“Onu Benden hiç kimse alamaz, ama onu Kendim veririm. Onu vermeye de, sonra geri almaya da yetkim var. Bu emri Babamdan aldım”
İsa’nın Çarmıha Gerilmesi Kırdan gelmekte olan Simun adında Kireneli bir adam oradan geçiyordu. İskender ve Rufus’un babası olan bu adama İsa’nın çarmıhını zorla taşıttılar. İsa’yı Golgota, yani Kafatası denilen yere götürdüler. O’na mürle karışık şarap vermek istediler, ama içmedi. Sonra O’nu çarmıha gerdiler. Kim ne alacak diye kura çekerek giysilerini aralarında paylaştılar. İsa’yı çarmıha gerdiklerinde saat dokuzdu. Üzerindeki suç yaftasında, YAHUDİLER’İN KRALI diye yazılıydı. İsa Mesih (aleyhisselam), kimsenin onun canını ondan almadığını, bilakis, kendisinin onu bırakma ve yeniden alma iktidarına sahip olduğunu açıkça belirtti. Bu şu anlama geliyor ki, İsa’nın kendi ruhunun ve ne zaman, nasıl, nerede enkarne edebileceğinin kontrolü kendi elindedir. Hristiyanlar ve Müslümanlar arasında çarmıha gerilme konusu üzerinde çok fazla tartışma var. Hristiyanlar, İsa’nın bizim günahlarımız için çarmıhta öldüğüne inanırken, Müslümanlar onun çarmıhta ölmüş gibi göründüğüne, ancak gerçekte kurtarılarak Allah’a yükseltildiğine inanırlar. Bu tam olarak nasıl bir illüzyondu ve o nasıl yükseltildi? Bu, Müslümanların ihtilaf ettiği ve kimsenin kesin bir cevaba sahip olmadığı noktadır. Bazı ilk Hristiyanlar aslında İsa’nın asla çarmıha gerilmediğine ve tıpkı Müslümanlar gibi çarmıha gerilme sahnesinin bir yanılsama olduğuna inanırlardı. Burada gerçekte ne olduğunu ve farklı bakış açılarının nasıl uzlaştırılabileceğini inceliyoruz.
İlk kilise tarafından reddedilen, Nag Hammadi Kütüphanesinden Büyük Seth’in İkinci Tezi gibi bazı Gnostik İnciller, bu konuyla ilgili ayrıntılara giriyor. Bu el yazmasında İsa (aleyhisselam) şöyle buyuruyor:
“Hatalarını ve anlamsızlıklarını salıvermek için benim hakkımda tasarladıkları plan – planladıkları gibi onlara boyun eğmedim. Ama ben hiç sarsılmadım. Orada olanlar beni cezalandırdı. Ve ben gerçekte değil, görünürde öldüm ki, onlar beni utandırmasınlar, çünkü onlar benim akrabalarımdır. Utancı üzerimden kaldırdım ve onların elinde başıma gelenler karşısında yılmadım. Korkuya kapılmak üzereydim ve onların görüş ve düşüncelerine göre (acı çektim) ki, onlar asla bu konuda söylemeye bir söz bulamasınlar. Çünkü onların, gerçekleştiğini düşündükleri ölümüm, kendi adamlarını ölüme çiviledikleri için, hata ve körlükleri içinde başlarına geldi. Çünkü onların bakışları beni görmedi, zira sağır ve kördüler. Ama bunları yaparken kendilerini suçluyorlar. Evet, beni gördüler; beni cezalandırdılar. Safrayı ve sirkeyi içen bir başkası – babalarıydı; ben değildim. Bana kamışla vurdular; omzunda haçı taşıyan başkası – Simon’du. Başına dikenli taç taktıkları başkasıydı. Ama ben, arkonların tüm zenginliği ve onların hatalarının, boş şanlarının soyunun zirvesindeyken seviniyordum. Ve ben onların cahilliğine gülüyordum. Ve onların bütün güçlerini boyun eğdirdim. Çünkü aşağı indiğimde kimse beni görmedi. Çünkü şekillerimi değiştiriyordum, şekilden şekle giriyordum. Bu yüzden kapılarındayken onların suretini alıyordum. Çünkü onların yanından sessizce geçiyor, o yerleri seyrediyor, korkmuyor ve utanmıyordum, çünkü lekesizdim. Ben onlarla konuşuyor, benim olanlarla onlara karışıyor, onlara sert davrananları şevkle çiğniyor ve alevi söndürüyordum. Ve bütün bunları, yukarıdaki Baba’nın iradesiyle arzu ettiğim şeyi başarma arzumdan dolayı yapıyordum.” Mesih’in çarmıha gerilmesinin bu gnostik anlatımında, İsa’nın (aleyhisselam) gerçekte ölmediğini, Kur’an’da belirtildiği gibi sadece görünüşte olduğunu söylediğini görüyoruz: “Bir de inkârlarından ve Meryem’e büyük bir iftira atmalarından ve “Biz Allah’ın peygamberi Meryem oğlu İsa Mesih’i öldürdük” demelerinden dolayı kalplerini mühürledik. Oysa onu öldürmediler ve asmadılar. Fakat onlara öyle gibi gösterildi. Onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, bu konuda kesin bir şüphe içindedirler.”
