"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Cehennemden korunmak

Allah Kuran-ı kerimde Tahrim suresi 6. ayetinde mealen; “Ey iman edenler! Nefslerinizi ve ailenizi; yakacağı, insanlarla taşlar olan ateşten koruyunuz” buyurdu.

Resulallah; “Ey Rabbimiz! Dünya ve ahirette bizlere güzellikler ve iyilikler ihsan et. Ateş azabından bizleri koru” diye dua buyurdu. Şeyhayn hazretleri (Hazret-i Ebu Bekir ve Ömer ) buyurdular ki: “Resulallah efendimiz insanları ateş azabından uyaracağı vakit, öyle bir şekil ve ifade ile bu mevzuyu anlatırlardı ki, dinleyenler efendimizin o ateşi görüyor olduğunu zannederlerdi.”

Resulallah efendimiz; “Bir hurma danesi ile de olsa, kendinizi ateşten koruyun. Bunu bulamayanlar, güzel sözle korusunlar.” buyururlardı. Ebu Hüreyreden rivayet edilen hadis-i şerifde, Resulallaha; “Sen (ilkin) en yakın hısımlarını korkut, uyar” ayet-i kerimesi indiği vakit, Resulallah bütün Kureyş halkını davet etti. Bazan orada bulunanların hepsine bazan da hususi olarak (boy adları vererek) “Ey Lüheyoğlu Kab oğulları, nefslerinizi ateşten kurtarınız. Ey Kab oğullarının Mürre kolu, nefslerinizi ateşten koruyunuz. Ey Haşim oğulları nefslerinizi ateşten koruyunuz. Ey kızım Fatıma nefsini ateşten kurtar. Çünkü sizleri kurtarmak için Allahtan sizler için hiç bir şeye malik değilim.” buyururdu.

Resulallah bir hutbesinde; “Sizleri ateşle korkuttum” diye öyle yüksek bir sesle seslenmişti ki, uzakta bulunanlar dahi bu sesi duymuşlardı, hatta mübarek omuzlarındaki örtü, iki ayaklarının arasına düşmüştü.

Resulallah buyurdu ki; “Benimle ümmetimin durumu şu misale benzer: Adamın biri, bir ateş yakar, çevresi aydınlanınca, pervaneler ve benzer hayvanlar kendilerini bu ateşe atmaya başlarlar. Ben sizleri ateşten korumaya çalışıyorum, sizler ise ona pervaneler gibi koşmaktasınız.”

“Bütün gücünüzle ateşten kaçınız, Cennete yöneliniz, Cenneti isteyenleri uyku tutmaz, ateşten kaçanı da uyku tutmaz.”

“Ey müslümanlar topluluğu! Allahın sizi teşvik ettiği şeye rağbet ediniz ve Onun yasak ettiklerinden kaçınınız. Allahın korkuttuğu şeylerden korkunuz. Onun cezasından, azabından, Cehenneminden korkunuz. Şu bulunduğunuz dünyada Onun ateşinden bir damla kıvılcım bulunmuş olsa, bu dünyayı sizler için yaşanmaz hale getirir.”

