"Enter"a basıp içeriğe geçin

20. Cennet ve Cehennem – Bilgenin Gayesi

“Sana hakkı söylüyorum, bugün benimle birlikte cennette olacaksın”

Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da şaşırtıcı derecede az sayıda Cennet betimlemesi vardır. Salihlerin gittiği, ağaçların ve meyvelerin, her türlü yiyecek ve içeceğin ve elbette güzel erkek ve kadınların bulunduğu bir yer olarak tarif edilir. Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam’ın takipçileri, kendi mezhepleri arasında bile Cennet’in doğası hakkında ve hatta bizim tarif edebileceğimiz bir yer olup olmadığı konusunda ihtilaf etmişlerdir. Hz. Muhammed (O’na ve Ailesine Selam Olsun) şöyle buyurmuştur: “Allah şöyle buyurdu: ‘Salih kullarım için hiçbir gözün görmediği, kulakların işitmediği ve insan zihninin düşünemeyeceği kadar güzel şeyler hazırladım.’”

İnsan gözü hiç görmediyse ve zihin onu tasavvur edemiyorsa, o zaman tarif edilemez bir yer demektir, çünkü onu doğru bir şekilde tarif edebilecek hiçbir kelime icat edilmemiştir. O, bu dünyayla kıyaslayamayacağımız bir alem olan Samarat alemine çok benziyor. Ancak Cennet için kederin ve acının olmadığı bir alem olduğu söylenebilir. Bu bab boyunca size İmam Ahmed El-Hasan’ın (minhusselam) sözleriyle Cennet’e dair bir bakış açısı vereceğiz. Ardından İmam’ın sözleriyle Cehennem’i keşfedeceğiz.

Cennette Ruh Eşleri

Sevdiklerimizle birlikte olmak insan mutluluğunun en önemli parçasıdır. Beraber Cennet’in tadını çıkaracağımız bir eşimiz var mı? Pek çok kez enkarne etsek ve her seferinde farklı bir kişiyle evlensek, Cennet’te hangisiyle birlikte oluruz? Hepsiyle birlikte mi? Hiç onlardan herhangi biriyle birlikte oluyor muyuz? Bu konuyu İmam Ahmed El-Hasan’a (minhusselam) sordum.

Dedim ki: “Cennet’te insanların eşleri var mıdır?” İmam (minhusselam) buyurdu: “Her insan Cennet’te ruh eşiyle evlenir.”

Dedim ki: “Birinin ruh eşinin kim olduğu nasıl belirleniyor?” İmam (minhusselam) buyurdu: “Her insanın belli sayıda enkarnasyonu ve bu enkarnasyonlarda belli sayıda eşi vardır, kişinin ruh eşi, iman mertebesi veya makamı kendisine en yakın olan kimsedir.”

Dedim ki: “Ruh eşleri bu dünyada hiç birbirleriyle evlenirler mi?” İmam (minhusselam) buyurdu: “Evet, her insan ruh eşiyle en az bir kez evlenir, son enkarnasyonlarında ve bazen başka enkarnasyonlarında birbirleriyle evlenirler.”

Dedim ki: “Kişinin ruh eşi ondan mı yaratılmıştır?” İmam (minhusselam) buyurdu: “Hayır, öyle olması gerekmez.” Sordum ki: “Haftü’ş Şerif’te yazılı olduğu gibi bir erkek kadın, bir kadın da erkek olarak enkarne edebilir mi?” İmam (minhusselam) buyurdu: “Evet oğlum.” Ben dedim: “Cennet’te fiziksel bedenlerimiz var mı?” İmam (minhusselam) buyurdu: “Evet oğlum, bizim Cennet’te cismani olan ve o aleme uygun bedenlerimiz vardır.” Dedim ki: “Cennet’e hangi surette gireriz? Dünyadaki enkarnasyonlarımızdan birinin suretinde mi? Öyle ise, o zaman hangi suretimizde Cennet’e gireriz? Yoksa Cennet’teki isimlerimiz ve suretlerimiz buradaki gibi değil mi?”

İmam (minhusselam) buyurdu: “İsimler ve suretler şimdiki gibi değil ama manası aynıdır. İnsanlar Cennet’e, bu dünyada iman ettikleri kadar güzel girerler, dünyadaki imanları onların ahiretteki güzelliklerini belirler.”

Cennetin Zevkleri

Dilekler gerçekleşmeseydi, cennet gerçekten ‘Cennet’ olabilir miydi? Cennet’te yasak olan bir şey var mı? Cennet ehli, Cennet’e giremeyen akrabalarını veya arkadaşlarını özler mi? Cennet’te üzüntü, öfke, kıskançlık veya diğer olumsuz duygular var mı?

