"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Musanın Tevratı

Musa a gönderilen semavi kitap olup, Musa dan sonra tahrif edilmiş, aslı bozulmuştur. Musa üç kere Tur Dağına gitti. Birinci gidişinde, kendisine peygamberlik ve on levha halinde bazı hususlar bildirildi. İkincisinde, Tevrat-ı şerif nazil oldu. Üçüncüsünde ise, Beni İsrailin günahlarının affı için yalvarmaya gitti.

Tevrat, Musa a, İsrailoğullarını Mısırdan çıkardıktan sonra nazil oldu. Allah, Firavunu ve askerlerini helak ettikten sonra, Musa a bir kitap vahyedeceğini vadetmişti. Musa da, dünya ve ahirete ait hükümleri bildirecek olan böyle bir kitabın, kendisine vahyedileceğini İsrailoğullarına müjdelemişti. İsrailoğulları, Mısırdaki esaret hayatından kurtulduktan ve Firavun da ordusuyla birlikte helak edildikten sonra, Musa dan, müjdelediği kitabı getirmesini istediler. Musa da Allaha dua edip, bu husustaki Vad-i ilahiye kavuşmak istedi. Bunun üzerine Allah, Musa a, Zilkade ayında otuz gün oruç tutmasını emir buyurdu. Musa otuz gün oruç tuttu. Bu müddete on gün daha ilave edilip kırk güne tamamlandı. Bundan sonra Tur Dağına çıktı ve orada, Tevrat, levhalar halinde inzal edildi. Bir rivayete göre ise, otuz günü tamamlayıp, bundan sonraki on gün içinde Tevrat nazil olmuştur.

Kuran-ı kerimde mealen şöyle bildirildi: “Biz Musaya otuz gece (oruç tutmasına karşılık kendisine Tevratı vereceğimizi yahut kendisiyle konuşacağımızı) vadettik. Sonra ona on gün daha ilave ettik. (Zilhiccenin ilk on gününü de oruçlu geçirdi.) Böylece ibadet için Rabbinin tayin ettiği vakit kırk geceye tamamlandı. Musa, kardeşi Haruna; Kavmim arasında benim halifem olarak bulun. İşlerinde düzeltilmesi icabedenleri ıslah eyle! Fesad çıkaranlara uyma! dedi.” (Araf suresi: 142)

Tevrat, Musa a büyük levhalar halinde nazil oldu. Yedi veya on levha idi. Bu husus, Kuran-ı kerimde mealen şöyle bildirildi: “Biz, Musa için Tevratın levhalarında her şeyden mevızaya (nasihatlere) ve din hükümlerinin tafsiline (açıklamasına) ait her şeyi yazdık. Sonra, bunları azimetle (kuvvetle benimseyip) al. Kavmine de o hükümlerin ahsenini, en sevablısını tutmalarını emret. Size fasıkların yurdunu göstereceğim. (Firavunın ve kavminin harab olan yurdunu, Mısırın enkazını, yahut ad ve Semud kavimlerinin darmadağın olmuş yurtlarını göstereceğim ki, bundan ibret alın. Siz de fasıklardan olmayın dedik.) (Araf suresi: 145).

Bu ayet-i kerimenin tefsirinde müfessirler şöyle demişlerdir; “Tevratın levhalarında her şeyden yazdık” buyrulmasından murad; din ve dünya işlerinde, İsrailoğulları için lazım olan her şey demektir. Tevratda; emir, nehiy, helal, haram ve dinin hükümleri, dünya işleri ile ilgili her şeyin tafsilatı vardı. Nitekim her şeyin tafsilatının yazıldığı bildirildi.