Ancak gnostik anlatı, bunun nasıl bir yanılsama olduğunu açıklamak için bir adım daha ileri gider. İsa (aleyhisselam) bu rivayette, azap ve eziyet edilenin kendisi olduğu halde, safra ve sirkeyi içenin bir başkası olduğunu belirtmektedir. İsa, Kireneli Simun’a atıfta bulunarak çarmıha gerilenin Simun olduğunu belirtir. Petrus’un Kıyameti Gnostik İncil’inde, İsa (aleyhisselam) bunu daha fazla açıklığa kavuşturur ve şöyle der: “Ağaçta mutlu ve gülerek gördüğün kişi, yaşayan İsa’dır. Ama ellerine ve ayaklarına çivi çaktıkları bu, onun tenidir, utandırılan temsilcidir, onun suretinde var olandır. Bir ona bakın, bir de bana.”
“Hatırlıyorum. Biliyorum”
Bir gün hatıralar canlanınca, İmam Ahmed El-Hasan (minhusselam) ile konuşuyordum ve ona “Büyük Seth’in İkinci Tezi”nin bir bölümünü sordum: ““Bir bedensel konutu ziyaret ettim. İçinde ilk olanı kovdum ve içeri girdim. Ve tüm arkonların kafası karıştı. Arkonların bütün meseleleri ve yeryüzünün bütün doğurulmuş güçleri, suretin benzerini görünce sarsıldılar, çünkü o, karışıktı. Ve onun içinde olan bendim, ilk içinde olana benzemiyordum. Çünkü o, dünyevi bir adamdı, ama ben, ben göklerin üstündeyim. Ben onlar için Mesih olmayı bile reddetmedim, ama içimdeki sevgiyle kendimi onlara ifşa etmedim. Aşağıdaki bölgelere yabancı olduğumu açıkladım.”Bunlar Nag Hammadi İncillerinden birinde geçen İsa’nın (aleyhisselam) sözleridir. Bugün insanların okuduğu İncil’de yazıyor ki, İsa (aleyhisselam) döndüğünde ve Mecdelli Meryem onu ilk gördüğünde, onun sadece bir bahçıvan olduğunu düşünüp onu tanımadı ve ondan, orada olan cenazeyi göstermesini istedi. Yahya 20. Bölümde şöyle geçiyor: “Bunları söyledikten sonra arkasına döndü, İsa’nın orada, ayakta durduğunu gördü. Ama O’nun İsa olduğunu anlamadı. İsa, “Kadın, niçin ağlıyorsun?” dedi. “Kimi arıyorsun?” Meryem O’nu bahçıvan sanarak, “Efendim” dedi, “Eğer O’nu sen götürdünse, nereye koyduğunu söyle de gidip O’nu alayım.” İsa ona, “Meryem!” dedi. O da döndü, İsa’ya İbranice, “Rabbuni!” dedi. Rabbuni, öğretmenim demektir. İsa, “Bana dokunma!” dedi. “Çünkü daha Baba’nın yanına çıkmadım. Kardeşlerime git ve onlara söyle, benim Babam’ın ve sizin Babanız’ın, benim Tanrım’ın ve sizin Tanrınız’ın yanına çıkıyorum.” Mecdelli Meryem öğrencilerin yanına gitti. Onlara, “Rab’bi gördüm!” dedi. Sonra Rab’bin kendisine söylediklerini onlara anlattı.””
İmam Ahmed El-Hasan (minhusselam) buyurdu: “Evet.” Ben dedim: “Ve diğer Gnostik İncil’de şöyle geçiyor: “Ve onların bütün güçlerini boyun eğdirdim. Çünkü aşağı indiğimde kimse beni görmedi. Çünkü şekillerimi değiştiriyordum, şekilden şekle giriyordum. Bu yüzden kapılarındayken onların suretini aldım. Çünkü onların yanından sessizce geçiyor, o yerleri seyrediyor, korkmuyor ve utanmıyordum, çünkü lekesizdim. Ben onlarla konuşuyor, benim olanlarla onlara karışıyor, onlara sert davrananları şevkle çiğniyor ve alevi söndürüyordum. Ve bütün bunları, yukarıdaki Baba’nın iradesiyle arzu ettiğim şeyi başarma arzumdan dolayı yapıyordum.” İsa (aleyhisselam) bir bedene girip sonra başka bir bedene, sonra da başka bir bedene mi atladı, yani ruhu bir bedenden diğerine mi geçti?”