İmam Ahmed El-Hasan (minhusselam) bu konuda şöyle buyurmuştur: “Kur’an Cennet’i tarif ederken onun meyve, et, şarap ve bal ile dolu olduğunu söyler. Çünkü o devirde insanlar böyle şeyleri dilemişlerdir. Kur’an, bugünkü devirde indirilseydi, Cennet’i dizüstü bilgisayarlar, telefonlar ve lüks arabalar olarak tanımlardı, çünkü bugün insanların istediği şeyler bunlardır. Yani esasen insanların istediği her şey Cennet’te onlar için vardır. İnsanların her zaman düşündüğü ve istediği şeylerden biri de sekstir. Bu nedenle Cennet, Huriler ve genç erkekleri olan bir yer olarak nitelendirildi.”

Dedim ki: “Hurilerin her zaman alegorik olduğunu düşünürdüm.” İmam (minhusselam) buyurdu: “Onlar kadınlardır oğlum. Güzel kadınlar, kimsenin görmediği türden.” Ben dedim: “Peki, ya ebedi gençler?” İmam (minhusselam) yanıtladı: “Onlar da seks içindir.” Sordum: “Kadınlar için mi?” İmam (minhusselam) buyurdu: “Hem erkekler, hem de kadınlar için.” Ben sordum: “Cennet’te bir kadın bir Huri ile, erkek de erkekle birlikte olmak isterse, olabilir mi?” İmam (minhusselam) buyurdu: “Evet, Cennet’te sevap ve hata, helâl ve haram, mübah ve yasak yoktur. Cennet ehlinin hükümleri, dünya ehlinin hükümleri gibi değildir. Söylediğim gibi oğlum, bu dünyayı başka alemlerle kıyaslama. (Orada) insanın istediği her şey gerçekleşir. Çoğu insanın düşündüğü ve istediği şey seks olduğuna göre, Allah bunları Cennet’te de var etti.”

Ben dedim: “Cennet’te bir kimse, Cennet’te eşi olmayan başka biriyle ilişkiye girmek isterse ne olur?”

İmam (minhusselam) buyurdu: “Cennet ehlinin makam veya dereceleri vardır, bir kimse, cennet ehlinden, derecesinden daha aşağı olan kimselerle bir dereceye kadar cinsel ilişkide bulunabilir; fakat daha yüksek derecedeki kimseyle, o derecedeki kimse istemedikçe, cinsel ilişkide bulunamaz.”

Dedim ki: “Yani piramit hiyerarşisi gibi mi? Ama o kişilerin eşleri kıskanmıyor ve üzülmüyor mu?”

İmam (minhusselam) buyurdu: “O alemde ne kıskançlık, ne de hüzün vardır.”

Cennette Unutkanlık

Ben İmam Ahmed El-Hasan’a (minhusselam) sordum: “Cennet’te insanlar birbirleriyle karşılaştıklarında birbirlerini hatırlayacaklar mı? Yeryüzündeki enkarnasyonlarını hatırlayacaklar mı?”

İmam (minhusselam) dedi ki: “Hayır, ama biz birbirimizi tanıyacağız ve [ayırt edeceğiz]. Yani mesela herkes benim Hüseyin olduğumu ve senin Abdullah olduğunu bilecek.”

Dedim ki: “Yani sevdiklerimle birlikte yaşam anılarımı hatırlamayacak mıyım?”

İmam (minhusselam) buyurdu: “Hayır oğlum, sanki onlarla ilk kez karşılaşıyormuşsun gibi olacak.”

Ben sordum: “Neden böyledir?” O (minhusselam) buyurdu: “Çünkü bir insan bu dünyadan her şeyi hatırlarsa, asla mutlu olamaz.” Ben dedim: “Sübhanallah.”

İmam (minhusselam) buyurdu: “Ama orada sevdiklerinle tanıştığında, onları hatırlamasan da, onlara duyduğun sevgi hâlâ orada olacak ve öyle olacak ki, sanki onları hep tanıyormuşsun.”

Ben sordum: “İnsanın her gün bir önceki günü unuttuğu ve cennet ile dünya hayatının farkının bu olduğu doğru mu?”

İmam (minhusselam) yanıtladı: “Evet, bıkkınlık olmaması için.” Dedim ki: “İyi de babacığım, yanılıyorsam beni bağışla, ama şimdiye kadar Cennet’in tarifinde güzel bir şey bulamadım, sürekli unutkanlık durumlarından sürekli seks yapmaya kadar hepsi ürkütücü. Neredeyse enkarne olmanın ve Cennet’e girmemenin daha iyi olduğunu söyleyecektim.”

