Kaynak eserlerde bildirildiğine göre, Îsa , İsrailoğullarının imana gelmeleri ve hidayete kavuşmaları için ne kadar davet ve tebliğde bulundu ise de, pek az kişi inandı. Üstelik onun, davette ısrarı çoğalıp devam ettikçe, İsrailoğullarının bunu kabul etmemek hususundaki inad ve ısrarları da artıyordu. Gün geçtikçe biraz daha hırçınlaşıyorlar, bu daveti kabul etmemelerinin yanında, onun, tebliğe devam etmesine de dayanamıyorlardı. Bir de, onu, bu vazifeden alıkoymaya çalışmak için fevkalade gayret sarfediyorlardı.
Nihayet Beni İsrail işi daha da ileri götürüp Îsayı öldürmeye (şehid etmeye) teşebbüs ettiler. Bunun üzerine Îsa, kendisine iman edenler arasından seçtiği oniki mümine (havarilere); “Allahın dinine hizmette ve onu muhafaza edip korumada kim bana yardımcı olacak?” buyurdu. Havarilerin hepsi birden dediler ki: “Bizler, Allahın dinine yardımcılarız. Bizler, Hak teala hazretlerine inanıp, iman ettik. Bütün varlığımızla, her şeyimizle Allahın dinine yardım edeceğiz, bu yola destek olacağız. Allahın dininin yardımcıları olmamız elbette lazımdır. Çünkü biz, Allaha iman ettik. Ona iman ise; Onun dinine yardımcı olmayı, Onun sevdiklerini himaye ve müdafaa etmeyi, Allahın dininin düşmanları ile de muharebe etmeyi icabettirir.
Sen şahid ol ki bizler sana tam bağlı gerçek müslümanlardanız. Yani biz, sana yardım hususunda bizden istediğine boyun eğici, seni himaye ve müdafaa edicileriz. Bu hususta Allahın emrine teslim olucularız. Peygamberlerin aleyhimüsselam, kavimlerinin lehinde ve aleyhinde şahidlik edecekleri o kıyamet gününde, bizim müslüman olduğumuza şahidlik eyle.”
Onların bu sözleri, dinlerinin İslam olduğunu ve İslamın ise her peygamberin dini olduğunu ikrar ettiklerini ifade etmektedir. Bundan sonra da havariler, Hak tealaya yönelerek; “Ey Rabbimiz! Tarafından, katından bize ne inzal etmiş, göndermiş isen, biz onların hepsine iman ettik. Artık bizi, birliğini ve peygamberlerinin hak olduğunu tasdik eden, emrine uyup, nehyettiklerinden sakınanlarla ismimizi onların isimleri ile beraber yaz. İkram ettiğin şeylerde bizi de onların arasına kat” diye yalvarıp ilticada bulundular.
Bu hususta al-i İmran suresinin 52. ayet-i kerimesinde mealen buyruldu ki: “Vakta ki Îsa onlardan (ısrar ile taşan) küfrü hissedip, anladı. (ve kendisini öldürmeye kasd ve teşebbüs ettiklerini bildi.) Bunun üzerine; Allahın yolunda bana yardım edecekler kimlerdir? dedi. Havariler; Biz Allahın (dininin, resulünün ve onun yardımcılarının) yardımcılarıyız. Biz Allaha iman ettik. (Ya Îsa !) Sende şahid ol ki, biz muhakkak müslümanlarız dediler.”
Aynı surenin 53. ayet-i kerimesinde ise, havarilerin Hak teala hazretlerine şöyle münacat ve iltica ettikleri bildirilmektedir: “Ey Rabbimiz! Bize inzal ettiğine (İncil ve diğer kitaplara) iman ettik. (Bize emrettiği her hususta) peygambere (Hazret-i Îsaya) tabi olduk. Artık sen bizi, (vahdaniyetini, birliğini tasdik eden) şahidlerle beraber yaz.”
Havarilerin böyle söylemeleri, şahidlerin onlardan üstün olmalarını icabettirmektedir. Bu sebeple İbn-i Abbas ayet-i kerimede geçen şahidleri, Muhammed ve ümmeti olarak tefsir etmiştir. Çünkü bunlarda bu üstünlük ve efdaliyet mevcuttur.
Şahidleri, peygamberler olarak da tefsir etmişlerdir. Çünkü ümmetler, kıyamet gününde peygamberlerinin tebliğ yaptığına dair şahidlik edecekleri gibi, peygamberler aleyhimüsselam da, kendi ümmetleri hakkında şahidlik edeceklerdir.
Saf suresinin 14. ayet-i kerimesinde mealen buyruldu ki: “Ey müminler! Allahın (dinini yaymakta Onun Resulüne) yardımcı olunuz. Nitekim Meryem oğlu Îsa , havarilere; “Allahın dinini yaymakta kimler bana yardımcıdır?” demişti. Havariler de; “Biziz, Allahın dininin yardımcıları” demişlerdi…”
Ayet-i kerimelerde de bildirildiği gibi, Allahın dinini yaymak hususunda Îsaya hakkıyla yardımcı olan bu mümtaz (seçkin) kimselere; “Allahın dininin yardımcıları” manasına “Ensarullah” denmiştir. Bu halis müminler “Havariler” adı ile de anılmışlar ve daha çok bu isimle tanınmışlar, ayet-i kerimelerde de bu isimle zikrolunmuşlardır.
Havariler, Îsa ın, kendisinden sonra İseviliği dünyaya yaymak için, eshabı arasından seçtiği oniki mümin zattır. Bunların isimleri şöyledir:
1- Petrus veya Pierre: Asıl isminin, Şemun, Simon veya Siman olduğu da bildirilmiştir.
