"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Allah varlığı ve birliği

Allah vardır ve birdir. Ondan başka bütün varlıklar yok idi, yine yok olacaklardır:
Tabiattaki varlıklar his organları ile tanınmaktadır. Duygu organlarına etki eden şeylere varlık denir. Varlıkların beş duygu organına yaptıkları etkilere, tesirlere özellik veya sıfat denir. Varlıklar, birbirlerinden, özellikleri ile ayırt edilmektedir. Işık, ses, su, hava, cam, birer varlık, yani mevcuddur. Ağırlığı ve hacmi olan yani boşlukta yer kaplayan varlıklara cevher veya madde denir. Maddeler birbirlerinden, sıfatları, hassaları ile ayırt edilirler. Hava, su, taş, cam, ayrı birer maddedir. Işık, ses ise, madde değildir. Çünkü ışık ve ses, yer kaplamaz ve ağırlıkları yoktur. Her varlık, enerji yani kudret taşımaktadır. Yani, iş yapabilir. Her madde, katı, sıvı ve gaz olmak üzere üç halde bulunabilir. Katı maddelerin şekli vardır. Sıvı ve gaz halindeki maddelerin, kendilerine mahsus belli şekilleri yoktur. Bunlar, bulundukları kabın şeklini alırlar. Maddenin şekil almış haline cisim denir. Maddeler hep cisim halinde bulunur.

Bütün cisimler, mesela dağlar, denizler, her türlü bitki ve hayvanlar, bilinen yüzbeş elementten meydana gelmektedir. Canlı, cansız her cismin yapı taşı, hep bu yüzbeş elementtir. Bütün cisimler, bu yüzbeş elementten birinin veya birkaçının atomlarının bir araya gelmesinden hasıl olmaktadır. Hava, toprak, su, ısı, ışık, elektrik ve mikroplar, bileşik cisimlerin parçalanmalarına veya cisimlerin birleşmelerine sebep oluyorlar. Sebepsiz hiç bir değişiklik olmaz. Bu değişmelerde, elementler, yani bu varlıkların yapı taşları, cisimden cisme yer değiştiriyor veya bir cisimden ayrılarak serbest hale geçiyorlar. Cisimlerin yok olduklarını görüyoruz. Gördüğümüze göre hüküm ederek aldanıyoruz. Çünkü; “Yok oluyor ve var oluyor” dediğimiz bu görünüş, maddelerin değişmelerinden başka bir şey değildir. Bir cismin, mesela mezardaki ölünün yok olması, yeni cisimlerin, mesela suyun, gazların ve toprak maddelerinin var olmaları şeklinde oluyor. Bir değişmede, var olan yeni maddeler, duygu organlarımıza etki etmezlerse, bunların meydana geldiklerini anlayamıyoruz. Bunun için, değişikliğe uğrayan birinci maddeye “Yok oldu” diyoruz.

Yüzbeş elementten her birinin şekillerinin diğerine benzemediği ve her elementte fizik ve kimya olayı olduğu görülmektedir. Bir element, bir bileşiğin yapısına katılınca, iyon haline geçer. Yani, atomları elektron verir veya alır. Böylece, bu elementin çeşitli fizik ve kimya özellikleri değişir. Her elementin atomları, bir çekirdekle, elektron denilen çeşitli miktarlarda, daha küçük parçalardan yapılmıştır. Çekirdek, atomun ortasındadır. Hidrojenden başka, bütün atomların çekirdekleri, proton ve nötron denilen taneciklerden yapılmıştır. Protonlar, pozitif elektrik yüklüdür. Nötronlar, elektrik yükü taşımazlar. Elektronlar, negatif elektrik tanecikleridirler ve çekirdek etrafında dönerler. Elektronlar, her an yörüngelerinde döndükleri gibi, yörüngelerini de değiştirmektedirler.

Atomların çekirdeklerinde de, değişmeler, parçalanmalar olduğu, radyoaktif denilen elementlerden anlaşılmaktadır. Çekirdeklerin bu parçalanmasında, bir elementin başka elemente döndüğü, maddelerin yok olarak enerji (kudret) haline döndüğü de anlaşılmış, bu değişme Einstein (Aynştayn) tarafından hesab bile edilmiştir. Demek ki, bileşik cisimlerde olduğu gibi, elementler de, hep değişmekte, bir halden başka hale dönmektedir. Canlı cansız her madde değişmekte, yani eskisi yok olup, yenisi var olmaktadır. Bugün, var olan her canlı, (her bitki, her hayvan) önce yoktu. Başka canlılar vardı. Bir zaman sonra da, şimdiki canlılardan hiç biri kalmayacak, başka canlılar var olacaktır. Cansız varlıkların da hepsi böyledir. Canlı cansız her varlık, mesela bir element olan demir veya birkaç cisim karışımı olan taş, kemik, bütün maddeler, bütün zerreler hep değişmektedirler. Yani eskileri yok olmakta ve başkaları var olmaktadır. Var olan madde ile, yok olan maddenin özellikleri birbirine benziyorsa, insan bu değişikliği anlayamıyor, maddeyi hep var sanıyor. Sinemada, hareket eden film şeridinde, objektif önüne, her an başka resimler gelip gitmekte iken seyircilerin bunu anlamayıp, aynı resmin perdede hareket ettiğini sanmaları gibidir. Kağıd yanıp kül olunca bu değişikliği anladığımız için, “Kağıd yok oldu, kül var oldu” diyoruz. Buz eriyince; “Buz yok oldu, su var oldu” diyoruz.