İmam (minhusselam) gülümsedi ve buyurdu: “Hayır oğlum, yanılıyorsun, Cennet hakkında duyduklarını dünya hayatıyla kıyaslama, bu dünyayı âhiretle kıyaslama. Buradaki düşünme şeklin oradakinden farklı. Şu an Cennet’te olsaydın bunu söylemezdin. Ölçekler farklı, her şey farklı. Zaman, zevk ve dinlenme. Zaman bu zaman gibi değildir ve dinlenme bildiğimiz bu dinlenme gibi değildir. Her şey farklıdır, insan zihniyle düşünme ve düşüncelerini Cennet’e yansıtma!”

Ben İmam Ahmed El-Hasan’a (minhusselam) sordum: “Peki bunun anlamı nedir?”

İmam (minhusselam) buyurdu: “Bu bir mükâfattır.” Ben dedim: “Her gün unutmam mı?” O (minhusselam) buyurdu: “Yüz yıldan, bin yıldan, hatta milyon yıldan sonra sıkılma diye. Unutmak, aldığın zevki unutmaktır.” Ben dedim: “Sana bir şey sormak istiyorum.” İmam (minhusselam) buyurdu: “Evet.”

Dedim ki: “Eşcinsellik, “İsrail’in kendisine haram kıldığı dışında, yiyeceklerin hepsi İsrailoğullarına helâl idi”ayeti yönünden ve cennette bulunması yönünden konuşursak, gerçekte caiz mi yoksa yasak mı?”

İmam (minhusselam) buyurdu: “Fıkıh şimdi bunun haram olduğunu bildiriyor.”

Dedim ki: “Ama gelecekte helal mi olacak?” İmam (minhusselam) buyurdu: “Hayır.” Sordum: “Kökeni itibariyle mi helal?” İmam (minhusselam) buyurdu: “Oğlum, diğer insanlara nasıl davranıyorsan bu insanlara da öyle davran. Onlara tepeden bakmak kabul edilemezdir.”

Dedim ki: “Ama neden cennette var?” İmam (minhusselam) buyurdu: “Biz bu dünyadan konuşuyoruz, cennetten değil.”

Cennetin Dili

Bir gün kardeşim Teymur Elalfi ile ilgili bir mesele hakkında İmam’la (minhusselam) konuşuyordum, bu yüzden İmam (minhusselam) İngilizce “Çok güzel ve harika” dedi ve Arapça devam etti: “Çünkü o, gerçek bir mümindir.” Arapçadan başka bir dilde nadiren konuştuğu için şaşırdığımdan İngilizce “Vay canına, Sübhanallah” dedim.

İmam (minhusselam) buyurdu: “Allah sizden razı olsun. Arapçayı çok seviyorum, çünkü bildiğin gibi o, cennet ehlinin dilidir.”

Dedim ki: “Evet ama hemen hemen tüm diğer dillerle birlikte bir ölü dil olacak, değil mi?”

O (minhusselam) buyurdu: “Tamamen değil ama bütün dünya, yeryüzünün en kolay dilini, İngilizceyi konuşacaktır.”

Ben dedim: “Evet.” İmam (minhusselam) buyurdu: “O, akıcı, sevimli ve güzel bir dildir.” Dedim ki: “O ne zaman birincil dil veya herkesin kullandığı bir dil haline gelecek?” İmam (minhusselam) buyurdu: “Yaklaşık 2050 yılına kadar, yani bundan yaklaşık otuz yıl sonra.”

Cennette Hayvanlar

Bir gün İmam Ahmed El-Hasan’a (minhusselam) dedim: “Babacığım, ruhum sana feda olsun. Bir soru daha sorabilir miyim?”

İmam (minhusselam) buyurdu: “Buyur oğlum.” Dedim ki: “Ashab-ı Kehf’in köpeği veya Süleyman’ın (aleyhisselam) Hüdhüd kuşu gibi hayvanlar, bugün dünyaya insan olarak mı döndüler?” İmam (minhusselam) buyurdu: “Bana sorduğun en güzel soru budur oğlum. Kulların Rabbi, Süleyman’ın (aleyhisselam) Hüdhüd kuşunu ve onun dışındaki hayvanları geri getirdi, sadece bugün değil, onlar birçok kez ve birçok enkarnasyonda geri döndüler ve vallahi bunu hak ediyorlar.”

Ben dedim: “Sübhanallah, insan olarak mı hayvan olarak mı?” İmam (minhusselam) buyurdu: “İnsan olarak oğlum. Bu, onların cennete girebilmeleri için, onlara olan keremdendir, çünkü buna layıklar. Gerçekten Allah Adildir. Oğlum, şüphesiz Allah’ın adaleti ve merhameti hiçbir canlı tarafından tarif edilemez.”