Tevratın hükümlerinde hasen ve ahsen şeylerin bulunduğuna dair, bu ayet-i kerimede işaret vardır. Fahreddin-i Razinin beyanına göre; kısas ve zalimin zulmünü affetmek gibi ameller, ahsendir. Allah, Musa a; kavmine, Tevratda beyan olunan ahkamın, hasen olanlarıyla amel etmek caiz ise de, ahseniyle (daha faziletlisi ile) amel etmenin daha faziletli olduğunu bildirmesini, emretmesini buyurdu. Veya ahsenden murad; farz ve vacibler olup, bunlarla amel etmek daha faziletli yani daha güzeldir. Hasenden murad ise, nafileler ve mendublardır. Bir de ahsenden murad, azimetle amel etmek; hasenden murad ise, ruhsatlarla amel etmektir. Azimetle amel, ruhsatla amel etmekten elbette daha efdaldir.

Tevrat-ı şerif, gayet büyük ve ayetleri çok olduğundan, sadece Musa, Yuşa, Üzeyr ve Îsa aleyhimüsselam ezberlemiştir. Başka ezberleyen olmadığı rivayet edilmiştir. İsrailoğulları, Musa a indirilen Tevratı zamanla değiştirdiler. Nihayet hahamlar, aslını tamamen tahrif edip, kendi yazdıkları şeylere Tevrattır dediler. Bu hususta, Kuran-ı kerimde mealen şöyle buyruldu: “Yahudiler içinde okuma-yazma bilmeyenler vardır ki, Tevratı anlamaz cahillerdir. Ancak bir takım kuruntu yığını uydurmalar düzer, sadece şüphe ve zanda bulunurlar. Artık büyük azab o kimseleredir ki, Tevratı (muharref olan kitabı) kendi elleriyle yazarlar da sonra biraz para almak için; “Bu Allah tarafındandır derler. Ellerinin yazdıkları yüzünden büyük azab onlara; kazanmakta oldukları günah yüzünden yazıklar olsun onlara.” (Bakara suresi: 78-79)

Yahudilerin mukaddes saydıkları kitapları, Tanah ve Talmud olmak üzere ikiye ayrılır: Birincisi, yazılı emirleri, ikincisi ise sözlü emirleri ihtiva eder.

Tanah, yahudilerin yazılı dini metinleridir. hristiyanlar buna, Ahd-i atik ismini verirler. Yahudiler, Tanahı üç kısma ayırmışlardır: 1- Tora, yani Tevrat, 2- Neviim yani peygamberler, 3- Ketuvim, yani kitaplar.

Tanah ismini, bu üç kısmın, İbranice baş harflerini birleştirerek meydana getirmişler. Neviim iki kısımdır. İlk peygamberler altı kitap, son peygamberler onbeş kitaptır. Ketuvim yani kitaplar ise, yahudilere göre onbir, hristiyanlara göre onbeş kitaptır.

Yahudiler, Tevrat ismini verdikleri beş kitabın kelime kelime Allah tarafından, Musa a indirildiğine inanmaktadırlar. Bu beş kitap, Tekvin, Huruc, Levililer, Sayılar ve Tesniyedir. Tesniyede, Musa ın ölümü, ihtiyarlığı, yaşı ve defnedildiği ve yahudilerin ona yas tuttukları yazılıdır. (Tesniye bab: 34). Bu ahval, Musa vefat ettikten sonra, Musa a vahyolundu dedikleri kitapta nasıl bildirilmiştir? Bu misal, Tesniyenin Musa tarafından bildirilmediğinin ve Allah tarafından kelime kelime vahyolunmadığının açık delillerindendir.

Bir yahudi din adamı olan, H. Hirsch Graetzni, (History of the Jews) kitabındaki beyanına göre, yahudiler, kendi cemaatlerinin Tevratın emirlerine tam ittiba edebilmelerini temin için Yetmişler Meclisini kurdular. Bu meclisin reisine, Baş Kahin dediler. Yahudi gençlerine, mekteplerde dinlerini öğreten, Tevratı açıklayan yahudi din adamlarına Yazıcılar denilir. Bunların, Tevrata yaptıkları açıklamaların, ilavelerin bir kısmı, sonradan yazdıkları Tevratlara karıştırılmıştır. İncillerde geçen yazıcılar işte bunlardır. Bunların bir diğer vazifesi de, yahudilerin Tevrata ittiba etmelerini, uymalarını sağlamaktır.