“Cebrail ile birlikte göklere yükseldiğimiz vakit, başları kayalara vurularak ezilen bir toplumla karşılaştık. Her ezilişten sonra, başları eski haline dönüyordu. Kardeşim Cebraile dönerek; “Bunlar kimlerdir?” diye sordum, Cebrail; “Bunlar namaza karşı ağır davranan kimselerdir” dedi. Sonra diğer bir topluluğa uğradık. Bunların önleri ve arkaları yamalı idi. Koyunların ve develerin otladığı gibi dikenin kurusunu, zakkum ağaçlarını yer gibi ortalığa dağılmışlardı. Cebraile bunların kim olduklarını sordum; “Bunlar mallarının zekatlarını vermeyen kimselerdir. Allah onlara zulümde bulunmuyor. Allah zalim değildir” dedi. Sonra bir adama rastladık, öyle büyük bir odun ve çalı demeti hazırlamıştı ki bir türlü taşıyamıyordu, üstelik demeti çoğaltmaya ve büyütmeye uğraşıyordu. Cebraile bunun kim olduğunu sordum; “Bu, ümmetinden biridir. Kendisine bir emanet verilmiş, o emanete hıyanet ettiği halde yine de emanet almaya devam etmiştir” dedi ve yine göklere yükselirken, dudak ve dilleri demirden makaslarla kesilen ve kesildikten sonra, tekrar eski haline dönen bir topluluğa uğradık. Cebrail; “Bunlar, fitne ve fesad yayan hatiplerdir. Bunlar söyleyen, fakat söyledikleriyle amel etmeyen kimselerdir. İnsanlara nasihatte bulunurlar, fakat kendileri nasihat dinlemezler” dedi. Sonra kardeşim Cebrail ile bir vadiden geçtik. Oradan gelen çok çirkin bir ses duydum. “Bu ses de nedir?” diye sordum: “Bu, Cehennemin sesidir” dedi ve şöyle devam etti: “Cehennem; “Ey Allahım! Bana söz ve vaadde bulunduğun ateş ehlini yani insanları getir, bana ver. Çünkü zincirlerim, kilit ve kelepçelerim, şiddetli ateş ve sıcaklarım ve diğer şeylerim, gittikçe kızmakta, hararetim gittikçe artmakta, gittikçe derinleşmekteyim, durmadan yanan ateşim fazlaca arttı. Söz verdiğin kimseleri bana ver” demektedir. Hak teala Cehenneme; “İşte, her müşrik kimse, kadın olsun, erkek olsun senindir. Hesap gününe inanmayan azgın ve zalim kişiler senindir” buyurunca, Cehennem, Rabbine; “Ey Rabbim! Razı oldum, bunları isterim” diye cevap verir.”

“Müslim”deki hadis-i şerifde Resulallah efendimiz buyurdu ki: “Allaha yemin ederim ki, sizler benim gördüğümü görmüş olsaydınız, az güler, çok ağlardınız.” Bunu dinleyenler, Resulallaha; “Ey Allahın Resulü neler gördünüz?” diye sordular. Resulallah efendimiz “Cennet ve Cehennemi gördüm” buyurdu.

Resulallah gülen ve eğlenen bir grubun yanına uğradı ve; “Cennet ve Cehennemi aranızda hatırlamanız gerekirken bakıyorum sizler gülmektesiniz.” buyurdular. Zübeyrin oğlu dedi ki: “Resulallahın söyledikleri bu sözlerden sonra, bu gruptan hiçbirinin vefat ettiği güne kadar güldüğü görülmemiştir.”

Resulallah bir hutbesinde; “Cennet ve Cehennem gibi iki azametli şeyi unutmayınız.” buyurduktan sonra ağlamaya başladı. Mübarek gözlerinden akan yaşlar mübarek sakal-ı şerifini ıslattı. Sonra da; “Allaha yemin ederim ki, ahiret hakkında benim bildiklerimi bilmiş olsaydınız, yükseklere çıkar, başlarınıza toprak saçardınız.” buyurdu.

Resulallah efendimiz Cebraile ; “Ey Cebrail! Mikailin güldüğünü hiç görmedim, bunun sebebi nedir?” diye sorduğunda, Cebrail de ; “Cehennem ateşinin tutuşturulduğu günden bu güne dek, Mikail gülmemiştir.” diye cevap verdi.

Hadis-i şerifde; “Allah Cehennemi yarattığı zaman, korkularından meleklerin kalpleri uçup gitti. Sonra adem yaratılınca meleklerin hissettiği korku kendilerinden giderek sükunet buldular.” buyuruldu. Meymun bin Mihran dedi ki: “Hak teala Cehennemi yarattığı zaman, ona homurdanıp kükremesini emretti. Bunun üzerine Cehennem bir kükreyip gürleyince, yedi kat gökyüzündeki meleklerden, yüzü üzerine secdeye kapanmadık hiçbiri kalmadı. Bunun üzerine yüce, münezzeh ve cebbar olan Allah, meleklere; “Başınızı secdeden kaldırınız. Sizler bilmediniz mi ki muhakkak ben sizleri sırf bana ibadet ve itaat etmeniz için yarattım. Cehennemi de kullarımdan asi, günahkarlar için yarattım” buyurdu. Bunun üzerine melekler; “Ey Rabbimiz! Sen bize Cehennemlikleri gösterinceye kadar bizler Cehennemden emin olamayız” dediler. Bu husus Kuran-ı kerimde Enbiya suresi 28. ayet-i kerimesinde buyurulan; “Melekler, Allahın korkusundan titrerler.” kelamının manasıdır.

