dört şeyi bildirmeye memurum” dedi. Bu dört husus şunlar idi:
1- Müminlerden başka hiç kimse Cennete giremez.
2- Bu seneden sonra hiç bir müşrik, Kabeye yaklaşamayacak.
3- Hiç bir kimse Kabeyi çıplak tavaf etmeyecek (o zaman müşrikler Kabeyi çıplak oldukları halde tavaf ederlerdi).
4- Her kimin Resulallah ile andlaşması varsa, müddeti bitinceye kadar muteber olacak. Bunun dışındakilere dört ay mühlet tanınmıştır. Bundan sonra hiç bir müşrik için ahd ve himaye yoktur.”
O günden sonra hiç bir müşrik, Kabeye gelmedi ve hiç kimse çıplak olarak Kabeyi tavaf etmedi. Bu hususlar bildirildikten sonra, müşriklerden çoğu müslüman oldu. Hac farizası yerine getirildikten sonra, Ebu Bekir ve Ali, yanlarındaki Eshab-ı kiram ile Medineye döndüler.
Hicretin onuncu yılında İslamiyet bütün Arab yarımadasına yayıldı. Arabistanın her tarafından insanlar Medineye geliyor; müslüman olmakla şereflenmek, ebedi saadete kavuşmak için birbirleriyle yarış ediyorlardı. Artık Arabistanda müslümanlara karşı duracak hiç bir kuvvet kalmamış, İslamiyet her tarafa hakim olmuştu. Sadece bazı yahudi ve hristiyan kabileleri müslüman olmamıştı.
Sevgili Peygamberimiz hicretin onuncu yılında, Halid bin Velidi dörtyüz mücahid ile Yemen civarında bulunan Haris bin Kaboğullarını İslama davet etmek üzere gönderdi. Halid bin Velid hazretleri Resulallah efendimizin emri üzerine, bu kabileyi üç gün üst üste İslama davet etti. Onlar da davete icabet ederek müslüman oldular. Yine bu yılda Resulallah efendimiz, Necranlı hristiyanlar ile sulh andlaşması yaptı. Bunlardan bazıları daha sonra kendiliklerinden müslüman oldu. Aynı yıl Ali de, Eshab-ı kiramdan üçyüz kişi ile birlikte, Yemende bulunan Medlec kabilesini İslama davet etmek için gönderildi. Önce karşı çıkmalarına rağmen, daha sonra müslüman oldular. Peygamber efendimiz, bu sene, İslamiyetin yayıldığı bütün beldelere valiler ve zekat toplamak üzere vazifeliler (amil, sai) gönderdi.
Hicretin onuncu senesinde Peygamber efendimiz, hac için hazırlanıp, Medinedeki müslümanlara da hac için hazırlanmalarını emir buyurdu. Medine dışında bulunanlara da haber gönderdi. Bunun üzerine, binlerce müslüman Medinede toplandı. Hazırlıklar tamamlanınca, sevgili Peygamberimiz Zilkade ayının 25. günü 40 bin kişilik bir kafile ile öğle namazından sonra Medineden hareket etti. Server-i kainat efendimiz; “Ey Allahım! Bunu bana, içinde riya, gösteriş ve şöhret bulunmayan mebrur ve makbul bir hac kıl” diyerek dua eyledi. İhrama girip, Cebrail ın haber vermesiyle yüksek sesle, telbiye getirmeye başladı. Buna, Eshab-ı kiram da katılınca, yer gök telbiye nidaları ile inlemeye başladı. “Lebbeyk! Allahümme Lebbeyk! Lebbeyk! La şerike leke lebbeyk! İnnelhamde vennimete leke vel mülke la şerike lek!…” Sevgili Peygamberimiz, kesilmek üzere 100 kurbanlık deve götürdü. 10 gün süren yolculuktan sonra, Zilhiccenin 4. günü Mekkeye vardılar. Yemenden ve diğer beldelerden hac yapmak üzere gelenlerin de katılmasıyla, müslümanların sayısı 124 bini aştı. Sevgili Peygamberimiz, Zilhiccenin 8. günü Minaya, 9. (Arefe) günü Arafata gittiler. Arafat vadisinin ortasında öğleden sonra, Kusva adındaki devesinin üstünde, Veda Hutbesini okuyup Eshab-ı kiram ile vedalaştılar.