"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

İnek kurban edilmesi hadisesi

Rivayet edildiğine göre İsrailoğullarından amil İsminde çok zengin birisi, bir zaman öldürülmüş olarak bulundu. Öldürenin kim olduğu bilinmiyordu. alimler, öldürenin kim olduğunda ve ne için öldürdüğünde ihtilaf ettiler. Bazıları dediler ki: İsrailoğulları içinde zengin bir adam vardı. Bunun fakir bir amca oğlu vardı ve bundan başka da varisi yoktu. Zengin çok yaşayınca, amca oğlu, malına konmak için onu öldürdü. Bazıları da dediler ki: amil, amcasının kızı ile evli idi. İsrailoğulları içinde bu kadın gibi hüsnü cemal sahibi, yani güzel bir kadın yok idi. Bu kadınla evlenmek için, kadının bir diğer amcazadesi, amili öldürdü. Bulunduğu köyden bir başka köye taşıyıp, orada bıraktı.

Hazret-i İkrime dedi ki: “İsrailoğullarının bir mescidi vardı. Oniki sıbt (kol) için mescidin oniki kapısı vardı. Öldürülen şahsın cesedi bir kapıda bulundu ve bir başka kapıya sürüklenip çekildi. Bu yüzden şeytan aralarına husumet (düşmanlık) soktu.” İbn-i Sirin dedi ki: “Katil onu öldürdü. Sonra taşıyıp, yine kendilerinden birinin kapısına bıraktı. Sabah olunca da, intikamının ve kanının alınması için davada bulundu.”

Başka bir rivayette katil, onun ölüsünü iki köy arasına bıraktı ve bu iki köy halkı birbirlerine düşman oldular. Ölünün yakın akrabaları, Musa a gelip, bir takım kimseler getirerek bunlardan davacı oldular ve kısas yani ölenin yerine bunların öldürülmelerini istediler. Musa onları muhakeme etti. Fakat dava edenler delil ve şahid getiremediler. Musa tereddütte kaldı.

Öldürülen ile katil zanlılarının taraflarının arasında, çatışma ve kavga baş gösterdi. Bunun üzerine Musa dan, bu öldürülme işini açıklığa kavuşturması için, Allaha dua etmesini istediler. Musa da Allahtan bunu istedi.

Başka bir rivayette de şöyle bildirilmiştir: Öldürülen kimse malı çok, cimriliği ise daha çok olan biri idi. Oğlu ve kızı yoktu. Sadece, kardeşinin iki oğlu yani iki yeğeni vardı. Bu iki yeğen, pek garib ve muhtaç oldukları halde amcaları bunlara hiç bakmazdı. Bu iki genç, amcalarının malına, mirasına kavuşmak için aralarında anlaşarak, bir gece evine vardılar. Bir bahane ile onu dışarı çıkarıp öldürdüler ve iki köy arasına bir yere bıraktılar.

Sabah olunca, amcalarının en yakınları olarak, görünüşte amcalarını müdafaa etmeye, ağlayıp sızlamaya başladılar. Böyle bir davranışta bulunmaları, onlardan şüphelenilmesine de mani oluyordu.

Cesedin bulunduğu yerdeki iki köyün ahalisi birbirine girdi. Her iki taraf birbirine; katilin kendilerinden olmadığını, başka taraftan olduğunu iddia ediyorlardı.

Diğer taraftan ölen kimsenin yeğenleri de; “Katil bulunup amcamıza kısas olarak onun da öldürülmesine kadar, amcamızın cenazesini defnetmeyiz…” diye tutturmuşlardı.

İsrailoğulları, katilin bulunması hususunda Musaya müracat ettiler. O da Hak tealaya yalvarıp bunun için dua etti.

Allah da onlara bir inek kesmelerini emretti. Musa kavmine bunu bildirip; “Allah bir inek kesmenizi emrediyor…” buyurdu. Onlar, katilin bulunmasıyla inek kesilmesi arasındaki münasebeti ve bununla emrolunmalarındaki hikmeti anlayamadıkları için; “Bizimle alay mı ediyorsun? Biz başka şey sorduk. Sen ise bize inek kesmemizi söylüyorsun” dediler. Musa, bunun, Allahın emri olduğunu bildirdi ve; “Ben müminlerle alay edici birisi olmaktan, Hak tealaya sığınırım” buyurdu.

