"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

İbrahimin ateşe atılması

İbrahim , putları kırınca; putperestler bu işi onun yaptığını anladılar ve ceza vermek üzere hapsettiler. Durumu ilahlık davasında bulunan kralları Nemruda bildirdiler. Bunun üzerine Nemrud; “Onu bana getirin” dedi. İbrahim ı Nemrudun yanına götürdüler. O zaman insanlar, Nemrudun yanına girince, Nemruda secde ederlerdi. İbrahim , Nemruda secde etmedi. Nemrud; “Niçin secde etmedin?” dedi. İbrahim ; “Ben, beni yaratan Allahtan başkasına secde etmem” buyurdu. “Senin halıkın, seni yaratan kimdir?” deyince, İbrahim ; “Benim Rabbim, dirilten (hayat veren) ve öldüren Allahtır” dedi. Nemrud; “Ben de diriltir ve öldürürüm” diyerek zindandan iki kişi getirtti. Birini serbest bırakıp, birini öldürdü. Güya böylece diriltmiş ve öldürmüş olduğunu gösterdi. Nemrud, diriltmenin hayatı olmayana hayat vermek, yani yaratmak; öldürmenin de, ruhu almak olduğunu ve bunu ancak her şeye kadir olan Allahın yapacağını bilmiyordu. Nemrudun bu hareketi karşısında İbrahim ; “Benim Rabbim güneşi doğudan getirir, doğdurur. Eğer gücün yetiyorsa sen de batıdan doğdur!” dedi. Nemrud bu söz karşısında şaşırıp, aciz kaldı. Bu husus Kuran-ı kerimde Bakara suresi 258. ayet-i kerimede bildirilmiş olup, mealen şöyledir: “Allah kendisine saltanat ve mülk verdi diye (azarak) İbrahim ile Rabbi hakkında mücadele edeni (Nemrudu) görmedin mi? (Haberi sana ulaşmadı mı? Habibim elbette sen bilirsin. Kuran-ı kerimde sana haber verildi.) İbrahim ona; Benim Rabbim hem diriltir, hem öldürür dediği vakit, o (Nemrud); Ben de diriltir ve öldürürüm demişti. İbrahim; Allah güneşi doğudan getiriyor, hadi sen onu batıdan getir deyince, o kafir şaşırıp tutuldu. Allah zalimler kavmini muvaffak etmez.”

Nemrudun, İbrahim la yaptığı mücadeleyi bildiren bu ayet-i kerime “Tefsir-i Mazhari”de şöyle tefsir edilmiştir: “Nemrudun, İbrahim ile mücadeleye girmesi onun akılsızlığını ve şaşılacak bir halde bulunduğunu göstermektedir. Nemrudun ben de diriltir ve öldürürüm diyerek zindandan iki mahpus kimse getirtip birini salıverip, diğerini öldürmesi, onun; ihya etmenin yani yaratmanın ve öldürmenin, ruhu almanın ne demek olduğunu bilmeyen ve ilahlık iddia eden bir ahmak olduğunu göstermektedir. İmam-ı Begavi , tekebbür ederek, kibirlenip yeryüzünde ilk ilahlık davasında bulunan kişinin Nemrud olduğunu bildirmiştir. Nemrudun, ilahlık iddiası ve İbrahim ile mücadelesi, mülküne ve saltanatına bakarak şımarıp, taşkınlık göstermesi sebebiyledir. Veya iyilik yapana kötülük yapmak gibi, Allahın, kendisine verdiği mülk ve saltanata şükretmesi gerekirken, aksini yapmasındandır. İbrahim ın, Nemruda; “Rabbim dirilten, hayat veren ve öldürendir” demesi, Allahın var olduğunu ve her şeye gücünün yettiğini bildirmek için idi…”

Nemrudun, İbrahim la yaptığı bu mücadelenin vuku bulduğu zaman hususunda iki rivayet vardır. Birincisi, İbrahim putları kırınca, onu yakalayıp hapsettiler. Sonra ateşe atmak için hapisten çıkarıp, Nemrudun yanına götürdüklerinde vuku bulmuştur. Diğer rivayet ise, insanlar arasında bir kıtlık çıkmıştı. Yiyecek almak için Nemruda gidiyorlardı. Nemrud kendisinden yiyecek almaya gelenlere; “Senin Rabbin kimdir?” diye soruyor ve; “Benim Rabbim sensin” diyenlere gıda maddeleri veriyordu, İbrahim yiyecek almaya geldiğinde, Nemrud ona da; “Senin Rabbin kimdir” deyince, İbrahim ; “Benim Rabbim dirilten, hayat veren ve öldürendir” dedi. Bunun üzerine, ilahlık iddiasında bulunan Nemrud, İbrahim ile mücadeleye kalkıştı. Yine bir rivayete göre İbrahim , Nemrudun ilahlık iddiasını red edince, Nemrud ona yiyecek maddesi, verilmemesini ve satılmamasını emretti.

