nahr etme yerinde olur” demiştir.
Ben Atâ’ya: Zebh edilecek şeyi nahr etmem yeter mi? dedim. Atâ şöyle cevâb verdi: Evet, Allahü Taâlâ bakara kesmeyi zikretti. Eğer nahr edilecek şeyi boğazdan kestiysen, -gerdandan kesmek daha sevimli olmakla beraber- bu, caizdir. Zebh, boğaz çukurunun iki tarafındaki kalın damarların kesilmesidir.
ibn Cureyc dedi ki: Ben Atâ’ya: Kesici kişi omurganın içindeki siniri kesinceye kadar boyun çukurundaki damarları kesmeyi geri bırakır? dedim. Atâ: Zannetmem, dedi. İbn Cureyc şöyle dedi: Bana Nâfi’ haber verdi ki, İbn Omer, boyun kemiği içindeki beyaz siniri kesmeyi nehyetmiştir. İbn Omer: Kesen kişi, boyun kemiğinin önündeki şeyleri keser, sonra kestiği hayvanı ölünceye kadar bırakır, derdi.
Ve Yüce Allah’ın şu kavli:
“Bir zaman da Mûsâ, kavmine: ‘Allah size herhalde bir sığır boğazlamanızı emrediyor’ demişti… Bunun üzerine o sığırı bulup boğazladılar ki, az kaldı bunu yapmayacaklardı” (el-Bakara: 67-71) .
Ve Saîd ibn Cubeyr, İbn Abbâs’tan: Boğazlama, boğazda ve gerdanda olur, demiştir.
İbn Omer, İbn Abbâs ve Enes: (Kesilecek hayvanlardan kesme hâlinde) başını kopardığı zaman, onu yemekte hiçbir be’s yoktur, demişlerdir .
5568 Hişâm ibn Urve şöyle demiştir: Bana kadınım Fâtıma bintu’l-Munzir haber verdi ki, Esma bintu Ebî Bekr (radıyallahü anh): Biz Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında atı gerdanından kestik de onun etini yedik, demiştir.