adem ın Kabeyi inşa etmesini, Ebul-Velid Muhammed el-Ezraki, Ahbar-ı Mekke adlı meşhur eserinde şöyle anlatmıştır: Kabenin ilk defa kimin tarafından yapıldığı hususunda çeşitli rivayetler vardır. Bir rivayete göre, Allah yeryüzünde bir beyt (Kabe) yapılmasını isteyince, meleklerden bir kısmını yeryüzüne gönderdi. “Yeryüzünde benim için bir beyt bina ediniz. Semada Beyt-i Mamur tavaf olundukça, yapacağınız bu beyt de yeryüzünde bulunanlar tarafından ziyaret ve tavaf edilsin” buyurdu. Bunun üzerine melekler yeryüzüne inip, Kabe-i muazzamayı yaptılar. Başka bir rivayete göre, adem yeryüzüne indirilmesi sebebiyle ziyade üzülüyor ve günlerini ağlamakla geçiriyordu. Onun üzüntüsüne melekler de ortak oluyorlardı. Bir defasında adem secdede iken; “Ya Rabbi! Bana ne oldu ki, artık meleklerin seslerini, senin zatını tesbih ve takdis etmelerini duyamıyorum. Onları bir daha göremiyorum” diye arzedince, cenab-ı Hak buyurdu ki: “Ey adem! Senden sadır olan zelle, meleklerin tesbihini işitmene manidir. Ancak benim yeryüzünde bir beytim vardır. Sen onun temelini bulup üzerine bir beyt bina et. Beni takdis ve beytin etrafını tavaf et. Ey adem! O beyti Mekkede kıldım. Kim benim beytime gelip, sadece benim rızamı isterse, bizzat beni ziyaret eden misafirim gibidir. Bunları şanıma layık bir şekilde ağırlarım ve bütün ihtiyaçlarını gideririm.
Ey adem! Sen sağ oldukça Beytullahı tamir et. Senden sonra gelecek peygamberler ve ümmetler de zaman zaman onu tamir edecekler ve en son peygambere kadar bu böyle sürüp gidecektir. Son peygamber olan Muhammed ı Beytullahın tamircilerinden, koruyanlarından yapacağım, bütün hayatı boyunca da onun üzerinde eminim olacak. Bana döndüğü zaman, beni, Cennette kendisi için en üstün mevkileri hazırlamış olarak bulacak. Son peygamberden önce Beytullahın şerefini, ismini, zikrini, medh-ü senasını layıkıyla yapacak olan bir peygamber göndereceğim. Bu, Onun dedelerinden İbrahimdir. Kabenin temellerini o yükseltecek, inşa ve tamirini onun elinde tamamlayacağım. Ona, Haremi ve Hili (Haremin dışında kalan yerleri) göstereceğim. Onu kendime itaatli, emirlerimi tutan ve benim yoluma davet eden bir peygamber yapacağım gibi, insanlar arasından seçip, ona doğru yolu göstereceğim. İmtihana çekeceğim, sabredecek. Afiyet vereceğim, şükredecek. Çocukları ve kendinden sonra gelecek olan nesli için duada bulunacak, duasını kabul edeceğim. Onu, onlar hakkında şefaatçi yapacağım. Benim için adayacak, benim için yapacak, benim için vadedecek ve vadini yerine getirecek. Neslini beytimin halkı yapmak suretiyle, bozulup bidatlere sapmalarına kadar Kabenin hizmetçileri, mütevellileri, perdedarları ve bekçileri yapacağım. Ben Allahım, onlar saptıkları zaman dilediğimi, istediğim şekle çevirmeye gücüm yeter. İbrahimi bu beytin halkının ve bu din ehlinin rehberi yapacağım. Buralarda bulunan insanlar ve cinlerin hepsi onun izinde gidecekler. Onun yoluna uyup, orada onun gibi kurban kesecekler. Onlardan kim bunu yaparsa adağını ifa etmiş, hac ibadetini yerine getirmiş olur. Yapmayanlar da haclarını zayi etmiş, nasiplerini kaybetmişlerdir. Bu yerlerde, o zaman beni kim ararsa, ben, toz toprak içinde kalarak adaklarını yerine getiren, hac ibadetini tamamlayıp, yalvaranlarla beraberim. Ben, insanların gizli ve açık her şeylerini bilirim.