İşte bütün bu hadiseler ve bütün varlıklar, Allahın varlığına alamet olduğu, Onun varlığını gösterdiği için, mahlukların hepsine alem denir. Varlıkların bir cinsten olanlarına da birer alem denir. Mesela insanlar alemi, melekler alemi, hayvanlar alemi, cansız madde alemi gibi. Yahut her bir cisim, bir alemdir. alem, yani her şey hadisdir, yani mahluktur. Yani, yok iken, sonradan var olmuşlardır. Her zaman, birbirlerinden de var olmaktadırlar. Cisimlerin maddesi de, sıfatları da, hadisdir ve hepsini Allah yaratmıştır.

İslam alimleri, maddelerin ve sıfatlarının hadis olduğunu birkaç yoldan isbat etmektedirler. Birinci yol, maddeler ve bütün zerreleri hep değişmektedir. Değişmekte olan şey, kadim olamaz, hadis olması lazımdır. Çünkü her maddenin, kendinden öncekinden meydana gelmesi işi, sonsuz öncelere kadar gidemez. Bu değişmelerin bir başlangıcı olması, yani ilk maddelerin, yoktan var edilmiş olmaları lazımdır. Yoktan var edilmiş olan ilk maddeler bulunmasaydı, yani sonraki maddenin kendinden önceki maddeden hasıl olması işi sonsuz öncelere gitseydi, maddelerin birbirlerinden meydana gelmelerinin bir başlangıcı olmazdı ve bugün hiç bir maddenin var olmaması lazım gelirdi. Maddelerin var olmaları ve birbirlerinden hasıl olmaları, yoktan var edilmiş olan ilk maddelerden üremiş olduklarını göstermektedir.

Ayrıca, gökten düşen bir taşa; “Sonsuzdan geldi” denemez. Çünkü, sonsuz, başlangıcı, ucu yok demektir. Sonsuzdan gelmek, yoktan gelmek olur. Sonsuzdan geldiği düşünülen şeyin, gelmemesi lazım olur. Gelen bir şeye; “Sonsuzdan geldi” demek, akla, fenne uymayan cahilce bir söz olur. Bunun gibi, insanların birbirlerinden üremeleri, sonsuz öncelerden gelemez. Yoktan yaratılan bir insandan başlıyarak üremeleri lazımdır. “Yoktan var edilmiş olan ilk insan olmayıp, insanların birbirlerinden üremeleri, sonsuz öncelerden gelmektedir” denirse, hiçbir insanın varolmaması lazım olur. Her varlık için de böyledir. Maddelerin, cisimlerin birbirlerinden hasıl olmaları için; “Böyle gelmiş böyle gider. Yoktan var edilmiş ilk maddeler yoktur” demek, akla ve fenne uymayan, cahilce sözdür. Değişmek, sonsuz olmayı değil, yoktan yaratılmış olmayı, yani vacib-ül-vücud olmağı değil, mümkin-ül-vücud olmağı göstermektedir.

“Bu alemi yaratanın kendisi ve sıfatları kadimdir, ezelidir. Yaratmak sıfatı kadim olduğundan bu alemin de kadim olması lazım gelmez mi?” denirse: cevap olarak denir ki:

Kadim olan yaratıcının, maddeleri, zerreleri, çeşitli sebeplerle değiştirdiği, yani yok edip, bunların yerine başkalarını yaratmakta olduğu, her zaman görülüyor. Kadim olan yaratıcı, irade ettiği, dilediği zaman, yani her zaman maddeleri birbirlerinden yaratmaktadır. alemleri, her maddeyi, her zerreyi sebeplerle yarattığı gibi, irade ettiği zaman, sebepsiz, vasıtasız olarak, yoktan da yaratır.

alemlerin hadis olduğuna inanan, fani olduklarına, yani tekrar yok olacaklarına da inanır. Yok iken, sonradan yaratılmış olan varlıkların yine yok olabilecekleri meydandadır. Bir çok varlıkların yok oldukları, yani duygu organlarına etki etmeyecek hale döndükleri, şimdi de görülüyor.

