Abdullah ibn Mes’ûd, böyle hayvanın vurulmasını caiz görmüştür. İbn Abbâs da: Elinde bulunan ehlî hayvanlardan, kesmesi seni âciz bırakan olursa o, av hayvanı gibidir (vurulur), demiştir.
Yine İbn Abbâs, kuyu içine düşmüş olan deve hakkında da: Onu neresinden gücün yeterse oradan tezkiye et, demiştir.
Kaçar ehlî hayvan hakkındaki bu hükmü Alî de, İbn Omer de, Aişe de böyle görmüşlerdir.
5567 Râfi’ ibn Hadîc (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben:
— Yâ Rasûlallah, bizler yarın düşmanla karşılaşacağız. Yanımızda hayvan kesecek bıçaklar bulunmuyor? dedim.
O da:
— “Acele davran (da hayvan boğularak ölmesin) yahut keseceğin hayvanı bol kan akıtacak şeyle öldür, üzerine Allah’ın ismi zikrolunandan ye! Yalnız dişle tırnak müstesnadır. Bunun sebebini sana söyleyeceğim: Dişe gelince, o bir kemiktir (kesmez). Tırnağa gelince, o da Habeşliler’in bıçaklarıdır” buyurdu.
Biz deve ve koyun ganimetleri elde etmiştik. Onlardan bir deve. kaçtı. Bir adam ok atıp onu habsetti. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):
— “Vahşî hayvanların kaçanları gibi, ehlî hayvanların da kaçanları vardır. Bunlardan birisi size galebe ederse, ona böyle vurma muamelesi yapınız” buyurdu .