"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Cinler ve insanlar

Cinler, insanlardan birçok kimselerle değişik suretlerde karşılaşıp konuşmuşlar; vaz, nasihat ve tavsiyelerde bulundukları gibi onlardan fetva ve nasihat dinlemişlerdir.

İbn-i Ebid-Dünya naklediyor: Hadis alimlerinden bazıları Sevde bin el-Esvedden, o da Ebu Halife el-Abdiden nakletti: Ebu Halife dedi ki: “Küçük bir oğlum vardı. O vefat edince çok üzüldüm. Üzüntü ve kederimden gözüme uyku girmez olmuştu. Bir defasında yatağıma uzanmış oğlumu düşünüyordum. Evin bir köşesinden; “Esselamü aleyküm ve rahmetullah ey Ebu Halife!” diye bir ses işittim. Çok korktum. “Ve aleyküm selam” diye cevap verdim. Sonra al-i İmran suresinin son kısmını okumağa başladı. “Allah katındaki nimetler ise iyi kimseler için daha hayırlıdır.” mealindeki 198. ayet-i kerimeyi sonuna kadar okuyup bitirdi.

Ey Ebu Halife! diye seslendi. “Buyur” dedim. “Ne istiyorsun, herkes ölecek de, senin oğlun mu yaşayacak? Allahın indinde sen Muhammed dan daha mı üstünsün? O, oğlu İbrahim öldüğü zaman sadece “Kalb mahzun olur, göz yaşarır” buyurmuş ve şikayette bulunmamıştır. Herkes ölürken senin oğlun mu yaşayacak? Allahın işine ne karışıyorsun? Eğer ölüm olmasaydı insanları yeryüzü almazdı. Cefa olmasaydı sefanın kıymetini kim bilecekti” dedi. Bunun üzerine “Kimsin sen?” dedim. “Senin cin komşularından biriyim” diye cevap verdi.

Ebu Bekir el-Kureşi der ki: Bazı hadis alimleri Vehb bin Münebbihden şöyle naklettiler: “Hasen el-Basri ile birlikte her yıl Hayf Mescidinde, geceleyin herkes uyuduğunda, buluşurduk. Bizimle bazı kimseler de bulunurdu. Bir gece oturup konuşurken bir kuş yanıma gelip oturdu. Selam verdi. Selamını aldım. Kendisine kim olduğunu sorunca; “Müslüman cinlerdenim” dedi. “Buraya niçin geldin?” dedim. Bunun üzerine; “Sizin yanınızda oturup sizden ilim tahsil etmek kötü bir şey midir? Birçok işlerde biz sizinle oluruz. Mesela namazda, cihadda, hasta ziyaretlerinde, cenaze merasimlerinde, hac ve umrede sizden ilim alırız ve Kuran-ı kerim dinleriz” dedi. “Peki sizce en makbul cinler hangileridir?” dedim. Hasen el-Basriyi işaret ederek; “Şu Şeyhden ilim öğrenenlerdir” dedi. Benim bu konuşmamı Hasen el-Basri görünce dayanamadı ve; “Kiminle konuşuyorsun?” diye sordu. “Bazı arkadaşlarla konuşuyorum” diye cevap verdim.

Ders bitip ilim meclisi dağılınca, Hasen el-Basri hazretleri bana işin içyüzünü sordu. Ben de olup bitenleri anlatınca, bana; “Ne olur bunu insanlardan hiç kimseye anlatma. Çünkü, yanlış tefsir ederler de işi büsbütün çıkmaza sokarlar. O cinle her sene buluşuyorduk. Bana sual soruyor ben de bildiklerimi ona haber veriyordum.” dedi.

İbn-i Sirinin yanına gelen biri; “Size bir şey sormaya geldim” dedi. İbn-i Sirin; “Buyur sor” dedi. O zat; “Peygamber efendimize biat eden cinnilerden acaba bugün sağ kalan var mıdır?” dedi. İbn-i Sirin; “Doğrusu bana böyle bir şeyden sual edileceğini zannetmiyordum. Bu hususda Ebu Reca el-Utaridinin malumatı vardır” dedi. Kesir bin Abdurrahman anlatır: Biz Ebu Reca el-Utaridiye geldik ve Peygamberimize biat eden cinlerden hiç kalan var mı, biliyor musun?” diye sorduk. Buyurdu ki: “Bu hususla ilgili size şu bilgiyi vereyim. Gittiğim bir köşkün kapısını hafifçe çaldım. Kapı açıldığı zaman, birden bir yılanın debelenip, kıvrılarak öldüğünü gördüm. Sonra onu bir yere gömdüm. O zaman, görmediğim pekçok kişinin “Esselamü aleyküm” diye oraya gelip, selam verdiğini işittim. Onlara kimsiniz diye sordum. “Bizler cinleriz. Allah sana iyilikler versin. Senin bizim yanımızda büyük yerin, mevkiin var” dediler. “Bu ne sebeptendir?” diye sordum. “Senin defnettiğin yılan, Pegamberimize biat eden cinlerin sonuncusu idi” dediler. Ben o zaman yüzotuzbeş yaşındaydım.”

Habibden gelen rivayete göre Sahih-i Müslimde şöyle bildirildi. Ayşe evinde bir yılan gördü ve öldürülmesini emredince öldürdüler. Aynı gece onun Peygamber efendimizden Kur”an-ı kerim dinlemeye gelen cin heyetinden olduğu söylenince, Ayşe; Yemene adam gönderip kırk köle aldırarak azad eyledi.

