"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Meryemin beyt-i makdise teslim edilmesi ve zekeriyyanın onu himayesine alması

Hunne , kızı Meryemi alarak Beyt-ül-Makdise götürdü. Oradakilere durumunu izah etti. Bu çocuk her ne kadar kız ise de, daha o doğmadan evvel doğacak çocuğunu mabedin hizmetine vermek üzere nezrettiğini, bunu bu haliyle kabul etmelerini söyledi. Sonra Meryemi vazifelilere teslim ederek; “Alınız! Bu çocuk buraya adaktır” dedi. Vazifeli zevat bunu kabul etmeye karar verdiler. Ancak, bu kızı kimin himayesine vermeleri hususunda karara varmaları icabediyordu. İlk davranan Zekeriyya oldu. Zira, Zekeriyya, Beyt-ül-Makdisin imamı ve Meryemin teyzesi olan Elisanın beyi idi. Zekeriyya ; “Bu çocuğa benim yakınlığım vardır. Bunun teyzesi benim hanımımdır. Bu sebeple onu benim alıp yetiştirmem daha münasiptir” buyurdu. Fakat, gelen çocuk, İmran bin Masan gibi meşhur ve büyük bir zatın kızı olduğu için, orada bulunan herkes onu almak ve yetişmesiyle bizzat meşgul olmak istediler. Hal böyle olunca herkesin razı olacağı bir usule başvurdular. Herkes Tevrat-ı şerifi yazdıkları kalemi suya atacaktı. Kiminki batmazsa o, Meryemle meşgul olacaktı. Anlaşmaları bu şekilde olmuştu. Nihayet çocuğu himayesine almak isteyenlerin hepsi, aralarında tespit edip anlaştıkları şekilde bir derenin kenarına gittiler. Her biri Tevrat yazmakta kullandıkları kalemlerini suya attı. Atılan kalemlerin hepsi battığı halde Zekeriyya ın kalemi suyun yüzünde kaldı. Bunun üzerine ittifakla, Meryemin Zekeriyya ın himayesine verilmesi kararlaştırıldı.

Bu hususta al-i İmran suresinin 44. ayet-i kerimesinde mealen buyruldu ki: (Ey Habibim!) İşte bu (Zekeriyya, Yahya, Îsa aleyhimüsselam, Hunne ve Meryem kıssaları) sana vahyetmekte olduğumuz gayb haberlerindendir. Meryemi hangisi himayesine alacak diye (Beni İsrail alimlerinin Tevrat yazdıkları) kalemlerini nehre bıraktıklarında, sen onların yanlarında değildin ve yine sen, onlar bu hususta muhaseme ederlerken (bu hususta adeta birbirleriyle çekişirlerken) de onların yanlarında değildin.”

Ruh-ul-Beyan tefsirinde, hadisede Tevratı yazdıkları kalemleri seçmeleri, onları mübarek ve çok kıymetli tuttukları içindir. Ayrıca bereketlenmeleri de söz konusudur buyrulmaktadır.

Tefsir alimleri, Meryemi himaye etmeye çok ehemmiyet verilmesi, hatta onu kimin himayesine verecekleri hususunda aralarında anlaşmazlığa düşmelerinin sebebini de şöyle izah etmişlerdir:

1- Meryemin babası olan İmran, kavminin efendisi, reisi idi. Bunun için, babasına hürmeten onun himayesine çok ehemmiyet verdiler, herkes; “Ben himayeme alayım” diye can attı.

2- Bilindiği gibi, Hunne, doğacak çocuğunu Allaha ibadette ve Beyt-i Makdisin hizmetinde bulunması için nezretmişti. Orada bulunanlar bunu, ta başından beri biliyorlardı. Bu sebeple herkes onu, kendi himayesine almak için can attı.

3- Daha önce nazil olan ilahi kitaplarda, Meryem ve oğlu Îsa dan bahsedildiği için, herkes böyle bir çocuğu kendi himayesinde bulundurmayı istedi. O kadar ki, bu hususta aralarında anlaşmazlık meydana geldi. Bakacak olanı, bir nevi imtihan ile tespit etmeye karar verdiler.

Zekeriyya Allahın emriyle galip geldi ve Meryeme hizmet vazifesi ona verildi. Zira ne yönden bakılırsa bakılsın, bu hizmete layık ve müstehak olan yalnız o idi.

Allah Hunnenin bu samimi duasını kabul edip, Meryemi çok güzel bir yere yerleştirmişti. Nitekim al-i İmran suresinin 37. ayet-i kerimesinde mealen buyruldu ki: “Bunun üzerine Rabbi onu (Meryemi) güzel bir kabul ile kabul etti. Onu güzel bir nebat gibi büyüttü. (Onu iyi bir şekilde yetiştirdi, terbiye etti veya onun yaratılışını noksansız yaptı.) Zekeriyyayı da ona (bakmaya) kefil kıldı…”