Bugün Tevrat dedikleri kitabın, Allah tarafından Musa a gönderilen hakiki Tevrat olmadığı şüphesizdir. En eski Tevrat nüshası ile, Musa arasında ikibin sene vardır. Musa , Tevratın Tabut-i sekineye, Yani Ahid Sandığına konularak muhafaza edilmesini ümmetinin alimlerinden istemişti. Süleyman Mescid-i Aksayı bina edince, ahid sandığını buraya koymuş ve sandığı açtırmıştır. Sandık açılınca, içerisinde Evamir-i Aşere, yani on emirin yazılı olduğu iki levha çıkmıştır.

Prof. Elliot Friedmana göre, bu günkü Tevrat, Musa dan birkaç asır sonra yaşayan beş haham tarafından kaleme alınmış ve Azra bunları tek tek toplayarak, Ahd-i Atikin asıl nüshası olduğu iddiası ile çoğalttırmıştır. Tarih profesörü Friedman, kaleme aldığı eserinde, daha sonra şu ifadelere yer vermiştir:

Günümüzde, Tevratın üç nüshası mevcut: Yahudiler ve Protestanların kabul ettikleri İbranice nüsha, katolik ve Ortodoksların kabul ettikleri Yunanca nüsha ve Samirilerce kabul edilen Samiri dilinde yazılmış nüsha. Bunlar Tevratın en eski ve en itimatlı nüshaları olarak bilinmelerine rağmen, gerek aynı nüshanın içinde ve gerekse nüshalar arasında çok konularda tezatlar vardır. Hiçbir ilahi dinde bulunmayan, insanlara zulüm telkinleri, peygamberlerden bazılarına karşı çok çirkin ve makamlarına yakışmayacak isnatlar vardır. Hakiki Tevratda ise tezatların varlığından söz edilemez.

Talmud: Yahudilerin Tevratdan sonraki kutsal kitaplarıdır. Yahudilerin sözlü emirlerinin toplandığı kitaptır. İki kısımdan meydana gelmiştir. Bunlar Mişna ve Gamaradır.

Mişna: İbranice tekrar demektir. Sözlü emirlerin, sistemli bir şekilde kanun halinde getirilmiş ilk halidir. Yahudi itikadına göre, Allah Musa a, Tur Dağında Tevrat kitabını (yazılı kanun) halinde verdiği gibi, bazı ilimleri yani (sözlü kanunları) da ilham etti. Musa bu ilimleri Harun, Yuşa ve Eliazara bildirdi. Bunlar da, kendilerinden sonra gelen peygamberlere bildirdiler.

Bu bilgiler, nesilden nesile, yani hahamlardan hahamlara rivayet edildi. Miladdan önce 538 ve miladdan sonra 70 yıllarında çeşitli Mişnalar yazıldı. Bunlara yahudilerin adetleri, kanun müesseseleri, hahamların bir mevzudaki tartışmaları ve şahsi görüşleri de karıştırıldı. Böylece Mişnalar, hahamların indi görüş ve tartışmalarını ifade eden kitaplar haline geldi.

Yahudi hahamlarından Akiba, bunları topladı ve kısımlara ayırdı. Talebesi, Haham Meir, bunlara ilaveler yaparak basitleştirdi. Daha sonraki hahamlar bu rivayetlerinin, telifi ve toplanması için çeşitli usuller ve şartlar koydular. Böylece pek çok rivayetler ve kitaplar zuhur etti. Nihayet bunlar, Mukaddes Yehudaya (Judah Hunesiye) ulaştı. Yehuda, bu karışıklıklara son vermek için, miladın ikinci asrında bu kitapların en sağlam kabul edilenini yazdı. Yehuda, mevcut nüshalardan, bilhassa Meirin yazdığı nüshadan istifade ederek, kırk yılda bir kitap vücuda getirdi. Bu kitap, diğerlerini içinde toplayan, en son ve meşhur Mişna oldu.

