2656 Abdurrahmân ibnu Ebî Bekr (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Biz (bir seferde) Peygamber’in maiyyetinde yüz otuz kişi idik. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):
— “Sizden birinizin yanında yiyecek bir şey var mıdır?” diye sordu.
O sırada bir kimsenin yanında bir sâ’ ölçeği yahut buna benzer bir kap erzak bulundu. Bu yoğurulup hamur yapıldı. Sonra başı açık, perişan, uzun boylu bir müşrik kişi koyun sürüsünü sürerek çıkageldi. Peygamber ona:
— “Koyunları satar mısın, yoksa atıyye veya hibe olarak mı getirdin?” diye sordu. O çoban:
— Hayır hibe değildir, fakat satılıktır, dedi.
Peygamber ondan bir koyun satın aldı. Koyun kesildi. Peygamber (evvelâ) o koyunun karaciğerinin pişirilmesini emretti.
(Râvî Abdurrahmân dedi ki): Allah’a yeminle söylüyorum, birlikteki yüz otuz kişi içinde hiçbirisi eksik kalmadı. İlle Peygamber bu hayvanın ciğerinden bir parça kesip orada hâzır bulunuyorsa hemen verdi, dışarıda bulunanların hisselerini de onlar için sakladı. Sonra koyunun eti (pişince) Peygamber onu iki kap içine koydu. Bu iki kaptan sefer heyetimizin hepsi yediler. Hepimiz doyduk. İki kap yemek yine arttı da, bu artığı deveye yükledik.
Râvî (hadîsin ifâdesine sadakatin mes’ûliyetinden dolayı): Yahut Abdurrahman ibn Ebî Bekr’in dediği söz gibi, demiştir.