"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Nuhun vefatı

“Ravdat-üs-safa” kitabında bildirildiğine göre, Nuh, tufanın olduğu sene, tufan son bulduktan, yeryüzünde hayat yeniden başladıktan ve evladı etrafa dağıldıktan sonra vefat etti. Tufandan sonra daha uzun seneler yaşadığı, hatta, bu senelerin adedi hakkında muhtelif rivayetlerin olduğu bildirilmiştir. En kuvvetli rivayet, elli yaşında iken peygamber olduğudur. Peygamberliğinin 950 sene sürdüğü Kuran-ı kerimde açıkça bildirildi. Rivayetlerin en kuvvetlisi tufandan sonra, o sene vefat ettiğidir. Yani bin sene ömür sürmüştür.

Hazret-i Nuhun vefatı yaklaştığında Cebrail ve Azrail (aleyhimesselam) birlikte geldiler. Azrail ,”Ey uzun ömürlü peygamber! Ömür olarak bu kadar hayat sürdün. Çok günler geçirdin. Sıkıntı ve meşakkat diyarı olan bu fani alemi nasıl buldun?” diye sordu. O da cevabında buyurdu ki: “İki kapısı olan bir kervansaray gibi buldum. Bu kapının birinden içeri girdim. Diğerinden çıkıp gidiyorum. Ancak içeride az bir miktar kaldım.” Bundan sonra vefat edip, Kudüste Beyt-i Makdisde defnedildi. Kabr-i şerifinin Necef yani Kufede İmam-ı Alinin kabrinin bitişiğinde olup, ademin de orada bulunduğu rivayet edilmiştir. Bu hususta başka rivayetler de vardır.

“Ravdat-üs-safa” kitabında anlatıldığına göre, Ali bin Zeyd bin Cüdan, Yusuf bin Mihrandan (rahmetullahi aleyhima) o da Abdullah ibni Abbasdan şöyle rivayet etti: Havariler, Îsaya dediler ki; “Ey Allahın peygamberi! Allah sana, ölüleri diriltmek mucizesini verdi.” Nuhun gemisini görmüş, bize ondan bahsedecek birisini diriltseydin ne iyi olurdu. Bunun üzerine Îsa onları, bir kum tepeciğinin yanına götürdü. Oradan bir avuç toprak alıp; “Buranın ne olduğunu bilir misiniz?” diye sordu. Onlar; “Allah ve resulü daha iyi bilir” dediler. O zaman Îsa ; “Burada Nuhun oğlu Sam vardır” buyurup, elindeki asası ile toprağa vurdu ve; “Allahın izni ile kalk!” buyurdu. O böyle söyler söylemez orası açıldı ve Sam, başındaki toz toprağı silkerek ayağa kalktı. Gayet yaşlanmış, saçları ağarmıştı.

Îsa ona; “Sen bu halde mi vefat ettin?” diye sorunca; “Hayır, bilakis daha genç idim. Lakin ben tekrar diriltilince kıyamet kopuyor zannettim. Bunun heybetinden bir anda böyle yaşlandım. Saçım ağardı” dedi. Îsa, Sama; “Nuhun gemisinden bahset, haber ver” dedi. Sam da şöyle anlattı: “Geminin uzunluğu 1200 zra (takriben 600 m.) genişliği 600 zra (takriben 300 m.) idi. Gemi üç katlı idi. Birinci katta evcil ve vahşi hayvanlar, ikinci katta kuşlar üçüncü katta da müminler vardı. Birbirine hasım olan hayvanlar arasında Allah ülfet (dostluk) verdi. Böylece birbirlerine zararları dokunmadı.” Bu şekilde sual ve cevaplardan sonra, Îsa ; “Allahın izniyle geri dön” buyurdu. Sam da tekrar vefat edip toprağa girdi.

Rivayet edilir ki, Nuh ve gemide onunla beraber bulunanlar, devamlı suya baktıklarından dolayı gözleri karardı. Bu sebeple, gemiden çıktıkları aşure günü gözlerine sürme çekmekle emrolundular.

Nitekim İbn-i Abbasın rivayet ettiği bir hadiste mealen buyuruldu ki: “Her kim aşure gününde ismidle sürmelenirse (ismid denilen hususi kühl taşı ile gözüne sürme çekerse ve bunu kullanmaya devam ederse) ebediyyen göz ağrısı çekmez.” “Ramuz-ül-ehadis”in şerhi olan “Levamiul-ukul”de bu hadis-i şerifin şerhinde buyruluyor ki: İsmid, göze sürme çekilen maruf, madeni bir taştır. Sürme çekilen taşlar içinde ismidin ayrı bir hususiyeti vardır. Tirmizi , İbn-i Abbasın ; “Sürmelendiğiniz şeylerin en hayırlısı ismiddir” dediğini rivayet etmiştir. İsmide kühl-i İsfehani de denir. Göz yaşını ve yaraları kurutur. Gözün sıhhatini korur, sinirlerini kuvvetlendirir. Gözün nurunu artırır. Bilhassa yaşlılar ve çocuklar için çok faydalıdır.

Ebüşşeyhin, “Ahlak-un-nebi” kitabında, Ayşenin şöyle naklettiği bildirilmektedir: “Resulallahın bir ismidi vardı. Uyuyacakları zaman onunla gözlerini üçer defa sürmelerdi.”

Hazret-i Ali buyurdu ki: “İsmid ile sürmelenmeye iyi yapışınız. Çünkü o, kirpikleri kuvvetlendirir, göz çapağını giderir ve görmeyi netleştirir.”