İsrailoğulları, işin mahiyetini kavrayıp, bu emrin Hak tealadan geldiğini iyice anladıklarında, emri yerine getirmek istediklerini bildirdiler.

İsrailoğullarının gariplikleri, tuhaflıkları burada yine kendini gösteriyordu. Îtirazvari sözlerine burada da devam ettiler. Musaya; “Rabbimizin kesmemizi emrettiği sığır, hangi sığırdır? Ne surettedir? Dua et de bunu da bize bildirsin” dediler.

Allahtan vahiy gelerek, o sığırın, ne çok genç ne de çok yaşlı olacağı, orta yaşlı olduğu bildirildi. Bu sefer; “Rabbine dua et de, kesmemizi emrettiği orta yaşlı sığırın rengini bildirsin” dediler. Allah, o sığırın, bakanların gönlünü çekecek renkte, sarı bir sığır olduğunu bildirdi.

Hikmet ehli zatlar demişlerdir ki, renkler içinde üç tanesi gönlü çeker. Bu renkler sarı, al ve yeşildir. Yeşil rengi, yerde olursa; al, giyecekte olursa ve sarı, dört ayaklılarda olursa daha güzel görünür.

İsrailoğulları, böyle bir sığırı aramaya koyuldular. Nihayet bir yerde, ihtiyar bir kadının bu tariflere tam uyan bir sığırı olduğunu öğrendiler. Bu kadının, yetim bir oğlu vardı ve başka kimsesi yoktu. Bunların tek geçim kaynağı o ineğin, sütü ve yoğurdu idi.

Kadından bu ineği satın almak istediler. Kadın, başka şeyleri olmadığı için vermek istemiyordu. Almaktan vazgeçmeleri için; “Bu ineği bin akçeye ancak veririm” dedi. Durumu Musa a haber verdiler. “Ne ücret isterse ödeyip sığırı alın, sahibini katiyyen incitmeyin” buyurdu. Tekrar kadına gelip almak istediklerini nazikçe söyleyince, kadın bu sefer; “İkibin akçeye veririm” dedi. İsrailoğulları tekrar Musanın yanına gelerek, ücretin çok fazla olduğundan ve kadına da bir şey diyemediklerinden şikayet ettiler. “Ya Musa! Hak tealadan dile ki, biz bu sığırı almayalım. Başka bir sığır bulalım. Zira bu sığırı almamız bize çok müşkül oldu. Hak teala keseceğimiz sığırı bize tekrar beyan etsin. Eğer o dilerse biz müşkülattan kurtuluruz…” dediler.

Musa dua edince, Allah bildirdi ki, o sığır öyle bir sığırdır ki, kendisiyle çift sürülmemiş ve ekin sulamak için koşulmamış olsun. Her maraz ve illetten de uzak olsun. Onlar, bunu haber alınca, bu sıfatların hepsi, ancak bulduğumuz sığırda mevcuttur. Tarif edilen sığır ondan başkası değildir dediler ve hemen ihtiyar kadının yanına gelerek sığırı almak istediklerini bildirdiler. Kadın; “Onbin akçeden aşağıya katiyen vermem” dedi. Onlar bu işten iyice darlandılar. Kadına hiç bir şey diyemiyorlardı. İtirazlarının sonucu böyle sıkıntı olmuştu. Halbuki, emir ilk geldiğinde herhangi bir sığırı boğazlasalardı, emir ifa edilmiş olacaktı. Fakat üst üste sorularla, sanki bunu istemiyormuş gibi davranınca, mesele kendilerine ağırlaştırıldı.

Nihayet kadın, şöyle bir teklifte bulundu: “Bu sığırı boğazlarsınız. Derisini tulum yapıp çıkarırsınız. Sonra o tulumun dolusu kadar altın vermeyi kabul ederseniz, ben de sığırı size satmayı kabul ederim.” İsrailoğulları yine Musaya müracaat ettiler. O da; “Her ne pahasına olursa olsun almak gerek” buyurdu.