Mişnanın yazılmasına iştirak eden, fikirleri Mişnada yazılı olan, miladi birinci ve ikinci asırda yaşayan yahudi hahamlara Tannaim yani muallim derler. Yehuda en son muallimlerdendir. Hakim diye de tabir olunurlar. Gamaranın toplanmasına iştirak eden hahamlara Amoraim yani izahçılar derler. Bunlar muallimlerin fikirlerinin yanlışını çıkaramaz, ancak izah edebilirler. Miladdan sonra altıncı ve yedinci asırlarda, Talmuda şerh ve ilave yapanlara Saboraim yani akıllılar, veya tartışanlar denildi. Talmudu şerh ve tefsir eden hahamlardan, yahudi konsillerinin başkanı olanlarına Geonim denilir ki, fetva veren demektir. Konsil başkanı olmayanlara ise Posekim yani karar verenler, ayırıcılar derler.

Yehudadan sonra gelen hahamlar, Mişnaya ilave ve şerhler yapmışlardır. Mişnanın lisanı, kendisinde Yunanca ve Latincenin tesiri görülen yeni İbranicedir. (Neo Hebrew)

Mişnanın yazılmasından maksat, yazılı emir kabul edilen, Tevratın tamamlayıcısı olan, sözlü emirleri tanıtmaktır. Yehudanın yazdığı, Mişnaya almadığı ve diğer hahamların yazdığı Mişnalardaki malumatlar sonradan toplandı. Bunlara ilaveler yani Tosefta denildi.

Mişna, Tevratlarından daha basit olup, kelime ve cümle yapısı ondan çok farklıdır. Emirler, umumi kaideler şeklinde bildirilmiştir. Dikkat çekici misaller verilmiştir. Vaki olmuş hadiselere bazan rastlanılır. Emirler beyan edilirken, kaynak olarak Tevratlarının ayetleri verilir. Mişna, 6 kısımdan müteşekkildir: 1- Zeraim (Tohumlar), 2- Moed (Belli günler. Bayram ve oruç günleri gibi), 3- Naşim (Kadınlar), 4- Nezikin (Zararlar), 5- Kedoşim (Mukaddes şeyler), 6- Teheradır (Taharet, temizlik). Bunlar altmışüç risaleye, risaleler de cümlelere taksim edilmiştir.

Yahudilerin, Filistin ve Babilde iki mühim dini mektepleri vardı. Bu mekteplerde, Amoraim (izahçılar) denilen hahamlar, Mişnanın manasını açıklamağa, tezatları düzeltmeğe, örf ve adetlere dayanarak verilen hükümlere, kaynak aramağa, olmuş veya olmamış, yani teorik meseleler üzerinde hükümler vermeğe çalıştılar. Babildeki hahamların yaptıkları şerhlere (Babil Gamarası) denildi. Bu Gamara, Mişna ile beraber yazıldı. Meydana gelen kitaba Babil Talmudu denildi. Kudüsteki hahamların yapdıkları şerhlere de, Kudüs Gamarası denildi. Bu Gamara da Mişna ile yazıldı. Meydana gelen bu kitaba Kudüs Talmudu denildi.

Filistin Gamarası, bir rivayete göre miladi üçüncü asırda tamamlandı.

Babil Gamarası miladın dördüncü asrında başladı ve altıncı asrında tamamlandı.

Daha sonra Kudüs ve Babil şerhleri tefrik edilmeksizin, Mişna bir Gamaraya Talmud tabir edildi. Babil Talmudu, Kudüs Talmudunun üç misli daha uzundur. Yahudiler, Babil Talmudunu Kudüs Talmudundan daha üstün tutarlar. Mişnanın bir-iki cümlesi, bazan Talmudda on sahife anlatıldı. Talmudun anlaşılması, Mişnadan daha zordur. Her yahudi din eğitiminin üçte birini Tevrat, üçte birini Mişna, üçte birini de, Talmuda ayırmak mecburiyetindedir. Hahamlar, Talmudda, bir kimse kötü bir şeye niyet etse, onu yapmasa bile günahkar olacağını bildirmişlerdir. Onlara göre, hahamların nehy ettiği bir şeyi yapmağa niyet eden kişi, necis, pis olur. Bu itikadların (inançların) kaynağı olan Talmuda müslümanlar Ebül-Encas (Necasetlerin babası) demiştir. (Hebrew Literature, sahife: 17) Yahudiler, Talmuda inanmayan, onu kabul etmeyeni, yahudi saymazlar. Bunun için yahudiler sadece Tevratı kabul eden ve ona bağlanan Karaim yahudilerini yahudi kabul etmezler.

