"Enter"a basıp içeriğe geçin

17. Başmelekler – Bilgenin Gayesi

“Eğer onu bir melek kılsaydık yine onu bir adam (suretinde) yapardık ve onları yine içinde bulundukları karmaşaya düşürmüş olurduk.”

Bütün İbrâhimî dinlerde, ayrıca diğer dini geleneklerde, ilahi emirleri, sorumlulukları ve işlevleri yerine getiren yüksek rütbeli ve statülü varlıklar vardır. Bu yüksek rütbe ve makamdaki varlıklar, İbrâhimî dinlerde Başmelekler olarak bilinir.

Başmelekler mesajlar verir, tehlikeli durumlarda bizi korur ve onlar, farkında olsak da olmasak da günlük hayatımızın bir parçasıdırlar.

Evin Muhafızı (Haris)

Bir gün müminlerden biri Mısır’dan Irak’a gidiyordu ve yanında bir miktar para vardı. Uçağa binmeden önce havalimanının teftiş alanındayken, yolcuların hepsi ceplerinden ve çantalarından paralarını çekiyordu ve havalimanı güvenliği, sahip oldukları miktarları kontrol ediyordu. Hüseyin kardeşimiz teftiş noktasına ulaştığında görevli ona “Bu nedir?” diye sordu.

Hüseyin cevap verdi: “Bu paradır.” Görevli ona, “Buna izin verilmiyor, bu kara para aklama olarak kabul ediliyor ve bunun Mısır yasalarına göre bir cezası var” dedi. Bunun üzerine Hüseyin dedi ki: “Eğer bu yüzden beni tutuklarsan, hayatında asla mutlu bir gün görmeyeceksin ve Allah, ahiretten önce er ya da geç seni bu dünyada hesaba çekecektir.”

Hüseyin şöyle dedi: “Görevli korkudan heykel gibi donup kaldı.” Sonra Hüseyin ona: “Allah’ın gazabından Allah’a sığınırım” dedi. Bunun üzerine görevli ona şöyle dedi: “Bir dakika burada bekle.” Sonra başka bir görevliyi çağırdı ve ona “Burada benim yerimde kal” dedi. Sonra görevli Hüseyin’e döndü ve ona şöyle dedi: “Beni takip et, seni ikinci teftiş noktasından çıkaracağım, çünkü aksi takdirde seni bu yüzden tutuklayacaklar.”

Böylece Hüseyin, onu güvenli bölgeye götürene kadar çalışanı takip etti ve Hüseyin ayrılmadan önce çalışan ona şöyle dedi: “Yanındaki adam nerede?”

Hüseyin dedi ki: “Hangi adam?” Çalışan, “Uzun sakallı ve uzun sarı saçlı olan” dedi. Hüseyin şöyle dedi: “O, Allah’ın askerlerinden bir askerdir ve benim yanımda Rabbimden başkası yoktur.” Hüseyin daha sonra şunları anlattı: “Adam şok oldu, hayretler içinde kaldı, korktu ve bir adım ilerledi, sonra da dönüp gözleri dolu halde bana baktı.”

İmam Ahmed El-Hasan (minhusselam) buyurdu: “O (sarışın adam), ‘Evin Bekçisi’ adında bir melekti ve aşırı sıkıntı ve tehlike anında müminlerin yanında bulunur. İşte bu, Rahmân ve Rahîm olanın korumasıdır.”

Bunun üzerine İmam’a (minhusselam) sordum: “Babacığım, melekler sana geliyorlar, sen de onlara emrediyor, onları görüp onlarla konuşuyor musun?”

İmam (minhusselam) buyurdu: “Evet oğlum, bu doğrudur, Azrail dahil! Allah’ın bana lütfuyla.”

Ben sordum: “Şimdi Mısır’da Evin Bekçisi gibi bizi koruyan bir melek var mı?”

O (minhusselam) buyurdu: “Bir melek değil, yüzlerce. Yalnızca senin evin onlarca melekle doludur, o ev mübarektir. İyi ki bu konu açıldı, sana söylemek istediğim şu ki, onlara hep Kur’an dinlet, nasıl ki sizin yemeye içmeye ihtiyacınız var, onlar da sizin gibiler, onların da kendi yiyeceklerine ve içeceklerine ihtiyaçları var, o da Kur’an’dır. Kimsenin şarkı dinlemesine izin verme, Allah korusun. Şarkılar fakirlik getirir, rızkı keser, kötü nefsi besler ve iyi nefse karşı ona güç verir. Ve evine girdiğinde onlara selâmını ilet, eğer onlardan biri seninle konuşursa, onu kalbinde işitirsin.”