Bu sohbet, hayvanların bile cennete girdiğini, ancak cennette hiçbir hayvanın olmadığını göstermesi bakımından çok açıklayıcıdır. Atınız, köpeğiniz, kediniz hatta bir karınca bile cennete girebilir ama onlar cennette hayvan suretinde veya formunda dolaşmazlar. Aksine, cennete girebilmeleri için önce insan suretinden geçmeleri gerekir. Bir hayvan nefs ile yaratılmıştır ve ruhu yoktur, bir meleğin ruhu vardır ve nefsi yoktur, insanda ise her ikisi de vardır, eğer nefsi ruhuna galip gelirse hayvanlardan beter olur ve ruhu nefsine galip gelirse meleklerden daha iyi olur. Nefsi iyi olan hayvanlar, insan olarak geri dönmeyi hak ederler. Nefsi kötü olan insan, hayvan olarak geri dönmeyi hak eder.

313 Cennete Sorgulanmadan Giriyor

Bir gün müminlerden birkaçının bağış olarak verdikleri parayı İmam’a (minhusselam) verdim ve bana dedi ki: “Allah’a yemin ederim ki, kıyamet günü Allah’ın hükmünden ve kınamasından korkarım ve O’ndan utanırım, çünkü bu para bize emanettir.”

İmam Ahmed El-Hasan’a (minhusselam) sordum: “Babacığım, senin için de mi kıyamet günü var?”

İmam (minhusselam) buyurdu: “Benimle diğer insanlar arasında ne fark var?”

Ben dedim: “313’ün bile yargısız cennete girdiğinin vurgulandığı sana atfedilen bazı kelimeleri okuduk.”

O (minhusselam) buyurdu: “Cennete hesapsız girerler, kıyamet gününe ise hesapsız varamazlar.”

Ben dedim: “Sübhanallah.” O (minhusselam) buyurdu: “Genel halkın hesabı, ‘Çoban’dan daha

hafiftir. Ama Çoban gerçeği bildiğinden hesabı ağır olur.” Dedim ki: “Ama Babacığım, sen mahlukattaki Allah’sın ve senin, Allah’ın iradesi dışında hiçbir iraden yok, sen O’sun ve O da sensin.” İmam (minhusselam) buyurdu: “Allah kıyamet günü bizi yargılamamış olsa bile, sana emanet edilen şeyde dürüstlük denen bir şey vardır.”

İmam Ahmed El-Hasan’ın (minhusselam) İmam Hüseyin’in (minhusselam) ric’atı ve reenkarnasyonu olmasına ve herkesin, Hasan ve Hüseyin’in Cennet Gençlerinin Efendileri olduğunu bilmesine rağmen, İmam Ahmed El-Hasan’ın (minhusselam) hâlâ alçakgönüllülükle konuştuğunu göstermek için bu konuşmayı buraya dahil etmek istedim. Yargılanmayacak olsa da, yine de yargılanmaktan korkuyor. Mahlukattaki Allah olduğu halde, Yüce Allah’tan korkuyor. Gururlu ya da kibirli değildir, kendisini son nefesine kadar güvende ya da kurtulmuş olarak görmüyor ve o günkü davranışları ve sözleriyle bana ve müminlere alçakgönüllülük ve sorumluluk konusunda bir ders vermek istedi. Ve bu ders gelecek nesiller için muhafaza edilmelidir, çünkü o, örnekle öğretti ve kimsenin kibirlenip “ben şöyleyim, böyleyim, bu yüzden asla düşemem ve yargılanamam” demesi için hiçbir mazeret veya yol bırakmadı.

Cennetin Yeri

İmam Ahmed El-Hasan’a (minhusselam) sordum: “Cennet bu rüyadan uyanmak mıdır?”

İmam (minhusselam) buyurdu: “Elbette, gözünün üzerinde bulunan ve sana bu yanılsamayı veren ince örtüyü kaldırdığın zaman, Cennet’i görürsün.”

Dedim ki: “Kardeşler bir gün kendilerine, ölmeden önce Cennet’i sana vasfedeceklerini söylediğini bildirdiler.”

