"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Esselamü aleyke ya Resulallah !

Peygamber efendimiz, hane-i seadetlerine gelinceye kadar, yanından geçtiği her taşın, her ağacın; “Esselamü aleyke Ya Resulallah!” dediğini işitti. Evine gelip; “Beni örtünüz! Beni örtünüz!” buyurdu ve ürpermesi geçinceye kadar, istirahat ettiler. Sonra gördüklerini Hatice validemize anlattılar ve “Cebrail gözümden gayb oldu. Lakin onun heybet, şiddet ve korkusu üzerimden gitmedi. Bana mecnun diyeceklerinden ve dil uzatıp kötüleyeceklerinden korktum” buyurdular. Bu halleri ve bu günleri bekleyen, buna hazır olan Hatice; “Allah korusun. Hak teala sana hayır ihsan eder ve hayırdan başka bir şey dilemez. Allahın hakkı için, bu ümmetin peygamberi olacağına inanıyorum. Zira sen, misafiri seversin. Doğru söylersin ve eminsin. acizlere yardım eder, yetimleri korur, gariplere yardımda bulunursun. İyi huylusun, bu hasletlerin sahibinde korku olmaz” dedi. Sonra, bu durumu sormak üzere, Varaka bin Nevfele gittiler. Varaka, Resulallah efendimizin anlattıklarını dinledikten sonra; “Müjde ey Muhammed ! Allaha yemin ederim ki, sen, Îsanın haber verdiği son peygambersin. Sana görünen melek, senden evvel Musa a gelen Cebrail dır. Ah! Keşki genç olsaydım. Seni Mekkeden çıkardıkları zamana yetişseydim de, yardımına koşsaydım. Çok yakın bir zamanda tebliğ ve cihadla emrolunursun” dedi ve Peygamber efendimizin mübarek elini öptü. Çok geçmeden vefat etti.

Sevgili Peygamberimize, peygamberliğinin bildirildiği ilk vahiy böyle gelmişti. Sonra kesildi ve üç sene gelmedi. Bu arada İsrafil ismindeki melek gelip, bazı şeyler öğretti. Bunlar vahiy değildi. Bu zaman zarfında, ara sıra Resulallah efendimiz çok muzdarip olurdu. Efendimiz üzüldükçe, Cebrail görünerek; “Ey Habibullah! Sen Allahın peygamberisin” der ve üzüntüsünü yatıştırırdı. Peygamber efendimiz buyurdu ki: “Vahyin kesildiği zamanda idi. Hira Dağından aşağı inerken, ansızın gök tarafından bir ses işittim. Yukarı baktım. Cebraili gördüm. Yer ile gök arasında, bir kürsi üzerinde oturmuş idi. Bana korku geldi. Eve vardım. Beni bir şey ile örtün, dedim. Hak teala vahiy gönderdi; “Ey örtüye bürünen Peygamber! Kalk da (kavmini Allahın azabı ile) korkut! (Îman etmezlerse, azaba uğrayacaklarını kendilerine haber ver). Rabbini tekbir et. Elbiseni de temiz tut” (mealindeki) Müddessir suresinin ilk ayetlerini getirdi. Bundan sonra vahyin arkası kesilmedi.”

Fahr-i kainat aleyhi efdalüs-salevat efendimiz, insanları İslama davete, Allahın emir ve yasaklarını tebliğe başladı.

Cebrail , vahiy getirirken bazan insan şekline girer ve Dıhye-i Kelbinin suretinde gelirdi. Bazen Peygamber efendimizin kalbine ilka, telkin ederdi. Resulallah efendimiz, onu görmezdi. Bazen rüya ile bazan da dehşet saçan bir uğultu ile gelirdi. Vahyin, Peygamber efendimize en ağır ve çetin geleni bu idi. Bu hallerinde Resulallahın en soğuk günde bile mübarek alınlarından terler dökülür, deve üzerinde iseler, vahyin ağırlığından deve yere çökerdi. Yanında bulunan sahabiler de, vahyin ağırlığını hissederlerdi. Cebrail , birkaç defa kendi şekil ve suretinde geldi. Allah, meleksiz ve perdesiz, yani hiç bir vasıta olmadan da Peygamber efendimize vahyetmiştir. Bu hal mirac gecesinde vaki olmuştur. İlk vahyin gelmesiyle peygamberlik vazifesine başlayan Muhammed Mustafa efendimizin, İslamı tebliği yirmiüç sene devam etti. Bu zamanın onüç senesi Mekkede, on senesi de Medinede geçmiştir.

Kuran-ı kerim 22 sene 2 ay 22 gün gibi bir zamanda vahyedilip tamamlanmıştır.

Muhammed ümmi idi. Yani kitap okumamış, yazı yazmamış ve hiç kimseden ders görmemişti. Mekkede doğup büyümüş, belli kimseler arasında yetişmişti. Böyle olduğu halde, Tevratda ve İncilde, Yunan ve Roma devirlerinde yazılmış kitaplarda bulunan bilgilerden, hadiselerden haber verdi, İslamiyeti bildirmek için, hicretin altıncı senesinde Rum, İran ve Habeş hükümdarlarına ve diğer Arab padişahlarına mektuplar gönderdi. Huzuruna altmıştan ziyade yabancı elçi gelmiştir. Bu husus, Kuran-ı kerimde mealen; “Sen, bu Kuran-ı kerim gelmeden önce, bir kitap okumadın. Yazı yazmadın. Okur-yazar olsaydın, başkalarından öğrendin diyebilirlerdi” (Ankebut suresi: 48) şeklinde bildirilmektedir. hadiste de; “Ben ümmi peygamber Muhammedim. Benden sonra peygamber yoktur” buyruldu. Yine Kuran-ı kerimde şöyle buyrulmaktadır: “O (Muhammed ) kendiliğinden konuşmamaktadır. Onun sözleri, Ona bir vahiy ile bildirilmekte, öğretilmektedir.” (Necm suresi: 3, 4)