Eski günler, heyhat, kile döndü. Böyle diyordu Anunnakiler birbirlerine. Muazzam gelgit dalgası Dünya’yı yalayıp geçtikten sonra, göğün savakları açıldı, göklerden Dünya üstüne salındı bir büyük sağanak. Yedi gün boyunca yukarıdan gelen sular ile Büyük aşağı’nın suları birbirine karıştı. Sonra sınırına erişen su duvarı saldırısına son verdi. Ama gökten inen yağmurlar kırk gün kırk gece daha devam etti.
Anunnakiler tünedikleri yerden baktılar aşağıya: Kuru toprak olan yerlerde şimdi bir su denizi uzanmaktaydı. Ve bir zamanlar zirveleri göğe dek yükselen dağların tepeleri artık sulardaki adalar gibiydiler. Ve kuru topraklar üstünde yaşayan her ne vardıysa suların heyelanı altında yok olmuştu. Sonra tıpkı başlangıçtaki gibi, sular havzalarına geri çekildiler. Öne arkaya dalgalanan suların düzeyi gün be gün alçaldı.
Sonra Tufanın Dünya’yı silip süpürmesinden kırk gün sonra Ziusudra geminin kapağını açtı, nerelerde olduğuna baktı. Pırıl pırıl bir gündü, hafif bir meltem esmekteydi. Başka hiç bir yaşam işaretinin olmadığı engin bir denizde tek başına sallanmaktaydı gemi. İnsanlık, yaşanan her şey Dünya’nın üstünden silinip yok olmuştu. Bizden başak canlı kalmamış ama ayak basacak kuru toprak yok henüz!
( Yaratılış 8;
1- Sonra Tanrı Nuh’u ve gemideki evcil ve yabanıl hayvanları anımsadı. Yeryüzünde bir rüzgar estirdi, sular alçalmaya başladı. 2- Enginlerin kaynakları, göklerin kapakları kapandı. Yağmur dindi.
3- Sular yeryüzünden çekilmeye başladı. Yüz elli gün geçtikten sonra sonra sular azaldı. )
(Sümer tabletleri tufan kırk gün sürdü derken, Tevrat yüz elli gün diyor. Bana göre akla yatkın olanı kırk gün sonra tufanın bitmesi. Çünkü o kadar uzun süre dayanacak yiyecek deposu oluşturmak ve beklemek zor görünüyor.)