5181……..Bize Ya’kûb ibn Abdirrahmân Ebû Hâzım’dan; o da Sehi ibn Sa’d (radıyallahü anh)’dan şöyle tahdîs etti: Bir kadın Rasûlüllah’a geldi de:
— Yâ Rasûlallah! Ben nefsimi Sana hibe etmek için geldim, dedi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), kadına baktı, ona doğru bakışını yukarı kaldırıp aşağıya indirdi. Sonra başını eğdi. Kadın, Rasûlüllah’ın kendisi hakkında hiçbir hüküm vermediğini görünce oturdu. Bunun üzerine sahâbîlerinden biri ayağa kalktı da:
— Ey Allah’ın Elçisi! Eğer Sen’in bu kadına ihtiyâcın yoksa, onu benimle evlendir! dedi; Rasûlüllah:
— “Yanında (mehr olarak) bir şeyin var mı?” diye sordu.
O da:
— Hayır vallahi yâ Resûlallah, birşeyim yoktur! dedi. Rasûlüllah:
— “Kendi aile halkının yanına git de bak araştır, birşey bulabilir misin?” buyurdu.
Sahâbî gitti. Sonra dönüp geldi de:
— Hayır yâ Rasûlallah! Vallahi hiçbirşey bulamadım, dedi. Rasûlüllah:
— “Bak araştır, velev ki demirden bir yüzük olsun (bul getir)” buyurdu.
Bunun üzerine o sahâbî tekrar gitti, sonra dönüp geldi de:
— Hayır vallahi yâ Rasûlallah, demirden bir halka da bulamadım. Velâkin şu izârım var, bunun yarısı kadının olsun, dedi.
Sehl: Bu sahâbînin ridâsı yoktu, demiştir. Rasûlüllah:
— “Sen izârınla ne yapabilirsin, neye yarar? Onu sen giyersen kadının üstünde ondan birşey bulunmaz, açık kalır; onu kadın giyerse senin üzerinde ondan birşey kalmaz, sen çıplak kalırsın” buyurdu.
Bunun üzerine o sahâbî bulunduğu yere oturdu. Bu oturuşu uzayınca da sonunda (ümîdsiz bir hâlde) kalktı. Rasûlüllah onun arkasına dönüp gittiğini görünce emretti de o zât geri çağırıldı. Gelince de Rasûlüllah ona:
— “Kur’ân’dan ezberinde ne var?” diye sordu. O sahâbî de:
— Ezberimde şu sûre var, şu sûre var, şu sûre var! diye birtakım sûreler saydı.
Rasûlüllah:
— “Sen bu sûreleri ezberinden okuyabilir misin?” diye sordu. Sahâbî:
— Evet okurum, cevâbım verince, Rasûlüllah:
— “Git, Kur’ân’dan ezberindeki bu sûrelere mukaabil (yani bunları o kadına öğretmene karşılık) seni bu kadına mâlik kıldım” buyurdu