2- Andreas: Petrusun kardeşidir. Buna Andre de denir.
3- Yuhanna: Yahya demektir. Buna; Johannes, Jean ve Jani de denir. Ortodokslar Juvan, İngilizler John, Ermeniler de Ohannes demektedirler.
4- Büyük Yakub: İngilizler buna James, Fransızlar ise Jacque derler. Yuhannanın kardeşidir.
5- Filip.
6- Toma yahut Thomas.
7- Bartelemi veya Bartolome.
8- Matthias veya Mathias: Bilindiği gibi, Yudas İshar Yot (Yehuda) mümin iken mürted olmuş yani imandan ayrılmış ve Îsa ın bulunduğu yeri yahudilere haber vermişti. Neticede yahudilerin gözüne, Îsa şeklinde gösterilmiş, dolayısıyla onlar, Îsa zannıyla bunu çarmıha germişlerdi. Îsa da semaya kaldırılmıştı. İşte, dinden çıkarak, mürted olup çarmıha gerilen Yudasın yerine, havariler, Mathiası havari seçtiler.
Îsa dan sekiz sene sonra ondan işittiklerini yazan Metta (Matthaus, Mattieu) başka olup havarilerden değildir.
9- Küçük Yakup veya Jacque.
10- Simon veya Şemun.
11- Yehuda veya Yudas: Küçük Yakubun kardeşidir.
12- Taddeus (Thaddaus): Lukanın İncilinde, havari olarak bunun yerine Judas Yakobinin ismi yazılıdır. Mettanın İncilinde ise Lebbaus denildiği bildirilmiştir.
Îsa dan gördüklerini ve işittiklerini doğru olarak yazmış olan Barnabas, kendisinin oniki havariden biri olduğunu bildiriyor. hristiyan kitaplarında bunun yerinde Thomas yazılıdır.
Bunlara niçin havari dendiği hususunda ihtilaf vardır. Tefsir-i Hazin kaynak alınarak, Mirat-ı Kainat kitabında şöyle bildirilmektedir: Bir cemiyetin seçkinlerine Arapçada havari derler. Havariyyun da çoğul olup havariler demektir. Îsanın eshabına havariler denmesinin sebebinde ihtilaf olundu. Bazıları halis niyetlerinden dolayı; bazıları üzerlerinde ibadet nurlarının eserleri bulunduğundan havari demişlerdir. Ayrıca bazıları, bunların avcı olduklarını, beyaz elbise giydikleri için bu adla anıldıklarını söylediler. Zira tam beyaza Arapçada hur derler. Rivayete göre, Îsa bir yolculukta bunlara uğradığında balık avlarlarken gördü ve; “Siz şimdi balıkçılarsınız. Bana tabi olursanız, halkı ebedi hayatta ve sonsuz saadette tutarsınız” dedi. “Sen kimsin?” diye sorduklarında; “Ben Allahın kulu ve resulü olan Meryem oğlu Îsayım” buyurdu. Mucize istediler. Reisleri olan Şemun balık ağını gece suya atmış ve boş çıkmıştı. Îsa tekrar sal buyurdu. Ağı tekrar saldığında o kadar balık avlandı ki, iki sandalın adamları toplanıp balıkları güçlükle çıkardılar. Sandalları balıkla doldurdular. Sonra hepsi iman ettiler deniyor.
Bazıları; bunlar gemici idiler. Gemiciliği terkederek, Îsaya tabi oldular. Bir ara; “Ey Ruhullah acıktık, susadık” dediklerinde; Îsa mübarek elleriyle yere vurunca, Allahın izni ile her biri için iki ekmek ve içecek su çıkardı. “Bizden üstün kimlerdir ki, sana iman getirip, istedikçe yiyecek ve içecek verirsin” dediklerinde; “Sizden üstün olan, elinin emeği ve alnının teri ile geçinendir” buyurdu. Bunun üzerine bunlar da ücretle bez ağartmaya başladılar. Böylece ağartıcılar manasına havariler diye anıldılar.
Bazıları, bunlar beyaz elbiseler giyen beyler idiler. Bir defasında bir padişah halka ziyafet vermişti. Îsa da orada idi. Yedikleri yemek eksilmeyince, bu durumu padişaha haber verdiler. Padişah Îsayı çağırtıp; “Sen kimsin?” dedi. Îsa ; “Meryem oğlu Îsayım” diye cevap verdi. Olanlara şahid olan padişah, saltanatı bırakıp, erkanıyla birlikte Îsaya eshab oldu demişlerdir.
Meşhur alimlerden Kaffal der ki: “Bu oniki kişinin kiminin balıkçı, kiminin boyacı olması mümkündür. Hepsi Îsanın eshabı olduklarından havariler ismi ile anılmışlardır.”
Mirhand, Ravdat-üs-safada, birçok tarihçiler, havariler kumaş ağartıcısı olup, Îsa bunlara uğrayınca; “Nefislerinizi günahlardan yıkayıp ağartsanız, sizin için daha faydalı olurdu” demişti. Bu söz üzerine onlar, İsaya tabi olmuşlardır, diyor. Bir çokları da boyacı olduklarını söylemişlerdir. Îsa onlara uğrayıp, dine davet ettiğinde, mucize istemişler ve kumaşlarını, içinde boya olan büyük bir kazana atmışlar. Sonra kumaşların her birinin türlü renge boyanmış olduğunu görmüşler ve iman etmişlerdir. Velhasıl havariler hakkında ihtilaf olup, isimlerinde dört-beş türlü rivayet vardır.