İmam Ahmed El-Hasan (minhusselam) buyurdu: “Evet, oğlum, hiç şüphesiz böyle oldu.”
Sordum ki: “O zaman benzerinin ruhu İsa’nın bedenine girdi ve bu, Kireneli Simun İsa’ya yaklaşıp çarmıhını kaldırdığı anda oldu.”
İmam (minhusselam) buyurdu: “Sen ne diyorsun peki?” Dedim: “Ben diyorum ki, İsa (aleyhisselam) şöyle buyurdu: “Ardımdan gelmek isteyen kendini inkâr etsin, çarmıhını yüklenip beni izlesin.” Ve öğrencilerden hiç kimse onun çarmıhını almadı. Bir meşhur olaya göre, sadece bir adam İsa’nın çarmıhını aldı. Kireneli Simun İsa’ya yardım etmek için yaklaşarak onun çarmıhını aldı ve bu, İsa’nın kaçıp kurtulana dek Simun’a ve Simun’dan başka bir bedene, sonra bir başka bedene ve sonra bir başka bedene girdiği andı. Hissediyorum, hatırlıyorum, biliyorum.”
İmam (minhusselam) alkışladı ve şöyle buyurdu: “Aferin oğlum, aferin, aferin.”
Eba Mikail (aleyhisselam) İsa’nın benzeri hakkında şöyle demişti: Benzer, İsa’nın havarilerinden biriydi, tıpkı Hüseyin (aleyhisselam) kendisini Kaim (aleyhisselam) için kurban ettiği gibi, o da kendisini Meryem oğlu İsa (aleyhisselam) için kurban etmiş bir şehittir. O, gökten indi ve İsa’nın (aleyhisselam) sahabelerinden birinin bedenine girdi.
Basilides İncili’nde, Aziz İrenaeus bildiriyor ki, Basilides, İsa’nın (aleyhisselam) çarmıhta ölmediğini, çarmıha gerilen kişinin de aslında Kireneli Simun olduğunu öğretti. İrenaeus, Basilides’ten şöyle alıntı yapıyor: “O, yeryüzünde bir insan olarak ortaya çıktı ve mucizeler gösterdi. Böylece kendisi acı çekmedi. Bilakis, Kireneli Simun onun uğruna onun çarmıhını taşımak zorunda kaldı. İsa olduğu düşünülsün diye şekil değiştiren, cahilce ve yanlışlıkla çarmıha gerilen oydu. Üstelik İsa, Simun’un şeklini aldı ve onlara gülüp durdu.”
İncil’de İsa’nın çarmıhını taşıyan tek kişi olarak onurlandırılmış Kireneli Simun Kirene beldesindendi. Kirene modern Libya’da bir beldedir, fakat Kirene ve Mısır imparatorluğu Romalıların topraklarına katılmadan önce Mısır’ın bir parçasıydı (Resim 1). Böylece Simun Mısır’dan çıktı ve Yeruşalim’e kadar gitti. Yusuf’un ruhu, İsa’nın çarmıhını taşımasına yardım eden bu Mısırlı adama indi. Sonra İsa ve Yusuf beden değiştirdiler, İsa’nın ruhu Simun’a girdi ve onun yerine geçen Yusuf’un ruhu da İsa’nın bedenine girdi. İsa’nın bedeni, içinde Yusuf’un ruhuyla çarmıha gerildi. İsa, Simun’un bedeni aracılığıyla olay yerinden kaçtı. İsa’nın benzeri Mısır’ın Sahibi Yusuf’tu.
