"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Peygamber Tanıktır

Ehl-i Beyt sonradan uydurulmuş bir kavram değildir. Alinin torunu 4. İmam Zeynel Abbidin şöyle diyor: “Bazı kimseler hakkımızı vermekten geri kaldılar. Kuranın imalı ayetlerini tevil ederek kendi fikir ve görüşlerini benimsediler. Oysa Cannab-ı Allah, ‘kendilerine açık deliller ve ayetler gewldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşerek türlü türlü yollara sapanlar gibi olmayın diye buyurur. Ehl-i Beyti; Kuranda sevgileri farz kılınmış, mübarek ağacın dalları, Cenab-ı Allahın her türlü günah ve kötülüklerden uzak tutarak temiz bıraktığı kimseler olarak görmüyor musunuz?” (El Münacaat, s. 20)
İmam Zeynel Abbidinin bu tesbiti bizzat Peygamberimizin hayatında yaptığı uyarıları, çağrılara dayanıyordu.
Yüce Peygamber Ehl-i Beyte verdiği önemi şu sözü ile göstermişti: “Ey insanlar! Size bıraktıklarımı benimserseniz, hiçbir zaman doğru yoldan sapmazsınız. Bunlar, Allahın kitabı ve Ehl-i Beytimdir.” (Bu hadisin doğruluğunu Sünni hadisçiler de kabul eder.)
Aynı uyarıyı Peygamberimiz değişik yerlerde, değişik sözcüklerle ama aynı anlama gelecek biçimde tekrarlanmıştır. Bütün “Sahih”lerde yer alan bu uyarının bir şekli de şudur: “Size bıraktıklarıma bağlanırsanız benden sonra hiçbir zaman sapıklığa düşmezsiniz. Bunlar gökten yere ip gibi uzanmış Allahın kitabı (Kuran) ve Ehl-i Beytimdir. Bunlar cennetteki havuzumda içmek için bana gelinceye değin birbirlerinden ayrılmazlar.”
Peygamberimiz son haccını (Veda Haccı) yaptıktan sonra dönerken Gadir-u Humm denilen vahaya gelir ve orada Aliyi Müslümanlara veli olarak gösterir ve şöyle der: “Ben kimin mevlası isem bu da (Hz.Ali) onun mevlasıdır. Allahım! Ona dost olana dost ol, düşman olana düşman ol!”
Peygamberimiz, bu anlamdaki uyarılarını, emirlerini Gadir-u Hummdan başka bir kez Taiften dönerken, bir kez Medinede mimberde, bir kez de hasta iken, odanın sahabilerle dolu olduğu sırada dile getirmiştir.
Peygamber; Ehl-i Beytin üstünlüğünü anlatmak için “Ehl-i Beyte bir şey öğretmeye kalkışmayın; zira onlar sizden daha bilgilidirler.” demiştir.
Yine şu sözü çok ünlüdür: “Ben ilmin şehriyim Ali ise o şehrin kapısıdır; ilmi isteyen kapıya gelsin”.
Ehl-i Beyt ile Kuranı bir arada gösteren Sakaleyn Hadisi olarak bilinen bu hadisi bütün Sünni muhaddisler kesin olarak aktarmışlardır.
Peygamberimiz, her Müslümanın birinci görevinin Ehl-i Beyte bağlanmak olduğunu açıkça söylemiştir. Bu hadislerden birisi şudur: “Ehl-i Beytimin aranızdaki misali, Nuhun gemisi gibidir. Ona binen kurtulur, binmeyen ise helek olur, batar.”
Yine: “Ehl-i Beytimim içinizdeki misali, İsrailoğullarının Hitta Kapısı gibidir. O kapıdan girenin Allah günahlarını affeder”.
Yine: Yıldızlar, yeryüzündeki insanların yitmemesi için bir kılavuzdur; benim Ehl-i Beytim ise ümmetimin ihtilafa düşmemesi için kılavuzdur. Herhangi bir Arap kabilesi onlara karşı çıkarsa Şeytanın mezhebinden sayılır.”
İbn Abbastan aktarılan bir hadis: “Resulullah dedi ki: Her kim benim gibi yaşamak ve benim gibi ölüp Cennete gitmek istiyorsa, benden sonra Alinin velayetini kabul etsin ve Ehl-i Beytimin yolundan gitsin. Onlar benim mayamdan doğdular ve benim ilmime sahip oldular. Allahın azabı, onları yalancı çıkaranlara ve benden ayırmak isteyenlere yağacaktır; Allah böylelerine şefaatimi nasip etmesin”.
Yine şu hadis: “Her kim, benim gibi yaşamak, benim gibi ölüp Rabbimin bana vaat ettiği Cennete gitmek istiyorsa, Aliye dost olsun; ondan sonra da soyunu dost edinsin; onlar sizi hiçbir zaman hidayet kapısından çıkartıp sapıklık kapısına götürmezler.”
Yukarıdaki hadisin değişik biçimleri vardır.
Yine şu: “Bana her inanan ve iman eden kişiye Ali ile dost olmasını öneriyorum. Ona kim dost olursa bana dost olur; onu seven beni sevmiş olur; beni seven de Allahı sevmiş olur. ondan nefret eden benden nefret etmiş; benden nefret eden de Allahtan nefret etmiş olur.”
Yine: “Ehl-i Beyt!imin aranızdaki yeri de gözleriniz olsun. Elbetteki baş ancak gözlerin yoluyla yolunu tayin eder.”
Yine: “Biz Ehl-i Beytin sevgisini kuşanın. Allah huzuruna bizi severek çıkan kimse, bizim şafaatimizle Cennete gider. Nefsim elinde olan Allaha yemin ederim ki; bizim hakkımızı tanımadıktan sonra, hiçbir kulun ameli kendisine fayda sağlamayacaktır.”
Yine: “Muhammedin soyunu (Ehl-i Beyti) tanımak, cehennemden kurtuluştur. Muhammedin saoyunu sevmek ise Sırat Köprüsünden geçmektir. Muhammed soyuna sadık olmak da azaptan korunmaktır.”
Yine: “Kıyamet günü, kuldan dört şey sorulur: Ömrünü nasıl bitirdi, vücudunu nasıl eskitti, nereden kazandı ve nereye harcadı ve biz Ehl-i Beyti sevip sevmediği…”
Yine: “Bir şahıs Beytülharamda devamlı oruç tutup ibadet kılsa bile, Muhammed soyuna (Ehl-i Beyte) kin duyduğu taktirde mutlaka cehenneme gidecektir.”
Yine: “Muhammed soyunu severek ölen, şehit sayılır; günahları bağışlanır; tövbekar olarak ölmüş olur. muhammed soyunu severek öleni, ölüm meleği cennetle müjdeler. (…) Muhammed soyuna kin besleyerek ölenin ise, kıyamet günü alnında, ‘Allahın rahmetinden ümidini kes yazılı olduğu görülür.”
Peygamber her hutbesinde der ki: “Ey insanlar! Fazilet, velayet ve şeref Resulullah ve soyuna özgüdür; sakın batın yollara sapmayın.” (s. 22 vd…)