Mısır’dan hicretim sırasında benzer bir durum benim de başıma geldi. Ve bu, 2017 yılının Nisan ayındaydı. Yanımda kızım Melike, eşim ve Ali Ğureyfi vardı. Pasaport kontrol alanına geldiğimde pasaportumu kasadaki polis memuruna teslim ettim. Bilgilerimi sisteme girerken bilgisayarından alarm sesi geldi ve ekranda kırmızı renkte “Abdullah Hashem – Acil Aranıyor” yazıyordu. Beni tutuklamak istediklerini o zaman anladım ve memur telefonu aldı ve destek gelmesini istedi ve bana şöyle dedi: “Olduğun yerde kal ve kıpırdama.” Aniden Mısır polis üniforması giymiş bir adam geldi ve bana “Benimle gel” dedi. Ve tam bir sessizlik içinde beni güvenli bir yere götürdü ve sessizce çıkıp gitti.

İsveç’e vardığımda İmam Ahmed El-Hasan’a (minhusselam) olanları anlattım ve bana dedi ki: “O benim askerlerimden bir askerdi, seni kurtarsın diye onu sana göndermiştim, çünkü Mısır istihbarat ve güvenlik teşkilatları tarafından aranıyordun. Mısır, dönüp orayı fethederek tahtına oturuncaya kadar senin için bitti.”

Sema Devleri

Bir gün Alireza ve Şeyh Abdüssettar Kazımi ile birlikte duruyordum ve gökyüzünde iki yıldıza benzeyen iki parlak ışık gördük. Öylece duruyorlardı ama herhangi bir takımyıldızın parçası değillerdi. Biz onlara bakarken otuz saniye hareketsiz kaldılar. Alireza ve Şeyh Kazımi’ye dedim ki: “Bu yıldızlar genellikle gece gökyüzünün bir parçası değildir ve bilinen herhangi bir takımyıldıza ait değildir.” Aniden iki yıldız benzeri ışık aynı anda yavaşça hareket ettiler, sonra hızlandılar ve birkaç saniye içinde gözlerimizin önünde kayboldular.

İmam Ahmed El-Hasan (minhusselam) buyurdu: “Onlar ‘Sema Devleri’dir. Bu, onların isimlerinden biridir, diğer ismi de ‘Dua Muhafızları’dır. Bunlar onların isimleridir.”

İmam Ahmed El-Hasan’a (minhusselam) sordum: “Onlar melekler mi, uzaylılar mı, yoksa ikisi birden mi?”

İmam (minhusselam) buyurdu: “Onlar başka gezegenlerden meleklerdir. Her gezegenden dört kişilik gruplar halinde toplanırlar. Onlar senin hizmetindeler.”

Azrail

İmam Ahmed El-Hasan (minhusselam) bir gün melekler hakkında konuşurken bana şöyle dedi:

