“Yol bir, sürek binbir” – Alevi deyimi
Şehirlerde yoğunlaşan Aleviler, kenlerdeki siyasal parçalanmışlıktan etkilendiler. Geçmişte, Ocaklara ayrılmak yüzünden fiili bir bölünmüşlük yaşayan Aleviler, modern dönemde bu parçalanmışlığı gelenek baskısı kalkınca şiddetle canlandırdılar. Bugünkü ayrışmada “Yol bir, sürek binbir” anlayışının izlerini görmek de mümkündür.
Aleviler, tek parti döneminde umduklarını bulamayınca 1950lerde Demokrat Partiye yüklendiler ama bu partinin Sünniliğe sıkı vurgu yapması üzerine Cumhuriyet Halk Partisine ve 1960lardan itibaren de sola yöneldiler. Sol, Tütkiyede halkla ilişki kurmada Alevi edebiyatını ve yaşayan halk ozanlarını kullandı.
Alevilerin geneleksel muhalefet tavırları ve tepkicikleri, solun hedefi ile uyuşum içinde görünüyordu. Bu yüzden, dinsel yönü gizlenmiş, siyasal yönü öne çıkartılmış bir Alevilik anlayışı filizlenmeye başladı. 1960ların ortasından başlamak üzere Türkiye solu, Aleviliğin kavramlarını ve terimlerini, bir cemaata özgü olmaktan çıkartıp genelleştıriyor, ulusallaştırıyordu. Sınıflaşmanın anlatımına ve propağandasının yapılmasına burada ciddi göndermeler yapılıyordu.
Devlet bu durum karşısında, geçmişte din sapkını saydığı Alevileri bundan sonra düzen sapkını olarak görmeye başladı ve Türkiye için tehlikeli üç Kdan biri ilan etti. (Komünizm, Kürtçülük, Kızılbaşlık). Bu dışlama, Alevileri kullanmak isteyenleri haklı çıkardı ve modern dönemlerin muhalefetiyle Alevilik birleştirilmek istendi. İşçi sınıfı ile Alevilik bir görülmeye başlandı. Bu süreçte; din karşıtlığıda kimi zaman Alevilik üzerinden tanımlanmaya çalışıldı. Geleneksel Alevilik; Alevi olduğunu söyleyen kimilerince, gericilik olarak gösterildi.
Buna tam ters yönde cevap geldi peşinden. Geleneksel Alevilikte milli kökleri olan dinsel ağırlık ortadayken Aleviliği, laikliği kullanarak din dışına çekmeye taban tepki gösterdi.
İşte 1980lerin sonunda görülen Alevi kimliğine dönüşün altında gerçekte bu istismarın yarattığı ciddi tepki de bulunmaktadır.
Diğer etkilere gelince; elbette küreleşmenin ve iletişim ağının yaygınlaşmasının Alevileri öze döndürmede önemli etkisi oldu. İki kutuplu dünyanın tek kutuplu hale yönelmesi ve çatışma ortamının zayıflamsı da Alevilere küresel bakmanın zararsızlığını gösterdi. Sovyetlerin girdiği çözülüş süreci ile Alevilerin öze dönüş sürecinin çakışması anlamlıdır.
Öze dönüşte, Alevilerin şehirlerde yoğunlaşmaları ve cemaat olduklarının farkına varmaları da etkili oldu. üstüne üstlük, 1980lerde irticaya ödün verilmiş, Osmanlı dönemindeki sıloganlar ortalığı kaplamıştı. Aleviler ister istemez kendi dinsel yapılarına dönerek bu gelişmelere karşı ortak cemaat tepkisini göstermek zaruretini duymuşlardı. Osmanlı zamanındaki şeriatçı zihniyetin; siyasi güce dönüşerek yeni biçimlerle ortaya çıkması da Alevileri cidden rahatsız ediyordu.
Öte yandan şehirlerdeki Aleviler ekonomik değerlerden yararlanmak ve Sünniler kadar iyi yaşamak istiyorlardı. Bunu da kendilerine dönüşü ortaklaşa yaratarak başaracaklarına inanıyorlardı.
Bu oluşumu, 1989 yılında Türkiyede aydınların, sanatçıların, bilim adamlarının imzaladığı Alevilik bildirgesi dile getirildi. Almayadaki Hamburg Alevi Derneği ile tarafımızdan ortaklaşahazırlanan bu bildirgede, Türkiyede Alevi denilen milyonlarca insan yaşıyor.” denilerek, Alevi gerçeği ilk kez kamuoyuna bir bildirge ile açıklanıyordu. (ilgili bölümüne bakınız.)
Böylece, Alevi alt kimliği, Sünni üst kimliğine karşı artık “Ben de varım” diyordu.
Ama bu “Ben de varım”ın ispatı olan Alevi sivil örgütleri, siyasal parçalanmışlıktan beslenerek oluştular. Şimdi biraz daha belirgin olan bu oluşumlar beş grupta toplanabilir:
1- Aleviliğin dinsel yönünü dışlayıp onun siyasal yönünü öne çeken ve bir ideolojiye indirgeyen anlayış: Aleviliği, “Alevilik din dışıdır, Alevilik İslam dışıdır, Alevilik yaşam biçimidir” türünden açıklamalarla dinin dışına taşıyan bu anlayış en somut olarak Pir Sultan Abdal Derneğinde görülüyor. Burada, sosyalizmin yerine oturtmak için Aleviliği dinsizleştirmek gerektiğine inananlar, laikliği dinsizlik olarak görüp laiklik adına Aleviliğin dinsel özünü kabullenmeyenler, Sünniliğin tarihsel baskısına karşı tepkisini, Aleviliğin İslam alanının dışına taşıyarak vurgulamak isteyenler bir araya gelmiştir. Aleviliğe, geniş kitlenin inanç alanı olarak değil de siyasal-sosyal eylem alanı olarak bakan bu anlayış, dar bir kadronun kontrolündedir. Kitlenin uğradığı haksızlıklara tepki göstererek sempati kazanmaya çalışan bu anlayış, İslama ve Aleviliğin bu boyutuna yaptığı saldırı yüzünden taban tarafından dışlanmaktadır.
2- Aleviliğin sadece bir İslam mezhebi olarak görüp onun sosyoekonomik yönünü ve muhalif geçmişini dikkate almayan anlayış: Cem Vakfı gibi….
Bu anlayış, kentlerde Sünnilerle bir arada yaşamak isteyen Alevi üst tabakasının duygularına tercüman olmaktadır. Esnafın da ilgi odağıdır.
3- Aleviliği İslam içi bir mezhep olarak görmekle birlikte onun tarihini, geçmişteki konumunu, siyasal-sosyal boyutunu da dikkate alan yaklaşım: Bu anlayış Alevi aydınlarının çoğunluğunun yaklaşımıdır. Giderek daha fazla taraftar bulmaktadır.
4- Alevilik ile İran Şiiliğini aynı sayan anlayış: Bunlar, Anadolu Alevileri arasında taban bulamayan Çorum, İstanbul, İzmir gibi kentlerde çok az yandaş sağlamış bir anlayışı temsil ederler.
5- Aleviliği Kürt Uygarlığının ürünü göstermeye çabalayan Kürt elitlerinin oluşturduğu etnik kaygılardan doğan bir gruptur ki Türkiyede tabanı yoktur ve daha çok yurt dışında yaygındır.