Ey adem! Ne bu insanlar ne de sana bahsettiğim bu durum, mülküme, azametime, saltanatıma ve benim katımda bulunanlardan hiç birine bir katkıda bulunmaz. Eğer halkı (insanları) yaratmasaydım mülkümden, azametimden ve hazinemden hiç bir şey eksilmezdi.”
adem , Allahın bu emri ile Serendip adasından Mekkeye doğru yürümeye başladı. Bir melek kendisine yol gösteriyordu. Mekke-i mükerremenin bulunduğu yere gelince, Allah ona yardımcı melekler gönderdi. Melekler, Beyt-i Mamurun tam hizasına gelecek şekilde yedi kat yere kadar varan bir temel kazdılar. Kazılan bu temele toprak seviyesine kadar otuz kişinin ancak kaldırabileceği büyüklükte taşlar yerleştirdiler. Sonra Allah melekler vasıtasıyla bu temelin üzerine bir beyt indirdi. Bu beyt, Cennet yakutlarından bir yakut olup, parıl parıl parlıyordu. İndirilen bu beytin biri şark (doğu), diğeri garb (batı) olmak üzere iki kapısı vardı. Beytullahın içinde ayrıca nurdan kandiller de yakılmıştı. Kandillerin çanakları Cennetin külçe altınlarındandı ve etrafında yıldız gibi parlayan beyaz yakutlar diziliydi. Hacer-ül-esved de bunlardan biriydi. Hacer-ül-esvedin daha sonra günahkar kimselerin el sürmesiyle karardığı rivayet edilmiştir. Böylece Beyt-ül Mamurun tam altına gelecek şekilde yeryüzünde de Beytullah, yani Kabe-i muazzama inşa edilmiş oldu.
adem , Beytullahı (Kabeyi) inşa ettikten sonra Allaha; “Ey Rabbim! Şüphesiz ki, her çalışanın bir mükafatı vardır. Acaba benim mükafatım nedir?” diyerek sual eyledi. Cenab-ı Hak; “Ey adem! Benden ne istersen iste” buyurunca, adem , “Ya Rabbi! Beni tekrar Cennete gönder.” diye yalvardı. Allah da; “Bu senin için hakikat olacaktır” buyurdu. Bunun üzerine adem ; “Ey günahları bağışlayan Rabbim! Kendi günahlarımı itiraf ettiğim gibi zürriyetimden de günahlarını ikrar edip sana yalvararak bu beytin çevresinde tavaf yapanları affetmen için yalvarırım” dedi. Allah; “Ey adem! Ben seni affettim. Senin zürriyetinden bu beyti ziyaret edip de günahlarından tevbe edenleri de affettim.” buyurdu.
adem ilk tavafını yaptıktan sonra melekler kendisine; “Ey adem! Haccın mübarek olsun. Biz senden ikibin sene evvel bu beyti tavaf ettik” dediler. adem onlara; “Siz Beytullahı tavaf esnasında neler söylüyordunuz?” diye sordu. Melekler; “Sübhanallahi velhamdülillahi vela ilahe illallahü vallahü ekber” diyorduk cevabını verdiler. adem onlara; “Vela havle vela kuvvete illa billah” cümlesini de buna ilave ediniz” buyurdu. adem tavaftan sonra kapı önünde iki rekat namaz kıldı ve Mültezeme gelip şu duayı yaptı: “Ey Allahım! Gizli ve açık her şeyimi biliyorsun, mazeretimi kabul et. Kalbimde olanı da bilirsin, günahımı ört. İhtiyacımı biliyorsun, dilediğimi bana ihsan et. Ya Rabbi! Senden kalbime nüfuz edecek şüphesiz ve dosdoğru bir iman ve benim hakkımda senin hükmettiklerine razı olma kudreti vermen için yalvarıyorum. Ta ki senin yazdıklarından başkasının bana isabet etmeyeceğini bileyim.” Allah şöyle buyurdu: “Ey adem! Benden bazı dileklerde bulundun. Ben bu dileklerini senin için kabul ettim. Senin zürriyetinden bu şekilde duada bulunanların da dualarını kabul edip düşünce ve sıkıntılarını yok edeceğim. Kederlerini dağıtıp mallarını koruyacağım…” adem ın yaptığı bu duayı okumak o zamandan bu güne kadar devam etmiş, tavafın bir sünneti haline gelmiştir.
Bazı rivayetlere göre Cennetten gelen bu Beytullah (Kabe-i muazzama) adem ın vefatından sonra tekrar göklere kaldırıldı. adem ın evlatları önceki temellerin üzerine taştan ve çamurdan bir bina yaptılar. Bu bina, Nuh zamanındaki tufana kadar zaman zaman tamir edildi ve tufanda yıkıldı.
Bazı rivayetlere göre de Cennetten gelen Beytullah, tufanda iki atlas kumaş içine alınarak gökyüzüne kaldırıldı. Kıyamete kadar da bu iki atlasın arasında kalacaktır. Allah tufandan önce, Hacer-ül-esvedi Ebu Kubeys dağına koydu.
Kabenin tufandan sonra İbrahim a kadar yeri belirsiz olup yalnız bulunduğu saha bilinmekteydi. Bu bölge kırmızı topraklı ve sel sularının yükselemeyeceği kadar tümsek bir tepe durumunda idi. Yeri kesin olarak bilinmemekle beraber insanlar, Kabenin o bölgede olduğunu biliyorlardı. Yeryüzünün çeşitli memleketlerinden zulme uğramış, kederli, sıkıntılı, dertli ve Allaha sığınmak isteyen kimseler bu bölgeye gelip dua ederler, maksatlarının hasıl olduğunu görünce geri dönerlerdi. İbrahim ın Beytullahı yeniden yapmasına kadar bu bölgeye olan hürmet ve saygı devam etti…