“Peygamberler, Veliler ve Ehl-i Beyt (Onlara Selam Olsun) tarafından Azrail (aleyhisselam) ‘Rahman ve Zalim’ olarak anılır. Çünkü o, müminlere karşı merhametli, kafirlere karşı ise zalimdir. Ya Hafiz, Ya Allah. Bir kafirin veya zalimin ruhu alındığında o, Azrail’in (aleyhisselam) yüzünde tecelli eden Allah’ın aşırı gazabını görecektir. Eğer o, bir kâfirin yüzüne bağırırsa, kâfir, Allah’ın kendisini hiç yaratmamış olmasını ve yok olmayı diler. Bu herkeste olur, fakat derecelerde fark vardır, bu derecelerin en aşırısı ve en zoru ateistte olandır.” Eba Mikail (aleyhisselam) bir keresinde bana şöyle dedi: “Evet, doğru, Azrail 313’ten değildir. O, bugün burada değildir ve fiziksel bir bedenle enkarne etmemiştir, çünkü enkarne etseydi, tek bir kafir bile kalmazdı. Çünkü o, merhamet göstermez. Allah’ın rahmeti çok büyüktür ve bu nedenle Allah, yaratılanlara tövbe etme şansı vermek için Azrail’i bu özel görevin dışında bırakmıştır. Azrail kafirlere karşı merhametli değildir. O, bu duyguyla yaratılmamıştır, bir saniye veya daha az sabrı da yoktur. İkinci bir şans vermiyor. Allah dilerse, müminlere karşı çok merhametlidir, Allahın selamı onun üzerine olsun. Görünüşü tarif edilemez ve hiçbir mahluk onun suretini kâfirlere göründüğü gibi hayal edemez. Ama müminlerin yanında, mümin korkmasın diye, onlara normal gelecek başka bir şekilde görünür.” Ben İmam Ahmed El-Hasan’a (minhusselam) sordum: “Azrail ile Azazil (Allah’ın Azizi; İblis’e verilen eski isim) arasındaki ilişki nedir? Azazil’in Azrail olduğunu söyleyen rivayetler vardır ve Yahudilerden bazıları bunun doğru olduğunun delilinin, İblis Allah’ın rahmetinden çıktığı zaman dünyada ölümün ortaya çıkması olduğunu söylerler. Öyleyse, eğer varsa, ikisi arasındaki ilişki nedir?”

İmam (minhusselam) buyurdu: “Hayır oğlum, aralarındaki tek ilişki bir babanın birkaç çocuğu olduğunda, onlara yakın isimler vermesidir. Örneğin, Hasan, Hüseyin, Hasaneyn.”

Ben dedim: “Anlıyorum, yani kardeşler mi?” O (minhusselam) buyurdu: “Evet oğlum, Habil ve Kabil gibi.”

Mikail

Mikail (aleyhisselam), İbrâhimî dinlerde tanınan mukarrebûn başmeleklerden biridir. Muhammed ve Al-i Muhammed’in (Selam Onlardandır) rivayetlerinde ondan, Kaim (minhusselam) ile birlikte ricat edenlerden biri olarak bahsedilmektedir. İmam Rıza’dan (minhusselam) şöyle söylediği rivayet edilmiştir: “Kaim kıyam ederse, Allah meleklere müminlere selâm vermelerini ve onlarla beraber oturmalarını emreder. Eğer Kaim birinden bir şeye ihtiyaç duyarsa, onu getirmeleri için melekler gönderir. Melekler onu Kaim’e getirecek ve Kaim de ihtiyacını karşılayıp onu geri gönderecektir. Ve müminlerden öyle kimseler vardır ki, bulutlarda yolculuk edecekler, bir kısmı meleklerle birlikte uçacak, bir kısmı meleklerle yürüyecek, bir kısmı meleklerle yarışacak, bir kısmı da melekler arasında hüküm verecek.

Mümin, Allah katında meleklerden daha sevgilidir ve Kaim’in yüz bin melek arasından hakem tayin edeceği kimseler vardır.”

İmam Bakır (minhusselam) buyurdu: “Sanki beş bin melek eşliğinde Mekke’den geldiği Kufe’de Kaim’in yanındayım. Cebrail sağında, Mikail solunda, müminler ellerinin arasında ve o, askerlerini o topraklara yayıyor.”

İmam Mehdi (O’na ve Ailesine Selam Olsun) kendisine biat edilmesi için Rükün ile Makam arasında durduğunda, elini ilk sıkan Cebrail ile Mikail olacak, onlar ona biat edecekler. O, 313 üç ashabı ve Mekke’de onu takip eden on bin kişiyle birlikte Mekke’den yola çıktığında, sağında Cebrail, solunda ise Mikail olacaktır ve bu birçok rivayette zikredilmektedir.

Mikail en büyük meleklerden biridir. O, yağmurlar ve bitkiler üzerinde müvekkildir. Rabbi nezdinde özel bir yeri ve mertebesi vardır ve meleklerin en şereflilerindendir, aynı zamanda İsrail’in koruyucu meleğidir.