Yahudi din adamları, Kudüs ve Babil Talmudları arasında büyük farklar, tezatlar olduğunu itiraf etmekten sakınırlar.

Babil Talmudu ilk defa miladi 1520-1522 de, Kudüs Talmudu ise, 1523 senesinde Venedikte basıldı. Babil Talmudu, Almanca ve ingilizceye, Kudüs Talmudu da, Fransızcaya tercüme edilmiştir.

Babil Talmudunun % 30unu, Kudüs Talmudunun da % 15ini hikayeler ve kıssalar teşkil eder. Bu hikayeler Hagada derler. Yahudi edebiyatının esasını bu hikayeler teşkil eder. Mekteplerinde bunları okuturlar.

hristiyanlar, Talmuda düşman olup, ona şiddetle hücum etmektedirler. Fransa, Polonya ve İngiltere gibi hristiyan beldelerinde, Talmudlar toplattırılmış ve yakılmıştır. Yahudilerin evlerinde bile Talmud bulundurmaları yasak edilmiştir. Talmud hükümlerini açıklayan en mühim kişiler, Yahudi dönmeleri Nicolas Donin ile Pablo Christianidir. Pablo Christiani, miladi onüçüncü asırda, Fransa ve İspanyada yaşamıştır. 1263 senesinde İspanyanın Barcelona şehrinde yapılan münazarada hahamlar, Talmudun katı prensiplerini ve yazılarını müdafadan aciz kalmışlardır.

“El-Kenz-ül-Mersüd fi Kavaid-it-Talmud” kitabının beyanına göre, Talmudda; Îsa ın Cehennemin derinliklerinde, zift ve ateş arasında olduğu, Meryemin asker Pandira ile zina ettiği, kiliselerin pislik olduğu, papazların kelblere benzediği, hristiyanların öldürülmesi lazım olduğu gibi hususlar yazılıdır.

1520de papanın izni ile Babil Talmudu, üç sene sonra da Kudüs Talmudu basılmış, bundan otuz yıl sonra yahudiler için felaketler zuhur etmiştir. 9 Eylül 1553te Romada ele geçirilen bütün Talmud nüshaları yakılmıştır. Bu hal, diğer İtalya şehirlerinde de tatbik edilmiştir. 1554 senesinde Talmud ve diğer İbranice kitaplara sansür konulmuştur. 1563te Papa, Talmud kelimesinin kullanılmasını dahi yasak etmiştir.

1578-1581 seneleri arasında Talmud, Basel şehrinde yeniden basılmıştır. Bu baskıda bazı risaleler çıkarılmış, hristiyanlığı kötüleyen birçok cümleler kaldırılmış, birçok kelimeler de değiştirilmiştir. Bu tarihten sonra, papalar yine Talmudları toplatmışlardır.

Endülüs Emevi sultanlarından ikinci Hakem, haham Joseph Ben Masesa emrederek, Talmudu Arapçaya tercüme ettirmiştir. Okunduktan sonra bu tercümeye “Keseye konan pislik” ismi verilmiştir.

Karaim yahudileri, Talmudu reddetmiş ve bunu bidat kabul etmişlerdi.

