"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

“La ilahe illallah” diyerek kurtulunuz

Habib-i ekrem ve Nebiyy-i muhterem efendimiz, Mutim bin Adinin himayesinde Mekkeye geldi. İnsanları hak yola davet etmeye devam etti. Bu durum karşısında, müşrikler yine azıtıp eskisinden daha çok işkence ve zulüm yapmaya başladılar. Bunun üzerine cenab-ı Hak, Peygamber efendimize, Kabeyi ziyaret mevsiminde, ziyarete gelen Arab kabileleriyle görüşüp, onları İslama davet etmesini emreyledi. Sevgili Peygamberimiz, bu emir üzerine, Mekke civarında kurulan Zülmecaz, Ukaz ve Mecenne panayırlarına giderek, kabileleri, Allahın birliğine ve Ona ibadet etmeye davet eder, kendisinin peygamber olduğunu kabul etmelerini söylerdi. Kabul ettikleri takdirde, cenab-ı Hakkın, onlara Cenneti vereceğini bildirirdi. Peygamber efendimizin, yalvarırcasına yaptığı bu davetlere, ne yazık ki, hiç birisi kulak asmaz, bazıları kaba davranır, hakarette bulunur, bazıları da suratını asıp kötü sözler sarf ederdi. Kureyş müşrikleri de Onu takib ederek gittikleri kabileleri ifsad ederlerdi.

İmam-ı Ahmed, Beyheki, Taberani ve İbn-i İshakın bildirdiklerine göre, Rebia bin Abbad şöyle rivayet etti. “Genç idim. Babamla beraber Minaya gitmiştik. Resul , Arab kabilelerinin kondukları yere varır; “Ey filan oğulları! Taptığınız şu putları atarak, Allaha hiç bir ortak koşmadan ibadet etmenizi, bana inanıp beni tasdik etmenizi, Hak teala tarafından gönderilmiş olduğum vazifeyi açıklayıp yerine getirinceye kadar beni korumanızı size emreden Allahın resulüyüm!…” buyururdu. Peşi sıra giden şaşı gözlü, örgülü saçlı bir adam da; “Ey filan oğulları! Bu sizi, putlarımız Lat ve Uzzaya tapmaktan men edip, kendisinin uydurduğu bir dine davet ediyor!.. Sakınınız!.. Onu dinlemeyiniz ve Ona itaat etmeyiniz!..” diyordu. Ben babama; “Bu zatı takib eden kimdir?” diye sordum. “Amcası Ebu Lehebdir” dedi.

Taberani, Tarık bin Abdullahdan şöyle rivayet elti: “Resul ı Zülmecaz panayırında görmüştüm. İnsanların duyması için, yüksek sesle; “Ey insanlar! “La ilahe illallah (Allahtan başka ilah yoktur)” deyiniz de kurtulunuz” buyurarak sesleniyordu. Onu takib eden bir kimse de eline geçirdiği taşları ayaklarına atarak; “Ey cemaat! İnanmayınız!.. Ondan sakınınız! Çünkü O yalancıdır!..” diyordu. Öyle ki, değen taşlar mübarek ayaklarını kanatmıştı da, O hala yılmadan, yorulmadan davetine devam ediyordu. “Bu genç kimdir?” diye sordular. Birisi; “Abdülmuttalib oğullarından bir gençtir” cevabını verdi. “Taş atan kim?” diye sorduklarında; “Amcası Ebu Leheb” dedi.

İmam-ı Buhari “Tarih-ul-Kebir”inde ve Taberani “Mucem-ül-Kebirinde zikr etti: “Müdrik bin Münib, babasından, o da dedesinden nakletti ve dedi ki: “Babamla Minaya gelip konaklamıştık. Bir toplulukla karşılaştık. Bir kimse onlara; “Ey insanlar! “La ilahe illallah” deyiniz de kurtulunuz” buyuruyordu. Etrafındaki insanlardan bazıları Onun, o güzel yüzüne tükürüyor, bazıları başına toprak saçıyor, bazıları da küfredip çeşitli hakaretlerde bulunuyordu. Bu hal öğleye kadar devam etti. Bu sırada bir kız çocuğu elinde su kabı ile oraya geldi. Onu o halde görünce ağlamaya başladı. O kimse, su içtikten sonra kıza dönüp; “Ey kızım! Baban hakkında; tuzağa düşürülüp öldürülecek, zillete uğrayacak diye korkma!” buyurdu “Bu kimse ve o kız kimdir?” diye sorduk. “Bu, Abdülmuttalib oğullarından Muhammeddir, yanındaki de kızı Zeynebdir ” dediler.”