İmam Ahmed El-Hasan (minhusselam) bir gün bana Eba Mikail (aleyhisselam) hakkında şöyle dedi:

“O, dinleri birbirine bağlayan güçlü bir iptir. O, seni çok sever, bazen sesini duyduğunda veya senin hakkında konuşulduğunu duyduğunda veya isminin anıldığını duyduğunda sana olan özleminden gözleri yaşarır. Eba Mikail (aleyhisselam) İmam Mehdi’nin (O’na ve Ailesine Selam Olsun) “El-Cemia” (Toplayan) lakabını koyduğu kimsedir, El- Cemia Mikail. O, 313’ü toplayandır, bu enkarnasyonda onun insanlar arasındaki adı Ahmed Murad’dır. Ahmed Murad insanlar arasında ortaya çıksa ya da onun sesi duyulsa, mümin ve kafir “ben o zatı tanıyorum” der ve onun sesini işiten herkes “ben bu sesi daha önce duydum” der. İmam Mehdi Muhammed bin Hasan (O’na ve Ailesine Selam Olsun) onun hakkında şöyle buyurdu: “Vallahi ey Murad, sensiz ne hak izhar olur, ne de batıl yok olurdu.” Kardeşim Eba Mikail kalbime yakındır, ruhum sana feda olsun ey Murad, ey insanlardan ve cinlerden olan şeytanları şaşırtan! Mikail büyük bir hicabın arkasındadır ve azamet Yüce Allah’a mahsustur. O, bir erkektir ve erkeklerin en iyilerindendir. Eba Mikail sağlam bir iptir, onsuz müminler şaşkınlık içinde kalır ve o olmadan hiçbir haber duyulmaz, hiçbir ilim ortaya çıkmaz. Murad Allah’ın muradıdır/iradesidir. Allah onu insanların gönlünde sevdirdi ve Allah ona cesaret, hikmet, feraset ve aşırı zeka verdi. O ‘zaman’dır, benim babam da ‘zaman’ın Sahibidir. O ‘kılıç’tır, ben de kılıcın Sahibiyim. Bulunmadığı hiçbir zaman olmamıştır. O, Allahın Peygamberi İbrâhim (aleyhisselam), İsa (aleyhisselam), Musa (aleyhisselam), Nuh (aleyhisselam), Adem (aleyhisselam), Yusuf (aleyhisselam), Harun (aleyhisselam) ve İmam Hüseyin (minhusselam) ile birlikteydi, herkesle birlikteydi. O, Allah’ın dostudur ve Allah’ın yanından asla ayrılmamıştır. Halil Mikail, tüm peygamberlerin ve salihlerin sadık dostudur.”

İsrafil

Bir gün İmam Ahmed El-Hasan’a (minhusselam) Asaf bin Berhiya’yı (aleyhisselam) sordum. O (minhusselam) buyurdu: “Asaf, ismi ve kimliği gizli olan Allah Velilerinden biriydi.”

Ben sordum ki: “O kimdir?” O (minhusselam) yanıtladı: “O, ne Adem, ne Muhammed, ne Mesih, ne de Nuh’tur. O, İsrafil’dir (aleyhisselam) ve yakında topraktan çıkacaktır.”

Cebrail

Cebrail (aleyhisselam) İbrâhimî dinlerde tanınan mukarreb meleklerden biridir. O, Muhammed ve Al-i Muhammed’in (Selam Onlardandır) rivayetlerinde, Kaim (minhusselam) ile dönenlerden biri olarak geçmektedir. Cebrail, Allah’tan gelen ilahi vahyi ve risaleti O’nun elçilerine ulaştırmakla müvekkildir.

İmam Ahmed El-Hasan (minhusselam) şöyle buyurdu: “Cebrail ve Mikail’in (Onlara Selam Olsun) içinde olmadığı hiçbir zaman olmamıştır. Cebrail ve Mikail, her nebi, her resul ve Allah’ın her hücceti ile beraberdiler.”

Bir gün İmam’la (minhusselam) konuşuyordum ve ona dedim ki: “Babacığım, ruhum sana feda olsun, çok uzun zaman oldu, bana haber ver, abanın altındaki altıncı kişi olan Cebrail’in (aleyhisselam) kimliği neydi? Cebrail (aleyhisselam) İsa Mesih (aleyhisselam) mi, yoksa İbrâhim (aleyhisselam) mi?

İmam Ahmed El-Hasan (minhusselam) buyurdu: “Söyleyeyim. O, İsa’dır (aleyhisselam).”