Sahih-i Müslimde rivayet edildi. Bu rivayette Ebüs-Saib, Ebu Said-il-Hudrinin evine gittiğini haber verdi. Dedi ki; “Ebu Said-il-Hudriyi namaz kılarken gördüm. Oturarak namazını kılıncaya kadar onu bekledim. Derken evin bir tarafında çatıdaki çubuklar arasında bir kıpırtı işittim. Baktım ve bir yılan olduğunu gördüm. Hemen öldürmek için üzerine sıçradım. Fakat Ebu Said bana otur diyerek işaret edince oturdum. Namazı bitirdikten sonra bir evi işaret ederek; “Şu evi görüyor musun?” dedi. “Evet” cevabını verdim. Bu evde bizden yeni evlenmiş bir genç vardı. Resulallahla birlikte Hendek gazasına çıktık. Bu genç günün ortasında Resulallahdan izin alarak evine dönüyordu. Bir gün yine ondan izin aldı. Resulallah ona; “Üzerine silahını al, çünkü, Kureyza yahudilerinin sana düşmanlık edeceğinden korkarım.” buyurdu. Genç de silahını aldı ve evine dönünce, hanımının iki kapı arasında ayakta durduğunu gördü. Kıskançlık gayreti kabaran genç hemen süngüsüyle onun üzerine yürüdü. Hanımı ona; “Yapma! Süngünü çek, eve gir de beni dışarıya çıkaran nedir? gör” dedi. O da içeri girince döşeğin üzerine kıvrılmış yatan büyük bir yılan gördü. Hemen süngü ile yılana vurarak onu yere serdi ve dışarı çıkarak süngüyü avluya dikti. Bu sırada yılan, gencin üzerine atıldı. Yılanın mı yoksa gencin mi önce öldüğü bilinemedi. Biz hemen Resulallaha gelerek durumu anlattık ve; “Allaha dua et. Onu bizim için diriltsin!” dedik. Peygamber efendimiz; “Arkadaşınız için istiğfar edin” buyurarak şunları ilave etti: “O Medinedeki müslüman olan cinlerdendir. Onlardan birini görürseniz, kendisine üç defa ihtarda bulunun. Bundan sonra size tekrar görünecek olursa onu öldürün. Çünkü o bir şeytandır.” (Müslim. Kitab-üs-Selam-139)

Ebül-Kasım el-Kasri şöyle anlattı: “İlk zamanlarda açlığa sabrederdim ve haftada bir defa yemek yerdim. Birgün cinlerden birisi gelip, bana selam verdi. Selamını aldım, ama kendisini göremedim. Her gün gelip bana selam verirdi. Birgün kendisine; “Seni görmeyi istiyorum. Bana görünsen ne olur?” dedim. Çok güzel yüzlü bir kimse olarak bana göründü. Kim olduğunu sordum. “Müslüman olan cinnilerdenim. Senin gibi, nefsinin arzularına muhalefet eden, açlığa sabreden, dinin emirlerine uymakta ve yasaklarından sakınmakta gayretli olan birini gördüğümüz zaman kendisine muhabbet eder, selam veririz” dedi. Kendisiyle aramızda tam bir muhabbet ve dostluk hasıl oldu. Bana bazı şeyler de öğretti. Birgün kendisine; “Gel! Mescide beraber gidelim” dedim. “İnsanların bulundukları yerde seninle beraber bulunmamız münasib değildir. Çünkü, seninle aramızda bazı konuşmalar olur. İnsanlar, senin birisiyle konuştuğunu anlarlar. Fakat beni göremedikleri için senin hakkında uygun olmayan şeyler söylerler. Senin için fitne olur” dedi. Ben de; “En geri safta otururuz. Hiç kimse farketmez” dedim. Mescide girip oturduk. Cin, “Bu insanları nasıl görüyorsun?” diye sordu. “Bazılarını uykuda, bazılarını yarı uyanık ve bazılarını da tam uyanık görüyorum” dedim. “İnsanların herbirinin başları üzerinde duranları görüyor musun?” dedi. “Hayır” dedim. Gözlerimi sığadı. Her insanın başı üzerinde bir karga bulunduğunu gördüm. Kargalardan bazıları, üzerinde bulunduğu kimsenin gözlerini kanatları ile kapatmış idi. Bazıları sadece duruyor ve bazıları da üzerinde bulunduğu kimsenin gözünü, bazan kapatıyor, bazan açıyordu. “Bu ne haldir?” diye sordum. “Sen Kuran-ı kerimde okumadın mı? Allah Zuhruf suresi 36. ayet-i kerimesinde; “Her kim, Rahmanın zikrinden göz yumarsa, biz ona şeytanı musallat ederiz. Artık bu, ona arkadaştır.” buyuruyor. İşte insanların başlarında gördüğün şeyler, karga şeklinde şeytanlardır. İnsanların herbirini gafletleri miktarınca istila etmiş, kaplamışlardır” dedi. O cin, bu şekilde bana gelir giderdi. Birgün açlığım tahammül edilemez hale geldi. Normal adetime göre, yemek yememe daha dört gün vardı. Yanımda bulunan ekmek kırıntılarından bir parça yeyince açlığım yatıştı. Dostum olan o cin gelerek selam verdi. Fakat bu sefer görünmedi ve; “Biz, açlığa ve dinin emir ve yasaklarına uymaya devam etmekteki sabrından dolayı sana dost olmuş idik. Fakat sen, o ekmek parçasını yemekle sabrı terketmiş oldun” dedi. Ondan sonra da bir daha yanıma gelmedi. Bilindiği gibi cinler çeşitli kılığa girerler. Ev yılanlarının cin olma ihtimali olduğu için, onlara üç defa “İrci bi-iznillah” diyerek ihtar etmeli. Gitmezse öldürmelidir. Yılan şeklindeki cinni hemen öldürmemek, onlara saygı göstermek için değil, zararlarına sebep olmamak içindir.