Araplar, Kabeyi çıplak halde tavaf ederlerdi. Bu durum 631 yılında yasaklanmıştır. Peygamber, “Tevbe Suresi”nin ilk 30. veya 40. ayetini okumak ve tebliğ etmek üzere Aliyi Mekkeye gönderdi. Bu tebliğle artık müşriklerin Kabeye gelemeyeceklerini ve çıplak halde Hacc edemeyecekleri duyuruldu. (Taberi, V, s. 776)
Araplar, Islam öncesi Haclarında el çırpıyorlar, bağırıyorlardı. Kuran bu hacca müşrik haccı diyor. “Enfal Suresi”nin 34., 35. ayetleri bu konu ile ilgili tarihi bir belgedir. Bu ayetlerde eski eski hac eleştirilirken bu işin el çırparak ıslık çalarak yapıldığı açıklanıyor.
Yine müşrik Araplar Kabe çevresinde kurban keserler, bu kurbanın kanını da Kebenin duvarına sürerlerdi. Bundan amaçları ilahların hoşunu gitmek ve hayır kazanmak. Kuran, bu şekilci ibadeti de yasakladı. Kurban olgusunda yeni bir yorum grtiren “Allaha ulaşacak olan kurbanların etleri ve kanları değil, sizin doğruluğunuzdur.”
Bu kurban kanını sürmek geleneği günümüzde de görülüyor. Özellikle otomobil alanların tekerleklere kurban kanını sürmesi, putçuluk döneminden kalan bir uygulamadır.
Araplar Kabeyi Yaktılar
Kabenin kutsallaştırılarak çevresinde savaş yapılmasının engellenmesi burayı Haram Mescid (kavganın yasak olduğu tapınak) haline getirdi. Böylece orası tüccarlar ve kervancılar için güvenlikli hale getirildi. Dört ayında kutsal ilan edilmesi ile savaşları belli bir süre ertelemek mümkün oldu. böylece ticaret gelişti ve Arabistanın dünya ile güçlü bağları oluştu.
Müslümanlık gelişip devlet dini olunca, Emeviler Arap emperyalizmini yaygınlaştırdılar. Bu süreçte amaç, mal, köle, toprak kazanmaktı. Bunun yolu da iktidarı elde tutmaktan geçiyordu. İktidara zarar verecek eylemleri önlemek için Kabe bile bombalanabilirdi.
Bunun en açık örneği Zübeyrin oğlu Abdullahın Mekede isyan etmesi sürecinde görüldü. Ibn Zübeyr 683de Halife Yezide başkaldırınca Emevi ordusu onun bulunduğu Mekkeyi kuşattı. Şamlılar, Kabeyi yıkmak için mancınıklar diktiler, hatta ateşe verdiler. Kabenin duvarları yandı. Vakıdi şöyle demiştir: “Şamlılar” mancınıkla Kabeye taş atarken şöyle diyorlardı: “Ağzı köpük saçan deve gibi atıyor. Onunla Mescidin direklerini vuruyoruz.” (Ibn Kesir, c.8, s. 367)
Bu sırada Yezid ölünce Şam ordusu çekildi. Zübeyroğlu Abdullah kendisini Mekkede halife ilan etti.
Abdullah, Kabeyi yıktı. Çünkü, mancınıklarla atılan taşlar yüzünden Kabenin duvarları yıkılmak üzereydi. Hacerülesved, ipek şala sarılıp bir tabutta saklandı. Kabedeki esanslar, ziynet eşyaları ve kumaşlar da bir mahzende saklandı. İbn Zübeyr, daha sonra Kabeyi yeniden yaptırdı.
İbn Zübeyr 692de öldürüldü. Yusufoğlu Zalim Haccac, Zübeyri yenip Mekkeyi ele geçirince, o da Kabeyi büyük oranda yıktı. Haccac, Kabenin kuzey duvarını yıktı. Hacerülesvedi çıkarttı. Kabenin yıktığı duvarının taşlarını Kabenin tabanına döşedi, kapıyı yükseltti. Batı kapısını da örtü. Kabenin bu hali devam edip gelmiştir. (Ibn Kesir, c.8, s. 404).
Haccac, bu yıkımda, doğuya bakan duvarın alt tarafını doldurup tamir etmiş ve cahiliye devrindeki gibi yükseltmişti.
929 yılında Abbasi yönetimine isyan eden Karmati mezhebinin lideri Ebu Tahir Mekkeyi ele geçirdi. Hac mevsiminde, tavaf eden hacıları, Kabenin kapısına oturu pkılıçla kesti. Karmati Lideri, “Ben Allahım, Allahlayım, yaratan da yok eden de benim!” diyordu. Hacılar kaçıp Kabenin örtüsüne yapışıyor ama o, o halde öldürülüyorlardı.
Ebu Tahir öldürdüğü hacıları Zemzem kuyusuna doldurtu. Zemzem kuyusunun üstündeki kubbeyi yıktıran Ebu Tahir Kabenin örtüsünü parçalatıp askerlere dağıttı. Kabenin kapısını söktürdü.
Ebu Tahir, bununla yetinmedi. Hacerülesvedin sökülmesini emretti ve bunu balyozla sötürüp yanı sıra götürdü. Hacerülesved, 22 sene dısarıda kaldı. (Ibn Kesir, c. 11, s. 282)
Hacerülesved, 1022 yılında da saldırıya uğradı. Mısırlı birisi hacılarla gelip Kabeyi tavaf etti ve Hacerülesvedi öpeceği sırada elindeki gürzle o mübarek taşa tam üç kez vurdu. Adam, “Ne zamana kadar şu taşa ibadet edeceğiz. Ne Muhammed ne de Ali beni yapacağım işten alıkoymayacaktır. Bugün şu Beyti (evi) yıkacağım” dedi. Bunun üzerine yeminli birisi onu öldürdü, adamları da öldürüldüler. (Ibn Kesir, c.12, s. 84)
Günümüzde tek Allah tek mabed inancından yola çıkanlar, bütün dünyanın Allahın evi olduğunu düşünüyorlar.