"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Milli Kimlik

Nusayrilerin büyük bölümünü Arap kökenli vatandaşlarımız oluşturuyor. Bunların aslen Yemenin Kahtani kabilesinden geldikleri Arap Nusayrilerce dile getiriliyor.
Öte yandan kendisini Türk kökenli (Eti Türkü) sayan Nusayriler de vardır. Bunlar, Abbasi devleti zamanında, özelikle de Halife Memunun Türkleri öne çıkartan siyasetinin sonucunda bölgeye gelen Türk kitlelerin, giderek Nusayri olduklarını ileri sürüyorlar. Samırra şehrindeki Türklerin Halife Mütevekkilin katı baskısı karşısında buradan ayrılıp kuzeye kaçtıkları belirtiliyor (Serin, s. 153).
Böylece Nusayri inancını benimsemiş Türkler ve Araplar gerçeği ile karşılaşıyoruz.
Prof. Hasan Onatın belirtiği gibi Nusayrilik içinde eski Türk inançlarından ciddi katkıların bulunması, Türk Nusayriler tezini kuvvetlendirmektedir.
Zaten Nusayri kitlenin başlangıçta kavmi değil dini nitelikli bir kitle olduğunu, Türk Alevilerle olan inanç-ibadet-yaşam tarzı benzerliği de ortaya koymaktadır.
Bu benzerlikler özetle şunlardır: Alinin kutsallaştırılması. Selmanın çok değerli bulunması. Muhammed-Ali-Selman üçlüsünün kutsanması. Ruh gücüne inanılması. Büyük velilerin ve Alinin don değiştirerek hep dünyaya geleceği. (Bu konuda Anadolu Alevilerinin büyük önderi Hatayinin, kendisinin don değiştirmiş Ali olduğunu söyleyen şiirlerine bakınız.) ve sırrın yabancıya açılmaması. Buna ek olarak biat…. Türk Alevilerinde dedeye, Nusayrilerde şeyhe biat, temelidir. Biat etmemiş kişiye sır açılmaz.
Veriler gösteriyor ki Nusayrilik ile Türk Aleviliği birbirine son derece benzemektedir. Bu nedenle günümüzün Nusayriliği Arapçı olmayan bir Alevilik olarak belirginleşmektedir. Elbette bu kitlenin kendisini etnik olarak Arap kabul eden kimseleri vardır. Bu onların doğal seçimidir ve saygın bir seçimdir. Dinsel kimlikle etnik kimliğin ayrı olgular olduğu dikkate alınırsa, bunun doğal olduğu anlaşılır.
Nusayrilik, bu toprakların daha işlenmemiş bir zenginliği olarak önümüzde durmaktadır.
Ne acıdır ki Türkiyede Aleviler ve Nusayriler üzerinde çalışan ve otorite kabul edilen ilahiyatçılar, daha Alevi Nusayri kavramından ve Türk Alevilerle Nusayrilerin büyük benzerliğinden bile habersizdirler. Alevilik-Nusayrilik üzerine uluslar arası sempozyumlara katılanların hiçbirisi, gerçek belge olan ve halkın eğilimini de yansıtan şiirlere göz atmamışlardır. Bu durum, Türkiyedeki ilahiyatçıların Sünni önyargısından kurtulamadıklarını ve Alevilik karşıtı eski yazarların kitaplarının dışına çıkamadıklarını da bir kanıtıdır. Bilim adına acı veren bu durumu görmek için İslami İlimler Araştırma Vakfı tarafından hazırlanan “Tarihi ve Kültürel Boyutlarıyla Türkiyede Aleviler Bektaşiler Nusayriler” adlı çalışmaya bakılabilir.
Bu konuda tebliğ sunan Prof. Mustafa Öz konunun gerçek kaynaklarına el atmak yerine, Emevi-Abbasi zihniyetine hizmet eden güdümlü kaynakları yeniden piyasaya sürmüştür.