Ensardan (Medineli ilk müslümanlar) bir delikanlıya Cehennem korkusu ağır gelerek, bu korku onu evinden dışarı çıkmakdan alıkoymuştu. Bu hususu Resulallaha anlattılar da, Resulallah (ziyaret için) yanına girince, delikanlı Resulallahın boynuna sarıldı ve ölü olarak yere düştü. Bunun üzerine Resulallah; “Arkadaşınızın teçhiz ve tekfinini hazırlayınız. Çünkü Cehennem korkusu onun ciğerini parçalamıştır” buyurdu.

Selman-ı Farisi , Allahın Hicr suresi 43. ayet-i kerimesinde buyurulan; “Hiç şüphe yok ki onların hepsine vad olunan yer Cehennemdir” kelamını işittiği zaman, Cehennem korkusunun şiddetinden şaşkın bir halde dışarı çıktı ve hiç bir şeyi düşünüp akıl edemiyecek vaziyette koşmaya başladı. Sonra Resulallahın huzuruna getirilerek kendisine bu halinin sebebi sorulunca, Selman ; “Ya Resulallah! Muhakkak ki bu ayet-i kerime kalbimi parçaladı, kopardı” dedi. Bunun üzerine Allah Hicr suresinin; “Takva sahipleri muhakkak Cennetlerde ve pınar başlarındadır.” mealindeki 45. ayet-i kerimesini inzal buyurdu.

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: “Her kim Allahtan üç defa Cennet isterse, Cennet; “Allahım o zatı Cennete koy” diye dua eder. Her kim de Cehennemden kurtarmasını (Allahtan) isterse, Cehennem de; “Ey Allahım! Onu ateşten kurtar” diye niyaz eder. “Sıcak bir gün olunca, Allah gök ile yeryüzü ahalisine nazar eder. Kul; “La ilahe illallah” Kelime-i tevhidini okuyarak; “Bu günün sıcağı ne kadar şiddetlidir. Allahım, beni Cehennem ateşinin hararetinden kurtar, muhafaza eyle!” diye dua ettiği zaman, Aziz ve Celil olan Allah, Cehenneme hitab ederek; “Kullarımdan bir kul benden kendisini, senden kurtarmamı istedi. Muhakkak ki ben onu kurtarmış olmama seni katiyetle şahid tutuyorum” buyurur.”

“Çok şiddetli soğuk bir gün olunca da, yine Allah gökyüzü ile yeryüzü halkına nazar eder. Kul; “La ilahe illallah!” Bugünün soğuğu ne kadar şiddetli, Allahım! Cehennemin çok çetin soğuğundan beni halas eyle (kurtar)” diye dua ettiği zaman, Allah da Cehenneme hitaben; “Kullarımdan bir kul benden kendisini, senin şiddetli soğuğundan muhafaza etmemi istedi. Şüphesiz ki kulumu kurtarmış, halas etmiş olduğuma seni şahid tutuyorum” buyurur”. Eshab-ı kiram; “Ya Resulallah! Cehennemin zemheriri nedir?” diye sordular. Resulallah; “İçerisine kafirlerin atıldığı bir kuyudur ki onun soğuğunun şiddetinden (vücudunun) bazı kısımları diğer kısımlarından ayrılıp dağılır.” buyurdu. Cehennemdeki azablar çeşit çeşittir. Ateş ile olduğu gibi zemherir denilen yerlerinde de şiddetli soğuklarla olacaktır. Bazı kimselere, bir ateşe bir soğuğa daldırılarak azab yapılacaktır.