İbrahim Keldani kavmini dalaletten kurtarıp, hidayete kavuşturmak için gayet açık tebliğlerde bulundu. Yıldızlara, putlara ilahtır diyerek tapmalarının, Nemruda boyun eğmelerinin ve Nemrudun ilahlık davasında bulunmasının tam bir sapıklık olduğunu anlattı. Ayrıca onlara, ibret alabilecekleri hadiseler ile açıkça gösterdi. Alay ederek yıldızları gösterip; “Bu mu benim Rabbim? Batıp gidenler Rab olur mu?” ve; putları kırıp, sorduklarında da; “Belki şu büyüğü onları kırmıştır ona sorun!” diyerek, putların fayda ve zarardan uzak olduğunu anlatmak istedi. Yine Nemrud kendisiyle mücadeleye girişince, onun da aciz, azgın ve taşkın bir kimse olduğunu ispat etti. Bütün bunlara rağmen Keldaniler bir türlü imana gelmediler. Üstelik mahluk olan, yaratılmış şeylere ilah diyerek tapmaya devam ettiler. Daha da ileri giderek İbrahim a nasıl bir ceza verebileceklerini düşünmeye başladılar. Önce bir müddet hapsettiler. Sonra hapisten çıkarıp yakmaya karar verdiler. Rivayete göre Nemruda, İbrahim ı ateşte yakmayı Henun adında biri hatırlatmıştır. Bir rivayete göre, Allah bunu hatırlatan kimseyi yere batırmıştır. Yakma işini Nemrudun düşündüğü de rivayet edilmiştir. Nemrud ve Keldani kavmi, şiddetli kin ve düşmanlık içinde, İbrahim ı yakmak için hazırlığa başladılar. Onu, içinde yakacakları geniş bir yer hazırladılar. Herkesin buraya odun taşımasını, karşı çıkanın ise İbrahim ile birlikte ateşe atılacağını ilan ettiler. Putperest kavmin hepsi bir ay kadar odun taşıdılar. Aralarında hasta bir kadın vardı. O da putun önüne giderek; “Eğer hastalığım geçerse şu kadar odun satın alıp vereceğim” demişti. Bir başka kadın ise ip eğirip satar, parasıyla odun alıp, verirdi. Nihayet her taraftan taşıyıp getirdikleri odunları büyük bir dağ gibi yığıp, yakmaya başladılar. Yedi gün yanan ateşin alevleri gökleri kaplayıp çok uzaklardan görünüyordu. Ateşin değil yakınından, uzağından geçen kuşlar bile sıcaklığın şiddetinden yanıyordu. Nemrud, kendine yaptırdığı yüksek bir yerden bu hali kibir içinde seyrediyordu. Keldani kavmi de aynı merakla büyük bir kalabalık halinde ateşin çevresinde toplanmışlardı. Nemrudun yardımcıları ve hizmetçileri ise, hazır bir vaziyette emrini bekliyorlardı. Nemrud, şiddetle yanan bu korkunç ateşe atılması için; İbrahim ın hapsedildiği yerden getirilmesini emretti. Onu boynunda zincir, elleri kelepçeli, ayaklarında bukağı, halka olduğu halde, bekçiler ve halk, ortalarına alıp getirdiler.

