"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Müjde! Müjde! Kainatın sultanı geliyor!

Peygamber efendimiz, Ebu Bekr, amir bin Füheyre ve kılavuzları Abdullah bin Üreykıt, Hicretin birinci senesi Rebiul-evvel ayının sekizinde Pazartesi günü (Miladi 622 yılı Eylül ayının 20. günü) kuşluk vakti “Kuba” köyüne ulaştılar. Bugün, müslümanların Hicri Şemsi yılının sene başı oldu. Gülsüm bin Hidm isminde bir müslümanın evinde kaldılar. Burada ilk mescidi yaptılar. Kuba vadisinde ilk Cuma namazını kıldılar ve ilk hutbeyi irad ettiler. Kuba mescidi, ayet-i kerimede mealen; “…Temeli takva üzerine kurulan mescid” (Tevbe suresi: 108) diye buyrularak medh edildi.

Bu arada Mekkede kalan Ali, Resulallah efendimizin Kabe-i şerifte devamlı bulundukları makama oturdu. “Resulallahta kimin nesi var ise, gelsin alsın!” diye nida ettirdi. Herkes gelip, nişanını söyleyerek emanetini aldı. Böylece emanetler sahiplerine teslim edildi.

Mekke-i mükerremede kalan Eshab-ı güzin, Alinin kanadı altına sığındılar. Resulallahın saadethaneleri Mekkede olduğu müddetçe, Ali de orada kaldı. Bir zaman sonra Resulallah efendimiz, evinin Medine-i münevvereye getirilmesini emir buyurdular.

Allahın aslanı Ali, Kureyş kafirlerinin toplandıkları yere gitti. “İnşaAllah yarın Medine-i münevvereye gidiyorum. Bir diyeceğiniz var mı? Ben burada iken söyleyin” buyurdu. Hepsi başlarını eğip, hiç bir şey söylemediler. Sabah olunca, Ali, Resulallah efendimizin eşyalarını toplayıp, Resulallah efendimizin Ehl-i Beyti ve kendi akrabaları ile beraber yola koyuldu. Resulallah efendimize, şişmiş olan ayaklarından kanlar akar vaziyette, Kubada yetişti. Gündüzleri saklanıp, geceleri yaya olarak yürüdüğü bu yolculuğun sonunda, Peygamberimizin huzuruna gidemiyecek bir hale gelmişti. Resulallah efendimiz bunu haber alınca, bizzat kendisi teşrif etmiş, Aliyi görünce haline acımış, sevgili, fedakar amcazadesini kucaklamış, mübarek elleriyle o hak yolunda binlerce meşakkate katlanmış olan narin, nazik ayaklarını okşamış, kendisine afiyeti için dua buyurmuştu. Hatta Alinin bu fedakarlığı üzerine; “İnsanlardan öyleleri vardır ki, Allahın rızası için nefsini feda eder” (Bakara suresi: 207) ayet-i celilesinin nazil olduğu rivayet edilir.