O (minhusselam) buyurdu: “Evet, doğrudur.” Dedim ki: “Ve bu bana Cennet ve Cehennem’in belki de sadece başka bir rüya olduğunu düşündürdü.” İmam (minhusselam) buyurdu: “Biraz zaman ayır ve düşün, Allah’ın izniyle gerçeğe ulaşırsın.” Bir süre bu konuda düşündüm ve sonra bir gün İmam Ahmed El-Hasan (minhusselam) yanıma geldi ve şu ayeti okudu: “Rabbinizin bağışına, genişliği gökle yer arası kadar olan ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için hazırlanmış bulunan cennete koşun”

Ben dedim: “Sübhanallah.” İmam (minhusselam) buyurdu: “Bu ayette neyi fark ettin?” Ben dedim: “Ruhum sana feda olsun babacığım, söyle bana.” İmam (minhusselam) buyurdu: “Genişliği gökle yer arası kadar olan Cennet. Cennet yeryüzündedir oğlum.” Ben dedim: “Sübhanallah, Allahu Ekber!” Ve bir anda taşlar yerine oturdu, Adem (aleyhisselam), Havva (aleyhisselam) ve Aden Cenneti. Adem’e (aleyhisselam) secde olayının tamamı, bunların hepsi yeryüzünde oldu. Adem (aleyhisselam) Allah’ın huzurundaydı ve günahından sonra O’nun huzurundan kovuldu ama hâlâ dünyadaydı, sadece artık Allah’ı göremiyordu, bir illüzyon içindeydi, artık gözünün üzerinde gerçeği görmesine engel olan bir örtü vardı ve bu örtü ancak iki türlü kaldırılabilirdi, ya ölmekle ya da Allah’a yaklaşmakla. Bu örtü onun günahının sonucuydu. Şimdi Cennet’in şu anda içinde bulunduğumuz fiziksel alanda olduğunu anlıyoruz, yeryüzünde Cennet. Ve gözlerimizin üzerindeki bu film benzeri örtüyü kaldırabilseydik, sadece ölümden sonra değil, yaşam boyunca da ona erişebilirdik.

Dedim ki: “Bu örtü nedir babacığım?” İmam (minhusselam) buyurdu: “O, gözün üzerinde yaşayan bir mahluktur, kim Allah’a yaklaşırsa onu öldürüp yok etmeye kadirdir.” Dedim ki: “Kardeşlere bu dünyadan ayrılmadan önce sana Cennet’i vasfedeceklerini bunun için mi söyledin? Çünkü o dünyadadır ve ölümden önce ona erişecekler.”

İmam (minhusselam) buyurdu: “Evet, doğru söyledin. Allah’a yemin ederim ki, onlara bu dünyada da, ahirette de Cennet hayatını yaşatacağım Yakında seni de Cennet’e götüreceğim ve sana tam ve eksiksiz özgürlük ihsan edeceğim.”

Ben İmam’a (minhusselam) dedim: “Cennet sana kulluktur efendim. Ben Abdullah’ım (Allah’ın kuluyum).”

İmam (minhusselam) buyurdu: “Oğlum, bir şeyden eminim, o da seni Cehennem’e göndersem ve onun Cennet olduğunu söylesem, onun Cennet olduğuna yüzde yüz inanarak giderdin.”

Ben dedim: “Evet, gerçek bu.” İmam (minhusselam) buyurdu: “Vallahi, vallahi, vallahi, Cennet’e girmeden önce Cennet size [ben ve ashabıma] secde edecektir. Selam sanadır ve selam sendendir oğlum.”

Dedim ki: “Biz Allah’a Cehennem’inden korkarak ve Cennet’ini arzulayarak değil, ancak O, ibadete lâyık olduğu için ibadet ederiz.”

Cehennem

Hemen hemen tüm dünya dinlerinde, özellikle ahiret konusuna açık olanlarda, Cehennem kavramı vardır. Genellikle tüm kötülük yapanlar için vaat edilen sonsuz azap, ateş ve işkence yeri olarak tasvir edilir. İbrâhimî inançlarda, orası sonsuz bir azap ve “diş gıcırdatması” yeridir. O, karanlığın, boşluğun, sonsuz lanetin ve umutsuzluğun yeridir. Bu tasvirler çağlar boyunca İslam dünyasında olduğu kadar Hristiyan dünyasında da popüler hale gelmiştir. Ancak bu tasvirler yeterli değildir ve çarpıtmalar içermektedir. Cehennem tam olarak nedir ve nerededir? Neyden yapılmıştır? Oraya nasıl gidilir? Cehennem’den daha kötü yerler var mıdır? Bunların hepsi cevabını vereceğimiz önemli konulardır.

