Bu hususta ayet-i kerimede mealen; “(Yahudiler, Tevratı bırakıp) şeytanların (azgın ve isyankar cinlerin) Süleymanın mülkü aleyhine uydurdukları şeylere (yalanlara, yaptıkları sihirlere) tabi oldular. (Halbuki) o, Süleyman ( sihir yapmak suretiyle) asla kafir olmadı. Fakat o şeytanlar kafir idiler ki, insanlara sihri (büyücülüğü) öğretiyorlardı…” buyruldu. (Bakara suresi: 102)
Tefsir alimlerinin ekserisi, ayet-i kerimedeki şeytanlardan muradın, cinlerden olan şeytanlar olduğunu bildirmişlerdir. Şeytanlar, Îsa zamanından önce semaya çıkarlardı. Îsa ın semaya kaldırılmasından sonra, beşinci, altıncı ve yedinci semaya çıkmaktan men olundular. Resulallah efendimizin teşrifinden sonra ise semanın bütün katlarına çıkmaları yasaklandı. Süleyman zamanında, semaya çıkarlar, meleklerin konuşmalarından bazı şeyler çalarlardı. Duyduklarına, kendilerinden de pek çok yalan katarlar, kahinlere söylerlerdi. Kahinler de onları kitaplarda toplarlar, bu kitapları okurlar, içindekileri insanlara öğretirlerdi. İsrailoğulları arasında, cinlerin gaybı bildikleri yayılmıştı. Allah, Süleyman ı peygamber olarak gönderip, cinleri de onun emrine verdi. Süleyman , sihir kitaplarını toplattı. Bir sandığa doldurtup kürsisinin altına koydurdu. Cinlerin gaybı bilmediklerini ilan edip; “Kim, cinler gaybı bilir derse, başını vururum” dedi.
Nihayet Süleyman vefat etti. Bir müddet sonra, onun peygamberliğini kabul eden ve sihir kitaplarını gömdüğünü bilen alimler de vefat ettiler. Sonra şeytan ortaya çıktı. İsrailoğullarından bazılarına, insan suretinde göründü; “Size bir hazinenin yerini göstereyim mi?” deyince, onlar; “Evet göster” dediler. Bunun üzerine; “Süleyman ın kürsisinin altını kazın” dedi. Onlarla beraber gidip, kazacakları yeri gösterdi. Ancak, kendisi oraya yaklaşmadı. Oradan uzak bir yerde durdu. Onlar, şeytana; “Yaklaşsana” dediler. Fakat şeytan; “Hayır, ben burada duracağım. Şayet dediğim yerde o hazineyi bulamazsanız, beni öldürün” dedi. Hiç bir şeytan, Süleyman ın kürsisine yaklaşamazdı. Yaklaşan yanardı. İsrailoğulları, şeytanın gösterdiği yeri kazdılar. Oradan, Süleyman ın önceden toplayıp gömdüğü sihir kitaplarını çıkardılar. Bu sırada, şeytan onlara; “Süleyman , cinleri, insanları, şeytanları ve kuşları işte bu kitaplardaki sihirleri yapmak suretiyle zaptedip emrinde çalıştırabiliyordu” dedi. Sihri, Süleyman ın ilmi diye nakletti. Ona iftirada bulunarak ortadan kayboldu. İsrailoğulları arasında, Süleyman ın sihir yaptığı yayıldı. İsrailoğulları sihir kitaplarına değer vererek içindekilerle amel ettiler. “Bunlar Süleyman ın ilmidir. O, bu sayede pek çok mülk ve saltanata sahip oldu. Bu ilmi sebebiyle insanlar, cinler ve rüzgar onun emrine girdi” dediler. Süleyman ın peygamberliğini inkar ettiler. Böylece İsrailoğulları, sihri öğrenmeye ehemmiyet verdiler. Peygamberlerin kitaplarını bıraktılar. Bütün bunları, makam ve mevkii, dünyanın nimet ve lezzetlerini ele geçirmek için yaptılar. Dünyayı ahirete tercih ettiler. Hatta, Resulallah efendimizin zamanına kadar sihirle meşgul oldular. İşte Allah, İsrailoğullarını zemmetmek, sihrin Süleyman ın ilminden olduğu, onun için söylenen sihir yaptığı iddialarını reddetmek, Süleyman ın, onların iddia ettikleri şeylerden beri olduğunu açıklamak için bu ayet-i kerimeyi inzal buyurdu.
