"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Dar-ül-Erkam

Sevgili Peygamberimiz , müşriklerin, Eshabına yaptıkları zulüm ve işkencelere çok üzülüyorlardı. İslamiyetin yayılması ve öğrenilmesi için emniyetli bir yer lazımdı. Efendimiz, bu mukaddes vazife için Erkamın evini seçti. Bu ev, Safa tepesinin doğusunda, dar bir sokak içinde ve yüksekçe bir yerde idi. Buradan Kabe-i muazzama rahatça görülürdü. Evin giriş ve çıkışı, gelip geçenleri kontrol etmek bakımından çok elverişli idi. Ayrıca Erkam, Mekkenin ileri gelenlerinden, itibarı yüksek bir zat idi. Habib-i ekrem efendimiz, bu evde Eshabına İslamiyeti anlatıyordu. Yeni müslüman olacaklar buraya gelip İslamiyetle şereflenirler, Resulallah efendimizin gönüllere deva olan mübarek sözlerini dinlemekle bereketlenirlerdi. Peygamber efendimizi, sanki başlarına kuş konmuş da konuşunca uçacakmış gibi nefes almaz bir şekilde dinlerlerdi. Mübarek sözlerini, adeta yutarcasına, hiç bir kelimesini kaçırmadan, ezberlerlerdi. Peygamberimiz , gündüzlerini Erkamın evine ayırıyor ve sabahtan akşama kadar Eshabını yetiştirmekle meşgul oluyorlardı. Burası müslümanların ilk karargahı, “Dar-ül İslam” idi. İlk müslümanlar burada toplanırlar, böylece müşriklerin her türlü kötülüklerinden korunmuş olurlardı.

Ammar bin Yaser anlatıyor: “Dar-ül-Erkama gidip Resulallahı görerek müslüman olmak istiyordum. Kapıda Süheybe rastladım. “Burada ne yapıyorsun!” diye sorduğumda, aynı suali bana sordu. Ben de; “Hazret-i Muhammedin huzuruna gidip, sözlerini dinleyip müslüman olmak istiyorum” dedim. O da; “Ben de bunun için gelmiştim” dedi. Beraberce yüksek ve şerefli huzurlarına girdik. Bize İslamı arzetti. Severek müslüman olduk.”

Ammar müslümanlığını açıklamaktan çekinmeyen mücahidlerden biri idi. Dininden dönmemek için en ağır işkencelere katlanırdı. Müşrikler onu yalnız buldukları zaman, Ramda mevkiine, Mekke kayalıklarına götürürler, elbiselerini çıkarıp, demir gömlek giydirirlerdi. Bu şekilde yakıcı güneşin altında bekletilir ve işkence edilirdi. Bazen da sırtı ateşle dağlanr, bitmez tükenmez işkencelere uğrardı. Her defasında; “İnkar et!… İnkar et!… Lat ve Uzzaya tap da kurtul!… derlerdi. Ammar, bu dayanılmaz işkencelere büyük bir sabırla; “Rabbim Allah, peygamberim Muhammed dır” diyerek karşılık verirdi. Müşrikler buna daha çok sinirlenirler, göğsü üzerine, sıcaktan yanmış kayaları koyarlar, bazan da kuyu içine atarak suda boğmaya çalışırlardı. Ammar bin Yaser bir gün sevgili Peygamberimizin huzurlarıyla şereflendiğinde; “Ya Resulallah! Müşriklerin bize yaptığı işkenceler son haddine vardı” deyince, Peygamberimiz, Ammarın haline acıdılar ve; “Sabrediniz ey Yakzanın babası!” buyurduktan sonra; “Ya Rabbi! Ammar ailesinden hiç kimseye Cehennem azabını tattırma” diye dua ettiler.