Bu kitapta, bir kişinin belirli sayıda enkarnasyonu olduğunu daha önce belirtmiştik. Enkarnasyonlar arasında gerçekleşen ölüme vefat (küçük ölüm), nihai ölüme veya büyük ölüme ise mevt denir ve kişinin tüm enkarnasyonlarının sonunda gerçekleşir. Enkarnasyonlar arasında, bir kişi araf benzeri bir durum olan Samarat alemi denilen bir bekleme alanına gider, oysa nihai ölümden sonra, bir kişi tüm enkarnasyonları üzerinden toplu olarak yargılanır ki, “Beni dünyaya geri gönderiniz ki, terk ettiğim dünyada salih bir amel yapayım” söylemesin. Bir insan, yaşadığı tüm hayatlar üzerinden yargılanır. Daha sonra kişi nihai varış noktasına, Cennet’e veya Cehennem’e gönderilir. İmam Ahmed El-Hasan (minhusselam) daha önce şöyle buyurmuştu: “Şu anda bu konuda (ayrıntılı olarak) konuşarak kimseyi korkutmak istemiyoruz.” Bu yüzden okuyucuya, İmam’ın (minhusselam) Cehennem hakkında söylediği bazı konuşmalardan ve bilgilerden kısa bir kesit sunuyorum.

İmam’ın İnsanların Ruhlarını Cehennemden Kurtarma Kaygısı

Bir gün İmam (minhusselam) bana dedi: “Oğlum, yurt dışındaki paranı ne yaptın?”

Ben de “Almayı bekliyorum ve aldığımda sana teslim edeceğim” dedim. İmam (minhusselam) buyurdu: “Sana yük olduğumu biliyorum, vallahi biliyorum.” Dedim ki: “Yüce ve Büyük olan Allah’tan bağışlanma dilerim, babacığım, vallahi, vallahi, vallahi şimdi kalbimi isteseydin, sana verirdim.”

İmam (minhusselam) buyurdu: “Fakat vallahi, vallahi, vallahil Aliyyül Azim, geçen günler ve dünyada zulüm, küfür ve tiranlık hali içinde yaşayan insanlar yüzünden kalbim paramparça oluyor.”

Ben dedim: “Benim de babacığım, vallahi benim de.” İmam (minhusselam) buyurdu: “Allah’a yemin ederim ki kalbinde ve nefsinde olanları biliyorum, andolsun ki bu büyük bir acıdır. Ben hem de cennete gideceklerini zannederek ölenlere acıyorum. Cehennemin onları beklediğini bilmiyorlar. Dün gece bana bir söz söyledin…”

Ben dedim: “Ne söyledim?” İmam (minhusselam) buyurdu: “Günlerin ürkütücü bir hızla geçtiğini söyledin.” Ben dedim: “Evet.” İmam (minhusselam) buyurdu: “Bu cümleyi söylediğinde, beni derin bir uykudan uyandırmış gibi oldun.” Dedim ki: “Ben mi seni uyandırdım baba? Sen uyanıksın, uykuda olan biziz.” İmam (minhusselam) buyurdu: “Sevgili oğlum, evet, sen beni bilmediğin bir şekilde uyardın ve senin dilinden konuşan Allah’tı.” Ben dedim: “Sübhanallahil Aliyyül Azim.” İmam (minhusselam) buyurdu: “Ve bu cümleden birkaç dakika sonra Büyük Baban (O’na ve Ailesine Selam Olsun) geldi ve bana kalbi ve vicdanı sızlatan öyle sözler söyledi ki, onları bir kaya işitse parçalanıp toza dönerdi.”

Dedim ki: “La havle ve la kuvvete illa billah, eminim ki Babacığım, senin hiçbir şeyde bir noksanın olmamıştır. Allah’ın vaadini geciktiren tek şey para mı, yoksa sayı da mı geciktiriyor?”

İmam (minhusselam) buyurdu: “Oğlum, hepimiz kusurluyuz ve evet, başlıca sebep paradır. Para bulunduktan sonra sadece sizin, dünyanın birçok ülkesinde kuracağınız bir üsse ihtiyacımız olacak.”

Allah Cehennemi Neden Yarattı?

Bir gün İmam Ahmed El-Hasan’a (minhusselam) dedim: “Babacığım, bir mümin kadın var ki, bir soruda ısrar ediyor.”

İmam (minhusselam) buyurdu: “Tamam oğlum.” Ben dedim: “Soruyor ki, Allah ilk başta kötülüğü neden yarattı, insanlar neden zorluklara katlanmak zorunda ve O’ndan başka hiçbir şeye ibadet edemeyeceğimiz mükemmel bir dünyada bizi neden yaratmadı? Allah neden kötülüğü ve acıyı yaratıyor?”

İmam (minhusselam) buyurdu: “Allah Cennet’i ve Cehennem’i niçin yarattı? Mümini imtihan etmek için.”

Dedim ki: “Bunu ona söyledim, ama neden bir imtihan olması gerekiyor dedi?”

