"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Musa ile Hızırın buluşmaları

“Arais-ül-mecalis” kitabında, Abdullah ibni Abbas hazretlerinden rivayet olunarak şöyle nakledilmektedir: Bir zaman Musa; “Ya Rabbi! Kullarından hangisi sana daha sevgilidir?” diye sual etti. Allah; “Beni zikredip, unutmayandır” buyurdu. “Ya Rabbi, kazada (hüküm vermede) en sevgili kulun kimdir?” dedi. “Doğru hüküm verip, nefsinin arzularına uymayandır” buyurdu. “Ya Rabbi, en alim kulun hangisidir?” dedi. “İlmi, insanlarca çok istenendir. Onun bir sözü benim hidayetime, meni de benim menime delalet eder” buyurdu. “Ya Rabbi! Yeryüzünde benden daha alim birisi var mı?” dedi. “Evet” buyurdu. “O kimdir, ya Rabbi” dedi. “Hızırdır” buyurdu. “Onu nerede bulurum?” dedi. “Sahilde, balığın suya daldığı kayanın yanında” buyurdu. Böylece balığı, ona işaret ve delil eyledi, ve; “Bu balık dirilince, arkadaşını orada bulursun” buyurdu.

Bir rivayette de geldi ki: Musa, bir defasında İsrailoğullarına gayet beliğ ve pek tesirli bir vaz ve nasihat yaptı. Bunu dinleyenler adeta kendilerinden geçip; “Yeryüzünde senden daha alim bir kimse bilir misin? Böyle biri var mı?” dediler. O da; “Böyle bir kimseyi bilmiyorum” dedi. Allah ona vahyederek buyurdu ki: “İki denizin birleştiği yerde kullarımdan biri vardır. O senden daha alimdir.” Allahın işaret buyurduğu bu zat, Hızır idi.

Musa , Hak tealaya yalvarıp; “Onu nasıl bulurum?” diye sual edince, cenab-ı Hak ona; zenbil içine tuzlanmış bir balık koymasını, o balığı kaybettiği yerde (balığın canlanıp denize atladığı yerde) o zatı bulacağını bildirdi. Bunun üzerine Musa , Yuşa ı da yanına alıp, zenbil içine tuzlanmış bir balık koyarak yola çıktı. Hızır ı buluncaya kadar yol yürümeye karar verip, azmetti. Böylece yolculuğa başladılar ve bir müddet yürüdüler. Yuşa a; “Balığın canlanıp, denize gittiği yerde bana haber ver” dedi. Nihayet iki denizin birleştiği yerde bir kayanın yanına varınca, dinlenmek üzere konakladılar. Başlarını yere koyup uzandılar. Bu sırada zenbil içindeki tuzlanmış ölü balık, canlanıp denize akıverdi. Deniz içinde bir yol tutup gitti. Tuzlu balığın canlanıp, iki denizin birleştiği yerde denize akmasını, Yuşa gördü. O anda Musa uyuyordu. Fakat Yuşa uyanık idi. Bir rivayete göre de abdest alıyordu. Abdest suyundan, zenbil içindeki tuzlu balığın üzerine damlamış ve balık hemen canlanıp, denize gitmişti. Yuşa bu hadiseye hayret edip, Musa a anlatmayı düşündü. Fakat unuttu. Konakladıkları bu yerde bir müddet uyuduktan sonra, gecenin sonuna doğru yola çıkıp, bir gün bir gece ve bir kuşluk vaktine kadar daha yürüdüler. Kuşluk vakti Musa , hizmetinde bulunan Yuşa a; “Kuşluk yemeğimizi getir. Bu yolculuğumuzdan yorgunluk duymaya başladık” dedi. Bu sırada ilk konakladıkları yer olan iki denizin birleştiği bölgeden epey uzaklaşmışlar ve oraya kadar hiç yorulmamışlardı. Orayı geçip gittikten sonra, yorgunluk duymaya başladılar. Musa yiyeceği isteyince, Yuşa balığın, daha önce konakladıkları yerde denize gittiğini hatırladı. Bunu daha önce söylemeye karar verdiği halde unutmuştu. Bu unutmasına şaşarak; “Biz taşın dibinde dinlendiğimiz zaman, tuzlu balık denize gitti. Bunu size haber vermeyi unuttum” dedi. Hadiseyi şöyle anlattı: “Siz istirahat için uzandığınızda, ben abdest alıyordum. Abdest suyumdan sıçrayan damlalar, balığın üzerine düşünce, balık canlanıp zenbilden sıçradı ve denize gitti. Denize gittiği yer, kendine göre bir yol oldu. Bu hadiseyi size haber vermeyi unuttum.” Yuşa bu hadiseyi, Musa a anlatınca; “Ey Yuşa ! İşte senin gördüğün garib hadise, bizim aradığımız şeydir. Yolculuğumuzun sebebi de, bu hadisenin vuku bulduğu yere ulaşmaktır. Çünkü aradığımız zatı, (Hızır ı) orada bulacağız” buyurdu. Büyük bir neşe ve sürur içinde geri döndüler. İzlerine baka baka, dinlenmek için ilk oturdukları ve tuzlu balığın canlanıp denize gittiği yere tekrar geldiler. Yanında dinlendikleri kayaya yaklaştıklarında, bir de baktılar ki, orada hırkasına bürünmüş, mübarek bir zat oturmaktadır. Bu zat, Hızır idi. Böylece, Musa ona kavuşmuş oldu. Bir rivayete göre de, oraya vardıklarında, Hızır deniz üzerine yeşil bir seccade sermiş, namaz kılıyor fakat seccade batmıyordu.

Sonra Musa , ona yaklaşıp selam verince, selamına cevap verip; “Burada selam veren bulunur mu? Sen kimsin?” dedi. “Ben Musayım” deyince; “Beni İsrailin Musası mı?” diye sordu. O da “Evet” cevabını verdi.

“El-Îsabe” adlı eserde ise, bu hususta şöyle rivayet edilmiştir: “Musa , Hızır ile buluşunca; “Esselamü aleyke ya Hızır” dedi. O da; “ve aleykesselam ya Musa!” buyurdu. Bunun üzerine “Benim, Musa olduğumu nasıl bildin? Sana kim haber verdi” dedi. O da; “Beni sana gösteren, seni de bana haber verdi.” “Yani Allah bildirdi” dedi.

Bu tanışmadan sonra, Musa , Hızır a asıl maksadı anlatmak üzere şöyle buyurdu: “Allahın sana ihsan edip, bildirdiği ilimden, biraz öğretmen üzere sana tabi olayım mı?” Bunun üzerine Hızır ; “Ya Musa! Bende, Allahın ihsan edip verdiği öyle bir ilim vardır ki, sen onu bilemezsin. Sende de Allahın sana verdiği öyle bir ilim vardır ki, ben de onu bilemem. (Sen benimle beraber olamazsın ve bende bulunup, sende olmayan ilmim ile yaptığım işlere sabredemezsin)” buyurdu. Musa ; “Beni inşaallah sabırlı bulursun. Senin hiç bir işine müdahale etmem” dedi. Hızır ona; “Ben sana hikmetini ve sebebini izah edinceye kadar, yaptığım işler hakkında bana sual sormamak şartıyla, benimle beraber olabilirsin” dedi. Musa , oraya kadar beraber geldikleri Yuşa ı, İsrailoğullarının yanına gönderdi. Bundan sonra Hızır ile Musa , sahil boyunca bir müddet yürüdüler.