"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Tuzak

Server-i kainat aleyhi efdalüssalevat efendimiz, yirmi güne yakın düşmanı bekledi. Tebükte Eshab-ı kiramıyla nice sohbetler edip, gönüllerini nur deryası ile yıkadı. Mübarek kalbinden fışkıran feyz ve bereketleri onların kalblerine akıttı. Yaptığı benzeri bulunmaz sohbetlerinden birinde buyurdu ki: “İnsanların en iyisini ve şereflisini size haber vereyim mi?” Eshab-ı kiram; “Veriniz, ya Resulallah!” dediler. Bunun üzerine; “İnsanların hayırlısı, atının veya devesinin sırtında, Yahut iki ayağı üzerinde, son nefesine kadar Allahın yolunda çalışan kimsedir. İnsanların kötüsü de, Allahın Kitabını okuyup ondan hiç faydalanamayan azgın kimsedir” buyurdu.

Şehidlik hakkında soran bir kimseye de; “Varlığımı yed-i kudretinde bulunduran Allaha yemin ederim ki, şehidler, kıyamet günü, kılıçları boyunlarında asılı olarak gelecekler. Nurdan minberlerin üzerine oturacaklardır” buyurdular.

Tebükten Medineye dönmek için hazırlıklar yapıldığı bir sıra, açlıktan dayanılamayacak hale gelen sahabiler, durumlarını Peygamber efendimize arzettiler. Resulallah efendimiz onların arta kalan yemeklerini bir deri yaygı üzerine toplattı. Bunlar küçük bir tencereyi zor doldurdu. Server-i alem efendimiz, abdestini tazeleyip iki rekat namaz kıldı. Mübarek ellerini açıp, yiyeceklerin bereketli olması için dua eylediler. Sonra Eshabına, kaplarını getirmelerini emrettiler. Koca orduda hiç bir kap boş bırakılmayacak şekilde dolduruldu. Ayrıca, bütün mücahidler doyuncaya kadar yedikleri halde, sofradaki yiyeceklerin hiç eksilmediği görüldü.

Mücahidler, Tebükten ayrılıp Medinenin yolunu tutmuşlardı. Bir gece münafıklar, ilerdeki dar geçitte sevgili Peygamberimize tuzak kurup öldürmek üzere aralarında anlaştılar ve pusuda beklemeğe başladılar. Peygamber efendimizin devesinin yularını Ammar bin Yaser hazretleri çekiyor, arkasında da Huzeyfe bin Yeman geliyordu. Münafıkların anlaşıp, su-i kast tertip ettiklerini Cebrail , haber verdi. Resulallah efendimiz oraya yaklaşınca, bu münafık grubu yüzlerini maskeleyerek hücuma geçtiler. Huzeyfe; “Ey Allahın düşmanları!” diyerek elindeki sopa ile münafıklara ve hayvanlarına vurmağa başladı. Bu bağırıp çağırmadan korkan oniki münafık, derhal askerin arasına karıştılar. Resulallah efendimiz, onların isimlerini Huzeyfeye bildirdi ve başkalarına söylememesini tenbih etti. Hadiseyi işiterek huzura gelen Üseyd bin Hudayr hazretleri, Peygamber efendimize; “Canım sana feda olsun ya Resulallah! Onları bana bildir de başlarını size getireyim!” diyerek çok yalvardı. Fakat Resulallah müsade etmedi.

Nihayet sevgili Peygamberimiz ve kahraman Eshabı, Bizanslıların gözünü korkutmuş ve mukavemetlerini kırmış olarak nurlu Medineye yaklaşmışlardı. Kainatın sultanı, Medineye çok yakın olan Zi-Evan denilen yerde, Eshabına konaklamalarını emretti. Sahabiler dinlenirken birkaç münafık, sevgili Peygamberimize gelip, Mescid-i Dırara teşrif etmesini istedi.

Mescid-i Dırar, Kubada bulunuyordu. Resulallah efendimizin, Medineye hicreti esnasında Kubada yaptırdığı ilk mescidin karşısına münafıklar tarafından yapılmıştı. Sevgili Peygamberimiz, Eshabıyla Tebüke giderken, münafıklar huzura gelip; “Ya Resulallah! Yeni bir mescid yaptık, teşrif edip bize bir namaz kıldırır mısınız?” diyerek davet etmişler, fakat sefer halinde olan alemlerin efendisi, nasib olursa Tebükten dönüşte uğrayabileceklerini buyurmuşlardı.

Münafıkların maksadı; müslüman cemaati bölmek, kendi emellerine alet etmek, fitne çıkararak onları birbirlerine düşürmekti. Hatta, Bizans askerlerini Medineye davet edip, bu mescide depo ettikleri silahlarla onlara yardım edeceklerdi. Peygamber efendimizin orada namaz kılmasını sağlamakla, Mescid-i Dırarın mukaddes bir yer olduğu intibaı hasıl olacaktı. Böylece müslümanlar, orada namaz kılmak için birbirleriyle yarış edecek ve güya münafıkların ağına düşeceklerdi!…

Server-i alem efendimiz, münafıkların bu davetini kabul buyurmuş, gitmeğe karar vermişti. Allah Tevbe suresi 107-108. ayet-i kerimelerini göndererek işin iç yüzünü bildirdi. Bunun üzerine alemlerin efendisi, Malik bin Duhşüm ile asım bin Adiye ; “Şu, halkı zalim olan mescide gidiniz. Onu yıkınız, yakınız” buyurdular. Onlar akşam ile yatsı arasında gidip, binayı ateşe verdiler. Sonra da yıkıp yerle bir ettiler. Münafıklardan hiç ses çıkmadı.

Peygamber efendimizin ve şanlı Eshabının gelmekte olduğunu işiten Medineliler, derhal toparlanıp büyük bir heyecanla karşılamaya çıktılar… Sevgili Peygamberimizin Tebük seferi dönüşünden iki ay sonra, münafıkların başı Abdullah bin Übeyy öldü. Bundan sonra münafıkların birlikleri bozulup dağıldılar.

Böylece, sadece münafıkların değil, Arabistanda müşriklerin ve yahudilerin de başları ezilmiş, İslama karşı durma, engelleme faaliyetleri söndürülmüş oldu.