İmam (minhusselam) buyurdu: “Müminin, fâsıktan ayırt edilmesi için.” Ben dedim: “Bana dedi ki: Her şeyden önce Allah cehaleti neden yarattı?” İmam (minhusselam) buyurdu: “Şer, Allah’a ve Allah’ın Halifesine karşı büyüklük taslayınca kendini yaratandır. İblis, Allah ona lanet etsin.” Ben dedim: “Dedi ki, Allah neden sadece akıl ve nur ile yetinmedi? İblis’in kendisi karanlıktan ve cehaletten yaratılmadı mı? Peki onun suçu ne?” İmam (minhusselam) buyurdu: “Anlamamış ve anlamayacak da. Kim bu?” Adını İmam’a (minhusselam) zikrettim ve dedim: “Diyor ki, sırf anlamak için soruyor, itiraz etmek için değil.” İmam (minhusselam) buyurdu: “Ona de ki, Allah’tan kork kızım, aklının ermediği bir meseleye girişme, doğrusu bundan senin için korkuyorum. Bir gün gelecek ki karşıma oturacaksın ve Allah’ın izniyle bu konuyu sana detaylı bir şekilde anlatacağım.”

Ben dedim: “İnşallah, Allah büyüktür. Hamd Allah’a mahsustur.”

İmam (minhusselam) buyurdu: “Çünkü, şimdi meseleyi tam olarak kavramayacaktır. Bu sorular insanı ateizme sürükler, Allah korusun.”

Dedim ki: “Evet, vallahi ateistlerin de aynı soruları sorduğunu duydum.” İmam (minhusselam) buyurdu: “Oğlum, nedenini biliyor musun? Çünkü soru sorduğunu ve hiçbir cevap bulamadığını zannedecek. İşte bu, şeytanın kapılarından ilk kapıdır.”

Cehenneme Kimler Gider?

Bir gün İmam Ahmed El-Hasan (minhusselam) bana şöyle dedi: “Oğlum, iyi, temiz ve sade olan, namazdan, oruçtan ve zahiri ibâdetlerden başka bir şey bilmeyen ve iyi niyetli olan iyi insanlar vardır.”

Ben dedim: “Evet, bunun gibi çok var.” İmam (minhusselam) buyurdu: “Onların cehenneme gitmeleri adil değil.

Doğrusu Allah, Adil, Kerim ve Rahimdir. Hamd Allah’a mahsustur.” Ben de sordum: “Zamanlarının Peygamberini veya İmamını tanımadığı halde başkalarına iyilik yaparak iyi bir hayat yaşamaya çalışan bir Müslüman, Hristiyan, Yahudi veya diğer düzgün bir kişiye ne olur?”

İmam (minhusselam) buyurdu: “O kişi cehenneme gitmez, cennete de gitmez. Allah’ın Hücceti’ne daha yakın biri olarak yeniden enkarne etme fırsatını elde eder. Örneğin, eğer onlar bir Hristiyan olmuş olsalar, bir Müslüman olarak enkarne ederler. Bir Yahudi olmuş olsalar, bir Hristiyan olarak enkarne ederler. Başka bir deyişle, en yüksek gerçeğe ulaşana kadar enkarne etmeye devam ederler.”

Ben İmam’a (minhusselam) sordum: “Bazı Hristiyanların “Cehennem Sıkıntıları” adlı bir öğretisi vardır. Bu öğretiye göre, İsa (aleyhisselam) tutsak edilen iyi ruhları kurtarmak için çarmıha gerilmesi ile dirilişi arasında Cehennem’e indi. Buna delil olarak da şu ayetleri kullanıyorlar: “Çünkü ölüler bedence öbür insanlar gibi yargılansın, ama ruhça Tanrı gibi yaşasın diye Müjde onlara da bildirildi.”Ayrıca: “Şimdi bu “çıktı” sözcüğü, Mesih önce aşağılara, yeryüzüne indi demek değil de nedir?”Nag Hammadi elyazmalarında, ruhların cehennemden kurtarıldığı ve Allah ile yeni bir ahdin parçası olarak yeni bir şans verildiği bu olay hakkında da ayrıntılı olarak bilgi verilir. Sorum şu: Cehennem ateşinde bulunan tüm ruhlar kurtarıldı mı ve onlara İsa (aleyhisselam) ile yeni ahdin bir parçası olarak yeni bir şans verildi mi? Yoksa sadece iyi ruhlara mı (verildi)?”

İmam (minhusselam) buyurdu: “Pak ruhlar cehenneme girmez, bu yanlıştır.”

Sordum: “O halde ruhları Cehennem’den kurtarma olayı hiç oldu mu? Yoksa hepsi batıl mıdır?”

