"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Mevlana, İmam Aliyi Anlatıyor

Bütün büyük Islam düşünürleri gibi, Mevlana da İmam Aliye hayran ve bağlıdır. Onu, şöyle anlatıyor:
“Doğruluğu ve güzel işi, İmam Aliden öğren, Tanrı Arslanını hileden, düzenden arınmış bil. Değil mi ki, (ya Ali) sen, o bilgi şehrinin kapısısın. Değil mi ki, dostluk güneşinin ışığısın, ey rahmet kapısı, dengi olmayan Tanrı berigahı, kapanma, ebedi olarak açık kal… Yiğitlikte Tanrı Arslanısın, erlikte ise kimsin, kim bilebilir ki?”
Hz.Imam Ali, Bugün de Semboldür
Hz.Imam Ali, Aleviler tarafından imam bilinip sonsuz bir sevgiyle bağlı olunduğu için, şeriatçılar tarafından tutulmaz. Sıradan bir insan düzeyine indirilmeye çalışır.
Hz.Imam Alinin Peygambere yakınlığı, Islamiyet için yaptıkları, düşünce yapısı görmezlikten gelinir…. Bunun dışında; İmam Ali, Sünnileştirilip, bir molla haline getirilir. İmam Alinin yanlız namaz kılması dikkate alınır; diğer özelikleri unutturulmak istenir.
Hz.Imam Ali; gerek yaşantısı, gerek yaptığı eylemler, gerekse dile getirdiği görüşleri, düşünceleri ile tam bir Alevidir. Alevi felsefesinin ve yaşamının kaynağı İmam Alidir.
Aleviliği bilmeyen bazıları, Aleviliği siyasi amaçlarına araç yapmak isteyen kimi görüşler; Alinin bir Arap olduğunu, 1400 yıl önce yaşayıp öldüğünü, onun başına gelenlerin bugünkü insanları ilgilendirmediğini söylerler. Aleviliği, yanlızca halifelik sorunu ile sınırlı sanan bazıları da, kimin halife olduğu, kimin olmadığı bugün beni ilgilendirmez diyerek geçmişle bağlantısını koparır. Hatta, Aleviliğin Ali ile sembolleşmesini bile görmemezlikten gelerek onu yok saymaya kalkarlar. Bu, siyasi olarak da, kültürel olarak da, felsefi olarak da Aleviliği çöküşe götürmek isteyen son derece tehlikeli ve yıkıcı bir tutumdur. Böyle düşüncelere, Spartaküs örneğini verelim: Bir Romalı köle olan Spartaküs, kölelerin özgürleşmesi uğruna can vermiştir. Bu, her çağda insanoğlunun saygı duyacağı bir tavırdır.şimdi bu olay iki bin sene önce olmuştur diye kaldırıp atacak mıyız? Veya, “O Romalı bir adamdı, biz modern dönemin insanıyız. Boş ver onu….” mu diyeceğiz?
Elbette insanlık bugünlere, bu güzel değerlere, büyük evlatları sayesinde gelmiştir. Onların anılarına ve düşüncelerine sonuna değin sahip çıkacak, o düşünceleri daha geliştirerek, daha güzelleştirerek gelecek kuşaklara aktaracaktır.
Hz.Imam Aliyi daha tanımadan, Onu redetmeye kalkışanların, aslında insanlığın genel değerlerini reddettiklerini unutmamaları gerekir.
Iftiranın En Yamanı
Hz.Ali hakkında şimdiye değin hiçbir yerde görülmemiş iftiraları Prof. Ilhan Arselde görüyoruz. Arsel, entelektüel kesim arasında oldukça popüler olan Şeriat ve Kadın adlı kitabında; peygamber Muhammede karşı takındığı açık ve büyük düşmanlığının sınırlarını pervasızca genişleterek, onun en yakınlarını ve en sevdiği kişileri de iftira çemberinin içine alıyor.
Hz.Muhammedi, yanlızca, aklı uçkurunda bir şehvetperest gibi göstermeye çalışan yazar, cazip gördüğü bir yalanı üç kez, beş kez, hatta on kez tekrar ediyor.
1-Yazar Arsel, Islamiyet için getirdiğitezlerinin tümünü yalan hadislere dayandırıyor. Emevi hanadanının, Muhammed ve soyunu kötülemek için yalancı alimlere uydurttuğuhadisler, köleci toplum yaratmanın ideolojik dayanakları olarak ortaya çıkmıştır. Yazar, örnek verdiği hadislerin tümünü gerici Sünni yazarlardan alıyor. Bu şeriatçıların uydurduğu hadisleri doğruymuş gibi vermek, bilimsel ölçü ile hiçmi hiç uyuşmaz.
2-Hz.Muhammedi şideli bir seks tutkunu göstermek, onun gerçekleştirdiği işleri, halkın kafasında halen egemen olan seks karşıtı feodal şartlanmadan yararlanarak kötülemeyi amaçlayan dürüst olmayan bir tutumdur. Bir tür psikolojik tuzak, psikolojik avcılıktır. Bu durum, seriata karşı görünen yazarın, insanları şeriatın şartlandırmalarına göre yakalamaya ve yönlendirmeye çalışmasının örneğidir.
3-Yazar, Muhammedi Arap peygamberi diye tanımlayarak, Islamiyeti Yahudilik gibi bir kabile dini haline getirmeye çalışmaktadır.
4-Yazar; zaman ve zemin kavramını birbirine karıştırıyor. 1400 yıl öncesini, bugünün psikolojik yapılanması ve değer yargıları ile yargılamaya kalkışıyor. O derece tek taraflı davranıyor ki, Islamiyet hakkında, koskoca kitapta tek olumlu söz bulamıyoruz. Böylece kötü bir akımın (!) nasıl olup da bu derece yaygınlık kazandığını da elbette açıklayamıyor yazar.
5-Arsel, Islamiyet ile şeriatı da özdeş görüyor. Halbuki şriat, Islamiyetin özü değil, biçimidir. Peygamber dönemindeki bildirim (tebliğ) aşamasını kapsar. İslamiyetin özü ise Aleviliktir. Yazar, bütün Sünni bilim adamlarımız gibi Alevilik olgusundan habersiz görünüyor. Bu nedenle de Alevilikteki kadının konumuna hiç değinmiyor değinemiyor….