"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Peygamber

İnsanları, Allahın beğendiği yola kavuşturmak, onlara doğru yolu göstermek için gönderilen, üstün vasıflara sahip kimselere verilen isim. Peygamberler; yaratılışları, huyları, akılları yönünden zamanlarında bulunan bütün insanlardan üstün, kıymetli ve muhterem kimselerdir. Hiç bir kötü huyları, beğenilmeyecek halleri yoktur. Peygamberlerde ismet sıfatı vardır. Yani peygamber olduğu bildirilmeden önce ve bildirildikten sonra, küçük ve büyük hiç bir günah işlemezler. Peygamber olduğu bildirildikten sonra, peygamber olduğu yayılıncaya, anlaşılıncaya kadar, körlük, sağırlık gibi ayıp ve kusurları da olmaz. Her peygamberde yedi sıfat (özellik) bulunduğuna inanmak lazımdır: Emanet, sıdk, tebliğ, adalet, ismet, fetanet ve emnülazl. Yani peygamberlikten azl edilmezler. Fetanet, çok akıllı, çok anlayışlı demektir. Peygamberler de diğer insanlar gibi doğarlar, yerler, içerler, hasta olurlar ve ölürler. Peygamberlerin hepsi, her işlerinde, sebeplere yapışırlar ve bununla beraber, işlerin yaratılmasını Allahtan dilerler. Onların dünyaya bağlılıkları insanlıkları icabı olup, görünüştedir ve muhabbet üzere değildir. Hakikatte meleklerden üstündürler.

Peygamberlere, aralarında hiç bir fark görmeyerek, hepsinin doğru sözlü olduğuna inanmak, dinimizde imanın altı şartından biridir. Peygamberlerden birine inanmayan kimse, hiç birine inanmamış olur. Böyle inanmayan kimseler, mümin ve müslüman olmak şerefine erişemezler, insanları, Allahın beğendiği yola kavuşturmak ve onlara doğru yolu göstermek için Allah tarafından gönderilen, her bakımdan güvenilir, kusursuz ve günahsız kimse demek olan peygamber kelimesi yerine, resul ve nebi kelimeleri de kullanılır. Resulün çoğulu, rusül, nebinin çoğulu da enbiyadır.

Allah insanı yaratınca, ona en büyük silahı, yani akıl ve düşünme kudretini verdi. İnsanın, diğer yaratıklardan en büyük farkı; bedeni yanında aklı bulunması, düşünebilmesi, bütün hadiseleri aklı ile tartıp, karar vermesi ve bunu uygulayabilmesi, iyilik ve fenalığı ayırabilmesi, hata işlediğini anlayabilmesi ve bunun için pişmanlık duyması gibi üstünlükleridir. Fakat, acaba insan, kendisine verilen bu çok kuvvetli silahı, kendi başına ve hiç bir yol gösterici olmadan kullanabilir mi? Kendi başına doğru yolu bulabilir ve Allahına varabilir mi?

Tarih incelendiğinde, insanların kendi başlarına ve önlerinde Allahın gönderdiği bir rehber olmadan gittiklerinde, hep yanlış yollara saptıkları görülür. İnsan kendisini yaratan büyük kudret sahibini, aklı sayesinde düşündü, fakat Ona giden yolu bulamadı. Bunu evvela etrafında aradı. Kendisine en büyük faydası olan güneşi, yaratıcı sandı ve ona tapmağa başladı. Sonra; büyük tabiat güçlerini, fırtınayı, ateşi, kabaran denizi, yanardağları ve benzerlerini gördükçe, bunları yaratıcının muavinleri, yardımcıları sandı. Her biri için bir suret, bir simge yapmağa kalktı, sonunda putlar ortaya çıktı. Bunların gazabından korktu ve onlara kurbanlar kesti. Hatta, insanları bile bu putlara kurban etti. Her yeni hadiseyle, o hadiseyi simgeleyen putların miktarı da arttı. İslamiyet başladığı zaman Kabede 360 put vardı. Kısacası insan, asıl dünyayı yaratan, tek ve sonsuz kudret sahibi Allaha kendi başına bir türlü erişemedi. Bugün bile güneşe ve ateşe tapanlar vardır. Bunlara şaşmamalıdır. Çünkü rehbersiz, karanlıkta doğru yol bulunamaz. İsra suresinin 15. ayetinde mealen; “Biz peygamber göndererek bildirmeden önce, azab yapıcı değiliz.” buyurulmaktadır. Allah kullarına verdiği akıl ve düşünme kuvvetinin nasıl kullanılacağını onlara öğretmek ve kendi birliğini onlara tanıtmak için, dünyaya peygamberler gönderdi. Peygamberler en büyük rehberlerdir. Bizim peygamberimiz Muhammed dır.