Allahın Halili, dostu İbrahim tevekkül ve yakinin en yüksek mertebesinde olduğu için kalbine zerre kadar korku gelmedi. Oraya toplanan azgın kavmin bakışları karşısında gayet vakarlı idi. Nemrudun önüne götürüldüğünde, herkes yanan ve gökleri tutan ateşin içerisine onun nasıl atılacağını düşünmeye başlamıştı. Bir rivayete göre bedbaht bir kimse, bir başka rivayette ise şeytan insan kılığına girip yanlarına gelerek; onu ancak mancınıkla atabilecekleri teklifini yapmıştır. Bu teklif, Nemrudun ve putperestlerin hoşuna gitmişti. İbrahim ı, alevleri göklere çıkan kocaman ateş yığınının içine fırlatmak üzere kurdukları mancınığa bağladılar. İbrahim her zaman olduğu gibi şimdi de Allaha tam bir tevekkül ve muhabbet içinde idi. Tam bir teslimiyet içinde, kendinden geçmiş bir halde olduğundan, mancınığa ve yanan korkunç ateşe hiç aldırmıyordu. Yerde ve gökte bütün mahlukat, feryad edip; “Aman ya Rabbi! Halilin İbrahim ateşe atılıyor! O, her an seni zikreder ve seni bir an unutmaz. Ona yardım etmek için bize izin verir misin?” dediler. Rivayet edilir ki, İbrahim a bir melek gelip: “Allah rüzgarı emrime verdi. Emredersen, bu ateşi rüzgar ile darmadağın edeyim!” dedi. Bir başka melek gelip; “Sular benim emrimdedir. İstersen bu ateşi şu anda söndürürüm!” dedi. Bir melek daha gelip; “Yeryüzü emrime verilmiştir. Emir verirsen bu ateşi yere yuttururum!” dedi. İbrahim bu meleklere; “Dost ile dostun arasına girmeyin. Rabbim ne dilerse yapsın. Kurtarırsa lütfundandır, şükrederim. Eğer yakarsa benim hizmetimdeki kusurumdandır, sabrederim” cevabını verdi.

Putperestler; yaptıkları bütün hazırlıklardan sonra, kendilerini dünya ve ahirette saadete kavuşturacak, ebediyyen kurtuluşa götürecek yolu gösteren yüce peygamber İbrahim ı dinlememe, onu, reddetme felaketi içerisinde ateşe atıyorlardı. Nihayet benzeri görülmemiş bir bedbahtlık ve azgınlık içinde İbrahim ı mancınıkla korkunç ateşe fırlattılar. İbrahim , mancınığa konulup, ateşe atılmak üzereyken; “Hasbiyallah ve nimel vekil” (Allah bana yetişir. O çok iyi vekildir) dedi. Ateşe düşerken, Cebrail gelip; “Bir dileğin var mı?” deyince; “Var, amma sana değil” diye cevap verdi. Böylece “Hasbiyallah” sözünün eri olduğunu gösterdi. Bunun için Necm suresinde; “Sözünün eri olan İbrahim” mealindeki 37. ayet-i kerime ile medh buyruldu. Cebrail , “Niçin Hak tealadan istemiyorsun?” dedi. “Halimi biliyor, istemeye ne hacet. Hem, Allah yakmak dileyince, Onun takdirine razı olmaktan başka ne istenir” buyurdu. “Ateşten Hak tealaya sığın, Ondan yardım iste” deyince de; “Ateş kimin emriyle yanıyor? Yakma kimin işidir?” diye cevap verdi. Cebrail “Allahın emriyle yanıyor” dedi. Bunun üzerine İbrahim ; “Halil (yani ben), Celilin (yani yüce Allahın) işinden razıdır” buyurdu. İbrahim tam ateşe düşerken Allahateşe, mealen; “Ey nar (ateş)! İbrahimin üzerine serin ve selamet ol.” buyurdu (Enbiya suresi: 69) Bu ilahi hitab üzerine ateşin sıcaklığı gidip soğudu. Cebrail kanadıyla ateşi sıvadı. İbrahim düşerken iki melek kollarından tutup yere indirerek oturttular. İndiği yer güllük, gülistanlık oldu. Bülbüller, kumrular ötmeye başladı. İbrahim için oradan tatlı bir pınar kaynayıp akmaya başladı. Cennetten bir gömlek getirildi, (Hazret-i İbrahime giydirilen bu gömlek sonra oğlu İshaka giydirildi. İshak da oğlu Yakuba giydirdi. O, oğlu Yusufa giydirdi. Yusuf kuyuya atıldığında bu gömlek üzerinde idi. Üzerinde Cennetin kokusu bulunan bu gömlek bir hastaya giydirildiğinde, hasta sıhhate kavuşurdu. Yusufun babası Yakubun gözleri görmez olunca, gözlerine sürmek için gönderdiği gömlek bu gömlek idi.) Allah, ayrıca İbrahim ın suretinde bir melek gönderdi. Bu melek, ona hizmet ederdi. Mikail Cennetten yemek getirdi. Rivayet edilir ki, Allahateşe; “Serin ve selamet ol!” buyurunca, dünyadaki bütün ateşler sıcaklığını kaybetti. Görünüşte ateş olup hiç sıcaklıkları bulunmuyordu. Mealen; “Ey ateş! İbrahim üzerine serin ve selamet ol!” buyurulan ayet-i kerime Tefsir-i Mazhari de şöyle tefsir edilmiştir: Begavi şöyle buyurdu: Meşhur rivayettir ki; “Ey ateş! İbrahim üzerine serin ve selamet ol” buyrulduğu gün, yeryüzündeki bütün ateşler söndü ve faydasız hale geldi, sıcaklık vermedi. Eğer; “İbrahim üzerine serin ol” buyrulmasaydı, bütün ateşler ebediyyen soğuk kalırdı. Zahiren anlaşılan mana ise ateş aynı haliyle kaldı, fakat Allahateşe; “İbrahim üzerine serin ol” buyrulmasının gösterdiği gibi, İbrahim ı yakmayacak ve tesir etmeyecek bir hale soktu. İbn-i Abbas buyurdu ki: “Şayet; “Selamet ol” buyrulmasaydı ateşin soğukluğu, serinliği İbrahim ı öldürür idi.”

