6389 İbn Abbâs radıyallahü anhüma şöyle demiştir: Ben bir gece (Peygamber’in zevcesi teyzem) Meymûne’nin yanında kaldım. Geceleyin Peygamber kalktı, hacetini yerine getirdi, yüzünü ve ellerini yıkadı. Sonra uyudu. Sonra uyanıp kalktı, su kırbasına geldi, onun ağız bağını çözdü. Sonra iki abdest ortası, yânı suyu çok kullanmadan ve organlara da tam ulaştırarak bir abdest aldı. Sonra namaza durdu. Ben de kalktım ve Peygamber’in benim kendisinden sakındığımı (yahut ta’kîb ettiğimi) görmesini istemediğim için, uykudan yeni uyanıyormuş gibi belimi uzatıp gerindim. Abdest aldım. Peygamber namaz kılmak üzere dikildi. Ben de O’nun sol tarafına namaza durdum. Peygamber benim kulağımdan tuttu da beni sol yanına döndürüp geçirdi. Namazı onüç rek’atte tamâm oldu. Sonra yatıp uyudu, hattâ horladı. Kendisi uyuduğu zaman horlardı. Bilâl gelip namaz vaktini haber verdi. Peygamber bu sefer abdest almadan (iki rek’at daha) namaz kıldı.
Duasında şunları söylüyordu:
Allâhumme’c ‘al fî kalbî nûran ve fî basarı nurân ve fî sem’î nurân ve an yemînî nûran ve an yesârî nûran ve fevki nurân ve tahtı nûran ve emâmî nûran ve halfî nûran ve’c’al lî nûran ”
(= Yâ Allah! Kalbimde bir nûr kıl, gözümde de bir nûr kıl, kulağımda da bir nûr kıl. Yine böyle sağımda bir nûr, solumda bir nûr, üstümde bir nûr, altımda bir nûr, önümde bir nûr, arkamda bir nûr kıl. Ve benim için umumî ve büyük bir nûr yarat!)
Râvî Kureyb şöyle demiştir: Bu kelimelerden yahut nurlardan yedisi tâbuttadır (yani kalbin tâbutu gibi olan ceseddedir). Sonra ben İbn Abbâs’ın oğullarından bir adama kavuştum. O bana bu duâ kelimelerini tahdîs etti de “Asabî ve lahmî ve demî ve şaarî ve beşerî ( = Sinirimi, etimi, kanımı, saçımı ve derimi)” sözlerini de zikretti ve iki haslet daha (kemik ve ilik sözlerini de) zikretti.