"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Nuhun gemisinin mahiyeti

Kuran-ı kerimde, fülk, fülk-i meşhun, zat-i elvah ve desir gibi kelimelerle işaret buyrulan, Nuhun gemisinin mahiyeti, eni, boyu yüksekliği, nasıl yapıldığı; yapılırken hangi malzemenin kullanıldığı hakkında çeşitli rivayetler vardır. Abanoz ağacından yapıldığı söylenen geminin iki veya dört senede tamamlandığı, üç katlı olduğu, ateş yanarak, kazanı kaynayarak hareket ettiği yani buharla çalıştığı rivayetleri meşhurdur.

Nuh yüzyıllar boyunca, kavmini iman ve hidayete davet ettiği halde, onların, inanmamakta ısrar etmeleri sebebiyle helak olmalarının yaklaştığı sırada son olarak kavmine şöyle söyledi:

“Ey insanlar! Ben size doğru yolu göstermek için Allah tarafından görevlendirildim. Bir ömür boyu size nasihat ettim. Dinlemediniz, benimle alay ettiniz, sabır ve tahammül gösterdim. Bana ve bana inananlara eziyet edip, incittiniz. Allah, yeryüzünü zulüm ve küfürden temizleyecek. Geliniz, davetimi kabul ediniz. Cahillik etmeyiniz. Allaha itaat ediniz. Ben sizin hayır ve iyiliğinizi istiyorum. Siz bilmiyorsunuz ama, Allahın azabı en kısa zamanda büyük bir tufan şeklinde gelecek. Bildirdiklerime inanmayan herkes helak olacaktır. Şu yaptığım gemi, iman edenlerin binip kurtuluşa ereceği gemidir. Allaha iman etmeyen asiler suda boğulacaktır. Kurtulmayı isteyen iman etsin ve benimle gelsin. Bu, benim, herkesin duymasını istediğim son sözümdür.”

Nuhun son olarak söylediği bu sözlerine de uymayan insanlar; “Ey Nuh ! Uzun yıllardan beri bu sözleri söylüyorsun. Şimdi de kuru bir çöl ortasında büyük bir gemi yaptın. Bizi tufanla korkutuyorsun. Biz sana da, söylediklerine de inanmıyoruz” dediler.

Nuh gemiyi bitirdiğinde vad olunan azabın vakti gelmişti. Tufanın alametleri görülüp, sular yavaş yavaş yükselmeye başladı.

Allah, Nuha vahyedip, her hayvan ve kuştan birer çifti ve kavminden iman edenleri gemiye almasını emretti. Gemiye alınan müminlerin sayısı hakkında değişik rivayetler vardır, İbn-i Abbasdan rivayet edildiğine göre; Nuh da dahil gemide 80 kişi bulunuyordu.

Hud suresinin 40. ayet-i kerimesinde mealen buyruldu ki: “Nihayet helak etme emrimizin, azabımızın vakti geldiği, tennurun (fırının) taşıp fışkırttığı, (yahut gemi kazanının kaynadığı) zaman biz Nuha emreyledik ki, kendisinden faydalanılan hayvanların her cinsinden erkek ve dişi birer çift hayvanı gemiye koy. Üzerlerine boğulma emri takdir olunanlar (Nuhun zevcesi Vaıle ve oğlu Yam yani Kenan) hariç ehil ve ıyalini, (aile efradını, yani iman etmiş olan hanımın Amureyi, oğulların; Ham, Sam, Yafes ve bunların hanımlarını) ve sana iman etmiş olanları gemiye koy. Zaten Nuha iman edenler pek az idi.”

Tennur lügatte kapalı bir ocak, fırın demek olup daha çok tandır manasında kullanılır. ayet-i kerimede geçen (tennur) kelimesi hakkında, tefsir alimlerinden çeşitli rivayetler bildirilmiştir. Bu rivayetlerden bazıları şöyledir: Tennur, yeryüzü demek olup, yerden su kaynayıp fışkırdığında, Nuha gemiye bin denilmiştir. Tennur, Havvanın ekmek yaptığı taştan bir tandır olup, elden ele Nuha kadar gelmişti.

Tennur, yeryüzünün şerefli ve yüksek yerleri demektir. Bu yerin veya yerlerin Kufe tarafında bulunduğu, hatta Kufe mescidinin yeri olduğu, Şamda Ayn-i verdan denilen mevkide bulunduğu ve Hindistanda olduğu da rivayet edilmiştir. Bazı alimler de, tennuru, gemide suyun toplandığı yer olarak bildirmişler, yani tennurun geminin kazanı olduğunu haber vermişler; “Nuhun gemisinin, ateş yanarak, kazanı kaynayarak hareket ettiğini, Kuran-ı kerim açıkça bildiriyor” buyurmuşlardır.

Allah Nuha gemiye neleri alacağını vahyedince, Allahın emriyle bütün ehli, vahşi ve yırtıcı hayvanlar ve haşarat, Nuhun huzurunda toplandı. Bunların toplanmasıyla çok büyük izdiham, kalabalık meydana geldi. Hayvanatın her biri; “Bizi al ya Neciyyallah!” diye yalvarır, gemiye binebilmek için yarış ederdi. Nuh, sağ elini uzatınca bir hayvanın erkeğini, sol elini uzatınca da aynı cins hayvanın dişisini alırdı.

Rivayete göre yılan ve akrep gemiye binmek istediler. Nuh onlara; “Siz, zarar ve belaya sebep olan hayvanlarsınız, sizi gemiye bırakmam” dedi. Onlar da; “Ahdimiz olsun! Seni zikreden, hatırlayan, ismini söyleyen kimseye zarar yapmayız” dediler.

Yılan ve akrebin zarar vermesinden korkan bir kişi; “Selamün ala Nuhın filalemin..!” ayet-i kerimesini okursa onların zararından korunmuş olur. Yılan ve akrep bu kişiye zarar veremezler. Çünkü bu şekilde söz vermişlerdir.

Tufan alametleri başlayıp, gemiye binecekler binerlerken, Nuh müminlerden birini kavmin meliki olan Safredusa gönderdi. O mümin, melike tufanın başladığını haber verip kendisini imana davet etti.

Kral derhal atına atlayıp geminin yanına geldi. Nuha bu olanları sordu. O da; “Ey Melik! Bu, daima size söylediğim, sizi korkuttuğum gadab-ı ilahidir. Allahın azabıdır, işte zahir oldu” diye haber verdi. Kral ve diğer müşrikler, hala bu hali, diğer zamanlarda yağan, şiddetli yağmur olarak zannettiler ve en son daveti de kabul etmediler.

Gemiye binecekler hazır olunca, Nuh onlara, besmele ile gemiye binmelerini söyledi. Bütün müminler, o azgın kafirlerin gözleri önünde, Nuhla beraber gemiye bindiler. Nitekim bu hal, Hud suresinin 41. ayet-i kerimesinde mealen şöyle bildirildi: “Nuh gemiye bineceklere; “Allahın ismiyle girin ki, geminin yürümesi ve durması Allahın iradesiyledir. Benim Rabbim, müminleri mağfiret edici ve merhametiyle tufan belasından kurtarıcıdır” dedi.”

İmam-ı Begavi ve Dahhakın (rahmetullahi aleyhima) rivayetlerine göre, Nuh geminin gitmesini isteyince “Bismillah” der, gemi giderdi. Durmasını isteyince de, yine “Bismillah” der ve gemi dururdu.