Allah, Resulallah efendimizin lisanı ile Süleyman ı, yahudilerin bu iddialarından tenzih etmek ve onların sözlerini yalanlamak için, mealen; “O, Süleyman ( sihir yapmak suretiyle) asla kafir olmadı” buyurdu. Peygamber olan bir zat, küfürden masun ve masumdur (korunmuştur). Sonra Allah, Süleyman ı tenzih ettiği şeyin ondan başkasında bulunduğunu beyan edip, mealen; “Fakat o şeytanlar kafir idiler ki, insanlara sihri (büyücülüğü) öğretiyorlardı” buyurdu.
Tefsir-i Mazhari müellifi Senaullah-ı Pani-püti buyurdu ki: Allah, sihri küfür olarak bildirdi. “O, Süleyman ( sihir yapmak suretiyle) asla kafir olmadı. Fakat o şeytanlar kafir idiler ki, insanlara sihri (büyücülüğü) öğretiyorlardı” mealindeki ayet-i kerime ve bu mevzudaki diğer bazı ayet-i kerimeler, sihir ile alakalı sözlerin ve işlerin hepsinin veya ekseriyetinin küfrü icab ettiren, imanın şartlarına zıt şeyler olduğunu göstermektedir. Böyle olduğu açıkça bellidir. Çünkü şeytan, insandan, ancak küfür sözleri söylemesi ve küfür işleri yapması ile razı ve memnun olur. Bu sebeple, şeytana yaklaşabilmek ve onu emir altına alabilmek, ancak kafirliği icabettiren şeyler vasıtasıyla mümkündür. Bütün inananlar küfürden Allaha sığınmışlardır.
İnsan, bir takım sözleri ve işleri öğrenerek bunlar vasıtası ile şeytana yaklaşır. Şeytan o kimsenin emrine girer ve istediği hususta yardım eder. Bu sözler ve işler nefslere ve bedenlere tesir eder, insanları hasta eder. Ölümüne, delirmesine sebep olur. Denilir ki; sihirle maddeler değişikliğe uğrar. Hatta, insan merkep suretine, merkep köpek suretine girer. Ancak bu tesirleri, Allahın yaratması iledir.
Sihir yani büyü yapmamalıdır ve sihir yaptırmamalıdır. Küfre en yakın haramdır. Sihre ait ufak bir şey yapmamaya çok dikkat etmelidir. hadiste buyruldu ki: “Müslüman sihir yapamaz. Allah saklasın, imanı gittikten sonra sihri tesir eder.” Sanki sihir yapınca imanı gider.
İmam-ı Nevevi ; “Sihir yaparken küfre sebep olan kelime veya iş olursa, küfürdür. Böyle kelime veya iş bulunmazsa, büyük günahtır” buyurdu. Sihir, insanları hasta yapar. Sevgi veya muhabbetsizlik ortaya çıkarır. Yani cesede ve ruha tesir eder. Bilhassa kadın ve çocuklarda tesiri daha çok görülür. Sihrin tesiri kati değildir. İlacın tesiri gibi olup, Allah, isterse tesirini yaratır, istemezse hiç tesir ettirmez. Şu halde; “Bir sahir (büyücü), sihir ile istediğini elbette yapar, sihir muhakkak tesir eder” diyen ve inanan kafir olur. “Sihir, Allah takdir etmiş ise, tesir edebilir” demelidir. Süleyman vefat edince, Kudüsde; bir rivayete göre, Kudüs yakınlarında Taberiye gölü civarında defnedildi. Neslinden bir çok padişahlar ve peygamberlerin geldiği ve vefatından sonra Beni İsrail tahtına oğlu Rehoboamın geçtiği rivayet edilmektedir.