Talmud, müneccimliğin insan hayatına hükmeden bir ilim olduğunu bildirmektedir. Talmud; “Güneş tutulması, milletler için kötü bir alamettir” demektedir. (Evil-Sing) Ay tutulmasının ise, yahudiler için kötü bir alamet olduğu yazılıdır. Talmud, sihir ve kehanetlerle doludur. Birçok şeyleri, ifritlere (Demons) bağlamışlardır. Haham Rav Hunr; “Her birimizin sağında onbin, solunda onbin ifrit bulunur” demektedir. Haham Rabba ise; “Havradaki vaz sırasında zuhur eden izdiham, ifritler sebebi iledir. Elbiselerin eskimesi, ifritlerin sürtünmelerindendir. Ayakların kırılması yine ifritler sebebi iledir” demektedir. Talmudda, şeytanların öküzlerin boynuzlarında raks ettikleri, şeytanın, Tevrat okuyanlara zarar veremeyeceği, Cehennem ateşinin yahudilerin günahkarlarını yakmayacağı yazılıdır.

Yine Talmudda, yahudilerin günahkarlarının oniki ay Cehennemde yanacağı, kıyameti inkar edenlerin ve diğer milletlerden olan günahkarların elim bir azab içinde ebedi olarak kalacakları, orada vücutlarının kurtlarının ölmeyeceği ve ateşlerinin sönmeyeceği yazılıdır.

Yine bazı hahamlar Talmudda, ruh cesedden ayrıldıktan sonra hesap olmadığını, günahlardan cesedin mesul olduğunu, ruhun cesedden mesul olmasının mümkün olmadığını yazmışlardır. Başka bir haham da yine Talmudda buna itiraz etmiştir.

Talmudda; “Hahamlardan bazıları, insan ve karpuz yaratmağa kadirdir” diye yazılıdır. Bir hahamın, bir kadını dişi merkep haline getirdiği, üzerine bindiği, onunla çarşıya gittiği, sonra da başka bir hahamın, onu eski haline çevirdiği Talmudun rivayetlerindendir. Talmudda, hahamların harikulade işleri, yılanlar, kurbağalar, kuşlar ve balıklara ait pek çok efsane ve kıssaları yazılıdır. Yine Talmudun beyanına göre, ormanda bir yırtıcı hayvan olup, Rum kayseri bunu görmek istemiş, bu hayvan Romaya 400 mil yaklaşınca kükremiş ve Roma şehrinin duvarları yıkılmıştır. Yine Talmudun beyanına göre, ormanda bir yaşında bir öküz, Tur Dağı kadar imiş. Çok büyük olduğundan, bunları kurtarmak Nuh a çok zor gelmiş ve bunlardan sadece birini boynuzlarından gemiye bağlamış. O zamanın Bashan (Bolan) beldesi Maliki Avc, vücudu çok büyük olduğu için gemiye binememiş, o da öküzün sırtına binmiş. Bu melik Avc, dünya kadınlarından biri ile evlenen bir melekten doğan Amalikalılardan imiş. Ayağı 40 mil uzunluğunda imiş. Akıl ve mantığın asla kabul edemiyeceği daha nice safsatalar…

Yine Talmudun bildirdiğine göre, Titus mabede girmiş, kılıcını çekerek mabedin perdesini parçalamış ve perdeden kan akmış, onu cezalandırmak için bir sivrisinek gönderilmiş ve beynine girmiş. Titusun beyninde sinek güvercin gibi oluncaya kadar büyümüş. Titus ölünce kafası açılmış, sivrisineğin bakırdan bir ağzı ve demirden ayakları olduğu görülmüş imiş.

Talmudda yahudilerin bekledikleri Mesih için, “Mesih yahudi olmayanları, harb arabalarının tekerlekleri altında ezecektir. Büyük harb olacak ve insanların üçte ikisi ölecektir. Yahudiler, galib olacak, mağlub olanların silahlarını, yedi sene yakacak olarak kullanacaklardır.

Diğer milletler, yahudilere itaat edeceklerdir. Mesih, hristiyanları kabul etmeyecek ve onları tamamen imha edecektir. Bütün milletlerin hazineleri yahudilerin ellerine geçecek, yahudiler çok zenginleşecekler. hristiyanlar yok edilince, diğer milletlerin gözleri açılacak, onlar da yahudi olacaklardır. Böylece yahudiler dünyaya hakim olacak, dünyanın hiç bir yerinde yahudi olmayan kimse kalmayacaktır” demektedir.