Bir kadınla evlenen ve bu kadın, kızına başka bir adamdan beş yıl nafaka vermeyi kendisine şart koşmuşsa , o da kızına beş yıl nafaka vermek zorundadır . Eğer bu beş yıl içinde boşanmışlarsa ve kadın başka bir adamla evlenmişse ve bu kadın, kızına beş yıl nafaka vermeyi kendisine şart koşmuşsa , o da kızına beş yıl nafaka vermek zorundadır . Birinci koca : “Bana gelince, ben onu nafaka ederim” diyemez. Bilakis onun nafakasını annesinin oturduğu yere getirir. Aynı şekilde ikisi birlikte : ” Kızı ortak olarak nafaka ederiz” diyemez . Bilakis biri onu nafaka eder, ona yiyecek verir, diğeri de nafakanın parasını ona verir.
Kız bu süre içinde evli ise kocası karısına adet olduğu üzere bir kocanın verdiği nafakayı ona verir ve annesiyle yaptıkları anlaşmalar gereği onu geçindirmekle yükümlü olan iki erkek de nafakanın parasal değerini ona verir. Annenin iki kocası da ölmüş ise kızları satılmayan maldan geçinir ve geçindirmeyi kabul ettikleri karısının kızı olan kendisi de satılmış olan rehinli maldan geçinir . Çünkü onun hukuki durumu , sözleşme gereği onu geçindirmekle yükümlü olan bir alacaklı gibidir. Akıllı olanlar anlaşmaya açık bir şart yazarlardı : Kızınızı, sadece siz benimle olduğunuz sürece beş yıl geçindirmek şartıyla kabul ediyorum. O zaman kızın annesiyle artık evli olmadıklarında, kendi kızları olmayan bir kızı geçindirmekle yükümlü olmazlardı.
Dul bir kadın: “Kocamın evinden ayrılmak istemiyorum, fakat orada kalmak istiyorum” derse, mirasçılar ona: “Babanın evine git, seni geçindiririz” diyemezler. Bilakis, kocasının evinde onu geçindirirler ve ona onuruna uygun bir yer verirler. Fakat, ” Babamın evinden ayrılmak istemiyorum, orada bana nafakamı getir” derse, mirasçılar ona: “Bizimle birlikte yaşıyorsan , bizden nafaka alırsın , bizimle yaşamıyorsan, bizden nafaka almazsın” diyebilirler . Eğer genç olduğu için ölen kocasının evinde oturmak istemediğini ve mirasçılar olan kendileri de genç oldukları için aynı evde yaşamalarının uygun olmadığını iddia ederse , onu geçindirirler ve babasının evinde kalır .
Bir dul kadın babasının evinde yaşadığı ve kocasının mirasçıları tarafından desteklendiği sürece , uzun yıllar sonra bile evlilik sözleşmesinin ödemesini her zaman alabilir . Kocasının evinde yaşadığı sürece, yirmi beş yıl sonrasına kadar evlilik sözleşmesinin ödemesini alabilir , bu noktada artık ödemeyi alamayabilir. Bunun nedeni, yirmi beş yılda iyilik yapmak ve başkalarına vermek için yeterli zamanın olmasıdır , böylece yetimlerin kaynaklarını harcayarak, harcadığı şey evlilik sözleşmesinin değerine eşit olana kadar. Bu , bunu Rabban Shimon ben Gamliel adına söyleyen Haham Meirin ifadesidir . Ve Hahamlar tam tersini söylüyorlar: Kocasının evinde oturduğu sürece, mirasçıları bu süre zarfında onunla ilgilendiği ve bu nedenle evlilik sözleşmesinin ödemesi için onları dava etmekten utandığı için , evlilik sözleşmesinin ödemesini her zaman alabilir . Ancak babasının evinde kaldığı sürece, yirmi beş yıl sonrasına kadar evlilik sözleşmesinin ücretini alabilir ve bu zamana kadar dava açmamışsa, haklarından vazgeçtiği varsayılır. Eğer ölmüşse, mirasçıları yirmi beş yıl sonrasına kadar evlilik sözleşmesini zikrederler .