Süddi da şöyle buyurdu: İbrahim mancınıkla fırlatılıp yüksekten ateşin ortasına düşerken iki melek kollarından tutup, koltuklarına girerek yere indirdiler ve oturttular. İbrahim ı ateşin ortasında oturttukları yerden birdenbire tatlı bir pınar kaynayıp akmaya başladı. Gayet güzel kırmızı bir gül ağacı yeşerdi. Kab-ül-Ahbar da şöyle buyurdu: İbrahim ateşe atılınca ateş onu yakmadı. Sadece İbrahim a bağladıkları bağları, ipleri yaktı. Keler hariç yeryüzündeki bütün canlılar ateşi söndürmek için çalışmışlardır.

İbrahim ateşin ortasında bu saadetli halde iken, Nemrud onu yüksek bir yerden seyrediyordu. Gürül gürül yanan ateşin ortasında İbrahim ın, yemyeşil bir bahçe içerisinde oturduğunu ve yanında da onun suretinde birinin bulunduğunu gördü. Hayretler içerisinde; “Ey İbrahim! Senin bildirdiğin ilahının kudreti çok büyükmüş, seni böyle korudu. Şu gördüğüm hali sana verdi. Oradan çıkıp gelebilir misin?” dedi. İbrahim ; “Evet çıkabilirim” dedi. Bunun üzerine Nemrud; “Sen bu ateşin içinde kaldığın zaman sana zarar vermesinden, yakmasından korkar mısın?” deyince, o; “Hayır korkmam” dedi. “Öyleyse oradan çık gel” dedi. İbrahim kalktı ve etrafında yanan ateşin arasından geçerek dışarı çıktı. Nemrudun yanına varınca, Nemrud; “Ey İbrahim! Senin yanında, senin suretinde gördüğüm kişi kimdir?” dedi. İbrahim ; “O bir melektir. Rabbim onu bana orada arkadaşlık etmesi için gönderdi” dedi. Nemrud bunu da öğrendikten sonra; “Ey İbrahim! Israrla Ondan başka ilah olmadığını söylediğin ve Ondan başkasına iman ve ibadet etmediğin Rabbinin, senin hakkındaki kudretinden ve azametinden dolayı ben Ona dörtbin sığır kurban keseceğim!” dedi. Nemrudun bu sözü karşısında İbrahim ; “Sen, içinde bulunduğun sapıklıktan dönüp, Allaha iman etmedikçe, Allah senin kurbanlarını kabul etmez!” diye karşılık verdi. Nemrud; “Mülkümü, saltanatımı terkedemem. Fakat kurbanları keseceğim!” dedi. Nemrud söylediği kurbanları kesti ve İbrahim ile mücadele etmekten aciz kaldığını anlayıp, bu işten vazgeçti. Fakat iman etmediği için Allah onun kurbanlarını kabul etmedi. Şuayb el-Cemai; “İbrahim ateşe atıldığı sırada onaltı yaşında idi” demiştir. İbrahim ın ateşe atılmasını ibretle takip edip seyredenlerin bir kısmı imana geldi. İbrahim ın kardeşinin oğlu Lut ve İbrahim ın amcasının kızı Sare de iman edenlerden idi. Nemrud ise inad ve kibir göstererek iman etmedi ve ebedi saadetten mahrum kalıp, sonsuz bir felakete düştü.