İmam (minhusselam) buyurdu: “Bunların hepsi batıldır, bunların hepsi tahrif ve uydurmadır ve hiçbir değeri yoktur.”

Ben dedim: “O zaman Cennet de, Cehennem de derecelerle mi?” İmam (minhusselam) buyurdu: “İblis, Cehennem’in en alt katındadır ve Cehennem’in dibi ise buz gibi soğuktur, ateş değildir.” Ben dedim: “Babacığım, kıyâmet hususunda (bir soru); kendi nefsini hesaba çeken insan mıdır? Allah insanı böyle mi yarattı? İnsan kendi eylem ve düşüncelerini kendisinin yargılamasıyla ile kendi cennetini veya cehennemini mi yaratır?”

İmam (minhusselam) buyurdu: “Aferin, doğrudur. Aslında, insan kendi aleyhine şahittir.”

Ayrıca ben, ateistler cennete girebilecekler mi yoksa cehenneme mi gidecekler diye sormuştum. İmam (minhusselam) buyurmuştu ki: “Küfrün en uç mertebesi ateizmdir.”

Cehennem Nedir?

Ben İmam’a (minhusselam) dedim: “Cehennem’in etrafımızda olduğunu söylediğini senin kelamların arasında buldum. Yani şu anda hayattayken onu fiziksel olarak görebiliriz, doğru mu? Bir gün bana, ölmeden önce sana Cennet’i tarif edeceğimizi de söyledin.”

İmam (minhusselam) buyurdu: “Evet, doğrudur.” Daha sonra İmam (minhusselam) şu anki halka açık olan Kur’an-ı Kerim’de bulunmayan bir ayeti okudu: “حلف قد”…338أ ا منھاحدF  ve buyurdu: “Cehennem Güneş’tir.”

Ben dedim: “Sübhanallah! Allahu Ekber! O hep gözümüzün önündeydi.” Böylece Cehennem’in bir ateş olarak tanımlandığını görüyoruz, çünkü o gerçek bir ateştir, Güneş’tir. Şer olan, başkalarına acı çektiren, zarar veren, haksızlıklara sebep olan ve cezalandırılmayı hak edenlerin ruhları, kendilerini Güneş’in koşullarının neden olduğu fiziksel acıyı ve eylemlerini yargılamakla psikolojik acıyı çekerken yaşayacakları Güneş’e sürüklenirken bulurlar.

Cehennemden Daha Kötü Yerler

Bir gün İmam Ahmed El-Hasan (minhusselam) bana münafıklardan ve hainlerden bahsederken: “Evet oğlum, onlar ‘Büyük Dehşet’i (el-havlu’l- azîm) görecekler” dedi.

Ben dedim: “Cehennem ateşini mi?” O (minhusselam) buyurdu: “Ateş daha merhametli ve daha mülayimdir.”

Ben dedim: “La havle ve la kuvvete illa billah. Nedir bu Büyük Dehşet, ruhum sana feda olsun?”

İmam (minhusselam) buyurdu: “Büyük Dehşet, Cehennem onun mukabilinde Cennet’tir.”

Ben dedim: “Ne garip bir yer bu, hiç duymadım, (biraz daha) anlat babacığım.”

O (minhusselam) buyurdu: “İşte şimdi duydun.” Ben dedim: “Lütfen, açıklar mısın? Bu bir alem mi? Ve nerede?” İmam (minhusselam) buyurdu: “Evet oğlum, bu onlar gibiler içindir. Biz onu özellikle sana ihanet edenler ve seni incitenler için hazırladık.” Gözümden yaşlar aktı ve ağlayarak dedim ki: “Sübhanallah, özellikle bana göre mi yaratılmış? Bana ihanet edenler için mi?” İmam (minhusselam) buyurdu: “Akıl, onun içindeki azabın dehşetini idrak edemez, türünü de kavrayamaz, çünkü bu, akıl için anlaşılmazdır. TRs denilen bir şey tarafından azap görürler.”

Ben dedim: “TRs mi? O nedir? Sübhanallah! Bu bir hayvan mı, makine mi yoksa ne?”

İmam (minhusselam) buyurdu: “Akıllara anlaşılmazdır dedim, sen bunu anlamayacaksın ama sana misal verdim, Cehennem onun mukabilinde Cennet’tir.”

Dedim ki: “Allah’a hamdolsun. O, Al-i Muhammed’e (Onlara Selam Olsun) ihanet edenler için mi? Ebu Bekir ve Ömer onun içinde mi?”

İmam (minhusselam) buyurdu: “O, Abdullah bin Ahmed’e ihanet edenler içindir.”