Musa ile Hızır (aleyhimesselam) beraber giderlerken, bir gemiye bindiler. Hızır gemiyi deldi. Sonra giderken yolda karşılaştıkları bir çocuğu tutup boğazladı. Daha sonra da yıkılmak üzere olan bir duvarı tamir etti. Bunların hepsi ilk bakışta çok garib ve olmayacak şeylerdi. Daha sonra bunların hepsinin hikmetleri anlaşıldı. Onların bu beraberlikleri, Kuran-ı kerimde Kehf suresinde ve hadis-i şeriflerde bildirilmiştir. Hızırın gemiyi delmesi, rastladıkları bir çocuğu boğazlaması ve yıkılmak üzere olan bir duvarı tamir edip düzeltmesinin hikmetleri ve bu menkıbenin tafsilatı, İslam alimleri tarafından geniş olarak yazılmış olup, Hızır maddesinde anlatılmıştır. (Bkz. Hızır )
Büyük İslam alimlerinin bildirdiklerine ve kitaplarında yazdıklarına göre, Musadan farklı olarak Hızıra ihsan edilen ilim, Ledünni ilim olup, bu ilim, kimsenin bilemeyeceği, ancak Allahın bildirdiklerinin bilebileceği bazı gaybi ilimlerdir. Ledünni ilim vehbi olup, çalışmak ve çok gayret etmekle ele geçmez, yani kesbi değildir. Yalnız Allahın ihsanı ile elde edilebilir. Ancak ihsan edilen kimselerde bulunur. Herkese şamil değildir.
Peygamberlere bildirilen, vahyedilen ilimler ise, umuma şamil olan, herkesi alakadar eden ilimlerdir ve ümmetlerine bildirmeleri için onlara bildirilir. Zaten peygamberler de bunun için vazifelidirler.
Bu sebepledir ki, peygamberlerin ilmi, ilm-i Ledünniden üstündür. Buna rağmen Musanın Hızır ile görüşmek isteyip, onun bildiği Ledünni ilimden bir miktar öğrenmek istemesinde, ilim için çalışmaya, bir teşvik vardır.
Hazret-i Hızırın Ledünni ilmi bilmesi, onun, şeriat sahibi ülül-azm bir peygamber olan Musadan daha yüksek olduğunu göstermez. Musa elbette daha yüksek ve pek üstündür.
Bununla beraber, Hızırın kendisine ihsan olunan ledünni ilim ile yaptığı ve zahiren tuhaf görünen işler de, Allahın bildirmesi ve emri ile ve bir hikmete binaen yapılmış olduğundan, yanlış değildir ve onun mesuliyeti yoktur.