"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Musa

Bütün peygamberler içinde üstünlükleri olan ve kendilerine ülül-azm denilen altı peygamberin üçüncüsü. Beni İsraile peygamber olarak gönderilmiştir. Yakup ın neslindendir. Harun ın kardeşidir. Musanın, Yakuba kadar olan nesebi; Musa bin İmran bin Yasher bin Kahis bin Lavi bin Yakup şeklindedir. Bu hususta tarihçiler şöyle yazmaktadır: Yakup ın Lavi ismindeki oğlu 89 yaşında iken, Nabite binti Mavi bin Yeşceb isminde bir hanımla evlendi. Bundan; Garsun, Merzi, Merdi ve Kahis adlı çocukları oldu. Kahis 46 yaşında iken, Kahi binti Mübin bin Tenvil bin İlyas isimli bir hanımı nikah etti. (Onunla evlendi). Kahisin bu hanımından Yasher isimli bir oğlu oldu. Yasher de büyüyüp yetişince, Semyet binti Yetadim bin Berkiya bin Yeşan bin İbrahim isminde bir hanım ile evlendi. Bu evlilikten İmran dünyaya geldi. Yasher 147 sene yaşadı. İmran bin Yasher 60 yaşına gelince, Nüceyb (veya Naciye) binti Şemuyel isminde bir hanımla evlendi. Bu addan başka olarak İmranın hanımının yani Musanın annesinin ismi; Yuhabiz, Yuhabil, Levha ve daha başka şekillerde de bildirilmiştir. Bu evlilikten ise, Harun ve Musa (aleyhimesselam) doğdu. Musa doğduğunda 70 yaşında olan babası 67 yıl sonra, 137 yaşında vefat etti.

Tarihçilerin bildirdiklerine göre, Mısırda hüküm süren ve kendilerine Firavun ismi verilen hükümdarlar vardı. Bunlardan Reyyan bin Velid, Yusufu ülkesindeki bütün hazinelerin başına maliye nazırı olarak tayin eden ve ona inanan, mümin bir zat idi. Reyyan vefat edince Kabus bin Musab, Firavun (Mısır sultanı) oldu. Yusufu vazifeden almadı. Yusuf onu imana davet etti, fakat kabul etmedi. Bu ve sonra gelen Firavunlar, Beni İsraile kıymet vermediler. Kabus, başkalarına zorla iş yaptıran, çok zalim bir hükümdardı. Yusuf, bu hükümdar zamanında vefat etti.

Kabusun saltanatı oldukça uzun sürdü. Sonra helak oldu ve yerine kardeşi Ebül-Abbas geçti. Ebül-Abbasın da bundan farkı yoktu. Hatta Kabustan daha zengin, daha kibirli, daha zorba ve daha zalim idi. Bu da uzun bir saltanat sürdü. Kabus bin Musab ve kardeşi, Amalika kabilesinden olup, soyları, Nuhun oğlu Samın torunu Amelik bin Lavez bin Sama dayanıyordu.

Yusuf dan sonra İsrailoğulları Mısırda kaldılar. Buradan Amalikalıların idaresi altında yayılıp çoğaldılar. Kendileri; Yusuf, Yakub, İshak ve İbrahimin bildirdikleri dine bağlı olup, inanç ve ibadetlerine sıkı sıkıya bağlı idiler. Mısırın eski yerlileri olan Kıbt kavmi ise yıldızlara ve putlara taparlardı. Bunlar aynı zamanda Beni İsraile hakaret gözüyle bakarlardı. Firavunlar da pek zalim, gaddar kimseler oldukları için, tebaları altında yani saltanat mülkü içinde bulunan Beni İsraili esir gibi çalıştırır, ağır ve meşakkatli işlerde kullanırlardı. Onların günden güne artıp çoğalmalarından ve kendilerine (Kıbt kavmine) galebe çalmalarından endişe ediyorlardı.

Beni İsrail, Kıbt kavminin muamelelerinden, Firavunların baskı ve zulümlerinden tamamen bezip usanmışlardı. Dedelerinin (yani Yakup ın) yurtları olan Kenan diyarına gitmek istedilerse de bir türlü yakalarını Firavunın pençesinden kurtarıp Mısırdan dışarı çıkamadılar.

Oniki kabile olan Beni İsrailin her bir bölüğü, Yakubun oğullarından birine mensup idi. Her kabilenin bir önderi vardı. Bunlara, Yakup ın torunları, manasına, Esbat-ı Beni İsrail denilirdi. Bu oniki kabilenin hepsi bir araya gelse ve tek bir öndere uysalar, kuvvetleri birleşir ve istediklerini yapabilirlerdi. Fakat onları toparlayacak, bir emir altında birleştirecek bir baş, bir önder lazım idi. Ancak böyle olduğu takdirde kuvvetlerini birleştirip Firavuna karşı koyabilirler ve esaretten kurtulabilirlerdi.

O zamandaki Firavun, pek alçak ve çok zalim idi. Firavunlar içinde, onun kadar katı kalpli, onun kadar uzun saltanat süren, Hak tealaya karşı onun kadar büyük konuşan, Beni İsraile onun kadar kötü davranan başka birisi görülmemişti. İsrailoğullarına çok eziyet eder, sürgüne gönderir, onları hizmetçi gibi kullanırdı. Kimini inşaat, kimini ziraat, kimini kanalizasyon işlerinde çalıştırır; ağır işleri, çirkin ve zor hizmetleri onlara verirdi.

Tabiinin büyüklerinden Vehb bin Münebbih hazretleri şöyle anlatır: “Firavunın kendilerini çeşitli işlerde kullanmasında, İsrailoğulları kısım kısım idi. Bazıları dağlarda taş kesip sırtlarında getirirler, bazıları Firavun için köşkler ve saraylar bina ederlerdi. Bir kısmı dülgerlik (marangozluk) ve demircilik gibi sanatlarda çalışırlardı. Bu işlerde, zorla, zorbalıkla çalıştırılırlardı. Zayıf ve çalışamayacak durumda olanlara ise vergi konulmuştu. Vergi ödemek durumunda olanlar, her gün güneş batmadan önce, vergisini getirip teslim etmek mecburiyetinde idi. Şayet bunlardan biri güneş batıncaya kadar vergisini getirmez ise, sağ kolu, çözülemeyecek şekilde boynuna asılarak bağlanırdı. Bir ay müddetle öyle kalır ve o kimse çok zahmet çekerdi. Firavun ve kıpti kavminin, İsrailoğullarına yaptığı zulüm bu şekilde günden güne artarak devam ediyordu. Firavunın zulmü altında, İsrailoğulları epeyce zaman işkence ve eziyet gördüler. Firavun çok uzun bir saltanat sürdü. Saltanatı müddetince bütün gücünü, İsrailoğullarına zahmet vermeye, onları en ağır işlerde çalıştırmaya harcamıştır. Böyle bir zamanda insanları zulümden kurtarıp, iman ile şereflendirmek için Allah Musayı gönderdi.”