Said bin Yahya bin Said, “El-Emevi Megazisinde babasından nakletti. O da Ebu Naimden, Abdurrahman amiriden, o da bir çok kimseden rivayet etti. Dediler ki; sevgili Peygamberimiz , bir gün Ukaz panayırına gitti. Beni amir kabilesine varıp, onlara; “Ey Beni amir! Sizde, size sığınan kimselere himaye nasıldır?” diye sordular. Onlar da; “Bize hiç kimse laf atamaz, habersiz ateşimizden ısınamaz!..” dediler. Peygamber efendimiz; “Ben, Allahın resulüyüm. Yanınıza geldiğim zaman, Rabbimin, bana verdiği peygamberlik vazifesini insanlara ulaştırıncaya kadar beni korur musunuz?” buyurdu. Onlar; “Sen, Kureyşten kimlerdensin?” diye sordular. Efendimiz: “Abdülmuttalib oğullarındanım” buyurunca, onlar; “Madem ki, Abdülmuttalib oğullarındansın, niçin onlar seni korumuyorlar?” dediler. Resulallah efendimiz de; “Beni yalanlayanların önde geleni onlar oldular” buyurdu. Beni amir topluluğu dediler ki: “Ey Muhammed! Biz seni ne reddederiz, ne de getirdiklerine iman ederiz. Ancak, sen, peygamberlik vazifeni insanlara ulaştırıncaya kadar seni koruruz.” Bunun üzerine Peygamber efendimiz, onların yanına oturdu.

O sırada Beni amirin ileri gelenlerinden Beyhara bin Faris, panayırda alış verişini bitirip yanlarına geldiğinde, oradakilere, Peygamber efendimizi göstererek; “Bu kimdir?” diye sordu. Onlar da; “Muhammed bin Abdullahdır” dediler. Beyhara; “Sizin Onunla ne işiniz var ki, yanınıza oturttunuz?” deyince; “Bize sığındı, Allahın resulü olduğunu söylüyor ve peygamberlik vazifesini insanlara tebliğ edinceye kadar, kendisini korumamızı istiyor” dediler. Bunun üzerine Beyhara, Peygamber efendimize dönüp; “Seni korumağa kalkmamız, bütün Arabların okuna göğsümüzü hedef tutmamız demektir” dedi ve kavmine de; “Yurtlarına, sizden daha kötü bir şeyle dönen bir kabile yoktur. Demek siz, bütün Arablarla savaşacak, onların okuna vücudunuzu hedef tutacaksınız ha!.. Eğer kavmi, Onda bir hayır görseydi, önce kendileri korurdu. Siz, kavminin yalanlayıp yanlarından uzaklaştırdığı kimseyi barındırmaya, Ona yardım etmeye kalkıyorsunuz!.. Çok yanlış düşünüyorsunuz!…” dedi. Sonra sevgili Peygamberimize dönüp; “Derhal aramızdan ayrılıp kavmine dön!.. Yemin ederim ki, kavmimin arasında olmasaydın, şimdi senin boynunu vururdum!..” demek bedbahtlığında bulundu. Bu sözler üzerine, alemlerin efendisi büyük bir üzüntü içerisinde devesine bindi. O küstah Beyhara, Resulallah efendimizi devesinden düşürdü. Bu hadiseyi gören Eshab-ı kiramdan Dabaa binti amir isminde bir hanım feryad edip; “Allahın Habibine, şu yapılanı nasıl reva görüyorsunuz? Benim hatırım için Resulallahı bunların elinden kurtaracak yok mudur?” diyerek akrabalarına seslendi. Amcaoğullarından üç kişi, hemen bahtsız Beyharanın üzerine yürüdü. Beyharanın kavminden iki kişi ona yardım etmek istediyse de, diğerleri Beyharayı ve yardımcılarını hırpalayıp dövdüler. Bu durumu takibeden sevgili Peygamberimiz, kendisi için dövüşen o üç kimse için; “Ya Rabbi! Bu kimselere bereketini ihsan eyle”; Beyhara ve yardımcıları için de: “Ya Rabbi! Bunları da rahmetinden uzaklaştır” diye dua ettiler. Hayır dua buyurduğu kimseler, müslüman olmakla şereflenirken, diğerleri de kafir olarak can verdiler. Beni amir kabilesi mensupları, memleketlerine döndüklerinde, kabilelerindeki, semavi kitapları okumuş yaşlı bir kimseye, Mekkede başlarından geçenleri anlattılar. O kimse, Peygamber efendimizin ismini duyunca; “Ey Beni amir! Siz ne yaptınız? İsmail oğullarından hiç biri şimdiye kadar yalan yere peygamberlik davasında bulunmamıştır. Muhakkak ki, Onun söylediği doğru ve hak idi. Kaçırılan bu fırsatı artık telafi etmek çok zordur!..” diyerek onları kınadı.