Hurrail

İmam Ahmed El-Hasan (minhusselam) bir gün bana dedi ki, Enok eski Mısırlılar arasında Osiris olarak da bilinirdi ve Horus adında bir oğlu vardı. İmam Ahmed El-Hasan (minhusselam) bana Horus’un aslında insan şeklinde enkarne eden bir melek olduğunu açıkladı. Bu meleğin adı Hurrail’di. Omzunda göz şeklinde bir doğum lekesi vardı ve ondan muazzam bir güç alıyordu. Bu nedenle Horus, göz simgesiyle ilişkilendirilir (Resim 1). Eski Mısırlılar onun hakkında bunu hatırlardılar. Horus, Hz. Nuh’un (aleyhisselam) enkarnasyonlarından biridir.

Metatron / Nunrail

Bir gün İmam Ahmed El-Hasan’a (minhusselam) şöyle dedim: “Oturduğum binanın çatısına çıktım, şafak vaktiydi, son derece garip bir şey oldu ve tüylerim diken diken oldu. Kalbimde seninle ve Allah’la konuşuyordum. Yıldızlara baktım, etrafıma baktım. Seni etrafımdaki her şeyde hissedebiliyordum, ağaçlarda, gökyüzünde, her şeyde. Ve aniden arkama baktım, Ay’ı ‘Nun’ harfi şeklinde, yukarıda noktanın yerinde ise bir yıldız olduğunu görünce şaşırdım. Bu yüzden piramitlerden getirdiğim taşı cebimden çıkardım ve onu Ay’a dönük tuttum, aniden çok parlak bir kuyruklu yıldız gökyüzünden çok hızlı geçti.”

İmam Ahmed El-Hasan (minhusselam) buyurdu: “Müjdeler olsun sana oğlum, inşallah ahde ulaştın. Müjdeler olsun sana ey pak kimse, müjdeler olsun sana ey Nun, git Kalem Suresini oku. Maşallah oğlum, maşallah. Güç ve kuvvet sadece Allah iledir.”

Daha sonra İmam (minhusselam) bir gün bana şöyle dedi: “Nun Yusuf’tur, Kalem ise İbrâhim’dir (aleyhisselam) ve bu, onun bizim yanımızdaki lakabıdır, ben ise Levha’yım. Oğlum, sana bir şey söylemek isterim ama umarım bunu söylediğimde kibirlenmene veya gururlanmana neden olmaz. Senin bir yerde bulunmanın o yere hayır ve bereket getirdiğini hiç hissettin mi? Bunu hiç fark ettin mi? Bir dükkandan veya mağazadan bir şey satın almak için beklerken, o yere daha fazla rızık ve müşterinin geldiğini

fark ettin mi hiç? Hayır sendedir, hayır senin üzerinedir ve hayır sendendir. Senin adın Nunrail’dir ve sen nimetler ve rızık üzerinde müvekkil Meleksin.”

Ben sordum: “Müslümanların kitaplarında Nunrail’den bahseden bir rivayet buldum ve onlar bu meleğin Enok Peygamber olduğunu söylüyorlar. O, Yahudiler arasında Metatron olarak da bilinen Melek’tir ve Yahudilerin Zohar Kitabı’nda Metatron’un unvan ve anlamlarından birinin ‘Allah’ın Kulu’ (Abdullah) olduğu ve kendisine de ‘Genç’ denildiği yazılıdır. Ve bu Melek, Allah ile yaratılış arasında bir hicaptır. Ayrıca Metatron’un Uzayın kendisi ile bir ilişkisi olduğunu ve onun Ahit ve Yaşamın Başmeleği olduğunu söylüyorlar. Onu Allah’ın Kâtibi olarak tanımlarlar ve aynı şey Hz. İdris için de söylenmiştir. Metatron ismi Nunrail’in bir ismi mi?”

İmam Ahmed El-Hasan (minhusselam) buyurdu: “Evet oğlum, odur.” Daha sonra İmam (minhusselam), aslında dev bir Dâvud Yıldızı olan Metatron küpünü taşıyan Metatron heykeli (Resim 2) hakkında şunları söyledi: “Evet oğlum, bu görüntü yüzde doksan doğrulukla evrenin gerçek görüntüsüne benziyor. Evren Dâvud Yıldızı’na benziyor.”