"Enter"a basıp içeriğe geçin

Etiket: 1- Bâb: Rasûlüllah’a İlk Vahy Başlangıcı Uykuda Sâliha Ru’yâ (yani Güzel ve Doğru Ru’yâ) Görmekle Olmuştur

Buhari 7068

7068 ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bana Urve, haber verdi ki, Âişe (r.anha) şöyle demiştir: RasûlulIah (sallallahü aleyhi ve sellem)’ın ilk vahy başlangıcı uykuda sâliha ru’yâ (yani güzel ve doğru ru’yâ) görmekle olmuştur. Hiçbir ru’yâ görmezdi ki, sabah aydınlığı gibi açık meydana gelmesin. Kendisi Hıra Dağı’na gider ve orada birçok geceler tahannüs -yani ibâdet-eder ve bunun için azık hazırlardı. Sonra Hadîce’ye döner ve bir o kadar zaman için yine azık hazırlardı. Nihayet bir gün kendisi Hıra Mağarası’nda bulunduğu sırada kendisine hakk (yani vahy) geldi. Şöyle ki: Mağarada iken melek O’na geldi ve:

— İkra’ (yani oku)! dedi. Peygamber de ona:

— “Ben okuma bilmem! dedim” diye cevâb verdi. Peygamber devamla dedi ki:

— “O zaman melek beni tuttu da takatim kesilinceye kadar sıkıştırdı. Sonra beni bıraktı da yine:

— lkra’ (Oku) dedi. Ben de ona:

— Ben okumak bilmem, dedim.

Yine benî aldi ve ikinci defa takatim kesilinceye kadar sıkıştırdı. Sonra beni salıverdi de yine:

— İkra’ (Oku)! dedi. Ben:

— Okumak bilmem! dedim.

Yine beni üçüncü defa takatim kesilinceye kadar sıkıştırdı. Sonra beni bıraktı da:

— ‘Yaratan Rabb’inin adiyle oku! O insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku! Rabb’in nihayetsiz kerem sahibidir. Ki O, kalemle öğretendir. İnsana bilmediğini O öğretti’ (el- Alâk: 1-5) âyetine kadar ulaştı.”

Bunun üzerine Rasûlüllah (kendisine vahyolunan) bu âyetlerle korkudan vücudundaki etleri titreyerek döndü. Nihayet Hadîce’nin yanına girdi ve:

— “Beni sarıp örtünüz! Beni sarıp örtünüz!” dedi. Korkusu gidinceye kadar kendisim sarıp örttüler.

— “Yâ Hadîce! Bana ne oluyor?” dedi ve ona olan haberi haber verdi ve ona:

— “Kendimden korktum” dedi. Hadîce de O’na:

— Öyle deme (Sana hiçbir korku yoktur)! Sen hayırla müjdelenip sevin! Allah’a yemîn ederim ki, Allah Seni hiçbir zaman utandırmaz. Çünkü Sen hısımlarına bakarsın, sözü dosdoğru söylersin, işini görmekten âciz olanların ağırlığını yüklenirsin, zayıflara yemek yedirirsin, hakk yolunda meydana gelen hâdiselerde ve mühim işlerde insanlara yardım edersin, dedi.

Bundan sonra Hadîce O’nu birlikte alıp, Hadîce’nin babasının kardeşi (amca oğlu) olan Varaka ibnu Nevfel ibn Esed ibn Abdiluzzâ ibn Kusayy’a götürdü. Bu zât Câhiliyet zamanında Hrıstiyan Dîni’ne girmiş bir kimse olup İbrânîce yazı bilir ve İncîl’den Allah’ın dilediği mikdârda bâzı şeyleri İbrânîce yazardı. Varaka gözlerine körlük arız olmuş yaşlı bir ihtiyardı. Hadîce ona:

— Ey amcam oğlu! Dinle de bak! Kardeşinin oğlu ne söylüyor! dedi.

Varaka:

— Ey kardeşimin oğlu! Ne görüyorsun? diye sorunca, Peygamber ona gördüğü şeyleri haber verdi.

Bunun üzerine Varaka dedi ki:

— “Bu gördüğün Mûsâ üzerine indirilmiş olan Nâmûs’tur (yani vahy sırrının sahibidir). Ah keşki Sen’in da’vet günlerinde genç olaydım, kavmin Sen’i çıkaracakları zaman, keski hayâtta olsam!”

Bunun üzerine Rasûlüllah:

— “Onlar beni çıkaracaklar mı?” diye sordu. Varaka da:

— Evet, Sen’in gibi birşey getirmiş (yani vahy tebliğ etmiş) bir kimse yoktur ki, düşmanlığa uğramasın. Şayet Sen’in da’vet günlerine yetişirsem, Sana son derecede yardım ederim, cevâbını verdi.

Ondan sonra çok geçmedi, Varaka vefat etti. Ve o esnada vahy fetreti oldu (yani bir müddet için vahy kesilmesi oldu). Hattâ bundan dolayı Peygamber çok hüzünlendi ve kendisini saran hüzün içinde, kederinden dolayı birkaç defa yüksek dağların başlarından kendini aşağıya atmak için gitmiş, her defasında kendini dağdan aşağısına atmak için bir dağın zirvesine çıktığında kendisine Cibrîl görünüp:

— Yâ Muhammedi Şübhesiz. Sen hakk olarak Allah’ın Rasûlü’sün! demiş; bununla ıztırabı sükûna kavuşur ve gönlü sevinir ve geriye dönerdi.

Vahiy fetreti kendisine uzun olduğu zaman yine böyle kendini dağdan aşağı atmak için gitmişti. Dağın zirvesine yükseldiğinde yine kendisine Cibril görünüp, O’na bu “Sen muhakkak Allah’ın Rasûlü’sün!” sözlerini söylemiştir.

İbn Abbâs “Fâlihu’l-ısbâh” (el-Enâm: 96) kavlinin tefsirinde “Isbâh”, gündüzleyin güneşin ziyası, geceleyin de ayın ziyâsıdır, demiştir.