İbrahim ın ateşe atılması ve ateşten kurtarılması, Kuran-ı kerimde bildirilmiş olup, mealen şöyledir; (Nemrud ve kavmi şöyle) dediler: Bunu (İbrahimi cezaların en şiddetlisi olan ateş ile) yakın ve ondan intikam alarak ilahlarınıza yardım edin! Böylece ilahlarınıza yardım etmiş olursunuz. Biz de dedik ki: “Ey ateş! İbrahimin üzerine serin ve selamet ol.” (Enbiya suresi: 68, 69) (Hazret-i İbrahim, imana davet edince) kavminin cevabı; “Öldürün onu, yahut yakın onu demekten başka bir şey olmadı. (Bunun üzerine kavmi, İbrahimi ateşe attığı zaman) Allah da onu ateşten kurtardı. Elbette bunda (Allahın onu ateşten korumasında) iman edecek bir kavim için şüphe götürmez ibretler var.” (Ankebut suresi: 24)

“İbrahime (böyle) bir tuzak kurmak istediler. Fakat biz kendilerini daha ziyade hüsrana düşenlerden kıldık.” (Enbiya suresi: 70)

İbrahim , ateşten kurtulduktan sonra, Keldani kavmini bir müddet daha imana davet etti. Bütün gayretlerine rağmen, putperest kavim iman etmeye bir türlü yanaşmıyor, üstelik ona hakaret ve işkence ediyorlardı. İbrahim ise bunlara, sabır ve tevekkül ile tahammül gösteriyordu. Bütün gayretlerine rağmen az bir cemaat iman etmişti. Nihayet, İbrahim putperestlere son davetlerini yaptı ve iman etmedikleri müddetçe, inananlarla aralarında buğz ve düşmanlığın süreceğini; iman ettikleri takdirde, dost ve kardeş olacaklarını ve ebedi saadete kavuşacaklarını söyledi. Îman edenlerle birlikte onlardan alakayı kesti. Bu husus Kuran-ı kerimde mealen şöyle bildirildi: “İbrahim ve onun maiyetindekiler de (ona iman edenlerde) sizin için hakikaten (sözlerinde, işlerinde ve hareketlerinde) güzel bir nümune vardır. Vaktiyle kavimlerine dediler ki; Biz sizden ve Allahı bırakıp da tapmakta olduğunuz şeylerden katiyetle uzağız. Allahın birliğine iman etmedikçe sizi (dininizi) tanımıyoruz. Siz, Allahın birliğine iman edinceye kadar, bizimle aranızda ebedi düşmanlık ve buğz başlamıştır.” (Mümtehine suresi: 4)

“İbrahim, kavmine dedi ki: Siz dünya hayatında Allahtan yüz çevirip, putlara tapmayı aranızda sevişme vesilesi edindiniz. (Fakat) sonra kıyamet gününde ise bazınız bazınıza küfür ve inkar isnat edecek, bazınız da bazınıza lanet edecektir. Sizin yeriniz Cehennemdir. Orada sizi ateşten kurtaracak hiç bir yardımcı da yoktur.” (Ankebut suresi: 25)

Putperest müşrikler, İbrahim a ve iman edenlere karşı şiddetli ve görülmedik bir inadla karşı duruyor ve onları ağır işkencelere de maruz bırakıyorlardı. Bu durum hat safhaya ulaşmış ve dayanılmaz bir hal almıştı. Allah İbrahim a, ibadet ve taatlarını rahat yapmaları için, bulunduğu beldeden hicret etmesini emir buyurdu. İbrahim böylece Şam tarafına hicret etti. Bu hususta Kuran-ı kerimde mealen şöyle buyruldu: “…İbrahim şöyle dedi: Ben kavmimin arasından Rabbimin emrettiği yere hicret edeceğim. Şüphe yoktur ki, Allahazizdir; her şeye galiptir, hakimdir; hükmünde hikmet sahibidir.” (Ankebut suresi: 26)