Bazıları İslamiyete, yalan ve iftira ile saldırırken; “Peygamberler, hep sıcak memleketlerde geldiği için, Cehennem azabının ateş olduğunu söylemişler, hep ateşle korkutmuşlar. Kutblarda, şimal, soğuk memleketlerde gelselerdi, buz ile azab yapılacağını söylerlerdi” diyor. Bunlar ilmi olmayan inançsız insanlardır. Zaten Kuran-ı kerimden haberleri olsaydı ve İslam büyüklerinin sözlerini duysalardı ve biraz akılları olsaydı, hemen müslüman olurlardı. Hiç olmazsa, böyle ulu orta, yalanları yazmaktan, belki sıkılırlardı. Dinimiz, hem Cehennemde, soğuk azablar olduğunu bildiriyor. Hem de peygamberlerin yalnız sıcak memleketlere değil, yeryüzünde, sıcak ve soğuk, her memlekete gönderildiğini haber veriyor. Kuran-ı kerim, Peygamberimize sorulan suallere, soranların bilgilerine ve anlayışlarına göre cevap vermektedir. ahiretteki bilinmeyen varlıkları da, dünyada gördüklerine, bildiklerine benzeterek anlatmaktadır. Peygamber efendimizin, kutupları, buz memleketlerini Cehennemin soğuk azablarını duymayan Mekkelilere, bildirmesi faidesiz olurdu. Kuran-ı kerimde ve hadis-i şeriflerde bu inceliğe uygun haberlerin bulunması; inanmayanların daha çok sapıtmasına sebep olmaktadır.

Resulallah buyurdu ki: “Her kim Allah yolunda bir gün oruç tutarsa Allah onun yüzünü Cehennemden yetmiş senelik mesafeye uzaklaştırır.”

“Sizlerden her kim, bir hurmanın yarısıyla da olsa kendisini ateşten perdelemeye gücü yeterse bunu yapsın.”

“Her kim abdest uzuvlarını güzel yıkayarak abdest alır ve müslüman kardeşini ziyaret ederse, Cehennemden yetmiş senelik mesafeye uzaklaştırılır.”

“Her kim (müslüman) kardeşine, onu doyuruncaya kadar yemek yedirir, onu kandırıncaya kadar da su içirirse, Allah bu cömert zatı Cehennemden yedi hendek uzaklaştırır ki her hendek arası yüz senelik mesafedir.”

Abdülaziz bin Ebu Revvad anlatıyor: “Resulallah , mealen; “Ey iman edenler! Yakıtı, insanlarla taşlar olan Cehennemden, kendinizi ve ailenizi koruyun.” buyurulan Tahrim suresinin 6. ayet-i kerimesini okuyunca; orada bulunan bir ihtiyar; “Ey Allahın Resulü! Cehennemdeki taşlar, dünyadaki taşlar gibi midir?” diye sordu. Resulallah ; “Kudret ve iradesiyle yaşadığım Allaha yemin ederim ki, Cehennemin bir taşı, dünyadaki bütün dağlardan daha büyüktür.” buyurması üzerine, ihtiyar bayılarak yere düştü. Resulallah efendimiz elini, onun kalbi üzerine koydu. Sağ olduğunu görünce; “La ilahe illallah” söyle” buyurdu. İhtiyar da; “La ilahe illallah” dedi. Resulallah onu Cennetle müjdeledi. Bunun üzerine Eshab-ı kiramdan birisi; “Ey Allahın Resulü! Bizim aramızda da Cennetlik var mı?” diye sorunca, Resulallah ; “Evet” buyurarak mealen; “Cennet, azametimden ve azabımdan korkanlar içindir” buyurulan İbrahim suresinin 14. ayet-i kerimesini okudu.

Şeddad bin Evs, gece yatağında bir o yana bir bu yana döner ve; “Allahım; Cehennem korkusu uykumu kaçırdı” diyerek kalkıp sabaha kadar namaz kılardı.

Abdullah bin Revaha , Mute savaşı sırasında ağladı ve şöyle dedi; “Vallahi ne dünya sevgisi ne de sizin dostluğunuz beni ilgilendirir. Ben, Resulallahın; “Sizden Cehenneme uğramayacak yoktur. Bu, Rabbimin yapacağını vadettiği kesin bir hükmüdür.” mealindeki Meryem suresinin 71. ayetini okuduğunu işitmiştim. Cehenneme vardıktan sonra, oradan çıkıp çıkmayacağımı bilmiyorum.”

Yezid oğlu Mürsidin göz yaşları dinmeyip, hep ağlardı. Kendisine sebebi sorulunca; “Eğer şanı yüce olan Allah, beni, günah işlediğim takdirde ebediyyen bir hamama hapsetmekle tehdid etseydi, gözyaşlarımın dinmemesi bana vacib olurdu. Şimdi nasıl dinsin ki, o, beni üçbin sene kızdırılmış bir Cehenneme koymakla korkutmaktadır” diye cevap verdi.