Müslüman olmak için, maddelerin ve cisimlerin, yani her varlığın, yoktan var edilmiş olduklarına ve tekrar yok olacaklarına inanmak lazımdır. Cisimlerin yok iken sonradan var olduklarını ve tekrar yok olduklarını yani şekillerinin ve özelliklerinin kalmadığını görüyoruz. Cisimler yok olunca maddeleri kalıyor ise de, bu maddelerin de ezeli olmadıklarını, çok öncelerde, Allah tarafından yaratılmış olduklarını ve kıyamet gününde hepsini tekrar yok edeceğini yukarıda bildirdik. Zamanımızın fen bilgileri, buna inanmağa mani değildir. İnanmamak, fenne iftira etmek ve İslam düşmanı olmak demektir. İslamiyet, fen bilgilerini reddetmiyor. Din bilgilerini öğrenmemeyi ve ibadet vazifelerini yapmamayı reddediyor. Fen bilgileri de, İslamiyeti inkar etmemektedir.

alem, hadis olunca, bunun yoktan yaratanı vardır. Çünkü hiç bir olayın kendiliğinden olması mümkün değildir. Bu yaratan vacib-ül-vücuddur. Yani, yok iken sonradan var olmuş değildir. Hep var olması lazımdır. Var olması için hiç bir şeye muhtaç değildir. Hep var olması lazım olmasa mümkin-ül-vücud olur. alemler gibi hadis, yani mahluk olur. Mahluk başka bir mahlukun değişmesinden veya yoktan var edilir. Onu da yaratan lazım olur. Böylece sonsuz yaratanlar lazım olur. Mahluklardaki değişmelerin sonsuz olamayacağı yukarıda bildirildiği gibi düşünülürse, yaratıcıların da sonsuz olamayacağı, yaratmanın birinci bir yaratıcıdan başlayacağı anlaşılır. Çünkü yaratıcıların birbirlerini yaratmaları sonsuz olarak gider denince, hiç bir yaratıcının bulunmaması lazım olur. İşte, yaratılmış olmayan birinci ve ilk yaratıcı, mahlukların tek yaratıcısıdır. Ondan önce ve sonra, başka bir yaratıcı yoktur. Yaratıcı yaratılmaz. O, hep vardır. Bir an yok olsa, her mahluk yok olur. Vacib-ül-vücud hiç bir bakımdan hiç bir şeye muhtaç değildir. Yerleri, gökleri, atomları, canlıları, düzenli, hesaplı bir şekilde yaratanın kudretinin, kuvvetinin sonsuz olması, bilici olması, dilediğini hemen yapması, bir olması, onda hiç değişiklik olmaması lazımdır. Kuvveti sonsuz ve alim olmasa, böyle düzenli, hesaplı bir şekilde mahlukları yaratamaz. Bu yaratıcı birden çok olursa, bir şeyin yaratılmasında, istekleri uymayınca, istediği yapılmayanlar yaratıcı olamazlar ve yaratılan şeyler karma-karışık olur.

Yaratıcıda hiç değişiklik olmaz. Şimdi nasılsa, alemi yaratmadan önce de öyle idi. Her şeyi yoktan yaratmış olduğu gibi, her zaman da, şimdi de, her şeyi yaratmaktadır. Çünkü değişmek, mahluk olmayı, yoktan yaratılmış olmayı gösterir. Onun hep var olduğunu, yok olmayacağını yukarıda bildirdik. Bunun için, Onda hiç değişiklik olmaz. Mahluklar ilk yaratılmalarında Ona muhtaç oldukları gibi, her an da muhtaçtırlar. Her şeyi yaratan, her değişikliği yapan yalnız Odur. Düzenli olmaları için ve insanların yaşıyabilmeleri ve medeni olabilmeleri için, her şeyi sebeplerle yaratmaktadır. Sebepleri O yarattığı gibi, sebeplerin tesir etmelerini, iş yapabilmelerini de O yaratmaktadır. İnsanlar sebeplerin maddelere tesir etmelerine vasıta olmaktadır.

Aç olunca, bir şey yemek, hasta olunca ilaç almak, mum yakmak için kibriti çakmak, hidrojen elde etmek için çinko üzerine bir miktar asit dökmek, çimento yapmak için kireç taşı ile kili karıştırıp ısıtmak, süt elde etmek için ineği beslemek, elektrik elde etmek için hidroelektrik santralı kurmak, her çeşit fabrika yapmak, sebepleri kullanarak, yeni şeyler yaratmasına vasıta olmaktır. İnsanın, iradesi ve kuvveti de Allahın yarattığı birer sebeptir. İnsanlar da Allahın yaratmasına vasıta olmaktadır. Allah, böyle yaratmak istiyor. Görüldüğü gibi; “İnsan bir şey yarattı” demek, akla ve dine uymayan cahilce, bir sözdür.