Benzer Yusuf Peygamber’dir
İsa’ya faaliyeti sırasında, kendisinden öğrenen birçok peygamberlerin ruhları eşlik etti. İncil’de şöyle geçer:
“Altı gün sonra İsa, yanına yalnız Petrus, Yakup ve Yakup’un kardeşi Yuhanna’yı alarak yüksek bir dağa çıktı. Onların gözü önünde İsa’nın görünümü değişti. Yüzü güneş gibi parladı, giysileri ışık gibi bembeyaz oldu. O anda Musa’yla İlya öğrencilere göründü. İsa’yla konuşuyorlardı. Petrus İsa’ya, “Ya Rab” dedi, “Burada bulunmamız ne iyi oldu! İstersen burada üç çardak kurayım: Biri sana, biri Musa’ya, biri de İlya’ya.”“ Havarilerin gözündeki perde (Ghashawa) kaldırıldığında, Musa ve İlya’nın İsa ile birlikte olduğunu gördüler. İsa’ya eşlik etmek, ondan öğrenmek ve onunla konuşmak isteyen başka peygamberlerin de olduğu kanısına varmak mantıklı değil mi? Aslında, yaratılışta Allah’ın doğuşu olan İsa’ya, kendi dönemindeki büyük peygamberlerin hemen hemen hepsi eşlik etmiştir. Bu peygamberlerden biri de Hz. Yusuf’tur. İmam Ahmed El-Hasan (minhusselam) şöyle buyurmuştur: “Yusuf, kendini İsa için feda ederek onun yerine çarmıha gerildi ve bu, Yusuf’u Mehdi olarak dönmeye layık kılan sebeplerden biridir.” İbn Abbas rivayet ediyor: “Muhakkak ki Mesih (aleyhisselam) kendi evinde yanında bulunan ashabından olanlara şöyle dedi: Hanginiz benim benzerim olacak, benim yerime öldürülecek ve benimle aynı mertebede olacak?”Burada görüyoruz ki, İsa, ashabına aynı yerde ve makamda olmaları için bir fırsat sunuyordu. Ve İsa Mehdi makamına sahip olduğu için, onun yerine çarmıha gerilen benzeri Yusuf Peygamber de Mehdi olmayı hak etmiştir. Bildiğimiz üzere Yusuf ruhlar aleminde İmam Ali’nin (minhusselam) torunudur ve Hz. Muhammed (O’na ve Ailesine Selam Olsun), İsa’nın benzerinin İmam Ali’nin vasisi olması için dua etmiştir. Rivayet edildiği üzere, Müminlerin Emiri Ali bin Ebu Talib (minhusselam) bir gün Huzeyfe bin Yeman’a dedi:
“Ey Hüzeyfe, insanlara bilmedikleri şeyleri söyleme, yoksa taşarlar ve inkar ederler. Bazı ilimlere katlanılması ağır ve güçtür, eğer dağlar taşısaydı, taşıyamazdı. Biz Ehl-i Beyt’in ilmi yalanlanarak batıl sayılacaktır. Onu nakledenler katledilecek, okuyanlar suistismal edilecektir. Bütün bunlar Allah’ın Resulü’nün vasisine ve onun Ailesine (O’na ve Ailesine Selam Olsun) verdiği faziletlere nefret ve haset yüzünden olacaktır. Ey Yeman’ın oğlu, gerçekten de Peygamber (O’na ve Ailesine Selam Olsun) kendi ağız suyunu benim ağzıma sürerek ve elini göğüsüme çekerek şöyle dedi: “Allah’ım, Adem’e verdiğin ilmi, Nuh’a verdiğin hoşgörüyü, İbrâhim’e verdiğin pak ve cömert soyu, belalar zamanı Eyüp’e verdiğin sabrı, iddiacılar karşısında Dâvud’a verdiğin metaneti, Süleyman’a verdiğin anlayışı benim halifem ve vasime, borçlarımı ödeyecek kişiye, vaadimi ve emanetimi yerine getirene, dostuma, Senin düşmanlarına ve benim düşmanlarıma karşı bana yardım eden ve hüznümü aradan kaldıran kişiye ver. Allah’ım, dünyada hiçbir şeyi Ali’den saklama, öyle ki, bütün dünyayı onun için önündeki sofra gibi et. Allah’ım, ona Musa’nın metanet ve dayanıklılığını bahşet, İsa’nın (aleyhisselam) benzerini onun soyunda karar ver.” Böylece, Mesih’in çarmıha gerilmesinin ardındaki gerçeğe göre, İsa Mesih, Yahuda İskaryot tarafından ihanete uğradı, Yahudiler tarafından tutuklanıp Romalılara götürüldü, dövüldü ve işkence gördü ve sonra çarmıhta ölümüne doğru yürümeye zorlandı. Kireneli Simun İsa Mesih’e yaklaştı ve İsa’nın ruhu bedenini terk ederek Simun’un bedenine girdi. İsa’nın ruhu, Kudüs’ten kaçana kadar bir bedenden diğerine atlamaya ve hareket etmeye devam etti. Benzerin ruhu Kireneli Simun’dan çıkıp İsa’nın bedenine girdi ve İsa’nın yerine çarmıha gerildi. Böylece İsa’nın bedeni gerçekten çarmıha gerildi. Bu anlamda ana akım Hristiyanlar yanılmıyorlar; ancak gerçekte İsa, yani ruh çarmıha gerilmedi, sadece öyle görünmesi için yapıldı. Onun yerini başka bir ruh aldı. Bu mesele ayrıca ruhun göçü kavramını da göstermektedir. İsa’nın ruhu, kendi bedeni de dahil olmak üzere birçok bedene, doğmadan ve herhangi birinin fiziksel ölümüne neden olmadan girip çıkabildi. Bu, İsa Mesih’in bedeninin çarmıha gerilmesiyle ilgili insanların ihtilafta olduğu doğru açıklamadır.