Alevi düşüncesinin en önemli özeliklerinden birisi de velayetin sürekli olmasıdır. Yani, insanlık, her çağda kendi bağrında, insanlara yol gösterecek, bozuklukları düzeltecek, aydınlatıcılara sahip olur. İşte bu olgu, sürekli velayettir. Yani, nübüvvetin, batıni olarak devamıdır.
İmam Muhammed Mehdi, 12. Imamdır ve 11. İmam Hasan-ül Askeri ile Bizans Prensesi Nergisin oğlu idi. Babası zindanda Abbasi halifesi tarafından zehirletilince, beş yaşındaki Mehdi de kayboluyor.
Bu ilk kayboluş 70 yıl sürer. Buna Gaybet- Sugra (küçük kayıplık) deniliyor.
Bundan sonra da Gaybet-i Kübra (büyük kayıplık) dönemi başlıyor. Alevi inancına göre bu dönem halen sürmektedir… bu inanışa göre, zulümle bozulmuş dünyayı, İmam Mehdi gelerek düzeltecektir…..
Hemen belirtelim: bu boşa bir bekleyiş değildir. Gözlerden gizli olan son Imam, yandaşının (şiasının) gönlünde hazırdır. O “zamanın sahibi”dir.
Peygamber bir hadisinde şöyle der:
“Kıyamete bir gün bile kalsa, Allah bu günü uzatır. Ta ki soyumdan, benim adımı ve benim künyemi taşıyan birisi çıksın; zulüm ve cevir ile dolmuş dünyayı adalet ve huzur ile doldursun.”
Mehdinin kendi şahsında belirdiğini ileri sürerek dünyaya nizam vermeye kalkışan birçok insan ortaya çıkmıştır. Aleviler, Osmanlılar zamanında “Zamanın sahibi biziz” demişler ve bozulan düzeni onarmak üzere başkaldırmışlardır. Alevi ayaklanmasının liderlerinde, gizli veya açık bir Mehdi kimliği görmek yanlış değildir. Mehdi, düzeni değiştirmeye yönelik bir kavramı simgelediği için yönetim kademelerinde asla kabul görmemiş bütün Mehdiler tepelenmiştir…..